yayan - Turkish English Dictionary
History

yayan



Meanings of "yayan" in English Turkish Dictionary : 24 result(s)

Turkish English
Common Usage
yayan by walking adv.
yayan by foot adv.
General
yayan propagator n.
yayan evolver n.
yayan emissive adj.
yayan horseless adj.
yayan emittent adj.
yayan enfouldred [obsolete] adj.
yayan mittent adj.
yayan afoot adv.
yayan walking adv.
yayan on foot adv.
yayan à pied [french] adv.
Colloquial
yayan on foot expr.
yayan on shanks's pony expr.
yayan by shanks's mare expr.
yayan by shanks's pony expr.
yayan on shanks's mare expr.
Idioms
yayan by shank's mare expr.
yayan by ankle express expr.
yayan on shanks' nag expr.
yayan by shanks' nag expr.
Technical
yayan emitter n.
Slang
yayan chevrolegs n.

Meanings of "yayan" with other terms in English Turkish Dictionary : 166 result(s)

Turkish English
General
yayan bir veya birkaç kişi tarafından çekilen iki tekerlekli hafif taşıt rickshaw n.
hastalık yayan infector n.
haberleri yayan disseminator n.
dedikodu yayan kimse rumormonger n.
dedikodu yayan kimse rumourmonger n.
dedikodu yayan kimse gossiper n.
dedikodu yayan kimse gossipmonger n.
dedikodu yayan kimse rumour-monger n.
fikir yayan kişi ideamonger n.
fikir yayan kişi idea monger n.
ideoloji/görüş yayan kimse purveyor n.
ışın yayan şey radiator n.
dedikodu yayan kimse carrytale [obsolete] n.
bir hareketi, fikri veya gelişmeyi yayan şey tinder n.
bilgiyi aktaran veya yayan konuşma eylemi making known n.
dedikodu yayan kimse bruiter n.
çamaşır askısının tellerini destekleyen ısı yayan çubuklu cihaz hoist n.
belirli bir şeyi yayan kimse -monger n.
ışık yayan şey luminosity n.
dedikodu yayan kimse rumorer [us] n.
dedikodu yayan kimse rumourer [uk] n.
yayan kimse imparter n.
parfüm yayan kapağı delikli kutu pouchet box n.
bilgi yayan kimse purveyor n.
yayan gitmek go on foot v.
yayan kaçmak escape on foot v.
yayan gitmek tread v.
dışarı nem yayan ooze v.
ışın yayan radiating adj.
ısı yayan heat generated adj.
ışın yayan radiant adj.
ısı yayan radiant adj.
ışık yayan luminous adj.
radyasyon yayan radiatory adj.
radyasyon yayan radiative adj.
ışık yayan light-reflecting adj.
parfüm yayan perfumatory adj.
kötü koku yayan ripe adj.
kıvılcım yayan ignescent adj.
kendine özgü koku yayan odorate adj.
koku yayan odorating adj.
koku yayan odoriferous adj.
kendine özgü koku yayan odorous adj.
dışarı nem yayan oozy adj.
farklı bir koku yayan overscented adj.
koku yayan olent adj.
kendini yayan self-diffusive adj.
Colloquial
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin internete bağlandığı cihaz ile interneti yayan modem arasında oluşturulan gizli bir erişim noktası evil twin n.
dedikodu yayan kimse rumor monger n.
yayan yürüme on shanks's mare expr.
yayan yürüme by shanks's mare expr.
yayan yürüme on shanks's pony expr.
yayan yürüme by shanks's pony expr.
Idioms
korku yayan söylenti scare story n.
yayan gitme shanks mare [us] n.
yayan gitmek beat the hoof v.
yayan gitmek ride shank's mare v.
yayan gitmek foot it v.
yayan gitmek ride shanks' mare v.
nefret yayan fire-breathing adj.
yayan olarak shanks’s pony expr.
yayan yürüme by shanks' nag expr.
yayan yürüme on shanks' nag expr.
Institutes
meteorolojik bilgileri derleyen, düzenleyen ve yayan özel bir kuruluş weather central n.
Technical
elektrikle ışık yayan görüntü electroluminescent display n.
elektromanyetik dalgalar yayan bir cihaz oscillator n.
elektrik sinyali ile uyarı yayan istasyon beacon n.
ışık yayan diyotlar light emitting diodes n.
ışık yayan diyot led n.
