| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | unquestionably adv. | tartışmasız | ||
|
In fact, renewable energies unquestionably provide a way of achieving these objectives. Aslında, yenilenebilir enerjiler tartışmasız bir şekilde bu hedeflere ulaşmanın bir yolunu sunmaktadır. More Sentences |
||||
| General | unquestionably adv. | şüphesiz | ||
|
This agreement was unquestionably one of the key points of the 2002 budgetary procedure. Bu anlaşma şüphesiz 2002 bütçe prosedürünün kilit noktalarından biriydi. More Sentences |
||||
| General | unquestionably adv. | kuşkusuz | ||
|
Unquestionably, sport is also of educational importance, as the report mentions. Raporda da belirtildiği üzere, sporun eğitim açısından da önemli olduğu kuşkusuzdur. More Sentences |
||||
| General | unquestionably adv. | kesin olarak | ||
|
The evidence unquestionably proved the defendant's guilt. Deliller, sanığın suçluluğunu kesin olarak kanıtlamıştır. More Sentences |
||||
| General | unquestionably adv. | şüphesiz olarak | ||
| General | unquestionably adv. | izahtan vareste | ||
| General | unquestionably adv. | şüphesiz ki | ||
| General | unquestionably adv. | muhakkak | ||
| General | unquestionably adv. | elbette | ||
| Colloquial | ||||
| Colloquial | unquestionably interj. | kesinlikle | ||
