|
- Peace and security are not suitable subjects for Council meetings in camera.
- Barış ve güvenlik, Konsey'in kameralı toplantıları için uygun konular değildir.
- The camera zoomed in on the relevant parts of the women's bodies.
- Kamera, kadınların vücutlarının ilgili kısımlarına yakınlaştırılmıştır.
- All their hearings have taken place in camera.
- Tüm duruşmalar kamera önünde gerçekleştirilmiştir.
- Play with your pictures and see how repositioning the camera slightly can alter the image.
- Fotoğraflarınızla oynayın ve kameranın konumunu biraz değiştirmenin görüntüyü nasıl değiştirebileceğini görün.
- Louis first grabbed a camera himself as a small kid.
- Louis ilk kez küçük bir çocukken eline bir kamera almış.
- In this operation, a special device with light and camera is used.
- Bu operasyonda ışıklı ve kameralı özel bir cihaz kullanılıyor.
- In this operation, a special device with light and camera is used.
- Bu ameliyatta, ucunda ışık ve kamera bulunan özel bir alet kullanılır.
- Louis first grabbed a camera himself as a small kid.
- Louis ilk kez küçük bir çocukken kamerayı eline aldı.
- Take a good camera and a lot of memory space.
- Yanınıza iyi bir kamera ve bellek depolayıcı alın.
- In this operation, a special device with light and camera is used.
- Bu operasyonda ışıklı ve kameralı özel bir cihaz kullanılır.
- Side window was broken, there's this skinny kid in the parlor making off with my camera.
- Yandaki pencere kırılmıştı, sıska bir oğlan ise oturma odasından kameramla birlikte sıvışmaya çalışıyordu.
- Speed and high ISO are also significant factors with this camera.
- Hız ve yüksek ISO da bu kamera için önemli faktörler.
- Side window was broken, there's this skinny kid in the parlor making off with my camera.
- Yan cam kırılmıştı, salonda sıska bir çocuk da kameramı almış kaçıyordu.
- Mary smiled for the camera.
- Mary kamera için gülümsedi.
- The camera recorded nothing.
- Kamera hiçbir şey kaydetmedi.
- If I had enough money, I could buy this camera.
- Yeterli param olsaydı, bu kamerayı alırdım.
- Tom bought a very expensive camera.
- Tom çok pahalı bir kamera satın aldı.
- I wish I had my camera.
- Keşke bir kameram olsa.
- Don't forget to bring a camera.
- Bir kamera getirmeyi unutma.
- Dad bought a camera.
- Babam bir kamera satın aldı.
- I want this camera.
- Bu kamerayı istiyorum.
- I finally have enough money to buy Tom that camera he's wanted.
- Tom'a istediği o kamerayı almak için nihayet yeterli param var.
- How much is this camera?
- Bu kamera ne kadar?
- Did you use my camera?
- Kameramı mı kullandınız?
- I should've left my camera at home.
- Kameramı evde bırakmalıydım.
- My camera is different from yours.
- Benim kameram seninkinden farklıdır.
- This camera is not loaded with film.
- Bu kamerada film yok.
- Tom has a nice camera.
- Tom'un güzel bir kamerası var.
- She may use my video camera if she likes.
- Arzu ederse kameramı kullanabilir.
- He's bought a digital camera.
- Dijital bir kamera aldı.
- Tom bought the same camera that Mary has.
- Tom Mary'nin sahip olduğu kameranın aynısını aldı.
- Tom bought a very cheap camera.
- Tom çok ucuz bir kamera satın aldı.
- I had my camera stolen.
- Kameramı çaldırdım.
- Miyuki has a camera, but she doesn't like it.
- Miyuki'nin bir kamerası var ama beğenmiyor.
- My father bought me a camera for my birthday.
- Babam, doğum günüm için bana bir kamera aldı.
- Tom is the only one with a camera.
- Tom kamerası olan tek kişi.
- Where did you get your camera repaired?
- Kameranı nerede tamir ettirdin?
- What did you do with your camera?
- Kameranla ne yaptın?
- His camera is three times as expensive as mine.
- Onun kamerası benimkinin üç katı kadar pahalı.
- This is the same camera that he lost.
- Bu, onun kaybettiği kameranın aynısı.
- That is my sister's camera.
- O, benim kız kardeşimin kamerası.
- I wish I had had a camera then.
- O zaman keşke bir kameram olsaydı.
- Can you recommend a good camera, please?
- İyi bir kamera önerebilir misiniz lütfen?
- Tom can't decide which camera to buy.
- Tom hangi kamerayı alacağına karar veremiyor.
- I pointed my camera at her.
- Kameramı ona doğrulttum.
- I bought this camera for 25,000 yen.
- Bu kamerayı 25,000 yene aldım.
- Don't touch the camera.
- Kameraya dokunma.
- This is a camera made in Japan.
- Bu kamera Japon malı.
- It's a good camera.
- Bu iyi bir kamera.
- There isn't any film in this camera.
- Bu kamerada hiç film yok.
- If I'd had just a little more money, I could've bought that camera I wanted.
- Sadece biraz daha param olsaydı istediğim o kamerayı alabilirdim.
- How does this camera work?
- Bu kamera nasıl çalışıyor?
- I bought a camera the other day.
- Geçenlerde bir kamera aldım.
- It looks like a camera of some kind.
- O bir çeşit kameraya benziyor.
- Sami was captured on camera stealing a box of latex gloves.
- Sami bir kutu lateks eldiven çalarken kameraya yakalandı.
- I cannot afford a camera above 300 dollars.
- Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam.
- Tom took out his camera.
- Tom kamerasını çıkardı.
- Aren't you bringing your camera?
- Kameranı getirmeyecek misin?
- Tom may use my video camera if he wants to.
- Tom benim video kameramı kullanmak isterse kullanabilir.
- He lost no time in sending the camera back to me.
- Kamerayı bana geri göndermek için hiç vakit kaybetmedi.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
- Dikkatsizce kamerayı otobüste unuttu.
- Tom's camera was just where he'd left it.
- Tom'un kamerası tam bıraktığı yerdeydi.
- The camera that you bought is better than mine.
- Satın aldığın kamera benimkinden daha iyi.
- This is a nice camera.
- Bu güzel bir kamera.
- Tom bought a camera for 500 dollars.
- Tom 500 dolara bir kamera aldı.
- He bought me a nice camera.
- O bana hoş bir kamera aldı.
- How often do you use your camera?
- Kameranızı ne sıklıkta kullanıyorsunuz?
- Almost every tourist carries a camera with him.
- Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır.
- Tom bought a camera for me.
- Tom benim için bir kamera aldı.
- He may use my video camera if he wants to.
- İsterse benim video kameramı kullanabilir.
- Tom didn't bring a camera.
- Tom kamera getirmedi.
- I exchanged a camera for a guitar.
- Bir kamerayı bir gitarla değiştirdim.
- The camera you bought is better than mine.
- Aldığın kamera benimkinden daha iyi.
- It is a good camera.
- İyi bir kamera.
- You need another ten dollars to buy that camera.
- O kamerayı almak için on dolara daha ihtiyacın var.
- I'm sorry, we don't have films for your camera.
- Üzgünüm, kameranız için filmimiz yok.
- My uncle bought me the same camera as you have.
- Amcam bana senin kameranın aynısını aldı.
- I bought the same camera as you have.
- Senin sahip olduğun kameranın aynısını aldım.
- My camera is a Nikon.
- Kameram Nikon'dur.
- I lost a camera the day before that.
- Önceki gün bir kamera kaybettim.
