you all - Turkish English Dictionary
History

you all

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "you all" in Turkish English Dictionary : 1 result(s)

English Turkish
Speaking
you all expr. hepiniz

Meanings of "you all" with other terms in English Turkish Dictionary : 182 result(s)

English Turkish
General
y'all (you all) interj. siz hepiniz
Phrases
you are all set expr. artık hazırsın
I'd like to take this opportunity to thank all of you expr. bu vesileyle hepinize teşekkür ederim
you are all set expr. hazırsın
all the better for seeing you expr. sizi gördüğüme sevindim
Proverb
if you bow at all bow low bir işi yapıyorsan layıkıyla/tam yap
if all you have is a hammer, everything looks like a nail çekiç elindeyse her şey çivi olur
if all you have is a hammer, everything looks like a nail elinde sadece çekiç varsa her şey çivi olur
Colloquial
all you need is to want it v. tek yapmanız gereken onu istemek
deserve all/everything you get v. hak ettiğini bulmak
deserve all/everything you get v. ettiğini bulmak
deserve all/everything you get v. hak ettiğini almak
deserve all/everything you get v. gününü görmek
deserve all/everything you get v. layığını bulmak
deserve all/everything you get v. cezasını bulmak
it'll take you all night expr. bu bütün gecenizi alır
show me all you got expr. göster bakalım marifetini
wish you all the best expr. herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle
wish you all the best expr. en iyi dileklerimle
give me all you got expr. göster bakalım marifetini
god protect you from all evil expr. tanrı seni tüm kötülüklerden korusun
(you) can't win them all expr. her zaman başarılı olamazsın
(you) can't win them all expr. her zaman kazanacaksın/başarılı olacaksın diye bir şey yok
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr. eğer söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını hiç açma daha iyi
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr. eğer iyi bir şey söylemeyeceksen hiçbir şey söyleme daha iyi
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr. eğer ağzından kötü sözler çıkacaksa ağzını hiç açma/sus daha iyi
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr. kötü söz söyleyeceğine sus/hiç konuşma daha iyi
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr. kötü sözler/şeyler söyleyeceksen sus
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr. eğer kötü konuşacaksan sus daha iyi
mock all you like expr. istediğin kadar alay et
you must be tired, because you've been running through my mind all day expr. tüm gün aklımdan çıkmadın
you must be tired, because you've been running through my mind all day expr. tüm gün kafamı meşgul ettin, yorulmuş olmalısın (bir kadını tavlamak için kullanılan klişe bir söz)
all right for you! exclam. yettin artık!
all right for you! exclam. senin suyun ısındı artık!
all right for you! exclam. sabrımı taşırdın artık!
all right for you! exclam. yettin artık!
all right for you! exclam. senin suyun ısındı artık!
all right for you! exclam. sabrımı taşırdın artık!
Idioms
carry all before you [uk] v. tüm rakiplerini geride bırakmak
carry all before you [uk] v. tüm rakiplerinin önüne geçmek
carry all before you [uk] v. her zorluğun üstesinden gelmek
carry all before you [uk] v. her engeli aşarak başarı elde etmek
carry all before you [uk] v. tüm engelleri aşmak
do something for all you are worth v. bir şeyi tüm gücüyle yapmak
do something for all you are worth v. bir şeyi elinden gelen en iyi şekilde yapmak
do something for all you are worth v. bir şeyi kendini yırtarak yapmak
all right for you expr. görürsün sen!
all right for you expr. görürsün gününü!
all right for you expr. yaptıkların yetti!
all right for you expr. yeter ama artık!
all right for you expr. yetti ama!
where have you been all my life? expr. bunca zamandır neredeydin?
you can't win them all expr. her zaman başarılı olamazsın
you can't win 'em all expr. her zaman başarılı olamazsın
Speaking
god protect you from all evil expr. allah kazadan beladan saklasın
did you get all the guns back? expr. bütün silahları geri aldın mı?
when did you do all this? expr. bütün bunları ne zaman yaptın?
keep that with you at all times expr. bunu her zaman yanında taşı