ısı yayan deney numuneleri heat-dissipating specimen n.
ısı yayan numunelerle yüklenmiş deney odası test chamber loaded with heat-dissipating specimens n.
ışık yayan diyot light emitting diode n.
ışık yayan diyot dizisi light emitting diode array n.
ışık yayan organik diyot organic light emitting diode (oled) n.
ışığı yayan cam light diffusing glass n.
ışık yayan lamba photoemissive tube n.
ışıkla elektron yayan katot photocathode n.
ışık yayan diyot light-emitting diode (led) n.
ısı yayan numuneler heat-dissipating specimens n.
ışık yayan diyot light-emitting diode n.
ısı ve ışık yayan enerji radiant energy n.
parlaklık yayan shiner n.
radyasyon yayan atom radiating atom n.
radyo frekanslı radyasyon yayan galaksi radio galaxy n.
yoğunlaştırılmış ultrason ışını yayan bir cihaz saser n.
floresan ışığı yayan fluorescer n.
ışık yayan luminous adj.
ışık yayan luminiferous adj.
ışın yayan radiant adj.
ısı yayan heat dissipating adj.
ısı yayan radiant adj.
ışık yayan beamy adj.
sürekli veya düzenli aralıklarla ışık yayan emitting a continuous or regular intermittent light adj.
radyo dalgaları yayan radio-loud adj.
Computer
ışık yayan diyot light emitting diode n.
virüs yayan e-posta v-mail n.
Telecom
ışık yayan diyot light-emitting diode n.
ışık yayan diyot photodiode n.
aktarıcıyı tetiklemek için sinyal yayan verici challenger n.
Electric
ışık yayan diyot light emitting diode n.
Television
ışık yayan lamba photoemissive tube n.
Radio
tv veya radyo sinyallerini yayan küçük bir elektronik cihaz microtransmitter n.
Lighting
çok kuvvetli bir ışık yayan aydınlatıcı light cannon n.
Automotive
asimetrik kısa huzme veya uzun hüzme veya ikisini birden yayan motorlu taşıt farları motor vehicle headlamps emitting an asymmetrical passing beam or driving beam or both n.
Marine
kızıl ötesi ışın yayan termometre ultra red-ray thermometer n.
kötü koku yayan madde offensive odor substance n.
Mining
kötü koku yayan bir mineral necrolite n.
kötü koku yayan bir mineral necronite n.
Medical
ışın yayan yalancı ayaklı protozoa actinopod n.
hastalığı ilk yayan kişi patient zero n.
nükleer tıp’da kullanılan ve gamma ışını yayan izotopu tesbit eden kamera gamma camera n.
organik ışık yayan diyot organic light emitting diode n.
bulaşıcı hastalık yayan pestiferous adj.
Physiology
salgı yayan organ, damar secretories n.
Pathology
hastalık yayan hücreler disease-spreading cells n.
hastalık yayan hücre disease-spreading cell n.
hastalık yayan disease-spreading adj.
Food Engineering
gama yayan radyonüklidler gamma-emitting radionuclides n.
gıda maddelerinde gama yayan radyonüklidlerin özgül aktivitesinin ölçülmesi measuring the specific activity of gamma-emitting radionuclides in foodstuffs n.
Physics
radyasyon yayan radyoaktif madde emitter n.
kendi durumundaki değişiklikler aracılığı ile boşluğa enerji veya sinyal yayan madde medium n.
kısa ancak yoğun bir gama patlaması veya x radyasyonu yayan astrofizik nesnesi burster n.
Chemistry
alfa ışınları yayan radyoaktif madde alpha radiator n.
alkali çözeltilerde yoğun olarak floresan yayan ve tıpta teşhis amaçlı kullanılan turuncu-kırmızı renkli bir bileşik fluorescein n.
floresan yayan ve tıbbi araştırmalarda kullanılan molekül fluorochrome n.
Biology
(mercanın ışın yayan bölmeleri arasındaki) çapraz kireçli bölme dissepiment n.
misk yayan moschiferous adj.
Marine Biology
ışık yayan organ photophore n.
Astronomy
algol yıldızına benzer şekilde ışık yayan değişken bir yıldız algol variable n.
ışık yayan tüm cisimlerdeki ışığı emen yıldızlararası gaz ve toz bulutu absorption nebula n.
