|
- Other programmes are geared towards helping China to implement specific WTO obligations.
- Diğer programlar ise Çin'in belirli DTÖ yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olmaya yöneliktir.
- Many Tibetans believe that China is bent on complete forceful assimilation and absorption of Tibet into China.
- Birçok Tibetli, Çin'in Tibet'i tamamen zorla asimile etmeye ve Çin'e dahil etmeye kararlı olduğuna inanmaktadır.
- The human rights situation in China has greatly deteriorated in the past year.
- Çin'deki insan hakları durumu geçtiğimiz yıl büyük ölçüde kötüleşti.
- I believe that the EU has a vital role to play in helping to shape China's economic, social and political agenda.
- AB'nin Çin'in ekonomik, sosyal ve siyasi gündeminin şekillendirilmesinde hayati bir rol oynadığına inanıyorum.
- This means that China has made a conscious choice in favour of openness, and this will not only be in the area of trade.
- Bu, Çin'in açıklıktan yana bilinçli bir tercih yaptığı anlamına gelmektedir ve bu sadece ticaret alanında olmayacaktır.
- China will need to observe the letter and spirit of the regulations of the World Trade Organisation.
- Çin'in Dünya Ticaret Örgütü düzenlemelerinin lafzına ve ruhuna riayet etmesi gerekecektir.
- It is now impossible for China to pursue political goals with economic sanctions, as it did before.
- Çin'in daha önce yaptığı gibi ekonomik yaptırımlarla siyasi hedefler peşinde koşması artık imkansızdır.
- Things could then become unsettled in China.
- Bu durumda Çin'de işler karışabilir.
- Neither China nor India will be taking part, because they gain from development, growth and industrialisation.
- Ne Çin ne de Hindistan yer almayacak, çünkü kalkınma, büyüme ve sanayileşmeden kazanç sağlıyorlar.
- WTO membership will also lead to social and political pressures in China.
- DTÖ üyeliği Çin'de sosyal ve siyasi baskılara da yol açacaktır.
- China, Iran, Saudi-Arabia and the United States account for approximately 88% of those.
- Çin, İran, Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri bunların yaklaşık %88'ini oluşturmaktadır.
- If China and India switch over to generalised car traffic, the environmental burden will become untenable.
- Eğer Çin ve Hindistan araç trafiğini yaygınlaştırırsa, çevresel yük savunulamaz hale gelecektir.
- The human rights situation in China has greatly deteriorated in the past year.
- Çin'deki insan haklarına ilişkin durum geçtiğimiz yıl büyük ölçüde kötüye gitmiştir.
- China is a huge country of growing importance in the world.
- Çin, dünyada önemi giderek artan büyük bir ülke.
- There are therefore a plethora of arguments as to why China should not host the Olympic Games.
- Bu nedenle Çin'in Olimpiyat Oyunlarına neden ev sahipliği yapmaması gerektiğine dair çok sayıda argüman bulunmaktadır.
- It is clear that China cannot continue in this vein.
- Çin'in bu şekilde devam edemeyeceği açıktır.
- The presence of China and Taiwan at the WTO was also a significant milestone.
- Çin ve Tayvan'ın DTÖ'deki varlığı da önemli bir dönüm noktasıydı.
- Relations of the EU and its Member States with China are increasingly improving and being extended.
- AB ve Üye Devletlerinin Çin ile ilişkileri giderek gelişmekte ve genişlemektedir.
- Our next stop is Sinkiang, still today belonging to China and with a sparse Muslim population.
- Bir sonraki durağımız, bugün hala Çin'e ait olan ve seyrek bir Müslüman nüfusa sahip Sinkiang.
- We know that China often puts pressure on Hong Kong to get it to accept legislation there that exists in China.
- Çin'in Hong Kong'a, Çin'de var olan yasaları kabul etmesi için sık sık baskı yaptığını biliyoruz.
- The CPN report says that the EU must be cautious in attempting to influence China.
- CPN grubunun raporunda AB'nin Çin'i etkilemeye çalışırken dikkatli olması gerektiği belirtiliyor.
- Agriculture was one of the most important areas raised by China in the negotiations.
- Tarım, Çin tarafından müzakerelerde gündeme getirilen en önemli alanlardan biriydi.
- China has decided to join the World Trade Organisation.
- Çin, Dünya Ticaret Örgütüne katılmaya karar verdi.
- I believe that this accession will strengthen the rule of law in China.
- Bu katılımın Çin'de hukukun üstünlüğünü güçlendireceğine inanıyorum.
- These are invariably poor and powerless people from poor countries, but also from China and India.
- Bunlar her zaman yoksul ülkelerden ve aynı zamanda Çin ve Hindistan'dan gelen yoksul ve güçsüz insanlardır.
- Rather, we are now seeing a rapid spread of disease in countries such as India and China too.
- Aksine şu anda Hindistan ve Çin gibi ülkelerde de hastalıkların hızla yayıldığını görüyoruz.
- There was disappointment at the adoption of a no-action motion on China.
- Çin'e ilişkin eylemsizlik önergesinin kabul edilmesi hayal kırıklığı yarattı.
- The worst by far is China with over 1 000 executions this year alone.
- Açık ara en kötüsü ise sadece bu yıl 1000'den fazla infazın gerçekleştiği Çin.
- We in the European Union cannot conceive of spring if in China itself it is still the middle of winter.
- Çin'de hala kışın ortasındayken Avrupa Birliği olarak baharı düşünemeyiz.
- In the old industrial areas in northern China, unemployment is estimated at 40%.
- Kuzey Çin'deki eski sanayi bölgelerinde işsizlik oranının %40 olduğu tahmin edilmektedir.
- Of course, in comparison with China's massive population, we are all minorities.
- Elbette Çin'in devasa nüfusuna kıyasla hepimiz azınlığız.
- The fact that China is pressing for this change to take place is not reassuring.
- Çin'in bu değişikliğin gerçekleşmesi için baskı yapıyor olması güven verici değildir.
- The People's Republic of China was internationally isolated for many years and was not recognised by most countries.
- Çin Halk Cumhuriyeti uzun yıllar boyunca uluslararası alanda izole edildi ve çoğu ülke tarafından tanınmadı.
- According to the Commission document on China, ten rounds of political dialogue have already been held.
- Çin'e ilişkin Komisyon belgesine göre, halihazırda on tur siyasi diyalog gerçekleştirilmiştir.
- Lastly, the issue of human rights is still a matter of huge concern if we wish to deepen cooperation with China.
- Son olarak, Çin ile işbirliğini derinleştirmek istiyorsak insan hakları meselesi hala büyük bir endişe kaynağıdır.
- China is a huge country of growing importance in the world.
- Çin dünyada önemi giderek artan büyük bir ülkedir.
- Other reports of a similar kind denounce the situation in Pakistan and China.
- Benzer türden başka raporlar da Pakistan ve Çin'deki durumu kınıyor.
- That is why we, as a group, are also critical of China and support the criticism levelled at China.
- Bu nedenle biz de grup olarak Çin'i eleştiriyor ve Çin'e yöneltilen eleştirileri destekliyoruz.
- There were references to China and we know well the record there.
- Çin'e atıflar vardı ve oradaki kayıtları iyi biliyoruz.
- Yet I believe that no matter how big and powerful China may be she is still part of the world.
- Yine de Çin'in ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun hala dünyanın bir parçası olduğuna inanıyorum.
