|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
y'all (you all) interj.
|
siz hepiniz |
|
Phrases |
|
2 |
Phrases |
you are all set expr.
|
artık hazırsın |
|
3 |
Phrases |
I'd like to take this opportunity to thank all of you expr.
|
bu vesileyle hepinize teşekkür ederim |
|
4 |
Phrases |
you are all set expr.
|
hazırsın |
|
5 |
Phrases |
all the better for seeing you expr.
|
sizi gördüğüme sevindim |
|
Proverb |
|
6 |
Proverb |
if you bow at all bow low
|
bir işi yapıyorsan layıkıyla/tam yap |
|
7 |
Proverb |
if all you have is a hammer, everything looks like a nail
|
çekiç elindeyse her şey çivi olur |
|
8 |
Proverb |
if all you have is a hammer, everything looks like a nail
|
elinde sadece çekiç varsa her şey çivi olur |
|
Colloquial |
|
9 |
Colloquial |
all you need is to want it v.
|
tek yapmanız gereken onu istemek |
|
10 |
Colloquial |
deserve all/everything you get v.
|
hak ettiğini bulmak |
|
11 |
Colloquial |
deserve all/everything you get v.
|
ettiğini bulmak |
|
12 |
Colloquial |
deserve all/everything you get v.
|
hak ettiğini almak |
|
13 |
Colloquial |
deserve all/everything you get v.
|
gününü görmek |
|
14 |
Colloquial |
deserve all/everything you get v.
|
layığını bulmak |
|
15 |
Colloquial |
deserve all/everything you get v.
|
cezasını bulmak |
|
16 |
Colloquial |
it'll take you all night expr.
|
bu bütün gecenizi alır |
|
17 |
Colloquial |
show me all you got expr.
|
göster bakalım marifetini |
|
18 |
Colloquial |
wish you all the best expr.
|
herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle |
|
19 |
Colloquial |
wish you all the best expr.
|
en iyi dileklerimle |
|
|
20 |
Colloquial |
give me all you got expr.
|
göster bakalım marifetini |
|
21 |
Colloquial |
god protect you from all evil expr.
|
tanrı seni tüm kötülüklerden korusun |
|
22 |
Colloquial |
(you) can't win them all expr.
|
her zaman başarılı olamazsın |
|
23 |
Colloquial |
(you) can't win them all expr.
|
her zaman kazanacaksın/başarılı olacaksın diye bir şey yok |
|
24 |
Colloquial |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
eğer söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını hiç açma daha iyi |
|
25 |
Colloquial |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
eğer iyi bir şey söylemeyeceksen hiçbir şey söyleme daha iyi |
|
26 |
Colloquial |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
eğer ağzından kötü sözler çıkacaksa ağzını hiç açma/sus daha iyi |
|
27 |
Colloquial |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
kötü söz söyleyeceğine sus/hiç konuşma daha iyi |
|
28 |
Colloquial |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
kötü sözler/şeyler söyleyeceksen sus |
|
29 |
Colloquial |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
eğer kötü konuşacaksan sus daha iyi |
|
30 |
Colloquial |
mock all you like expr.
|
istediğin kadar alay et |
|
31 |
Colloquial |
you must be tired, because you've been running through my mind all day expr.
|
tüm gün aklımdan çıkmadın |
|
32 |
Colloquial |
you must be tired, because you've been running through my mind all day expr.
|
tüm gün kafamı meşgul ettin, yorulmuş olmalısın (bir kadını tavlamak için kullanılan klişe bir söz) |
|
33 |
Colloquial |
all right for you! exclam.
|
yettin artık! |
|
34 |
Colloquial |
all right for you! exclam.
|
senin suyun ısındı artık! |
|
35 |
Colloquial |
all right for you! exclam.
|
sabrımı taşırdın artık! |
|
36 |
Colloquial |
all right for you! exclam.
|
yettin artık! |
|
37 |
Colloquial |
all right for you! exclam.