you didn't have to go to all this trouble expr. bunca zahmete girmene hiç gerek yoktu
that's all you need! expr. bir bu eksikti!
where have you been all this time expr. bunca zamandır nerelerdesin
where you been all week? expr. bütün hafta nerelerdeydin?
I know how hard you worked for all of this expr. bütün bunlar için ne kadar çok çalıştığını biliyorum
where have you been all night? expr. bütün gece neredeydin?
I haven't seen you all day expr. bütün gün seni görmedim
we came all this way to see you expr. bunca yolu seni görmek için geldik
how could you stand it here all these years? expr. bunca sene buraya nasıl katlanabildin?
how are you handling all this? expr. bütün bunlarla nasıl başa çıkıyorsun?
it's all fun and games to you expr. bu sizin için eğlence ve oyundan ibaret
I would like to take this occasion to thank you all expr. bu vesileyle hepinize teşekkür etmek istiyorum
you do all the work expr. bütün işi sen yapıyorsun
I can't wait for you all day expr. bütün gün seni bekleyemem
after all the pain you caused me expr. bana çektirdiklerinden sonra
is the name familiar to you at all? expr. bu isim sana tanıdık geldi mi?
I think of you all day long expr. bütün gün seni düşünüyorum
after all the pain you caused me expr. bana çektirdiğin onca eziyetten sonra
did you do all this yourself? expr. bütün bunları kendiniz mi yaptınız?
have you been here by yourself all this time? expr. bunca zamandır burada tek başına mıydın?
you do not mean anything at all to me expr. benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun
just let me know when you hear anything at all expr. bir şeyler öğrenirsen bana da haber ver
that's all you think about expr. başka bir şey düşündüğün yok
why are you telling me all this? expr. bana bunları niye anlatıyorsun?
you really didn't have to go to all this trouble expr. bu kadar zahmete girmene hiç gerek yoktu
you didn't have to go to all this trouble expr. bu kadar zahmete girmene hiç gerek yoktu
how do you know all that? expr. bütün bunları nasıl biliyorsun?
you can't keep doing this all the time expr. bunu yapmaya devam edemezsin
you mean nothing at all to me expr. benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun
with all due defer to you expr. hatırınız kalmasın
you all say the same thing expr. hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz
if it's all right with you expr. eğer izin verirsen
I'm trying to tell you all expr. hepinize anlatmaya çalışayım
that's all you ever say expr. hep bunu söylüyorsun!
I wish you all lifetime happiness expr. hepinize hayat boyu mutluluklar dilerim
do you all understand? expr. herkes anladı mı?
all of you expr. hepiniz
it’s written all over you expr. her hareketinden belli oluyor
if there's anything you need at all expr. herhangi bir şeye ihtiyacın olursa
I will miss you all expr. hepinizi özleyeceğim
you all have a good day expr. hepinize iyi günler
you all play too much expr. hepiniz çok şakacısınız
for all of you expr. hepiniz için
this is how they're all going to remember you expr. herkes seni böyle hatırlayacak
you don't seem afraid at all expr. hiç korkmuş görünmüyorsun
I want all of you out of here expr. hepinizin buradan gitmesini istiyorum
you don't have to say anything at all expr. hiçbir şey söylemen gerekmiyor
i hold you all equally responsible expr. hepinizi eşit derecede sorumlu tutuyorum
you are all i have expr. herşeyimsin
we all love you expr. hepimiz seni seviyoruz
you can't win 'em all expr. her zaman başarılı olamazsın
it's supposed to be with you at all times expr. her zaman yanında olmalı
I love you all expr. hepinizi seviyorum
you can't be happy all the time expr. her zaman mutlu olamazsın
I'm sick of all of you expr. hepinizden tiksiniyorum
I'm sick of all of you expr. hepinizden iğreniyorum
I love you all so much expr. hepinizi çok seviyorum
I'll tell you all about it expr. hepsini anlatacağım
be all that you can be expr. göreyim seni
you can play games all you want expr. istediğin kadar oyun oynayabilirsin
are you sure you're all right? expr. iyi olduğuna emin misin?
you can laugh all you want expr. istediğiniz kadar gülebilirsiniz
if there's anything you need at all expr. ihtiyacın olan bir şey varsa
you sure you're all right? expr. iyi olduğundan emin misin?