- China also came a long way in that period.
- Çin de bu dönemde uzun bir yol kat etti.
- In June, the China delegation will be visiting China and Tibet.
- Haziran ayında Çin heyeti Çin ve Tibet'i ziyaret edecek.
- We in the European Union cannot conceive of spring if in China itself it is still the middle of winter.
- Çin'de hala kışın ortasıysa biz Avrupa Birliği'nde baharı düşünemeyiz.
- Daewoo, which received bonuses and subsidies in Lorraine, is now moving to China.
- Lorraine'de ikramiye ve sübvansiyon alan Daewoo şimdi Çin'e taşınıyor.
- In September an official delegation from the Dalai Lama visited China's leaders.
- Eylül ayında Dalai Lama'dan resmi bir heyet Çin liderlerini ziyaret etti.
- We will do all we can to help to assist China during this delicate transition.
- Bu hassas geçiş sürecinde Çin'e yardımcı olmak için elimizden geleni yapacağız.
- The EU Member States withdrew their recognition of Taiwan in favour of China.
- AB Üye Devletleri Çin lehine Tayvan'ı tanıma kararlarını geri çektiler.
- The One China policy is clearly restricting the EU's room for manoeuvre in its relations with Taiwan.
- Tek Çin politikası, AB'nin Tayvan ile ilişkilerinde manevra alanını açıkça kısıtlamaktadır.
- From this point or view, we believe that China's accession promotes that type of better internal policy.
- Bu açıdan bakıldığında Çin'in katılımının bu tür daha iyi bir iç politikayı desteklediğine inanıyoruz.
- Relations with China are more than ever before of strategic political significance.
- Çin ile ilişkiler her zamankinden daha fazla stratejik siyasi öneme sahiptir.
- We should likewise maintain contacts with members of the parliaments in the People's Republic of China and in Taiwan.
- Aynı şekilde Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan'daki parlamento üyeleriyle de temaslarımızı sürdürmeliyiz.
- Rather, we are now seeing a rapid spread of disease in countries such as India and China too.
- Aksine, şu anda Hindistan ve Çin gibi ülkelerde de hastalıkların hızla yayıldığını görüyoruz.
- It was Taiwan, and its name cannot be mentioned in China.
- Bu Tayvan'dı ve Çin'de adından söz edilemez.
- In June, the China delegation will be visiting China and Tibet.
- Çin heyeti Haziran ayında Çin ve Tibet'i ziyaret edecek.
- The success of these two autonomous regions will benefit China, but would also be important for Europe.
- Bu iki özerk bölgenin başarısı Çin'in yararına olacaktır, ancak Avrupa için de önemli olacaktır.
- For these reasons, I expressly welcome the accession of the People's Republic of China to the WTO.
- Bu nedenlerle Çin Halk Cumhuriyeti'nin DTÖ'ye katılımını memnuniyetle karşılıyorum.
- In Ireland, for example, military goods can be exported to China, as long as they are not sold directly to the military.
- Örneğin İrlanda'da, doğrudan orduya satılmadığı sürece askeri mallar Çin'e ihraç edilebilmektedir.
- These issues must be given the highest priority in our cooperative relations with China.
- Bu konulara Çin ile işbirliği ilişkilerimizde en yüksek öncelik verilmelidir.
- We genuinely want to appeal to the Commission to increase the pressure on China where these issues are concerned.
- Komisyon'a bu konularda Çin üzerindeki baskıyı arttırması çağrısında bulunmak istiyoruz.
- If that is the shape of things to come in Taiwan, should it form part of China again, then it is not very inspiring.
- Tayvan'ın yeniden Çin'in bir parçası haline gelmesi durumunda yaşanacakların şekli buysa, bu pek de ilham verici değil.
- The most important issue for us in this context is the One China policy.
- Bu bağlamda bizim için en önemli konu Tek Çin politikasıdır.
- This will hit those groups of people in China which have little in the way of wealth.
- Bu, Çin'de çok az servete sahip olan insan gruplarını vuracaktır.
- In acceding to the WTO, China is continuing this process.
- Çin, DTÖ'ye katılarak bu süreci devam ettirmektedir.
- In acceding to the WTO, China is continuing this process.
- Çin, DTÖ'ye katılmakla bu süreci devam ettirmektedir.
- We also want China to fulfil the Copenhagen Criteria.
- Ayrıca Çin'in Kopenhag Kriterlerini yerine getirmesini istiyoruz.
- Criticisms are being made in China.
- Çin'de eleştiriler yapılıyor.
- I was able to discuss these issues as well myself on a recent visit to the People's Republic of China.
- Yakın zamanda Çin Halk Cumhuriyeti'ne yaptığım bir ziyaret sırasında bu konuları kendim de ele alma fırsatı buldum.
- We need no longer place the main focus of policy on China.
- Artık politikamızın ana odağını Çin'e çevirmemize gerek yok.
- I fully support this resolution which calls for enhanced co-operation between the EU and China.
- AB ve Çin arasında işbirliğinin arttırılması çağrısında bulunan bu kararı tamamen destekliyorum.
- After China, Indonesia is the region's largest country.
- Endonezya, Çin'den sonra bölgenin en büyük ülkesidir.
- It will also be on the agenda of the human rights conversations between Germany and China.
- Bu konu Almanya ve Çin arasındaki insan hakları görüşmelerinin de gündeminde olacak.
- Millions of chickens are imported from China and Thailand.
- Çin ve Tayland'dan milyonlarca tavuk ithal ediliyor.
- Nevertheless, we must be careful in our relations with China not to avoid the truth.
- Bununla birlikte Çin ile ilişkilerimizde gerçeklerden kaçınmamaya dikkat etmeliyiz.
- Economically, socially, culturally and politically, we must have an extensive dialogue with China.
- Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi olarak Çin ile kapsamlı bir diyalog içinde olmalıyız.
- These comments serve only as padding for the EU's stance favouring Taiwan over China.
- Bu yorumlar AB'nin Çin'e karşı Tayvan'ı destekleyen tutumunu desteklemekten başka bir işe yaramamaktadır.
- Is India, taken as a whole, still one, or even China or Brazil?
- Bir bütün olarak ele alındığında Hindistan hala bir mi, yoksa Çin ya da Brezilya mı?
- The issue was not, therefore, whether China should join the WTO, but rather when.
- Dolayısıyla mesele Çin'in DTÖ'ye katılıp katılmaması değil, ne zaman katılması gerektiğiydi.
- As long as there are Liberals in this House, we shall stand up for human rights in China.
- Bu Mecliste Liberaller olduğu sürece Çin'deki insan haklarını savunacağız.
- It took China 15 long years of arduous negotiations to join the WTO.
- Çin'in DTÖ'ye katılması 15 yıl süren zorlu müzakereler sonucunda gerçekleşmiştir.
- The Maoist rebellion evokes the risk of civil war, which would obviously be supported by the Communists in China.
- Maoist isyan, Çin'deki Komünistler tarafından destekleneceği açık olan bir iç savaş riskini beraberinde getirmektedir.
- They are more open to this now that they are being increasingly threatened by China.
- Çin tarafından giderek daha fazla tehdit edildikleri için artık buna daha açıklar.
- China is a very important trading partner for the EU, not least for my own country, Finland.