|
senin suyun ısındı artık! |
|
38 |
Colloquial |
all right for you! exclam.
|
sabrımı taşırdın artık! |
|
Idioms |
|
39 |
Idioms |
carry all before you [uk] v.
|
tüm rakiplerini geride bırakmak |
|
|
40 |
Idioms |
carry all before you [uk] v.
|
tüm rakiplerinin önüne geçmek |
|
41 |
Idioms |
carry all before you [uk] v.
|
her zorluğun üstesinden gelmek |
|
42 |
Idioms |
carry all before you [uk] v.
|
her engeli aşarak başarı elde etmek |
|
43 |
Idioms |
carry all before you [uk] v.
|
tüm engelleri aşmak |
|
44 |
Idioms |
do something for all you are worth v.
|
bir şeyi tüm gücüyle yapmak |
|
45 |
Idioms |
do something for all you are worth v.
|
bir şeyi elinden gelen en iyi şekilde yapmak |
|
46 |
Idioms |
do something for all you are worth v.
|
bir şeyi kendini yırtarak yapmak |
|
47 |
Idioms |
all right for you expr.
|
görürsün sen! |
|
48 |
Idioms |
all right for you expr.
|
görürsün gününü! |
|
49 |
Idioms |
all right for you expr.
|
yaptıkların yetti! |
|
50 |
Idioms |
all right for you expr.
|
yeter ama artık! |
|
51 |
Idioms |
all right for you expr.
|
yetti ama! |
|
52 |
Idioms |
where have you been all my life? expr.
|
bunca zamandır neredeydin? |
|
53 |
Idioms |
you can't win them all expr.
|
her zaman başarılı olamazsın |
|
54 |
Idioms |
you can't win 'em all expr.
|
her zaman başarılı olamazsın |
|
Speaking |
|
55 |
Speaking |
god protect you from all evil expr.
|
allah kazadan beladan saklasın |
|
56 |
Speaking |
did you get all the guns back? expr.
|
bütün silahları geri aldın mı? |
|
57 |
Speaking |
when did you do all this? expr.
|
bütün bunları ne zaman yaptın? |
|
58 |
Speaking |
keep that with you at all times expr.
|
bunu her zaman yanında taşı |
|
59 |
Speaking |
you didn't have to go to all this trouble expr.
|
bunca zahmete girmene hiç gerek yoktu |
|
60 |
Speaking |
that's all you need! expr.
|
bir bu eksikti! |
|
61 |
Speaking |
where have you been all this time expr.
|
bunca zamandır nerelerdesin |
|
62 |
Speaking |
where you been all week? expr.
|
bütün hafta nerelerdeydin? |
|
63 |
Speaking |
I know how hard you worked for all of this expr.
|
bütün bunlar için ne kadar çok çalıştığını biliyorum |
|
64 |
Speaking |
where have you been all night? expr.
|
bütün gece neredeydin? |
|
65 |
Speaking |
I haven't seen you all day expr.
|
bütün gün seni görmedim |
|
66 |
Speaking |
we came all this way to see you expr.
|
bunca yolu seni görmek için geldik |
|
67 |
Speaking |
how could you stand it here all these years? expr.
|
bunca sene buraya nasıl katlanabildin? |
|
68 |
Speaking |
how are you handling all this? expr.
|
bütün bunlarla nasıl başa çıkıyorsun? |
|
69 |
Speaking |
it's all fun and games to you expr.
|
bu sizin için eğlence ve oyundan ibaret |
|
70 |
Speaking |
I would like to take this occasion to thank you all expr.
|
bu vesileyle hepinize teşekkür etmek istiyorum |
|
71 |
Speaking |
you do all the work expr.
|
bütün işi sen yapıyorsun |
|
72 |
Speaking |
I can't wait for you all day expr.
|
bütün gün seni bekleyemem |
|
73 |
Speaking |
after all the pain you caused me expr.
|
bana çektirdiklerinden sonra |
|
74 |
Speaking |
is the name familiar to you at all? expr.