x ışını yayan yıldız x-ray star n.
x ışını yayan yıldız benzeri gök cismi x-ray star n.
4-10 milyar ışık yılı uzaktaki kuvvetli radyo dalgaları yayan gök cisimleri quasars n.
bol miktarda çeşitli radyo frekansları yayan bir yıldızdan kaynaklı oluşan elektromanyetik radyasyonun yoğunluk birimi flux unit n.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasi-stellar object n.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasi-stellar radio source n.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasar n.
Zoology
ışın yayan yalancı ayaklı tek hücreli actinopod n.
kuzey kaliforniya'da görülen ve lyme hastalığı yayan keneye konakçı olabilen bir kemirgen dusky-footed woodrat (neotoma fuscipes) n.
abd ve kanada'ya özgü, gölet veya nehir kıyılarındaki deliklerde veya saz ile balçıktan yapılmış kubbe biçimli yuvalarda yaşayan, misk kokusu yayan, koyu kahverengi sucul bir kemirgen marsh hare n.
abd ve kanada'ya özgü, gölet veya nehir kıyılarındaki deliklerde veya saz ile balçıktan yapılmış kubbe biçimli yuvalarda yaşayan, misk kokusu yayan, koyu kahverengi sucul bir kemirgen ondatra zibethica n.
abd ve kanada'ya özgü, gölet veya nehir kıyılarındaki deliklerde veya saz ile balçıktan yapılmış kubbe biçimli yuvalarda yaşayan, misk kokusu yayan, koyu kahverengi sucul bir kemirgen fiber zibethica n.
abd ve kanada'ya özgü, gölet veya nehir kıyılarındaki deliklerde veya saz ile balçıktan yapılmış kubbe biçimli yuvalarda yaşayan, misk kokusu yayan, koyu kahverengi sucul bir kemirgen muskrat beaver n.
abd ve kanada'ya özgü, gölet veya nehir kıyılarındaki deliklerde veya saz ile balçıktan yapılmış kubbe biçimli yuvalarda yaşayan, misk kokusu yayan, koyu kahverengi sucul bir kemirgen musquash n.
Botanic
güney amerika'ya özgü, geceleri koku yayan yeşilimsi beyaz çiçekli, tek yıllık bir süs bitkisi flowering tobacco (nicotiana alata) n.
güney amerika'ya özgü, geceleri koku yayan yeşilimsi beyaz çiçekli, tek yıllık bir süs bitkisi jasmine tobacco n.
sıkıştırıldığında hoş bir koku yayan yaprak dökmeyen anthospermum cinsi çalı amber tree n.
kuzey amerika'nın doğusunda yetişen, yaprakları ezildiğinde balsam kokusu yayan, çalı benzeri küçük bir ağaç balsam willow (salix pyrifolia) n.
amerika'ya özgü, gövdesi ezildiğinde kötü koku yayan tropikal bir çarkıfelek çiçeği wild water lemon n.
amerika'ya özgü, gövdesi ezildiğinde kötü koku yayan tropikal bir çarkıfelek çiçeği passiflora foetida n.
amerika'ya özgü, gövdesi ezildiğinde kötü koku yayan tropikal bir çarkıfelek çiçeği running pop n.
avrupa'ya özgü kurutulmuş kökleri yakıldığında sülfür kokusu yayan bir bitki hog's fennel n.
Geology
ovuşturulduğunda kötü bir koku yayan kömür siyahı bir mermer anthraconite n.
ovuşturulduğunda kötü bir koku yayan kömür siyahı bir mermer swinestone n.
ovuşturulduğunda kötü bir koku yayan kömür siyahı bir mermer stinkstone n.
ince ve esnek tabakalar halinde meydana gelip yakıldığında oldukça kötü koku yayan bir hidrokarbon minerali dysodile n.
Military
(yandığında kötü bir koku yayan) ateş mızrağı stink-fire lance n.
Art
tabaklara telöre yayan çömlekçi batter n.
tabaklara telöre yayan çömlekçi batter–out n.
Photography
deklanşör açıkken ani ışık parlaması yayan bir elektronik flaş tipi flash gun n.
Archaic
koku yayan şey odorament n.
tatlı koku yayan şey odour n.
parfüm yayan delikli kapaklı bir kutu pouncet box n.
kıvılcım yayan ignivomous adj.
Entomology
sıtma yayan bir sivrisinek cinsi anopheles n.
sıtma yayan bir sivrisinek cinsi genus anopheles n.