- Tom took a picture of his old camera with his new camera.
- Tom yeni kamerasıyla eski kamerasının fotoğrafını çekti.
- I wish I had my camera with me right now.
- Keşke şimdi kameram yanımda olsa.
- This is the best camera in the store.
- Bu, mağazadaki en iyi kamera.
- My camera was stolen.
- Kameram çalındı.
- Tom didn't want an expensive camera.
- Tom pahalı bir kamera istemiyordu.
- I bought myself a new camera.
- Kendime yeni bir kamera satın aldım.
- Put your camera away.
- Kameranı ortadan kaldır.
- The camera has been borrowed by someone else.
- Kamera başkası tarafından ödünç alınmış.
- How often do you use the camera on your smartphone?
- Akıllı telefonundaki kamerayı ne sıklıkla kullanıyorsun?
- Did you see my camera?
- Benim kameramı gördünüz mü?
- You'll be able to take many pictures with your new camera.
- Yeni kameranla bir sürü fotoğraf çekebileceksin.
- Tom lent his camera to Mary.
- Tom kamerasını Mary'ye ödünç verdi.
- He lost no time in sending the camera back to me.
- Bana kamerayı geri göndermek için hiç zaman kaybetmedi.
- Do you have any film for this camera?
- Bu kamera için hiç filminiz var mı?
- This is a nice camera.
- Bu güzel bir kameradır.
- Tom had his camera stolen.
- Tom'un kamerası çalındı.
- Are you bringing your camera?
- Kameranı getiriyor musun?
- The biologist installed a camera inside the eagles' nest.
- Biyolog kartal yuvasının içine bir kamera yerleştirdi.
- And where's my camera?
- Ve kameram nerede?
- They exchanged their camera for a guitar.
- Onlar kameralarını bir gitarla takas ettiler.
- What did you do with that camera?
- O kamera ile ne yaptın?
- This is the same camera as yours.
- Bu senin kameranın aynısı.
- This is the camera I bought yesterday.
- Bu dün satın aldığım kamera.
- The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksek.
- I just wish I had my camera.
- Keşke bir kameram olsa.
- What kind of a camera do you have?
- Ne tür bir kameran var?
- Tom lost his camera when he was in Australia.
- Tom, Avustralya’dayken kamerasını kaybetti.
- This is the camera which I bought yesterday.
- Dün aldığım kamera budur.
- Could you please show me a camera that's cheaper than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz olan bir kamera gösterebilir misin?
- There's no point in taking a camera.
- Bir kamera almanın bir faydası yok.
- Watch my camera for me.
- Benim için kamerama sahip çık.
- This is the camera he took the picture with.
- Bu onun fotoğraf çektiği kamera.
- Tom bought this camera for himself, not for his wife.
- Tom bu kamerayı eşi için değil, kendisi için satın aldı.
- Why did you buy the same camera I have?
- Niçin bendeki kameranın aynısını aldın?
- That's my sister's camera.
- Bu kız kardeşimin kamerası.
- Yanni held the camera.
- Yanni kamerayı tuttu.
- I bought this camera for 35,000 yen.
- Bu kamerayı 35,000 Yen'e aldım.
- This is the camera that Tom took the pictures with.
- Bu Tom'un resim çektiği kameradır.
- How often do you use the camera on your smartphone?
- Akıllı telefonunuzdaki kamerayı ne sıklıkla kullanıyorsunuz?
- This is the only camera I've got.
- Bu, sahip olduğum tek kameradır.
- What are you going to do with this camera?
- Bu kamerayla ne yapacaksın?
- The camera you bought is better than mine.
- Senin satın aldığın kamera benimkinden daha iyi.
- This camera was given me by my uncle.
- Bu kamera bana amcam tarafından verildi.
- I forgot to put film in the camera.
- Ben kameraya film koymayı unuttum.
- The camera drone I ordered from China got stuck in customs.
- Çin'den sipariş ettiğim kameralı dron gümrüğe takıldı.
- You might want to bring a camera with you.
- Yanında bir kamera getirmek isteyebilirsin.
- Tom bought a camera for Mary.
- Tom Mary için bir kamera satın aldı.
- Tom bought a very good camera.
- Tom, çok iyi bir kamera satın aldı.
- Tom showed his camera to Mary.
- Tom kamerasını Mary'ye gösterdi.
- He found his lost camera by chance.
- Şans eseri kayıp kamerasını buldu.
- Put your camera away.
- Kameranı yerine koy.
- If I had enough money, I could buy this camera.
- Yeterince param olsaydı, bu kamerayı alabilirdim.
- Smile at the camera, please!
- Kameraya gülümseyin, lütfen!
- There's no film in this camera.
- Kamerada film yoktur.
- This new camera is a snap to use.
- Bu yeni kameranın kullanımı kolaydır.
- The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife.
- Politikacı eşi olmayan bir kadını öperken kameraya yakalandı.
- It was careless of you to leave your camera in the taxi.
- Kameranızı takside bırakmanız sizin dikkatsizliğinizdi.
- Tom smiled for the camera.
- Tom kameraya gülümsedi.
- He showed me the camera which he had bought the day before.
- O bana önceki gün aldığı kamerayı gösterdi.
- I'll have to have my camera repaired.
- Kameramı tamir ettirmem gerekecek.
- Please show me this camera.
- Lütfen bana bu kamerayı göster.
- He forgot to load the camera with film.
- O, kameraya film koymayı unuttu.
- I took my camera along.
- Ben kameramı beraberimde götürdüm.
- Is this camera for sale?
- Bu kamera satılık mı?
- Get the camera.
- Kamerayı al.
- Tom always carries his camera with him.
- Tom daima kamerasını yanında taşır.
- I bought a new camera.
- Ben yeni bir kamera aldım.
- You need another ten dollars to buy that camera.
- O kamerayı satın almak için bir on dolara daha ihtiyacın var.
- Tom bought a new camera for Mary to replace the one he had borrowed and lost.
- Tom ödünç aldığı ve kaybettiği kameranın yerine koymak için Mary'ye yeni bir kamera satın aldı.
- Will you show me how to use this camera?
- Bana bu kamerayı nasıl kullanacağımı gösterir misin?
- Your camera may be stolen if you leave it there.
- Kameranızı orada bırakırsanız çalınabilir.
- Please show me another camera.
- Bana başka bir kamera gösterin lütfen.
- Whose is this camera?
- Bu kamera kimindir?
- This is my camera.
- Bu benim kameram.
- Mary smiled for the camera.
- Mary kameraya gülümsedi.
- Tom isn't going to buy a camera.
- Tom bir kamera satın almayacak.
- I had lost a camera in the previous day.
- Ben önceki gün bir kamera kaybettim.
- Are you sure we can't repair this camera?
- Bu kamerayı tamir edemeyeceğimize emin misin?
- I have a nice camera.
- Benim güzel bir kameram var.
- This camera is Tom's favorite.
- Bu kamera, Tom'un favorisi.
- This is the same camera as yours.
- Bu sizinkiyle aynı kamera.
- How do you use this camera?
- Bu kamerayı nasıl kullanıyorsunuz?
- Because it started to rain, I couldn't use my camera.
- Yağmur yağmaya başladığı için kameramı kullanamadım.
- What did you do with your camera?
- Kameranı ne yaptın?
- This camera isn't loaded with film.
- Bu kamera filmle dolu değil.
- Sami was looking at the camera.
- Sami kameraya bakıyordu.
- I'll have to send my camera out for repair.
- Kameramı tamire göndermek zorundayım.
