|
- Now we have to start biting some bullets; we have to start focusing on the issues.
- Şimdi bazı kurşunları ısırmaya başlamalıyız; sorunlara odaklanmaya başlamalıyız.
- The Palestinian people are starving, when they are not being killed by Israeli bullets.
- Filistin halkı İsrail kurşunlarıyla öldürülmediği zamanlarda açlıktan ölüyor.
- British Airways stayed in Northern Ireland and stood by its staff through bombs and bullets.
- British Airways Kuzey İrlanda'da kaldı ve bombalar ve kurşunlar arasında personelinin yanında durdu.
- Instead of bullets we should be using medicine.
- Kurşun yerine ilaç kullanmalıyız.
- This bullet isn't powerful enough to take down anything bigger than a squirrel.
- Bu kurşun sincaptan daha büyük bir şeyi devirecek kadar güçlü değil.
- This gun is out of bullets.
- Bu silahın kurşunu yok.
- The bullet cut through an artery.
- Kurşun bir atardamarı kesmiş.
- Tom was wounded by a bullet.
- Tom bir kurşunla yaralandı.
- This is the bullet that the doctor took out of Tom.
- Bu, doktorun Tom'dan çıkardığı kurşun.
- He was wounded by a bullet.
- O, bir kurşun tarafından yaralandı.
- He was killed by a single bullet.
- Tek bir kurşunla öldürüldü.
- Tom saved the last bullet for himself.
- Tom son kurşunu kendisi için sakladı.
- A bullet does not kill the same bird twice.
- Bir kurşun aynı kuşu iki kez öldürmez.
- Zeke Choi's spine was shattered by an assassin's bullet.
- Zeke Choi'nin omurgası bir suikastçının kurşunuyla paramparça oldu.
- You can't dodge bullets.
- Kurşunlardan kaçamazsın.
- It's said that that soldier fears no bullets.
- O askerin kurşunlardan korkmadığı söyleniyor.
- A doctor tried to remove the bullet from the president's head.
- Bir doktor Başkan'ın kafasındaki kurşunu çıkarmaya çalıştı.
- The bullet penetrated the wall.
- Kurşun duvarı delip geçmiş.
- He fell as if wounded by a bullet.
- Sanki bir kurşunla yaralanmış gibi düştü.
- He was killed by a single bullet.
- Tek kurşunla öldürüldü.
- One of the bullets struck McKinley in the stomach.
- Kurşunlardan biri Mckinley'i mideden vurdu.
- The bullet entered above the knee.
- Kurşun dizin üstünden girdi.
- He was wounded by a bullet.
- Bir kurşunla yaralandı.
- There's only one bullet left.
- Sadece bir kurşun kaldı.
- One of the bullets struck McKinley in the stomach.
- Kurşunlardan biri McKinley'in karnına isabet etti.
- A doctor tried to remove the bullet from his back.
- Bir doktor sırtındaki kurşunu çıkarmaya çalıştı.
- Five men were injured by richocheting bullets.
- Beş adam seken kurşunlarla yaralandı.
- They decided to leave the bullet where it was.
- Kurşunu olduğu yerde bırakmaya karar verdiler.
- Tom was killed by a stray bullet.
- Tom serseri bir kurşun tarafından öldürüldü.
- Tom was killed by a stray bullet.
- Tom serseri bir kurşunla öldürüldü.
- The bullet missed Sami.
- Kurşun Sami'yi ıskaladı.
- You can't stop bullets.
- Kurşunları durduramazsın.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Bir kurşunla vurulmaktan korktuğumuz için aşağıya koştuk.
- Martin Luther King, Jr., a man of peace, was killed by an assassin's bullet.
- Bir barış adamı olan Martin Luther King Jr., bir suikastçi kurşunuyla öldürüldü.
- Five men were injured by richocheting bullets.
- Beş kişi seken kurşunlar yoluyla yaralandı.