you are going to be all right expr. iyi olacaksın
you can laugh all you want expr. istediğin kadar gülebilirsin
are you all right? expr. iyi misin?
what makes you think he/she hasn't spent all the money? expr. onun tüm parayı harcamadığını düşündürten ne?
why am I telling you all this? expr. neden sana bunları anlatıyorum ki?
why are you late all the time? expr. neden sürekli geç kalıyorsun?
what are you all shy for? expr. ne diye utanıyorsunuz ki?
I've been looking all over for you expr. köşe bucak seni arıyordum
first of all thank you very much expr. öncelikle çok teşekkür ederim
why can't you give your all? expr. neden kendinizi tamamen adayamıyorsunuz?
why don't you do us all a big favor? expr. neden hepimize büyük bir iyilik yapmıyorsun?
you got him all wrong expr. onu yanlış tanımışsın
you can't walk around with all that money expr. o kadar parayla etrafta dolaşamazsın
it all depends on how you look at it expr. nasıl baktığına bağlı
don't let her keep walking all over you expr. Seni sürekli ezip aşağılamasına, kullanmasına izin verme
after all I've done for you expr. senin için yaptığım onca şeyden sonra
after all I've done for you expr. senin için onca yaptığım şeyden sonra
you got this way all on your own expr. sen buraya tamamen kendi çabalarınla geldin
I didn't mean to get you involved in all this expr. seni buna bulaştırmak istememiştim
what do you make of all this? expr. sen ne diyorsun bu işe?
I wish you all the best expr. senin için herşeyin en iyisini diliyorum
after all I've done for you expr. sizin için onca yaptığım şeyden sonra
we talk about you all the time expr. sürekli senden bahsediyoruz
are you all right now? expr. şimdi iyi misin?
I just wanted to make sure you were all right expr. sadece iyi olduğundan emin olmak istedim
if it's all right with you expr. senin için bir mahsuru yoksa
after all I've done for you expr. sizin için yaptığım onca şeyden sonra
are you all right? expr. sen iyi misin?
did your parents let you come over here all by yourself? expr. senin ailen buralara kendi başına gelmene izin mi verdi?
after all I've done to you expr. sana yaptıklarıma rağmen
I don't want you to think that all the turks are the same expr. tüm türklerin aynı olduğunu düşünmenizi istemem
I haven't seen you all day expr. tüm gün seni görmedim
congratulations to all of you expr. tebrikler hepinize
how you get out of all that stuff? expr. tüm bunların nasıl dışında kalıyorsun?
that's all you need expr. tek ihtiyacın olan bu
all I want is you expr. tek istediğim sensin
how do you know all that? expr. tüm bunları nasıl biliyorsun?
did you come all the way over here just to say you're sorry? expr. tüm bu yolu benden özür dilemek için mi geldin?
congratulations for all of you expr. tebrikler hepinize
I don't want you to think that all turks are like that expr. tüm türklerin öyle olduğunu düşünmenizi istemem
I hope that you are all well expr. umarım hepiniz iyisinizdir
first of all thank you very much expr. her şeyden önce çok teşekkür ederim
that's all you do expr. bütün yaptığın bu
that's all you do expr. tüm yaptığın bu
Chat Usage
you are beautiful in all ways expr. her halinle güzelsin
you are beautiful in all aspects expr. her halinle güzelsin
Trade/Economic
all-you-can-afford technique n. pazarlamada özel bir satış geliştirme bütçesi hazırlama yöntemi
Tourism
all-you-can-eat buffet n. açık büfe
Gastronomy
all-you-can-eat adj. sınırsız (menü)
Music
come-all-you n. ünlü bir halk şarkısı
Slang
what's up with you all? expr. sizden n'aber?
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr. ben iyiyim gerisi önemli değil
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr. ben iyiyim gerisi umurumda/sikimde değil
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr. keyfim yerindeyse gerisi beni bağlamaz
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr. ben iyi olayım da kime ne olursa olsun
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr. ben iyi olayım da gerisi umurumda/sikimde değil
Modern Slang
all you care to eat n. sipariş verilen yiyeceklerin masada garsonlar tarafından bittikçe tamamlandığı açık büfe sistemi
all you want expr. istediğin kadar
all I ask of you expr. senden tek isteğim
all I ask of you expr. senden istediğim tek şey