- I take my camera wherever I go.
- Gittiğim her yere kameramı götürürüm.
- Dan didn't even bring a camera.
- Dan bir kamera bile getirmedi.
- He bought his son a camera.
- O, oğluna bir kamera satın aldı.
- I'm going to buy a new camera.
- Yeni bir kamera satın alacağım.
- He found a broken camera.
- Kırık bir kamera buldu.
- Watch my camera for me.
- Benim için kamerama göz kulak ol.
- This is a good camera.
- Bu iyi bir kamera.
- This camera is dutiable.
- Bu kamera vergiye tabi.
- I don't like this camera.
- Ben bu kamerayı sevmiyorum.
- What she bought there was a camera.
- Orada aldığı bir kameraydı.
- Turn off the damn camera!
- Lanet kamerayı kapat!
- Tom forgot to bring his camera.
- Tom kamerasını getirmeyi unuttu.
- His camera is three times as expensive as mine.
- Onun kamerası benimkinden üç kat daha pahalı.
- Tom bought himself a camera.
- Tom kendine bir kamera satın aldı.
- I lost my camera.
- Kameramı kaybettim.
- Someone broke my camera.
- Birisi kameramı bozdu.
- There's no film in this camera.
- Bu kamerada film yok.
- Jim had his camera stolen.
- Jim, kamerasını çaldırdı.
- The camera will cost at least $500.
- Kamera en az $500 eder.
- I lost my camera in Boston.
- Boston'da kameramı kaybettim.
- Tom couldn't decide which camera to buy.
- Tom hangi kamerayı alacağına karar veremedi.
- While in Japan, she bought the camera.
- O, Japonya'dayken kamera aldı.
- My camera is the same as your camera.
- Benim kameram senin kameranla aynı.
- This camera belongs to me.
- Bu kamera bana ait.
- Tom bought a camera from Mary.
- Tom Mary'den bir kamera satın aldı.
- Tom looked towards the camera.
- Tom kameraya doğru baktı.
- Tom bought this camera for a reasonable price.
- Tom bu kamerayı makul bir fiyata aldı.
- Tom stole my camera.
- Tom benim kameramı çaldı.
- You stole my camera.
- Kameramı çaldın.
- Sami is looking down here while the camera is up there.
- Kamera yukarıdayken Sami aşağıya bakıyor.
- I have lost my camera.
- Kameramı kaybettim.
- You have the same camera as mine.
- Sende de benimkiyle aynı kamera var.
- What will you do with this camera?
- Bu kamerayla ne yapacaksın?
- I'll have to send my camera out for repair.
- Kameramı tamir için göndermek zorunda kalacağım.
- The instruction manual describes all the particulars of the camera.
- Kullanım kılavuzu kameranın tüm özelliklerini açıklıyor.
- Don't touch my camera.
- Kamerama dokunma.
- Tom turned and faced the camera.
- Tom döndü ve kameraya baktı.
- Watch the camera for me while I make a phone call.
- Ben telefon görüşmesi yaparken kameraya göz kulak ol.
- Do you know where he bought his camera?
- Kamerasını nereden aldığını biliyor musun?
- He's bought a digital camera.
- O, dijital bir kamera satın aldı.
- He belongs to the camera club.
- O, kamera kulübünün üyesidir.
- Tom always carries a camera with him wherever he goes.
- Tom nereye giderse gitsin her zaman yanında bir kamera taşır.
- The camera zoomed in on Tom's face.
- Kamera Tom'un yüzüne zoom yaptı.
- This camera is very expensive.
- Bu kamera çok pahalı.
- If I had enough money, I could buy this camera.
- Yeterli param olsa, bu kamerayı alırım.
- Tom stole a camera.
- Tom bir kamera çaldı.
- This new camera is a snap to use.
- Bu yeni kamerayı kullanmak çok kolay.
- Bring a camera.
- Bir kamera getir.
- This button contains a camera and microphone.
- Bu düğme bir kamera ve mikrofon içerir.
- I'll have to send my camera out for repair.
- Kameramı tamire göndermem gerekecek.
- My camera doesn't need to be fixed.
- Kameramın tamir edilmesine gerek yok.
- Tom may use my video camera if he wants to.
- Tom isterse benim video kameramı kullanabilir.
- This camera is very expensive.
- Bu kamera çok pahalıdır.
- Your camera is only half the size of mine.
- Senin kameran benimkinin yarısı kadar.
- That camera is Tom's most prized possession.
- O kamera Tom'un en değerli eşyası.
- I think Tom forgot his camera.
- Bence Tom kamerasını unuttu.
- Tom is the only one with a camera.
- Kamerası olan tek kişi Tom.
- He showed me how to use this camera.
- Bana bu kamerayı nasıl kullanacağımı gösterdi.
- Tom always makes a face when I point my camera at him.
- Kameramı ona doğrulttuğumda Tom hep suratını buruşturuyor.
- I really need this camera for my trip to Osaka.
- Osaka seyahatim için bu kameraya gerçekten ihtiyacım var.
- It is a good camera.
- O iyi bir kamera.
- I lost my camera.
- Ben kameramı kaybettim.
- He didn't notice the small video camera above the traffic signal.
- O, trafik sinyalinin üzerindeki küçük kamerayı fark etmedi.
- I'll give you this camera.
- Bu kamerayı size vereceğim.
- The human eye is like a camera.
- İnsan gözü bir kamera gibidir.
- This camera is less expensive than that one.
- Bu kamera ondan daha az pahalı.
- Will you show me the way to use the camera?
- Kamerayı nasıl kullanacağımı bana gösterir misin?
- Unfortunately, I cannot find the battery for my camera.
- Ne yazık ki kameramın bataryasını bulamıyorum.
- This camera is less expensive than that one.
- Bu kamera ondan daha ucuz.
- My camera is much better than his.
- Benim kameram onunkinden çok daha iyi.
- They say I stole someone's camera.
- Onlar birinin kamerasını çaldığımı söylüyorlar.
- The camera zoomed in on Tom's face.
- Kamera, Tom'un yüzünü yakınlaştırdı.
- He took pictures of me with his camera.
- Kamerayla resimlerimi çekti.
- Please give me batteries for a camera.
- Lütfen bana kamera için pil verin.
- Something's wrong with my camera.
- Kameramda bir sorun var.
- That camera is Tom's most prized possession.
- O kamera Tom'un en değerli varlığı.
- Please show me this camera.
- Lütfen bana şu kamerayı göster.
- Tom bought Mary a fairly expensive camera.
- Tom Mary'ye oldukça pahalı bir kamera aldı.
- My uncle gave me a camera.
- Amcam bana bir kamera verdi.
- Whose is this camera?
- Bu kamera kimin?
- I'll have to have my camera repaired.
- Kameramı tamir ettirmek zorunda kalacağım.
- Are you bringing your camera?
- Kameranızı getiriyor musunuz?
- He carelessly forgot the camera in the bus.
- O, kamerasını dikkatsizce otobüste unuttu.
- This camera can take pictures very quickly.
- Bu kamera çok hızlı fotoğraf çekebiliyor.
- This camera is the one that Tom bought last Thursday.
- Bu, Tom'un geçen Perşembe aldığı kameradır.
- This camera is dutiable.
- Bu kamera gümrüklüdür.
- Tom might have stolen Mary's camera.
- Tom Mary'nin kamerasını çalmış olabilir.
- Tom is the only one who has a camera.
- Kamerası olan tek kişi Tom.
- Tom bought a camera to give to Mary.
- Tom Mary'ye vermek için bir kamera satın aldı.