|
bu isim sana tanıdık geldi mi? |
|
75 |
Speaking |
I think of you all day long expr.
|
bütün gün seni düşünüyorum |
|
76 |
Speaking |
after all the pain you caused me expr.
|
bana çektirdiğin onca eziyetten sonra |
|
77 |
Speaking |
did you do all this yourself? expr.
|
bütün bunları kendiniz mi yaptınız? |
|
78 |
Speaking |
have you been here by yourself all this time? expr.
|
bunca zamandır burada tek başına mıydın? |
|
79 |
Speaking |
you do not mean anything at all to me expr.
|
benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun |
|
|
80 |
Speaking |
just let me know when you hear anything at all expr.
|
bir şeyler öğrenirsen bana da haber ver |
|
81 |
Speaking |
that's all you think about expr.
|
başka bir şey düşündüğün yok |
|
82 |
Speaking |
why are you telling me all this? expr.
|
bana bunları niye anlatıyorsun? |
|
83 |
Speaking |
you really didn't have to go to all this trouble expr.
|
bu kadar zahmete girmene hiç gerek yoktu |
|
84 |
Speaking |
you didn't have to go to all this trouble expr.
|
bu kadar zahmete girmene hiç gerek yoktu |
|
85 |
Speaking |
how do you know all that? expr.
|
bütün bunları nasıl biliyorsun? |
|
86 |
Speaking |
you can't keep doing this all the time expr.
|
bunu yapmaya devam edemezsin |
|
87 |
Speaking |
you mean nothing at all to me expr.
|
benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun |
|
88 |
Speaking |
with all due defer to you expr.
|
hatırınız kalmasın |
|
89 |
Speaking |
you all say the same thing expr.
|
hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz |
|
90 |
Speaking |
if it's all right with you expr.
|
eğer izin verirsen |
|
91 |
Speaking |
I'm trying to tell you all expr.
|
hepinize anlatmaya çalışayım |
|
92 |
Speaking |
that's all you ever say expr.
|
hep bunu söylüyorsun! |
|
93 |
Speaking |
I wish you all lifetime happiness expr.
|
hepinize hayat boyu mutluluklar dilerim |
|
94 |
Speaking |
do you all understand? expr.
|
herkes anladı mı? |
|
95 |
Speaking |
all of you expr.
|
hepiniz |
|
96 |
Speaking |
it’s written all over you expr.
|
her hareketinden belli oluyor |
|
97 |
Speaking |
if there's anything you need at all expr.
|
herhangi bir şeye ihtiyacın olursa |
|
98 |
Speaking |
I will miss you all expr.
|
hepinizi özleyeceğim |
|
99 |
Speaking |
you all have a good day expr.
|
hepinize iyi günler |
|
100 |
Speaking |
you all play too much expr.
|
hepiniz çok şakacısınız |
|
101 |
Speaking |
for all of you expr.
|
hepiniz için |
|
102 |
Speaking |
this is how they're all going to remember you expr.
|
herkes seni böyle hatırlayacak |
|
103 |
Speaking |
you don't seem afraid at all expr.
|
hiç korkmuş görünmüyorsun |
|
104 |
Speaking |
I want all of you out of here expr.
|
hepinizin buradan gitmesini istiyorum |
|
105 |
Speaking |
you don't have to say anything at all expr.
|
hiçbir şey söylemen gerekmiyor |
|
106 |
Speaking |
i hold you all equally responsible expr.
|
hepinizi eşit derecede sorumlu tutuyorum |
|
107 |
Speaking |
you are all i have expr.
|
herşeyimsin |
|
108 |
Speaking |
we all love you expr.
|
hepimiz seni seviyoruz |
|
109 |
Speaking |
you can't win 'em all expr.
|
her zaman başarılı olamazsın |
|
110 |
Speaking |
it's supposed to be with you at all times expr.
|
her zaman yanında olmalı |
|
111 |
Speaking |
I love you all expr.
|
hepinizi seviyorum |
|
112 |
Speaking |
you can't be happy all the time expr.