- The bullet penetrated his chest, leaving him in critical condition.
- Kurşun göğsüne isabet etmiş ve hayati durumu kritik hale gelmiştir.
- The bullet pierced his arm.
- Kurşun kolunu deldi.
- Doctors removed the bullet.
- Doktorlar kurşunu çıkardılar.
- The bullet missed Sami.
- Kurşun, Sami'yi sıyırdı.
- Doctors were afraid to remove the bullet.
- Doktorlar, kurşunu çıkarmaya korkuyorlardı.
- A doctor tried to remove the bullet from the president's head.
- Bir doktor, başkanın kafasındaki kurşunu çıkarmaya çalıştı.
- Sami cut the bullet out of Layla's arm.
- Sami kurşunu Leyla'nın kolundan çıkardı.
- We're out of bullets.
- Kurşunumuz bitti.
- Layla took a bullet for Sami.
- Layla, Sami için kurşun yedi.
- Have you ever been wounded by a bullet?
- Hiç kurşunla yaralandınız mı?
- Martin Luther King, Jr., a man of peace, was killed by an assassin's bullet.
- Bir barış adamı olan Martin Luther King Jr., bir suikastçının kurşunuyla öldürülmüştür.
- Jackson asked the doctor to cut out the bullet at once.
- Jackson doktordan kurşunu hemen kesip çıkarmasını istedi.
- Doctors removed the bullet.
- Doktorlar kurşunu çıkardı.
- I took out the bullets.
- Kurşunları çıkardım.
- Neo can dodge bullets.
- Neo kurşunlardan kaçabilir.
- One of the bullets damaged his spine.
- Kurşunlardan biri omurgasına zarar vermiş.
- The tree branch broke when a bullet hit it.
- Kurşun isabet edince ağaç dalı kırılmış.
- The gun went off while he was cleaning it, and the bullet almost struck his wife.
- Silahı temizlerken ateş aldı ve kurşun neredeyse karısına isabet ediyordu.
- Stay down or you might get hit by a stray bullet.
- Yerde kal yoksa serseri bir kurşunla vurulabilirsin.
- Neo can dodge bullets.
- Neo, kurşunları atlatabilir.
- The bullet pierced his arm.
- Kurşun onun kolunu deldi.
- It's said that that soldier fears no bullets.
- O askerin kurşundan korkmadığı söylenir.
- The bullet glanced off his helmet.
- Kurşun kaskını sıyırdı.
- Doctors were afraid to remove the bullet.
- Doktorlar kurşunu çıkarmaktan korktular.
- President Lincoln was assassinated with a bullet to the head, right behind the left ear.
- Başkan Lincoln, sol kulağının hemen arkasından kafasına sıkılan bir kurşunla suikasta kurban gitti.
- The vampire was shot with a silver bullet.
- Vampir gümüş bir kurşunla vuruldu.
- The bullet found its mark.
- Kurşun hedefini buldu.
- The bullet cut through an artery.
- Kurşun atardamarı kesti.
- You cannot chase a bullet.
- Bir kurşunu kovalayamazsın.
- Tom was wounded by a bullet in the neck.
- Tom boynundan bir kurşunla yaralandı.
- Golden guns don't protect you from bullets.
- Altın silahlar seni kurşunlardan korumaz.
- The pistol bullet pierced his leg.
- Tabanca kurşunu bacağını deldi.
- They decided to leave the bullet where it was.
- Onlar kurşunu olduğu yerde bırakmaya karar verdiler.
- I hope you get shot by a stray bullet.
- Umarım serseri bir kurşunla vurulursun.
- A bullet pierced the helmet.
- Bir kurşun kaskı deldi.
- The bullet penetrated the wall.
- Kurşun duvarı deldi.
Show More (68)
|
|
- It appears that bullets and sirens aren't all they have.
- Görünüşe göre sahip oldukları tek şey mermiler ve sirenler değil.