- This button contains a camera and microphone.
- Bu düğme bir kamera ve mikrofon içeriyor.
- Tom shows his camera to his brother.
- Tom kamerasını erkek kardeşine gösteriyor.
- This camera was made in Germany.
- Bu kamera Almanya'da yapılmıştı.
- I would like to have this camera.
- Bu kameraya sahip olmak istiyorum.
- This camera was made in Germany.
- Bu kamera Almanya'da yapıldı.
- That camera is the smallest.
- Bu kamera en küçüğü.
- This camera isn't loaded with film.
- Bu kamera, film yüklü değil.
- I pawned my camera.
- Kameramı rehin verdim.
- I have lost my camera.
- Ben kameramı kaybettim.
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom Mary'ye güzel bir kamera aldı.
- I bought a camera, but I lost it the next day.
- Bir kamera aldım fakat ertesi gün onu kaybettim.
- He carelessly forgot the camera in the bus.
- Kamerayı düşüncesizce otobüste unutmuş.
- My brother is holding a camera in his hand.
- Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.
- I have bought the same camera as you have.
- Senin aldığın kameranın aynısını aldım.
- Tom followed Mary with a hidden camera.
- Tom, Mary'yi gizli bir kamerayla takip etti.
- The waiter looked at the camera on the table.
- Garson masadaki kameraya baktı.
- The other day, I bought a camera.
- Geçen gün ben bir kamera satın aldım.
- Tom bought a very expensive camera.
- Tom çok pahalı bir kamera aldı.
- That is my little sister's camera.
- O benim küçük kız kardeşimin kamerası.
- He may use my video camera if he wants to.
- İsterse kameramı kullanabilir.
- Tom was so distracted that he left his camera on the bus.
- Tom'un dikkati o kadar dağılmış ki kamerasını otobüste unutmuş.
- You have a good camera.
- İyi bir kameran var.
- Tom was so careless as to leave his camera in the bus.
- Tom, kamerasını arabada bırakacak kadar dikkatsizdi.
- Tom has a pretty good camera.
- Tom'un oldukça iyi bir kamerası var.
- Can you recommend a good camera, please?
- İyi bir kamera tavsiye edebilir misiniz, lütfen?
- He has a camera.
- Onun bir kamerası var.
- Do you know how to use this camera?
- Bu kamerayı nasıl kullanacağını biliyor musun?
- I bought a good camera.
- İyi bir kamera aldım.
- Tom bought a camera for 500 dollars.
- Tom, 500 dolara bir kamera satın aldı.
- What a lousy camera!
- Ne iğrenç bir kamera!
- Please show me another camera.
- Lütfen bana başka bir kamera gösterin.
- Tom bought a camera like yours.
- Tom sizinki gibi bir kamera satın aldı.
- This is the camera he took the picture with.
- Fotoğrafı çektiği kamera bu.
- Turn off the damn camera!
- Kapat şu lanet kamerayı!
- How do you use this camera?
- Bu kamerayı nasıl kullanıyorsun?
- Unfortunately, I cannot find the battery for my camera.
- Maalesef kameramın pilini bulamıyorum.
- This camera is Tom's.
- Bu kamera Tom'un.
- Are you sure we can't repair this camera?
- Bu kamerayı tamir edemeyeceğimizden emin misin?
- The biologist installed a camera inside the eagles' nest.
- Biyolog, kartalların yuvasına bir kamera yerleştirdi.
- It isn't worth repairing this camera.
- Bu kamerayı tamir etmeye değmez.
- Tom bought a very good camera.
- Tom çok iyi bir kamera aldı.
- Tom bought this camera for a reasonable price.
- Tom, bu kamerayı makul bir fiyata satın aldı.
- She bought her son a camera.
- O, oğluna bir kamera aldı.
- I'm testing my new camera.
- Benim yeni kameramı test ediyorum.
- I lost the camera I had bought the day before.
- Önceki gün aldığım kamerayı kaybettim.
- What kind of camera do you have?
- Ne tür bir kameranız var?
- Tom didn't bring a camera.
- Tom bir kamera getirmedi.
- Whose camera is this?
- Bu kamera kimin?
- This camera was expensive.
- Bu kamera pahalıydı.
- I have a new camera I want you to see.
- Görmeni istediğim yeni bir kameram var.
- Would you please show me a camera that is less expensive than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz bir kamera gösterir misin?
- He has got a good camera.
- Onun iyi bir kamerası var.
- I bought a camera for 30 dollars.
- 30 dolara bir kamera satın aldım.
- Did you use my camera?
- Kameramı kullandın mı?
- Tom bought a camera just a couple of days ago, but he's already lost it.
- Tom sadece birkaç gün önce bir kamera aldı fakat çoktan kaybetti bile.
- Dad bought me a camera.
- Babam bana bir kamera aldı.
- I bought a camera.
- Bir kamera satın aldım.
- Turn around and smile for the camera.
- Arkanı dön ve kameraya gülümse.
- Tom showed me how to use his camera.
- Tom bana kamerasını nasıl kullanacağımı gösterdi.
- Tom bought a camera for me.
- Tom benim için bir kamera satın aldı.
- My camera is broken.
- Benim kameram bozuk.
- She bought that camera while she was in Japan.
- O kamerayı Japonya'da iken satın aldı.
- Do you have a camera?
- Kameranız var mı?
- My camera is much better than yours.
- Benim kameram seninkinden çok daha iyidir.
- I would like to get a camera like this.
- Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- Yumi will use this camera tomorrow afternoon.
- Yumi bu kamerayı yarın öğleden sonra kullanacak.
- Don't forget to bring the camera with you.
- Yanınızda kamera getirmeyi unutmayın.
- I lost my camera the other day.
- Geçen gün kameramı kaybettim.
- Tom's camera was just where he'd left it.
- Tom'un kamerası bıraktığı yerdeydi.
- Tom lent Mary his camera.
- Tom Mary'ye kamerasını ödünç verdi.
- Don't touch my camera.
- Benim kamerama dokunmayın.
- I lent Tom my camera.
- Tom'a kameramı ödünç verdim.
- I think Tom forgot his camera.
- Sanırım Tom kamerasını unuttu.
- Tom is the only one who has a camera.
- Tom kamerası olan tek kişi.
- He belongs to the camera club.
- Kamera kulübüne üye.
- Sami should have kept the camera on.
- Sami kamerayı açık tutmalıydı.
- Have you seen my camera?
- Kameramı gördün mü?
- She may use my video camera if she likes.
- İsterse benim video kameramı kullanabilir.
- I bought this camera for 25,000 yen.
- Bu kamerayı 25,000 yen vererek aldım.
- The instruction manual describes all the particulars of the camera.
- Kılavuz kameranın tüm ayrıntılarını anlatmaktadır.
- This camera is not loaded with film.
- Bu kameraya film yüklenmemiş.
- Sami should have kept the camera on.
- Sami'nin kamerayı açık tutması gerekiyordu.
- My camera is much better than hers.
- Benim kameram onunkinden çok daha iyi.
- Tom bought each of them a camera.
- Tom her birine bir kamera satın aldı.
- Leave my camera alone.
- Kameramı rahat bırak.
- Will you show me the way to use the camera?
- Bana kamerayı nasıl kullanacağımı gösterir misin?
- I would like to have this camera.
- Bu kameraya sahip olmak isterdim.
- Unfortunately I forgot to charge my camera beforehand.
- Ne yazık ki kameramı önceden şarj etmeyi unutmuşum.
- She bought him a camera.
- Ona bir kamera satın aldı.