- Çin, başta kendi ülkem Finlandiya olmak üzere AB için çok önemli bir ticaret ortağıdır.
- I would, in this connection, refer to China's recent endorsement of the Kyoto Agreement.
- Bu bağlamda, Çin'in yakın zamanda Kyoto Anlaşmasını onaylamasına atıfta bulunmak isterim.
- Certain China-specific quantitative restrictions are to be phased out.
- Çin'e özgü bazı niceliksel kısıtlamalar aşamalı olarak kaldırılacaktır.
- Of course, in comparison with China's massive population, we are all minorities.
- Elbette Çin'in devasa nüfusuyla kıyaslandığında hepimiz azınlığız.
- The Commission has therefore repeatedly urged China to review these sentences.
- Bu nedenle Komisyon defalarca Çin'i bu cezaları gözden geçirmeye çağırmıştır.
- Finally, the Union could take a leaf out of the US book in its policy towards China over Taiwan.
- Son olarak Birlik, Tayvan konusunda Çin'e yönelik politikasında ABD'nin izlediği politikayı örnek alabilir.
- Meanwhile, a small change has taken place in the People's Republic of China.
- Bu arada Çin Halk Cumhuriyeti'nde de küçük bir değişiklik oldu.
- China's accession to the WTO will further improve the terms for capital recovery.
- Çin'in DTÖ'ye katılımı sermayenin geri kazanım koşullarını daha da iyileştirecektir.
- That is not the case in China.
- Çin'de durum böyle değildir.
- Year after year, we appeal for a resolution on China.
- Her yıl Çin ile ilgili bir karar alınması için çağrıda bulunuyoruz.
- China will, as a result, go through major changes that will have a huge impact on society.
- Sonuç olarak Çin, toplum üzerinde büyük etkisi olacak önemli değişikliklerden geçecektir.
- The USA, Russia and China must all commit themselves to a common aim.
- ABD, Rusya ve Çin ortak bir amaç doğrultusunda hareket etmelidir.
- In 500 days Russia was to do what China had been tackling for 25 years.
- 500 gün içinde Rusya, Çin'in 25 yıldır uğraştığı şeyi yapacaktı.
- It is essential that the Presidency make human rights a core part of all dialogue with China.
- Başkanlığın insan haklarını Çin ile yürütülen tüm diyalogların temel bir parçası haline getirmesi elzemdir.
- Let us not make things so easy for the United States, Turkey or China.
- ABD, Türkiye veya Çin için işleri bu kadar kolaylaştırmayalım.
- No, we have not ignored the consequences for China and for the WTO.
- Hayır, Çin ve DTÖ için sonuçlarını göz ardı etmedik.
- If China were a small country, there would be a broad consensus for putting it under pressure.
- Eğer Çin küçük bir ülke olsaydı, onu baskı altına almak için geniş bir mutabakat olurdu.
- China's accession to the World Trade Organisation last November in Doha is of crucial importance.
- Çin'in geçtiğimiz Kasım ayında Doha'da gerçekleştirilen Dünya Ticaret Örgütü'ne katılımı büyük önem taşımaktadır.
- It is therefore that it has joined the WTO, but we will now need to ensure that China fully adheres to its commitments.
- Bu nedenle DTÖ'ye katılmıştır, ancak şimdi Çin'in taahhütlerine tam olarak uymasını sağlamamız gerekecektir.
- In September, an official delegation from the Dalai Lama visited China's leaders.
- Eylül ayında Dalai Lama'dan resmi bir heyet Çin liderlerini ziyaret etti.
- It started in a province of China and there are now cases even in Europe.
- Çin'in bir eyaletinde başladı ve şimdi Avrupa'da bile vakalar var.
- For example, China expressed interest only recently, at the Brussels Summit.
- Örneğin Çin ilgisini ancak kısa bir süre önce Brüksel Zirvesi'nde ifade etmiştir.
- It is also a so-called autonomous region in China, however meaningless this autonomy is in practice.
- Aynı zamanda Çin'de sözde özerk bir bölgedir ancak bu özerklik pratikte anlamsızdır.
- It is a vast region in the west of China between the Kuenlun Mountains and the Altai and Pamir ranges.
- Çin'in batısında Kuenlun Dağları ile Altay ve Pamir sıradağları arasında kalan geniş bir bölgedir.
- We genuinely want to appeal to the Commission to increase the pressure on China where these issues are concerned.
- Bu konularda Çin üzerindeki baskıyı arttırması için Komisyon'a gerçekten çağrıda bulunmak istiyoruz.
- In the present report, China has been subjected to criticism.
- Mevcut raporda Çin eleştirilere maruz kalmıştır.
- China's per capita GDP has multiplied by four over these twenty years.
- Çin'in kişi başına düşen GSYİH'si bu yirmi yıl içinde dört kat artmıştır.
- Tibet was occupied by China in the 1950s.
- Tibet 1950'lerde Çin tarafından işgal edildi.
- And our cut-off point has to be a democratic China, a pole of stability in a multipolar, peaceful world.
- Ve kesme noktamız, çok kutuplu, barışçıl bir dünyada bir istikrar kutbu olan demokratik bir Çin olmalıdır.
- Lastly, the issue of human rights is still a matter of huge concern if we wish to deepen cooperation with China.
- Son olarak, Çin ile işbirliğini derinleştirmek istiyorsak, insan hakları konusu hala büyük bir endişe kaynağıdır.
- We have a total budget for China of EUR 80 million.
- Çin için toplam 80 milyon Avroluk bir bütçemiz var.
- The remainder goes to a few large countries, such as China, India, Brazil and sometimes a few others.
- Geriye kalanlar Çin, Hindistan, Brezilya ve bazen de diğer birkaç ülke gibi birkaç büyük ülkeye gidiyor.
- The USA, Russia and China should be urged to sign the Convention.
- ABD, Rusya ve Çin Sözleşmeyi imzalamaya teşvik edilmelidir.
- Only with China, both the People's Republic and Taiwan, will the WTO become a real world trade organisation.
- Sadece Çin ile, hem Halk Cumhuriyeti hem de Tayvan ile, DTÖ gerçek bir dünya ticaret örgütü haline gelecektir.
- I do not know why he is here; China would not appear to be part of his remit.
- Neden burada olduğunu bilmiyorum; Çin onun görev alanının bir parçası gibi görünmüyor.
- China is the worst of them all.
- Çin bunların en kötüsüdür.
- I was able to discuss these issues as well myself on a recent visit to the People's Republic of China.
- Kısa bir süre önce Çin Halk Cumhuriyeti'ne yaptığım bir ziyarette bu konuları ben de ele alma fırsatı buldum.
- Turning to the major area of human rights, China still has a long way to go, in our view.
- İnsan hakları gibi önemli bir alana dönecek olursak, bize göre Çin'in hala kat etmesi gereken uzun bir yol var.
- Things could then become unsettled in China.
- O zaman Çin'de işler karışabilir.
- China has worked with us in the fight against terrorism and that is a peak on its development curve.
- Çin terörizmle mücadelede bizimle birlikte çalıştı ve bu onun gelişim eğrisinde bir zirve.
- There are others, from Russia to China, which should, perhaps, also be mentioned or be the subject of focus.
- Rusya'dan Çin'e kadar, belki de değinilmesi ya da üzerinde durulması gereken başka ülkeler de vardır.
- Is India, taken as a whole, still one, or even China or Brazil?