- This bullet isn't powerful enough to take down anything bigger than a squirrel.
- Bu mermi bir sincaptan daha büyük bir şeyi alt edecek güçte değil.
- This bullet isn't powerful enough to take down anything bigger than a squirrel.
- Bu merminin, sincaptan büyük bir şeyi indirecek gücü yok.
- It appears that bullets and sirens aren't all they have.
- Görünen o ki sadece mermilere ve sirenlere sahip değiller.
- There aren't any bullets in this pistol.
- Bu tabancada hiç mermi yok.
- You can't stop bullets.
- Mermiyi durduramazsın.
- That bullet was meant for me.
- O mermi benim içindi.
- Be careful, the bullet can ricochet off the rock and come towards you.
- Dikkat edin, mermi taştan sekip size gelebilir.
- There's no silver bullet.
- Hiç gümüş mermi yok.
- There are no more bullets in my gun.
- Silahımda hiç mermi kalmadı.
- A bullet pierced the helmet.
- Bir mermi miğferi deldi.
- The pistol bullet pierced his leg.
- Tabanca mermisi, bacağını delip geçti.
- A bullet does not kill the same bird twice.
- Bir mermi aynı kuşu iki defa öldüremez.
- There's no magic bullet.
- Sihirli bir mermi yok.
- There are no more bullets in my gun.
- Silahımda daha fazla mermi yok.
- Jackson asked the doctor to cut out the bullet at once.
- Jackson doktorun derhal kesip mermiyi çıkarmasını istedi.
- The police will get you to find the bullets.
- Polis mermileri bulmanı isteyecek.
- The bullet glanced off his helmet.
- Mermi onun miğferini sıyırdı.
- This is the bullet that the doctor took out of Tom.
- Bu, doktorun Tom'dan çıkardığı mermi.
- There's only one bullet left.
- Sadece bir mermi kaldı.
- You can't dodge bullets.
- Mermilerden kaçamazsın.
- I have just a few bullets left.
- Sadece birkaç mermim kaldı.
- There are no more bullets.
- Daha fazla mermi yok.
- Tom is loading bullets into his gun.
- Tom mermileri tabancasına yüklüyor.
- Have you ever been wounded by a bullet?
- Hiç mermiyle yaralandınız mı?
- We're out of bullets.
- Mermimiz bitti.
- A doctor tried to remove the bullet from his back.
- Bir doktor, onun sırtındaki mermiyi çıkarmaya çalıştı.
- A new kind of bullet had been invented.
- Yeni tür bir mermi icat edilmişti.
- You cannot chase a bullet.
- Sen bir mermiyi kovalayamazsın.
- That bullet was meant for me.
- O mermi benim için anlamlı.
- One of the bullets damaged his spine.
- Mermilerden biri onun omurgasına zarar verdi.
- There are no more bullets.
- Artık mermi kalmadı.
- The police will get you to find the bullets.
- Polis sana mermileri bulduracak.
- The police will get you to find the bullets.
- Polis mermileri bulmanızı sağlayacak.
- Sami cut the bullet out of Layla's arm.
- Sami mermiyi Layla'nın kolundan çıkardı.
- The air was full of flying bullets.
- Hava uçuşan mermilerle doluydu.
- The bullet found its mark.
- Mermi hedefini buldu.
- This gun is out of bullets.
- Bu silahın mermisi bitmiş.
- Be careful, the bullet can ricochet off the rock and come towards you.
- Dikkatli ol, mermi kayadan sekip sana doğru gelebilir.
- The air was full of flying bullets.
- Hava uçan mermilerle doluydu.
- Tom used up all his bullets.
- Tom tüm mermilerini kullandı.
- Tom ran out of bullets.
- Tom'un mermisi bitti.
- There's no magic bullet.
- Sihirli mermi yoktur.
- A new kind of bullet had been invented.
- Yeni bir tür mermi icat edilmişti.
Show More (41)
|