|
her zaman mutlu olamazsın |
|
113 |
Speaking |
I'm sick of all of you expr.
|
hepinizden tiksiniyorum |
|
114 |
Speaking |
I'm sick of all of you expr.
|
hepinizden iğreniyorum |
|
115 |
Speaking |
I love you all so much expr.
|
hepinizi çok seviyorum |
|
116 |
Speaking |
I'll tell you all about it expr.
|
hepsini anlatacağım |
|
117 |
Speaking |
be all that you can be expr.
|
göreyim seni |
|
118 |
Speaking |
you can play games all you want expr.
|
istediğin kadar oyun oynayabilirsin |
|
119 |
Speaking |
are you sure you're all right? expr.
|
iyi olduğuna emin misin? |
|
120 |
Speaking |
you can laugh all you want expr.
|
istediğiniz kadar gülebilirsiniz |
|
121 |
Speaking |
if there's anything you need at all expr.
|
ihtiyacın olan bir şey varsa |
|
122 |
Speaking |
you sure you're all right? expr.
|
iyi olduğundan emin misin? |
|
123 |
Speaking |
you are going to be all right expr.
|
iyi olacaksın |
|
124 |
Speaking |
you can laugh all you want expr.
|
istediğin kadar gülebilirsin |
|
125 |
Speaking |
are you all right? expr.
|
iyi misin? |
|
126 |
Speaking |
what makes you think he/she hasn't spent all the money? expr.
|
onun tüm parayı harcamadığını düşündürten ne? |
|
127 |
Speaking |
why am I telling you all this? expr.
|
neden sana bunları anlatıyorum ki? |
|
128 |
Speaking |
why are you late all the time? expr.
|
neden sürekli geç kalıyorsun? |
|
129 |
Speaking |
what are you all shy for? expr.
|
ne diye utanıyorsunuz ki? |
|
130 |
Speaking |
I've been looking all over for you expr.
|
köşe bucak seni arıyordum |
|
131 |
Speaking |
first of all thank you very much expr.
|
öncelikle çok teşekkür ederim |
|
132 |
Speaking |
why can't you give your all? expr.
|
neden kendinizi tamamen adayamıyorsunuz? |
|
133 |
Speaking |
why don't you do us all a big favor? expr.
|
neden hepimize büyük bir iyilik yapmıyorsun? |
|
134 |
Speaking |
you got him all wrong expr.
|
onu yanlış tanımışsın |
|
135 |
Speaking |
you can't walk around with all that money expr.
|
o kadar parayla etrafta dolaşamazsın |
|
136 |
Speaking |
it all depends on how you look at it expr.
|
nasıl baktığına bağlı |
|
137 |
Speaking |
don't let her keep walking all over you expr.
|
Seni sürekli ezip aşağılamasına, kullanmasına izin verme |
|
138 |
Speaking |
after all I've done for you expr.
|
senin için yaptığım onca şeyden sonra |
|
139 |
Speaking |
after all I've done for you expr.
|
senin için onca yaptığım şeyden sonra |
|
140 |
Speaking |
you got this way all on your own expr.
|
sen buraya tamamen kendi çabalarınla geldin |
|
141 |
Speaking |
I didn't mean to get you involved in all this expr.
|
seni buna bulaştırmak istememiştim |
|
142 |
Speaking |
what do you make of all this? expr.
|
sen ne diyorsun bu işe? |
|
143 |
Speaking |
I wish you all the best expr.
|
senin için herşeyin en iyisini diliyorum |
|
144 |
Speaking |
after all I've done for you expr.
|
sizin için onca yaptığım şeyden sonra |
|
145 |
Speaking |
we talk about you all the time expr.
|
sürekli senden bahsediyoruz |
|
146 |
Speaking |
are you all right now? expr.
|
şimdi iyi misin? |
|
147 |
Speaking |
I just wanted to make sure you were all right expr.
|
sadece iyi olduğundan emin olmak istedim |
|
148 |
Speaking |
if it's all right with you expr.