- Bir bütün olarak ele alındığında Hindistan hala bir mi yoksa Çin ya da Brezilya mı?
- The ability to practise one's religion freely in China is strictly limited.
- Çin'de kişinin dinini özgürce yaşayabilmesi son derece sınırlıdır.
- I think it was a good thing that the People's Republic of China joined the WTO.
- Çin Halk Cumhuriyeti'nin DTÖ'ye katılmasının iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.
- I do not believe that this development indicates any fundamental policy change on the part of China.
- Bu gelişmenin Çin açısından temel bir politika değişikliğine işaret ettiğine inanmıyorum.
- In order to organise the Games, they have to practice patience and ensure that China has something to celebrate.
- Oyunları düzenlemek için sabırlı olmaları ve Çin'in kutlayacak bir şeyleri olmasını sağlamaları gerekiyor.
- There have been huge changes in China over the last decade.
- Son on yılda Çin'de büyük değişiklikler oldu.
- After fifteen years of negotiations, we are now in the final stage of China and Taiwan's accession to the WTO.
- On beş yıl süren müzakerelerin ardından Çin ve Tayvan'ın DTÖ'ye katılımının son aşamasına gelmiş bulunuyoruz.
- Within 20 years it will in terms of population be the largest country in the world, overtaking China.
- Hindistan 20 yıl içerisinde nüfus bakımından Çin'i geride bırakarak dünyanın en büyük ülkesi haline gelecektir.
- But I also agree that China's accession should not be refused if she asks for it herself.
- Ama aynı zamanda Çin'in katılımının, eğer kendisi isterse reddedilmemesi gerektiğine de katılıyorum.
- China has nine hundred million people employed within agriculture.
- Çin'de dokuz yüz milyon kişi tarımda istihdam edilmektedir.
- China is a large country which has a right to democracy.
- Çin, demokrasiye hakkı olan büyük bir ülkedir.
- I believe that the EU has a vital role to play in helping to shape China's economic, social and political agenda.
- AB'nin Çin'in ekonomik, sosyal ve siyasi gündeminin şekillendirilmesinde hayati bir rol oynayacağına inanıyorum.
- Human rights activists of all kinds are united in their demand not to let China organise the Olympic Games.
- Her türden insan hakları aktivisti, Çin'in Olimpiyat Oyunlarını düzenlemesine izin verilmemesi talebinde birleşiyor.
- Our next stop is Sinkiang, still today belonging to China and with a sparse Muslim population.
- Bir sonraki durağımız bugün hala Çin'e ait olan ve seyrek bir Müslüman nüfusa sahip Sinkiang.
- Millions of chickens are imported from China and Thailand.
- Çin ve Tayland'dan milyonlarca tavuk ithal edilmektedir.
- We know that China often puts pressure on Hong Kong to get it to accept legislation there that exists in China.
- Çin'in Hong Kong'a, Çin'de var olan mevzuatı kabul etmesi için sık sık baskı yaptığını biliyoruz.
- The Olympic Games are to be held in China in 2008.
- Olimpiyat Oyunları 2008 yılında Çin'de yapılacaktır.
- This book attracted a certain amount of attention in China when it was published last year.
- Bu kitap geçen yıl yayınlandığında Çin'de belli bir ilgi gördü.
- Other reports of a similar kind denounce the situation in Pakistan and China.
- Benzer türdeki diğer raporlar Pakistan ve Çin'deki durumu kınamaktadır.
- I particularly remember a woman talking about the problems of internal migrants in China.
- Özellikle bir kadının Çin'deki iç göçmenlerin sorunları hakkında konuştuğunu hatırlıyorum.
- Because Hong Kong was once stolen from China and subsequently leased, China was entitled to have it returned.
- Hong Kong bir zamanlar Çin'den çalındığı ve daha sonra kiralandığı için Çin'in burayı geri alma hakkı vardı.
- I should like to quote China in this connection, candidate for the 2008 Olympic Games.
- Bu bağlamda 2008 Olimpiyat Oyunlarına aday olan Çin'den alıntı yapmak istiyorum.
- China is not doing at all well when it comes to human rights.
- Çin, insan hakları söz konusu olduğunda hiç de iyi durumda değil.
- We can see what is happening in Vietnam, in Laos, in China, in Cuba.
- Vietnam'da, Laos'ta, Çin'de ve Küba'da neler olduğunu görebiliyoruz.
- Politics in China have nothing in common with the spirit of the Olympic Games.
- Çin'deki siyasetin Olimpiyat Oyunları ruhuyla hiçbir ortak yanı yoktur.
- His main argument is that China is not ready for accession to the WTO.
- Temel argümanı Çin'in DTÖ'ye katılmaya hazır olmadığıdır.
- It is also cough, cold and flu season in China and patients may confuse these illnesses for coronavirus.
- Çin'de öksürük, soğuk algınlığı ve grip mevsimi de yaşanıyor ve hastalar bu hastalıkları koronavirüs zannedebiliyor.
- China's first retaliation was announced yesterday.
- Çin'in ilk misillemesi dün açıklandı.
- It is not just a nice city for China.
- Çin için sadece güzel bir şehir değil.
- It is not just a nice city for China.
- Burası sadece Çin için güzel bir şehir değil.
- Gabi, the whole time I was in China I couldn't stop thinking about you.
- Gabi, Çin'de olduğum onca süre boyunca seni düşünmeden edemedim.
- Gabi, the whole time I was in China I couldn't stop thinking about you.
- Çin'de geçirdiğim onca zaman boyunca seni düşünmeden edemedim Gabi.
- Gabi, the whole time I was in China I couldn't stop thinking about you.
- Gabi, Çin'de olduğum süre boyunca seni düşünmeden duramadım.
- New facts about ancient China have recently come to light.
- Antik Çin hakkında yeni gerçekler yakın zamanda gün ışığına çıktı.
- About ten million tons of coal are mined every day in China.
- Çin'de her gün yaklaşık on milyon ton kömür çıkarılmaktadır.
- Tom's job was outsourced to China.
- Tom'un işi Çin'e yaptırıldı.
- This bird lives neither in Japan nor in China.
- Bu kuş ne Japonya'da yaşar ne de Çin'de.
- In the summer of that year, more Japanese troops moved into China.
- O yılın yazında, daha fazla Japon birliği Çin'e girdi.
- More than a billion people live in China.
- Çin'de bir milyardan fazla insan yaşar.
- The coronavirus epidemic that started in China and spread all over the world affected many big cities, especially in Europe.
- Çin'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını, Avrupa'dakiler başta olmak üzere birçok büyük şehri etkiledi.
- Many things were brought to Japan from China.
- Japonya'ya Çin'den pek çok şey getirilmiştir.
- Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin birçok yönden birbirlerinden farklıdır.
- She is well known in both India and China.
- O hem Hindistan'da hem de Çin'de iyi tanınmaktadır.
- Chile is not China.
- Şili Çin değildir.
- Field hockey is not very popular in China.
- Çim hokeyi, Çin'de çok popüler değildir.
- This product was made in China.
- Bu ürün Çin'de üretilmiştir.
- We wrote many books about China.
- Çin hakkında birçok kitap yazdık.
- Americans need a visa to travel to China.
- Amerikalıların Çin'e seyahat etmek için vizeye ihtiyaçları var.
- Two years ago I went to China.
- Çin'e iki yıl önce gittim.