- I took my camera along.
- Kamerayı yanıma aldım.
- Tom gave Mary his old camera.
- Tom Mary'ye eski kamerasını verdi.
- I don't like this camera.
- Bu kamerayı sevmedim.
- Tom had his camera stolen.
- Tom kamerasını çaldırdı.
- I had my camera repaired at that shop.
- O dükkânda kameramı tamir ettirdim.
- Tom has a good camera.
- Tom'un iyi bir kamerası var.
- Sami turned off the camera.
- Sami kamerayı kapattı.
- This camera was given me by my uncle.
- Bu kamerayı bana amcam verdi.
- The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
- I bought this camera for 35,000 yen.
- Bu kamerayı 35,000 Yen'e satın aldım.
- He found a broken camera.
- O, bozuk bir kamera buldu.
- She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona, gömlek cebine sığmayacak kadar büyük bir kamera aldım.
- I think it was one of those men that stole Tom's camera.
- Bunun Tom'un kamerasını çalan şu adamlardan biri olduğunu düşünüyorum.
- What did you do with that camera?
- O kamerayla ne yaptın?
- If I had enough money, I could buy this camera.
- Yeterli param olsaydı, bu kamerayı alabilirdim.
- Do you have any film for this camera?
- Bu kamera için hiç filmin var mı?
- This camera is small, but very good.
- Bu kamera küçük, ama çok iyi.
- The camera drone I ordered from China got stuck in customs.
- Çin'den sipariş ettiğim kameralı drone gümrükte takıldı.
- This is the camera I bought yesterday.
- Dün aldığım kamera bu.
- Tom says he needs to ask Mary where she put his camera.
- Tom, Mary'ye kamerasını nereye koyduğunu sorması gerektiğini söyledi.
- How much is this camera?
- Bu kamera kaç para?
- That's my sister's camera.
- O benim kız kardeşimin kamerası.
- I should've brought my camera.
- Kameramı getirmeliydim.
- Tom bought them each a camera.
- Tom onların her birine bir kamera satın aldı.
- It's a good camera.
- O iyi bir kamera.
- You have the same camera as mine.
- Senin kameran benimkiyle aynı.
- This camera is cheap.
- Bu kamera ucuz.
- The price of this camera is exorbitant.
- Bu kameranın fiyatı çok fazla.
- This is a camera made in Japan.
- Bu, Japonya'da üretilmiş bir kamera.
- They used a high-speed camera.
- Onlar yüksek hızlı bir kamera kullandılar.
- Something must be wrong with the camera.
- Kamerada bir sorun olmalı.
- This camera is the one that Tom bought last Thursday.
- Bu kamera Tom'un geçen Perşembe aldığı kamera.
- I lost a camera the day before that.
- Ondan bir gün önce de kameramı kaybetmiştim.
- Tom took his camera with him.
- Tom kamerasını yanına aldı.
- Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
- Can you recommend me a good camera?
- Bana iyi bir kamera tavsiye edebilir misiniz?
- My camera's display is defective.
- Kameramın ekranı arızalı.
- What did you do with your camera?
- Kameranı nereye koydun?
- This is the same camera as yours.
- Bu seninkiyle aynı kamera.
- This camera is Tom's favorite.
- Bu kamera Tom'un favorisi.
- I wish I had a camera.
- Keşke bir kameram olsa.
- Don't forget to take a camera with you.
- Yanında kamera getirmeyi unutma.
- I'm testing my new camera.
- Yeni kameramı test ediyorum.
- Tom bought Mary a camera.
- Tom Mary'ye bir kamera satın aldı.
- Tom bought a camera yesterday.
- Tom dün bir kamera satın aldı.
- What kind of camera does Tom own?
- Tom'un ne tür bir kamerası var?
- This is the camera that Tom took the pictures with.
- Bu Tom'un fotoğraf çektiği kamera.
- The camera will cost at least $500.
- Kamera en az 500 dolar tutar.
- What happened to the camera I lent you?
- Sana ödünç verdiğim kameraya ne oldu?
- The camera has been borrowed by someone else.
- Kamera başka biri tarafından ödünç alındı.
- Darn it, I forgot my camera!
- Kahretsin, kameramı unutmuşum!
- I think it's time for me to buy a new camera.
- Sanırım yeni bir kamera almamın zamanıdır.
- That is my little sister's camera.
- Bu benim küçük kız kardeşimin kamerası.
- This camera can take pictures very quickly.
- Bu kamera çok hızlı bir şekilde fotoğraf çekebilir.
- Sami gave Layla a phone that had a camera.
- Sami, Layla'ya kamerası olan bir telefon verdi.
- My camera was stolen on the train.
- Kameram trende çalındı.
- There's no tape in this camera.
- Bu kamerada kaset yok.
- Will you show me how to use this camera?
- Bu kameranın nasıl kullanıldığını bana gösterir misin?
- I took my camera along.
- Kameramı yanıma aldım.
- Tom always carries a camera with him wherever he goes.
- Tom nereye giderse gitsin yanında her zaman bir kamera taşır.
- I pawned my camera.
- Kameramı rehin bıraktım.
- He has got a good camera.
- İyi bir kamerası var.
- There was an expensive camera left in the classroom.
- Sınıfta bırakılmış pahalı bir kamera vardı.
- The camera recorded nothing.
- Kamera hiçbir şey kaydetmemiş.
- I'll have to send my camera out for repair.
- Kameramı tamire göndermem lazım.
- Darn it, I forgot my camera!
- Kahretsin, kameramı unuttum!
- Did you use my camera?
- Benim kameramı kullandınız mı?
- Smile for the camera.
- Kameraya gülümse.
- What kind of camera does Tom own?
- Tom ne çeşit bir kameraya sahiptir?
- Tom bought a camera that was made in Japan.
- Tom Japonya'da yapılmış bir kamera satın aldı.
- Give me that camera.
- Ver şu kamerayı bana.
- How does this camera work?
- Bu kamera nasıl çalışır?
- Tom won't buy a camera.
- Tom bir kamera satın almayacak.
- I brought my camera, of course.
- Tabi ki, ben kameramı getirdim.
- He wants the camera badly.
- Kamerayı çok istiyor.
- Tom bought a camera at a store not too far from here.
- Tom buradan çok uzak olmayan bir mağazadan bir kamera satın aldı.
- I'd like to buy a camera.
- Bir kamera satın almak istiyorum.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
- Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.
- Don't look at the camera.
- Kameraya bakma.
- Give me that camera.
- Şu kamerayı bana ver.
- Lights, camera, action!
- Işıklar, kamera, motor!
- He isn't going to buy a camera.
- O, bir kamera almayacak.
- That is an old camera.
- O, eski bir kamera.
- What a lousy camera!
- Ne berbat bir kamera!
- What will you do with this camera?
- Bu kamera ile ne yapacaksın?
- The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife.
- Politikacı, karısı olmayan bir kadını öperken kameralara yakalanmış.
- Whose camera is this?
- Bu kimin kamerasıdır?
- He gave his camera to his friend.
- Kamerasını arkadaşına verdi.
- This is a pretty good camera.
- Bu oldukça iyi bir kamera.
- This camera is Tom's, isn't it?
- Bu kamera Tom'un, değil mi?
- I caught him stealing the camera.
- Onu kamerayı çalarken yakaladım.
- Something must be wrong with the camera.
- Kamerada bir hata olmalı.
- Aren't you bringing your camera?
- Kameranı getirmiyor musun?
- I bought this camera for 35,000 yen.
- Bu kamerayı 35,000 yene aldım.