|
senin için bir mahsuru yoksa |
|
149 |
Speaking |
after all I've done for you expr.
|
sizin için yaptığım onca şeyden sonra |
|
150 |
Speaking |
are you all right? expr.
|
sen iyi misin? |
|
151 |
Speaking |
did your parents let you come over here all by yourself? expr.
|
senin ailen buralara kendi başına gelmene izin mi verdi? |
|
152 |
Speaking |
after all I've done to you expr.
|
sana yaptıklarıma rağmen |
|
153 |
Speaking |
I don't want you to think that all the turks are the same expr.
|
tüm türklerin aynı olduğunu düşünmenizi istemem |
|
154 |
Speaking |
I haven't seen you all day expr.
|
tüm gün seni görmedim |
|
155 |
Speaking |
congratulations to all of you expr.
|
tebrikler hepinize |
|
156 |
Speaking |
how you get out of all that stuff? expr.
|
tüm bunların nasıl dışında kalıyorsun? |
|
157 |
Speaking |
that's all you need expr.
|
tek ihtiyacın olan bu |
|
158 |
Speaking |
all I want is you expr.
|
tek istediğim sensin |
|
159 |
Speaking |
how do you know all that? expr.
|
tüm bunları nasıl biliyorsun? |
|
160 |
Speaking |
did you come all the way over here just to say you're sorry? expr.
|
tüm bu yolu benden özür dilemek için mi geldin? |
|
161 |
Speaking |
congratulations for all of you expr.
|
tebrikler hepinize |
|
162 |
Speaking |
I don't want you to think that all turks are like that expr.
|
tüm türklerin öyle olduğunu düşünmenizi istemem |
|
163 |
Speaking |
I hope that you are all well expr.
|
umarım hepiniz iyisinizdir |
|
164 |
Speaking |
first of all thank you very much expr.
|
her şeyden önce çok teşekkür ederim |
|
165 |
Speaking |
that's all you do expr.
|
bütün yaptığın bu |
|
166 |
Speaking |
that's all you do expr.
|
tüm yaptığın bu |
|
Chat Usage |
|
167 |
Chat Usage |
you are beautiful in all ways expr.
|
her halinle güzelsin |
|
168 |
Chat Usage |
you are beautiful in all aspects expr.
|
her halinle güzelsin |
|
Trade/Economic |
|
169 |
Trade/Economic |
all-you-can-afford technique n.
|
pazarlamada özel bir satış geliştirme bütçesi hazırlama yöntemi |
|
Tourism |
|
170 |
Tourism |
all-you-can-eat buffet n.
|
açık büfe |
|
Gastronomy |
|
171 |
Gastronomy |
all-you-can-eat adj.
|
sınırsız (menü) |
|
Music |
|
172 |
Music |
come-all-you n.
|
ünlü bir halk şarkısı |
|
Slang |
|
173 |
Slang |
what's up with you all? expr.
|
sizden n'aber? |
|
174 |
Slang |
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr.
|
ben iyiyim gerisi önemli değil |
|
175 |
Slang |
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr.
|
ben iyiyim gerisi umurumda/sikimde değil |
|
176 |
Slang |
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr.
|
keyfim yerindeyse gerisi beni bağlamaz |
|
177 |
Slang |
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr.
|
ben iyi olayım da kime ne olursa olsun |
|
178 |
Slang |
fuck you, jack, I'm all right [uk] expr.
|
ben iyi olayım da gerisi umurumda/sikimde değil |
|
Modern Slang |
|
179 |
Modern Slang |
all you care to eat n.
|
sipariş verilen yiyeceklerin masada garsonlar tarafından bittikçe tamamlandığı açık büfe sistemi |
|
180 |
Modern Slang |
all you want expr.
|
istediğin kadar |
|
181 |
Modern Slang |
all I ask of you expr.
|
senden tek isteğim |
|
182 |
Modern Slang |
all I ask of you expr.
|
senden istediğim tek şey |
|