- I went to China two years ago.
- Ben iki yıl önce Çin'e gittim.
- China joined the World Trade Organization in 2001.
- Çin, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.
- I'd like to live in China.
- Çin'de yaşamak istiyorum.
- Tom was born in China and sent to the US for adoption at the age of three.
- Tom, Çin'de doğdu ve üç yaşındayken evlat edinilmek için ABD'ye gönderildi.
- China is rich in natural resources.
- Çin doğal kaynaklar açısından zengindir.
- China is a leading exporter of arms.
- Çin önde gelen bir silah ihracatçısıdır.
- It is estimated that only a few hundred pandas remain, with a small number of them being raised in zoos in China and abroad.
- Çin'de ve yurt dışında hayvanat bahçelerinde yetiştirilen birkaç tane ile birlikte, sadece birkaç yüz pandanın kaldığı tahmin edilmektedir.
- China is a great country.
- Çin büyük bir ülke.
- In China they also study Esperanto.
- Çin'de Esperanto dilini de öğreniyorlar.
- The population of China is larger than that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'dan daha büyüktür.
- Some say that China was like a Russian colony.
- Bazıları Çin'in bir Rus kolonisi gibi olduğunu söylüyorlar.
- He wants to work in China for two years.
- Çin'de iki yıl çalışmak istiyor.
- This book is about China.
- Bu kitap Çin hakkında.
- The population of Japan is one-eighth as that of China.
- Japonya'nın nüfusu Çin'in sekizde biri kadardır.
- She is well known in both India and China.
- Hem Hindistan'da hem de Çin'de iyi tanınıyor.
- The camera drone I ordered from China got stuck in customs.
- Çin'den sipariş ettiğim kameralı drone gümrükte takıldı.
- I heard there's a lot of MILFs in China.
- Çin'de bir sürü MILF olduğunu duydum.
- The population of China has already exceeded 1.3 billion.
- Çin'in nüfusu çoktan 1,3 milyarı aştı.
- China is working to modernize its weapons program.
- Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.
- That website is banned in China.
- Bu web sitesi Çin'de yasaklanmıştır.
- We can compare our country to China.
- Biz ülkemizi Çin'le karşılaştırabiliriz.
- What area of China do you like the best?
- Çin'in en çok hangi bölgesini seviyorsun?
- My website is banned in China.
- Web sitem Çin'de yasaklandı.
- China gives me many different impressions.
- Çin bana çok farklı izlenimler veriyor.
- My parents are from China.
- Ailem Çin'den geldi.
- Supposedly, his father once betrayed China.
- İddia edildiğine göre, bir zamanlar babası Çin'e ihanet etti.
- We aren't in China.
- Çin'de değiliz.
- It's popular in China.
- Bu, Çin'de popülerdir.
- My parents come from China.
- Ailem Çin'den geldi.
- The population of China is larger than that of India.
- Çin'in nüfusu Hindistan'ın nüfusundan daha fazladır.
- This is the second time I have arrived in China on my own.
- Bu ikinci kez Çin'e tek başıma gittim.
- If you travel in China, it is best to go with a guide.
- Çin'de seyahat ediyorsanız, bir rehberle birlikte gitmek en iyisidir.
- I think that she is from China.
- Çin'den olduğunu düşünüyorum.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e en son gittiğimde Şangay'ı ziyaret ettim.
- China is twenty times bigger than Japan.
- Çin, Japonya'dan yirmi kat daha büyüktür.
- This tradition arose in China.
- Bu gelenek Çin'de ortaya çıkmıştır.
- You're back from China, aren't you?
- Çin'den döndünüz, değil mi?
- China is working to modernize its weapons program.
- Çin silah programını modernize etmek için çalışıyor.
- He wrote a book in China.
- O, Çin'de bir kitap yazdı.
- Tom and Mary adopted a girl from China.
- Tom ve Mary Çin'den bir kız evlat edindiler.
- I lived in China for six months.
- Altı ay Çin'de yaşadım.
- He dreams that everybody in China speaks Esperanto.
- O, Çin'deki herkesin Esperanto konuştuğunu hayal ediyor.
- Shark fin soup is very popular in China.
- Köpekbalığı yüzgeci çorbası Çin'de çok popülerdir.
- China is a huge country.
- Çin büyük bir ülkedir.
- This tradition originates from China.
- Bu gelenek Çin'den geliyor.
- I went to China two years ago.
- İki yıl önce Çin'e gitmiştim.
- Do you like China?
- Çin'i seviyor musun?
- In China, we put our family name first, then our name.
- Çin'de önce soyadımızı sonra adımızı yazarız.
- Panda bears live only in China.
- Panda ayıları sadece Çin'de yaşar.
- That cloud looks like China.
- Bu bulut Çin gibi görünüyor.
- The population of China has already exceeded 1.3 billion.
- Çin'in nüfusu şimdiden 1.3 milyarı aştı.
- She's back from China.
- Çin'den geri döndü.
- After my graduation, I'd like to go to Shanghai, in order to study China's history.
- Mezuniyetimden sonra, Çin tarihi okumak için Şangay'a gitmek istiyorum.
- China and Mongolia are separated by the Great Wall of China.
- Çin ve Moğolistan, Çin Seddi ile ayrılır.
- I plan to make a trip to China during or soon after the winter.
- Kışın veya hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.
- Giant pandas live only in China.
- Dev pandalar, sadece Çin'de yaşar.
- Japan is close to China.
- Japonya Çin'e yakın.
- That cloud looks like China.
- O bulut Çin'e benziyor.
- The camera drone I ordered from China got stuck in customs.
- Çin'den sipariş ettiğim kameralı dron gümrüğe takıldı.
- China is bigger than Japan.
- Çin, Japonya'dan daha büyüktür.
- Interest in German is growing, particularly in China, India and Brazil.
- Almancaya olan ilgi artıyor, özellikle Çin, Hindistan ve Brezilya'da.
- There would be no New China without the communist party.
- Komünist partisi olmadan Yeni Çin olmayacaktı.
- This product was made in China.
- Bu ürün Çin'de üretilmiş.
- Japan is surpassing China in economic power.
- Japonya ekonomik güç olarak Çin'i geçiyor.
- I came from China.
- Çin'den geldim.
- China is rich in natural resources.
- Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
- Japan is close to China.
- Japonya, Çin'e yakındır.
- These days, most clothing is imported from China.
- Bugünlerde giysilerin çoğu Çin'den ithal ediliyor.
- This bird lives neither in Japan nor in China.
- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşıyor.
- Paper was first invented in China.
- Kağıt ilk kez Çin'de icat edildi.
- The Naxi language is spoken in Southwest China.
- Naçi dili, Güneybatı Çin'de konuşulmaktadır.
- This company is building a factory in China.
- Bu şirket Çin'de bir fabrika inşa ediyor.
- That cloud looks like China.
- Bu bulut Çin'e benziyor.
- I am from China.
- Ben Çin'den geliyorum.
- Tom and Mary adopted a boy from China.
- Tom ve Mary Çin'den bir oğlan çocuğu evlat edindiler.
- He wants to work in China for two years.
- O, iki yıl boyunca Çin'de çalışmak istiyor.
- Tipping is not a city in China.
- Bahşiş bir Çin şehrinin adı değildir.
- He has written many books about China.
- O, Çin hakkında birçok kitap yazdı.