- This camera is small, but very good.
- Bu kamera küçük ama çok iyi.
- I wanted to borrow your camera to take pictures of Tom's new house.
- Tom'un yeni evinin fotoğraflarını çekmek için kameranı ödünç almak istedim.
- It looks like a camera of some kind.
- Bir çeşit kameraya benziyor.
Show More (439)
|
|
- On the evening of 12 August, my daughter bought a camera in my home town of Döbelin, population 28 000.
- 12 Ağustos akşamı kızım, 28.000 nüfuslu Döbelin kasabasından bir fotoğraf makinesi satın aldı.
- Take a good camera and a lot of memory space.
- Size iyi bir fotoğraf makinesi ve hafızada bolca alan lazım.
- Take a good camera and a lot of memory space.
- Yanınıza iyi bir fotoğraf makinesi ve bolca bellek alanı alın.
- I wish I had a camera.
- Keşke bir fotoğraf makinem olsaydı.
- Tom bought a camera to give to Mary.
- Tom, Mary'ye vermek için bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a camera to give to Mary on her birthday.
- Tom, Mary'ye doğum gününde vermek için bir fotoğraf makinesi aldı.
- I take my camera wherever I go.
- Gittiğim her yere fotoğraf makinemi de götürürüm.
- That is my sister's camera.
- Bu kız kardeşimin fotoğraf makinesi.
- Tom bought a bunch of inexpensive cameras to give to children who lived in his neighborhood.
- Tom mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a camera at a store not too far from here.
- Tom buradan çok uzak olmayan bir mağazadan bir fotoğraf makinesi aldı.
- I had lost a camera the previous day.
- Bir önceki gün fotoğraf makinemi kaybetmiştim.
- He has a camera.
- Fotoğraf makinesi var.
- Tom always carries his camera with him.
- Tom fotoğraf makinesini her zaman yanında taşır.
- My camera is much better than yours.
- Benim fotoğraf makinem seninkinden çok daha iyi.
- My aunt gave me a camera.
- Teyzem bana bir fotoğraf makinesi verdi.
- Do you know where he bought his camera?
- Fotoğraf makinesini nereden aldığını biliyor musunuz?
- I want this camera.
- Ben bu fotoğraf makinesini istiyorum.
- Tom bought a camera on sale.
- Tom indirimde bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a camera just a couple of days ago, but he's already lost it.
- Tom sadece birkaç gün önce bir fotoğraf makinesi aldı, ama çoktan kaybetti.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
- Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.
- Can you recommend me a good camera?
- Bana iyi bir fotoğraf makinesi önerebilir misin?
- Tom bought a camera yesterday.
- Tom dün bir fotoğraf makinesi aldı.
- I bet Tom never uses his old camera again.
- Bahse girerim Tom eski fotoğraf makinesini bir daha kullanmaz.
- You stole my camera.
- Fotoğraf makinemi çaldın.
- It was careless of you to leave your camera in the taxi.
- Fotoğraf makinenizi takside unutman senin dikkatsizliğin.
- Tom lent his camera to Mary.
- Tom, Mary'ye fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- My camera is waterproof.
- Benim fotoğraf makinem su geçirmez.
- Don't forget to bring a camera.
- Fotoğraf makinesi getirmeyi unutma.
- Tom couldn't decide which camera to buy.
- Tom hangi fotoğraf makinesini alacağına karar veremedi.
- My camera is different from yours.
- Benim fotoğraf makinem seninkinden farklı.
- Did you use my camera?
- Benim fotoğraf makinemi mi kullandın?
- Tom bought a camera on eBay.
- Tom eBay'den bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought Mary a camera.
- Tom, Mary'ye bir fotoğraf makinesi aldı.
- Please tell me which of the two cameras is better.
- Lütfen bana iki fotoğraf makinesinden hangisinin daha iyi olduğunu söyle.
- Tom bought this camera for himself, not for his wife.
- Tom bu fotoğraf makinesini kendisi için aldı, karısı için değil.
- Tom lent Mary his camera.
- Tom Mary'e fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- Tom bought his camera at this store about three months ago.
- Tom fotoğraf makinesini yaklaşık üç ay önce bu mağazadan aldı.
- What kind of camera do you have?
- Ne tür bir fotoğraf makinen var?
- My camera was stolen.
- Fotoğraf makinem çalındı.
- Tom bought a camera like yours.
- Tom sizinki gibi bir fotoğraf makinesi aldı.
- Dad bought me a camera.
- Babam bana bir fotoğraf makinesi aldı.
- I lost my camera in Boston.
- Boston'da fotoğraf makinemi kaybettim.
- What did you do with the camera?
- Fotoğraf makinesiyle ne yaptın?
- I think it's time for me to buy a decent camera.
- Sanırım iyi bir fotoğraf makinesi almamın zamanı geldi.
- Tom bought a book about cameras.
- Tom fotoğraf makineleri hakkında bir kitap satın aldı.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
- Bu uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi.
- Someone broke my camera.
- Biri fotoğraf makinemi kırdı.
- I'd like to buy a camera.
- Bir fotoğraf makinesi almak istiyorum.
- Tom bought a new camera last month.
- Tom geçen ay yeni bir fotoğraf makinesi aldı.
- Your camera may be stolen if you leave it there.
- Orada bırakırsan fotoğraf makinen çalınabilir.
- This is the same camera that he lost.
- Bu kaybettiği fotoğraf makinesinin aynısı.
- I was thinking about buying a new camera.
- Ben yeni bir fotoğraf makinesi satın almayı düşünüyordum.
- He bought me a nice camera.
- Bana güzel bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a camera and tripod.
- Tom bir fotoğraf makinesi ve tripod aldı.
- My camera doesn't need to be fixed.
- Benim fotoğraf makinemin tamir edilmesine gerek yok.
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom Mary'ye güzel bir fotoğraf makinesi aldı.
- Now that I have enough money, I can get that camera.
- Artık yeterli param olduğuna göre, o fotoğraf makinesini alabilirim.
- I wish I had had a camera then.
- Keşke o zaman bir fotoğraf makinem olsaydı.
- Do you have any idea where Tom might have put his camera?
- Tom'un fotoğraf makinesini nereye koymuş olabileceği hakkında bir fikriniz var mı?
- Tom won't buy a camera.
- Tom fotoğraf makinesi almayacak.
- Tom bought a camera for Mary.
- Tom, Mary için bir fotoğraf makinesi aldı.
- She bought her son a camera.
- Oğluna bir fotoğraf makinesi aldı.
- I had lost a camera the previous day.
- Önceki gün bir fotoğraf makinesi kaybetmiştim.
- Tom was so distracted that he left his camera on the bus.
- Tom'un o kadar dikkati dağılmış ki fotoğraf makinesini otobüste bıraktı.
- Tom always carries his camera with him.
- Tom fotoğraf makinesini hep yanında taşır.
- I have three cameras.
- Üç fotoğraf makinem var.
- Tom showed his camera to Mary.
- Tom fotoğraf makinesini Mary'ye gösterdi.
- The waiter looked at the camera on the table.
- Garson masanın üzerindeki fotoğraf makinesine baktı.
- Your camera is only half the size of mine.
- Fotoğraf makinen benimkinin sadece yarısı kadar.
- If I'd had just a little more money, I could've bought that camera I wanted.
- Birazcık daha param olsaydı, istediğim o fotoğraf makinesini alabilirdim.
- My brother is holding a camera in his hand.
- Ağabeyimin elinde bir fotoğraf makinesi var.
- This camera is dutiable.