- He, too, would visit China.
- O da Çin'i ziyaret edecekti.
- It's popular in China.
- Çin'de popülerdir.
- Foreign direct investments in China amounted to $3 billion last year.
- Çin'de doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl 3 milyar dolar tutarındaydı.
- In China, there are 56 minorities.
- Çin'de 56 azınlık var.
- Japan launched a new invasion of China in July, 1937.
- Japonya Temmuz 1937'de Çin'e yeni bir saldırı başlattı.
- China has had the fastest economic growth rate in the world in the last decade.
- Çin son on yılda dünyadaki en hızlı ekonomik büyüme oranına sahip oldu.
- She is not only well known in India, but is also well known in China.
- O sadece Hindistan'da değil aynı zamanda Çin'de de iyi tanınmaktadır.
- Hong Kong was returned to China in 1997.
- Hong Kong 1997'de Çin'e geri verildi.
- 94% of China's population live east of the Heihe-Tengchong Line.
- Çin nüfusunun %94'ü Heihe-Tengçong Hattı'nın doğusunda yaşıyor.
- Thirty-two Madagascan scholars are flying to China.
- Otuz iki Madagaskarlı akademisyen Çin'e uçuyor.
- China is a huge country.
- Çin çok büyük bir ülke.
- If you want to learn Chinese well, you can study in China.
- Çinceyi iyi öğrenmek istiyorsan Çin'de eğitim görebilirsin.
- China's growth rate is the fastest in human history.
- Çin'in büyüme hızı insanlık tarihinin en hızlısı.
- China is bigger than Japan.
- Çin, Japonya'dan daha büyük.
- He's leaving for China tomorrow.
- Yarın Çin'e gidiyor.
- What impression do you have of China?
- Çin hakkında nasıl bir izlenime sahipsin?
- Cities and provinces along the Yangtze River in central China are grappling with the country's worst drought in more than 50 years.
- Orta Çin'de Yangtze Nehri boyunca uzanan şehirler ve eyaletler, ülkenin 50 yıldan uzun süredir yaşadığı en kötü kuraklıkla boğuşuyor.
- China is an advocate for the Diaoyu Islands' sovereignty.
- Çin, Senkaku Adaları üzerinde egemenlik iddiasında bulunuyor.
- For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
- Japan surpasses China in economic power.
- Japonya ekonomik güç olarak Çin'i geride bıraktı.
- I've been studying in China for ten months.
- On aydır Çin'de okumaktayım.
- The Naxi language is spoken in China.
- Naxi dili Çin'de konuşuluyor.
- Taiwan isn't part of China.
- Tayvan, Çin'in bir parçası değildir.
- The last time I was in China, I visited Shanghai.
- Çin'e son gittiğimde Şangay'ı ziyaret ettim.
- Why do you like smearing China so much?
- Çin'i karalamayı neden bu kadar çok seviyorsun?
- The population of China is larger than that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nın nüfusundan daha fazladır.
- More than a billion people live in China.
- Çin'de bir milyardan fazla insan yaşıyor.
- The Republic of China is a democratic state.
- Çin Cumhuriyeti, demokratik bir devlettir.
- We're not in China.
- Çin'de değiliz.
- Japan imports raw materials from China and exports finished products to it.
- Japonya Çin'den hammadde ithal etmekte ve Çin'e bitmiş ürün ihraç etmektedir.
- The airplane took off and boarded to China.
- Uçak havalandı ve Çin'e doğru yola çıktı.
- I've been studying in China for ten months.
- On aydır Çin'de okuyorum.
- China is an advocate for the Diaoyu Islands' sovereignty.
- Çin, Diaoyu Adalarının egemenliğinin savunucusudur.
- When did you arrive in China?
- Çin'e ne zaman geldin?
- Football was played in China in the second century.
- Futbol Çin'de ikinci yüzyılda oynandı.
- Have you ever been to China?
- Hiç Çin'e gittin mi?
- Beijing is the capital of China.
- Pekin, Çin'in başkentidir.
- He wrote a book in China.
- Çin'de bir kitap yazdı.
- China has to move from an assembly-copying-manufacturing economy to a knowledge-services-innovation economy.
- Çin, montaj-kopyalama-imalat ekonomisinden bilgi-hizmet-inovasyon ekonomisine geçmek zorunda.
- Taiwan is the democratic China.
- Tayvan, demokratik Çin'dir.
- China's desert supports more people than are in Japan.
- Çin'in çölünde Japonya'nın tamamında bulunandan daha çok insan var.
- China and Japan differ in many points.
- Çin ve Japonya pek çok açıdan farklılık gösteriyor.
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığınız el çantası ucuz görünüyor.
- English is studied in China, too.
- Çin'de de İngilizce öğreniliyor.
- Taiwan is the democratic China.
- Tayvan demokratik Çin'dir.
- This wasn't the first geopolitical battle between the United States and China, and it would not be the last.
- Bu ABD ile Çin arasındaki ilk jeopolitik savaş değildi ve son da olmayacak.
- I've been in China for less than a month.
- Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
- You're back from China, aren't you?
- Çin'den döndün, değil mi?
- China is much larger than Japan.
- Çin Japonya'dan çok daha büyüktür.
- China is a large country.
- Çin büyük bir ülkedir.
- This style of cooking is peculiar to China.
- Bu pişirme tarzı Çin'e özgüdür.
- China and Mongolia are separated by the Great Wall of China.
- Çin ve Moğolistan'ı Çin Seddi ayırıyor.
- China's desert supports more people than are in Japan.
- Çin'deki çöl Japonya'dakinden daha fazla insanı barındırıyor.
- In 1978 a peace treaty was concluded between Japan and China.
- 1978 yılında Japonya ve Çin arasında bir barış antlaşmasına varıldı.
- My father went to China.
- Babam Çin'e gitti.
- We are not in China.
- Çin'de değiliz.
- He had come back from China.
- Çin'den dönmüştü.
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığın çanta ucuz görünüyor.
- He is eager to go to China.
- O, Çin'e gitmek için istekli.
- The dragon is one of the cultural emblems of China.
- Ejderha, Çin'in kültürel amblemlerinden biridir.
- He is an authority on China.
- Çin konusunda bir otoritedir.
- In China, the 11th of November is Singles Day.
- Çin'de 11 Kasım Bekarlar Günü'dür.
- I wanted to go to China.
- Çin'e gitmek istiyordum.
- Which ocean separates China and America?
- Çin ve Amerika'yı hangi okyanus ayırır?
- China is now the world's second largest economy.
- Çin şu anda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi.
- I plan to make a trip to China in the winter or soon after.
- Kışın ya da hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.
- Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Some say that China was like a Russian colony.
- Bazıları Çin'in bir Rus kolonisi gibi olduğunu söyler.
- Paper was first invented in China.
- Kağıt ilk olarak Çin'de icat edildi.
- Have you ever been to China?
- Hiç Çin'de bulundun mu?
- In many places in China, there were temples of the dragon-king.
- Çin'in birçok yerinde ejderha kral tapınakları vardı.
- I think that China will play an active role.
- Çin'in aktif bir rol oynayacağını düşünüyorum.
- China is the largest country in Asia.
- Asya'da en büyük ülke Çindir.
- China has 80 or 90 languages.
- Çin'de 80 ya da 90 dil var.
- What's your impression of China?
- Çin hakkında ne düşünüyorsun?