- Bu fotoğraf makinesi gümrük vergisine tabidir.
- While in Japan, she bought the camera.
- Japonya'dayken bir fotoğraf makinesi satın aldı.
- Tom bought a new camera.
- Tom yeni bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom stole my camera.
- Tom fotoğraf makinemi çaldı.
- Jim had his camera stolen.
- Jim'in fotoğraf makinesi çalındı.
- Tom took a picture of his old camera with his new camera.
- Tom yeni fotoğraf makinesiyle eski fotoğraf makinesinin fotoğrafını çekti.
- This is the camera I bought yesterday.
- Dün aldığım fotoğraf makinesi bu.
- Tom shows his camera to his brother.
- Tom fotoğraf makinesini kardeşine gösteriyor.
- Tom was positive that the camera Mary had was his, but it wasn't.
- Tom, Mary'nin elindeki fotoğraf makinesinin kendisine ait olduğundan emindi ama değildi.
- This camera is Tom's favorite.
- Bu fotoğraf makinesi Tom'un en sevdiği.
- She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona gömleğinin cebine sığmayacak kadar büyük bir fotoğraf makinesi aldı.
- I think it was one of those men that stole Tom's camera.
- Sanırım Tom'un fotoğraf makinesini çalan adamlardan biriydi.
- This camera is dutiable.
- Bu fotoğraf makinesi gümrüğe tabidir.
- Tom showed me how to use his camera.
- Tom bana fotoğraf makinesini nasıl kullanacağımı gösterdi.
- Japan produces a lot of good cameras.
- Japonya çok sayıda iyi fotoğraf makineleri üretir.
- Tom bought each of them a camera.
- Tom hepsine birer fotoğraf makinesi aldı.
- I lost the camera I had bought the day before.
- Bir gün önce aldığım fotoğraf makinesini kaybettim.
- He bought his son a camera.
- Oğluna bir fotoğraf makinesi aldı.
- I have a lot of cameras.
- Bir sürü fotoğraf makinem var.
- Tom bought a camera from Mary.
- Tom, Mary'den bir fotoğraf makinesi aldı.
- My camera is the same as your camera.
- Benim fotoğraf makinem seninkiyle aynı.
- I wish I had my camera.
- Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
- Tom gave Mary his old camera.
- Tom, Mary'ye eski fotoğraf makinesini verdi.
- The other day, I bought a camera.
- Geçen gün bir fotoğraf makinesi aldım.
- Tom bought the same camera that Mary has.
- Tom, Mary'nin sahip olduğu fotoğraf makinesinin aynısını satın aldı.
- I'm dying for that camera.
- O fotoğraf makinesi için ölüyorum.
- They exchanged their camera for a guitar.
- Fotoğraf makinelerini bir gitarla değiştirdiler.
- My uncle gave me a camera.
- Dayım bana bir fotoğraf makinesi verdi.
- I lost my camera the other day.
- Geçen gün fotoğraf makinemi kaybettim.
- I take my camera with me wherever I go.
- Nereye gidersem gideyim fotoğraf makinemi yanımda götürürüm.
- I have a nice camera.
- Güzel bir fotoğraf makinem var.
- This is the camera I bought yesterday.
- Bu dün aldığım fotoğraf makinesi.
- I had lost a camera in the previous day.
- Önceki gün bir fotoğraf makinesi kaybetmiştim.
- Tom took a picture of his own camera.
- Tom kendi fotoğraf makinesinin fotoğrafını çekti.
- I was thinking about buying a new camera.
- Yeni bir fotoğraf makinesi almayı düşünüyordum.
- He showed me the camera which he had bought the day before.
- Bana bir gün önce aldığı fotoğraf makinesini gösterdi.
- Every dumbass with a camera thinks he is a photographer.
- Fotoğraf makinesi olan her salak kendini fotoğrafçı sanıyor.
- Tom buys two or three cameras every year.
- Tom her yıl iki ya da üç fotoğraf makinesi alır.
- He took pictures of me with his camera.
- Fotoğraf makinesiyle benim fotoğraflarımı çekti.
- Tom bought a new camera for Mary to replace the one he had borrowed and lost.
- Tom Mary'ye ödünç aldığı ve kaybettiği fotoğraf makinesinin yerine yeni bir fotoğraf makinesi aldı.
- I have bought the same camera as you have.
- Seninle aynı fotoğraf makinesini aldım.
- I bought a camera the other day.
- Geçen gün bir fotoğraf makinesi aldım.
- I can't afford such a good camera as yours.
- Seninki kadar iyi bir fotoğraf makinesi alamam.
- I exchanged a camera for a guitar.
- Bir fotoğraf makinesini bir gitarla değiştirdim.
- Tom traded his camera for a guitar.
- Tom fotoğraf makinesini bir gitarla takas etti.
- Tom bought a very cheap camera.
- Tom çok ucuz bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom lent his camera to Mary.
- Tom Mary'ye fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- Dad bought a camera.
- Babam bir fotoğraf makinesi aldı.
- My father bought me a camera for my birthday.
- Babam doğum günüm için bana bir fotoğraf makinesi aldı.
- I think it's time for me to buy a new camera.
- Sanırım yeni bir fotoğraf makinesi almamın zamanı geldi.
- Tom forgot to bring his camera.
- Tom fotoğraf makinesini getirmeyi unuttu.
- Tom bought a new camera so he sold his old one.
- Tom yeni bir fotoğraf makinesi aldı bu yüzden eski olanını sattı.
- Could you please show me a camera that's cheaper than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz bir fotoğraf makinesi gösterebilir misiniz?
- And where's my camera?
- Peki fotoğraf makinem nerede?
- This is the camera which I bought yesterday.
- Bu dün aldığım fotoğraf makinesi.
- How often do you use your camera?
- Fotoğraf makineni ne sıklıkla kullanıyorsun?
- I cannot afford a camera above 300 dollars.
- 300 doların üzerinde bir fotoğraf makinesi alamıyorum.
- He forgot to load the camera with film.
- Fotoğraf makinesine film koymayı unutmuş.
- My camera was stolen on the train.
- Fotoğraf makinem trende çalındı.
- Tom bought a book about cameras.
- Tom fotoğraf makineleri hakkında bir kitap aldı.
- I'll have to send my camera out for repair.
- Fotoğraf makinemi tamire göndermem gerekecek.
- Don't forget to bring the camera with you.
- Fotoğraf makinesini yanına almayı unutma.
- Tom bought himself a camera.
- Tom kendine bir fotoğraf makinesi aldı.
- Sami stole the camera from Layla.
- Sami fotoğraf makinesini Layla'dan çaldı.
- Tom looked around for his camera.
- Tom fotoğraf makinesini aradı.
- Tom bought a camera not too long ago.
- Tom kısa bir süre önce bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom might have stolen Mary's camera.
- Tom, Mary'nin fotoğraf makinesini çalmış olabilir.
- How many cameras do you have?
- Kaç tane fotoğraf makineniz var?
- Tom bought a small camera to take on his trip.
- Tom seyahatine götürmek için küçük bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought a camera for $300.
- Tom 300 dolara bir fotoğraf makinesi aldı.
- My uncle bought me the same camera as you have.
- Amcam bana seninkiyle aynı fotoğraf makinesini aldı.
- This is same type of camera as the one I lost.
- Bu kaybettiğim fotoğraf makinesiyle aynı türden bir makine.
- Don't forget to take along the camera.
- Fotoğraf makinesini yanına almayı unutma.
- Tom lent Mary his camera.
- Tom, Mary'e fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- Why did you buy the same camera I have?