- Many things were brought to Japan from China.
- Bir sürü şey Çin'den Japonya'ya getirildi.
- If your visa expires, you must leave China.
- Vizenizin süresi dolarsa Çin'i terk etmeniz gerekir.
- China developed very quickly.
- Çin çok hızlı gelişti.
- The population of China is 8 times that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nın 8 katıdır.
- China has launched the world's first quantum satellite.
- Çin dünyanın ilk kuantum uydusunu fırlattı.
- This style of cooking is peculiar to China.
- Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.
- China has 80 or 90 languages.
- Çin'de 80 ila 90 dil vardır.
- Tom is dating an exchange student from China.
- Tom, Çin'den gelen bir değişim öğrencisiyle çıkıyor.
- The custom originated in China.
- Bu gelenek Çin'de ortaya çıktı.
- The airplane took off and boarded to China.
- Uçak havalandı ve Çin'e uçtu.
- It is estimated that only a few hundred pandas remain, with a small number of them being raised in zoos in China and abroad.
- Sadece birkaç yüz panda kaldığı tahmin ediliyor ve bunların küçük bir kısmı Çin'deki ve yurtdışındaki hayvanat bahçelerinde yetiştiriliyor.
- He's a citizen of China.
- O bir Çin vatandaşıdır.
- If you travel in China, it is best to go with a guide.
- Çin'de seyahat ediyorsanız, bir rehberle gitmeniz en iyisidir.
- He leaves for China tomorrow.
- Yarın Çin'e gidiyor.
- China is a major economic power, with one of the fastest growing economies in the world.
- Çin, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birine sahip büyük bir ekonomik güçtür.
- He wrote a book while in China.
- Çin'deyken bir kitap yazdı.
- What's the minimum salary in China?
- Çin'de asgari ücret nedir?
- I like China.
- Çin'i seviyorum.
- He visited China in 1998.
- 1998'de Çin'i ziyaret etti.
- This book deals with China.
- Bu kitap Çin ile ilgilidir.
- Hopefully, we'll enjoy our China trip.
- Umarım, Çin gezimizde eğleniriz.
- He wrote a lot of books on China.
- Çin hakkında birçok kitap yazdı.
- There are 56 ethnic groups in China.
- Çin'de 56 tane etnik grup vardır.
- There are 56 ethnic groups in China.
- Çin'de 56 etnik grup bulunur.
- Bush loves China and has no intention in making war with it.
- Bush Çin'i seviyor ve onunla savaşmak gibi bir niyeti yok.
- The last time I was in China, I visited Shanghai.
- Çin'e en son gittiğimde Şangay'ı ziyaret etmiştim.
- My website is banned in China.
- Benim web sitem Çin'de yasaklandı.
- There would be no New China without the communist party.
- Komünist parti olmadan Yeni Çin olmazdı.
- Most of the world's cotton is grown in China, India, the United States, and Pakistan.
- Dünyadaki pamuğun çoğu Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Pakistan'da yetiştirilmektedir.
- What's your impression of China?
- Çin hakkındaki izleniminiz nedir?
- I still have friends in China.
- Çin'de hâlâ arkadaşlarım var.
- China was isolated for hundreds of years.
- Çin yüzlerce yıl izole edildi.
- She took two weeks' leave and visited China.
- İki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti.
- The history of China is older than that of Japan.
- Çin'in tarihi Japonya'nınkinden daha eskidir.
- I've lived in China for six months.
- Altı aydır Çin'de yaşıyorum.
- Does he like China?
- O Çin'i seviyor mu?
- This bird lives neither in Japan nor in China.
- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- I arrived in China.
- Çin'e geldim.
- This wasn't the first geopolitical battle between the United States and China, and it would not be the last.
- Bu Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki ilk jeopolitik savaş değildi ve son olmayacak.
- English is also studied in China.
- İngilizce Çin'de de öğretiliyor.
- We wrote many books about China.
- Biz Çin hakkında pek çok kitap yazdık.
- I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım daha var.
- In China, there are 56 minorities.
- Çin'de, 56 tane azınlık vardır.
- She grew up in Japan and China.
- Japonya'da ve Çin'de büyüdü.
- Americans need a visa to travel to China.
- Amerikalıların Çin'e seyahat etmeleri için bir vizeye ihtiyaçları var.
- I think that he is from China.
- Bence o Çin'den.
- Terrace farming is widely practiced in the mountainous regions of China.
- Teras çiftçiliği Çin'in dağlık bölgelerinde yaygın olarak uygulanmaktadır.
- Welcome to China!
- Çin'e hoş geldin!
- Islam first reached China about the middle of the 7th century.
- İslam Çin'e ilk olarak 7. yüzyılın ortalarında ulaştı.
- This plastic squirrel was made in China.
- Bu plastik sincap Çin'de üretildi.
- Two years ago I went to China.
- İki yıl önce Çin'e gittim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- I ate something funny when I was in China.
- Çin'deyken komik bir şey yemiştim.
- I have never been to China.
- Çin'e hiç gitmedim.
- He had come back from China.
- Çin'den geri döndü.
- China's developing too quickly.
- Çin çok hızlı gelişiyor.
- This product was made in China.
- Bu ürün Çin'de üretildi.
- Due to the dispute over the islands, many Japanese businesses in China have been attacked.
- Adalar üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle, Çin'deki birçok Japon işletmesi saldırıya uğradı.
- Are you going to pay a visit to China this fall?
- Bu sonbaharda Çin'i ziyaret edecek misiniz?
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e son gittiğimde, Şangay'ı ziyaret ettim.
- She is not only well known in India, but is also well known in China.
- O sadece Hindistan'da değil, Çin'de de çok iyi tanınıyor.
- This tradition arose in China.
- Bu gelenek Çin'de ortaya çıktı.
- I am from China.
- Ben Çin'denim.
- I've lived in China for six months.
- Altı aydır Çin'de yaşamaktayım.
- The thing that impressed me the most in China was the Chinese.
- Çin'de beni en çok etkileyen şey Çinliler oldu.
- Supposedly, his father once betrayed China.
- Güya babası bir keresinde Çin'e ihanet etmiş.
- New facts about ancient China have recently come to light.
- Son zamanlarda eski Çin hakkında yeni gerçekler gün ışığına çıktı.
- Foreign direct investments in China amounted to $3 billion last year.
- Çin'deki doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl 3 milyar dolara ulaştı.
- Giant pandas live only in China.
- Dev pandalar, sadece Çin'de yaşarlar.
- India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan, Çin'i geçip dünyanın en kalabalık ülkesi olmaya hazırlanıyor.
- India and China are two BRIC bloc countries.
- Hindistan ve Çin iki BRIC bloğu ülkeleridir.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
- Çin'e gidersem, mümkün olduğunca çok Çince konuşmak için gideceğim.
- Have you finished packing your bags for your trip to China?
- Çin seyahatin için bavullarını hazırladın mı?
- Mid-Autumn Day is a traditional holiday in China.
- Sonbahar Ortası Günü Çin'de geleneksel bir bayramdır.
- Japan surpasses China in economic power.
- Japonya ekonomik güçte Çin'i aşıyor.
- She's back from China.
- Çin'den döndü.
- The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nın nüfusunun yaklaşık sekiz katıdır.
- Does he like China?
- O Çin'i sever mi?
- Facebook is blocked in China.