- Neden benimle aynı fotoğraf makinesini aldın?
- Tom bought a new camera so he sold his old one.
- Tom yeni bir fotoğraf makinesi aldığı için eskisini sattı.
- That day, Tom bought as many cameras as he could afford.
- O gün Tom parasının yettiği kadar fotoğraf makinesi aldı.
- There's no point in taking a camera.
- Fotoğraf makinesi almanın bir anlamı yok.
- Miyuki has a camera, but she doesn't like it.
- Miyuki'nin fotoğraf makinesi var ama onu sevmiyor.
- Did you use my camera?
- Benim fotoğraf makinemi kullandın mı?
- He isn't going to buy a camera.
- Fotoğraf makinesi almayacak.
- Tom bought a camera at a bargain sale.
- Tom indirimli satıştan bir fotoğraf makinesi aldı.
- I bought myself a new camera.
- Kendime yeni bir fotoğraf makinesi aldım.
- Tom took his camera with him.
- Tom fotoğraf makinesini yanına aldı.
- It was a camera that she bought there.
- Oradan aldığı bir fotoğraf makinesiydi.
- Tom bought Mary a camera.
- Tom Mary'ye bir fotoğraf makinesi aldı.
- I want to buy a new camera.
- Yeni bir fotoğraf makinesi almak istiyorum.
- Tom ran to get his camera.
- Tom fotoğraf makinesini almak için koştu.
- Tom bought a new camera for Mary to replace the one he had borrowed and lost.
- Tom, Mary'ye ödünç aldığı ve kaybettiği fotoğraf makinesinin yerine yeni bir fotoğraf makinesi aldı.
- Have you seen my camera?
- Fotoğraf makinemi gördün mü?
- Tom bought a camera that was made in Japan.
- Tom Japonya'da üretilmiş bir fotoğraf makinesi aldı.
- This is the best camera in the store.
- Dükkandaki en iyi fotoğraf makinesi bu.
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom, Mary'ye güzel bir fotoğraf makinesi aldı.
- This is the same type of camera as the one I lost.
- Bu kaybettiğim fotoğraf makinesiyle aynı türden.
- Tom grabbed his camera and went outside.
- Tom fotoğraf makinesini aldı ve dışarı çıktı.
- The price of this camera is exorbitant.
- Bu fotoğraf makinesinin fiyatı fahiş.
- Did you see my camera?
- Fotoğraf makinemi gördün mü?
- She bought that camera while she was in Japan.
- O fotoğraf makinesini Japonya'dayken almıştı.
- I wish I had my camera with me right now.
- Keşke şu anda fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
- This is the only camera I've got.
- Bu elimdeki tek fotoğraf makinesi.
- I would like to get a camera like this.
- Bunun gibi bir fotoğraf makinesi almak isterdim.
- We bought a camera, a clock and some dishes in that store.
- O mağazadan bir fotoğraf makinesi, bir saat ve birkaç tabak aldık.
- Tom bought a camera that was over-priced.
- Tom yüksek fiyatlı bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom was positive that the camera Mary had was his, but it wasn't.
- Tom, Mary'nin elindeki fotoğraf makinesinin kendisine ait olduğundan emindi ama öyle değilmiş.
- I bought a camera, but I lost it the next day.
- Bir fotoğraf makinesi aldım ama ertesi gün kaybettim.
- Tom bought his camera for less than I paid for mine.
- Tom kendi fotoğraf makinesini benimkine ödediğimden daha ucuza aldı.
- What she bought there was a camera.
- Oradan aldığı şey bir fotoğraf makinesiydi.
- I bought a good camera.
- İyi bir fotoğraf makinesi aldım.
- Would you please show me a camera that is less expensive than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz bir fotoğraf makinesi gösterir misiniz?
- They bought the same camera as you.
- Seninle aynı fotoğraf makinesini aldılar.
- I forgot to put film in the camera.
- Fotoğraf makinesine film koymayı unuttum.
- Tom isn't going to buy a camera.
- Tom bir fotoğraf makinesi almayacak.
- I had my camera repaired at that shop.
- Fotoğraf makinemi o dükkanda tamir ettirdim.
- I just wish I had my camera.
- Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
- They say I stole someone's camera.
- Birinin fotoğraf makinesini çaldığımı söylüyorlar.
- Tom bought them each a camera.
- Tom onlara birer fotoğraf makinesi aldı.
- Tom bought several cameras last year.
- Tom geçen yıl birkaç fotoğraf makinesi aldı.
- The camera that you bought is better than mine.
- Aldığın fotoğraf makinesi benimkinden daha iyi.
- He found his lost camera by chance.
- Kaybolan fotoğraf makinesini tesadüfen buldu.
- I bought a camera.
- Bir fotoğraf makinesi aldım.
- Tom takes his camera everywhere.
- Tom fotoğraf makinesini her yere götürür.
- Smile at the camera, please!
- Fotoğraf makinasına gülümseyin, lütfen!
- Unfortunately, I cannot find the battery for my camera.
- Maalesef fotoğraf makinemin pilini bulamıyorum.
- He has the same camera as I have.
- Benimle aynı fotoğraf makinesine sahip.
- My camera is a Nikon.
- Benim fotoğraf makinem Nikon.
- Tom bought Mary a fairly expensive camera.
- Tom Mary'ye oldukça pahalı bir fotoğraf makinesi aldı.
- My camera is a Nikon.
- Benim fotoğraf makinem bir Nikon.
- I bought the same camera as you have.
- Sizinle aynı fotoğraf makinesini aldım.
- I didn't have my camera with me at that time.
- O sırada fotoğraf makinem yanımda değildi.
- I finally have enough money to buy Tom that camera he's wanted.
- Sonunda Tom'a istediği fotoğraf makinesini alacak kadar param oldu.
- I'm going to buy a new camera.
- Yeni bir fotoğraf makinesi alacağım.
- Don't forget to take a camera with you.
- Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.
- She bought him a camera.
- Ona bir fotoğraf makinesi aldı.
- Do you have a camera?
- Fotoğraf makinen var mı?
- Don't forget to take a camera with you.
- Yanına fotoğraf makinesi almayı unutma.
- Tom took out his camera.
- Tom fotoğraf makinesini çıkardı.
- I had my camera stolen.
- Fotoğraf makinemi çaldırdım.
- Tom was so careless as to leave his camera in the bus.
- Tom fotoğraf makinesini otobüste bırakacak kadar dikkatsizdi.
- I bought a camera for 30 dollars.
- Otuz dolara bir fotoğraf makinesi aldım.
- Tom bought that camera because Mary thought it was the one he should buy.
- Tom o fotoğraf makinesini aldı çünkü Mary alması gerekenin o olduğunu düşünüyordu.
- I brought my camera, of course.
- Fotoğraf makinemi getirdim tabii ki.
- Tom takes his camera everywhere.
- Tom fotoğraf makinesini hep yanında taşır.
- Tom bought Mary a fairly expensive camera.
- Tom, Mary'ye oldukça pahalı bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom lost his camera when he was in Australia.
- Tom Avustralya'dayken fotoğraf makinesini kaybetti.
- Almost every tourist carries a camera with him.
- Neredeyse her turist yanında bir fotoğraf makinesi taşır.
- I wish I'd had my camera with me.
- Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
- He gave his camera to his friend.
- Fotoğraf makinesini arkadaşına verdi.
- I bought a new camera.
- Yeni bir fotoğraf makinesi aldım.
- My camera is broken.
- Fotoğraf makinem bozuldu.
Show More (217)
|