- Facebook, Çin'de engellidir.
- Hopefully, we'll enjoy our China trip.
- Umarım Çin gezimizden keyif alırız.
- They're back from China.
- Çin'den döndüler.
- Why didn't modern technology develop in China?
- Neden Çin'de modern teknoloji gelişmedi?
- If you want to learn Chinese well, you can study in China.
- Çinceyi iyi öğrenmek istiyorsan, Çin'de okuyabilirsin.
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığınız çanta ucuz görünüyor.
- Turkey remains China's bridge to Europe.
- Türkiye, Çin'in Avrupa'ya köprüsü olmaya devam ediyor.
- We're back from China.
- Çin'den döndük.
- Paper was invented in China.
- Kağıt Çin'de icat edilmiştir.
- He dreams that everybody in China speaks Esperanto.
- Çin'de herkesin Esperanto konuştuğunu hayal ediyor.
- I'd like to study in China to improve the level of my Chinese.
- Çincemi geliştirmek için Çin'de eğitim almak istiyorum.
- He wrote a book while in China.
- O, Çin'deyken bir kitap yazdı.
- All I know is that he came from China.
- Tek bildiğim Çin'den geldiği.
- He has written many books about China.
- Çin hakkında birçok kitap yazdı.
- Field hockey is not very popular in China.
- Çim hokeyi Çin'de pek popüler değil.
- I wouldn't do it for all the tea in China.
- Çin'deki tüm çaylar için bunu yapmazdım.
- China is a large country.
- Çin büyük bir ülke.
- Some Japanese people have faced discrimination in China as a result of diplomatic problems between the two countries.
- İki ülke arasındaki diplomatik sorunlar nedeniyle bazı Japonlar Çin'de ayrımcılığa maruz kaldı.
- India and China are two BRIC bloc countries.
- Hindistan ve Çin, BRİC üyesi iki ülkedir.
- Are you aware that Okinawa is closer to China than to Honshu?
- Okinawa'nın Çin'e Honshu'dan daha yakın olduğunun farkında mısın?
- English is studied in China, too.
- İngilizce de Çin'de öğreniliyor.
- The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
- China is the largest country in Asia.
- Çin, Asya'nın en büyük ülkesidir.
- That he grew up in China is well-known.
- Onun Çin'de büyüdüğü iyi bilinir.
- The population of China is 8 times that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 mislidir.
- She took two weeks' leave and visited China.
- O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti.
- Facebook is blocked in China.
- Facebook Çin'de engellenmiş.
- Relations between China and Japan have been tense recently.
- Çin ve Japonya arasındaki ilişkiler son zamanlarda gergin.
- As in Eastern Europe, pollution in China is getting worse and worse.
- Doğu Avrupa'da olduğu gibi Çin'de de kirlilik gittikçe kötüleşiyor.
- I've been in China for less than a month.
- Bir aydan daha az bir süredir Çin'deyim.
- China is the world's leading producer of rice.
- Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.
- The coronavirus epidemic that started in China and spread all over the world affected many big cities, especially in Europe.
- Çin'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını özellikle Avrupa'da olmak üzere birçok büyük şehri etkiledi.
- Xueyou is holding a map of China.
- Xueyou bir Çin haritası tutuyor.
- Tom was born in China and sent to the US for adoption at the age of three.
- Tom Çin'de doğdu ve üç yaşındayken evlatlık olarak ABD'ye gönderildi.
- He wrote a lot of books on China.
- Çin hakkında çok sayıda kitap yazdı.
- Taiwan isn't part of China.
- Tayvan Çin'in bir parçası değil.
- Chile is not China.
- Şili Çin değil.
- That cloud looks like China.
- O bulut Çin gibi görünüyor.
- Next to China, Switzerland is an abandoned village.
- Çin'in yanında, İsviçre terk edilmiş bir köy.
- Communists took power in China in 1949.
- Komünistler 1949'da Çin'de iktidarı ele geçirdi.
- My parents come from China.
- Anne ve babam Çin'den geliyorlar.
- China is a great country.
- Çin büyük bir ülkedir.
- The Queen is to visit China next year.
- Kraliçe, önümüzdeki sene Çin'i ziyaret edecek.
- I'll set out for China next week.
- Önümüzdeki hafta Çin'e doğru yola çıkacağım.
- I ate something funny when I was in China.
- Çin'deyken tuhaf bir şey yedim.
- Wealthy immigrants from China are happy to pay stratospherical prices for homes in Vancouver.
- Çin'den gelen zengin göçmenler Vancouver'daki evler için çok yüksek fiyatlar ödemekten memnunlar.
- He goes to China in May.
- Mayıs'ta Çin'e gidecek.
- I still have one friend in China.
- Çin'de hâlâ bir arkadaşım var.
- In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çin'de tren biletlerini kalkış istasyonuna gidip oradan almak zorundasınız.
- I have another friend in China.
- Çin'de bir arkadaşım daha var.
- The climate of Japan is as warm as that of China.
- Japonya'nın iklimi Çin'in iklimi kadar sıcaktır.
- I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- The Republic of China is a democratic state.
- Çin Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.
- He visited China in 1998.
- O, 1998 yılında Çin'i ziyaret etti.
- The Queen is to visit China next year.
- Kraliçe gelecek yıl Çin'i ziyaret edecek.
- The panda is China's national treasure.
- Panda Çin'in ulusal hazinesidir.
- Xueyou is holding a map of China.
- Xueyou'nun elinde bir Çin haritası var.
- Tipping is not a city in China.
- Tipping Çin'de bir şehir değil.
- After my graduation, I'd like to go to Shanghai, in order to study China's history.
- Mezun olduktan sonra Çin tarihini incelemek için Şangay'a gitmek istiyorum.
- This TV was made in China.
- Bu televizyon Çin'de imal edilmiştir.
- The ceremony was held in honor of the guest from China.
- Çin'den gelen misafirin onuruna, bir tören düzenlendi.
- Tipping is not a city in China.
- Bahşiş Çin'de bir şehir değildir.
- China is twenty times bigger than Japan.
- Çin, Japonya'dan yirmi kat daha büyük.
- This book deals with China.
- Bu kitap Çin'le ilgilidir.
- I'd like to live in China.
- Çin'de yaşamak isterdim.
- The Naxi language is spoken in Southwest China.
- Naxi dili Güneybatı Çin'de konuşulur.
- 94% of China's population live east of the Heihe-Tengchong Line.
- Çin nüfusunun %94'ü Heihe-Tengchong Hattı'nın doğusunda yaşıyor.
- The Karakoram separates China from Pakistan.
- Karakoram Çin'i Pakistan'dan ayırmaktadır.
- Are you going to pay a visit to China this fall?
- Bu sonbaharda Çin'i ziyaret edecek misin?
- The Karakoram separates China from Pakistan.
- Karakoram Çin'i Pakistan'dan ayırıyor.
- I still have friends in China.
- Hâlâ Çin'de arkadaşlarım var.
- Tea was introduced from China.
- Çay Çin'den getirildi.
- You can only come to China if you’ve got a visa.
- Çin'e sadece vizeniz varsa gelebilirsiniz.
- The ceremony was held in honor of the guest from China.
- Tören, Çin'den gelen konuğun onuruna gerçekleştirildi.
- I really like China.
- Çin'i gerçekten seviyorum.
- He's a citizen of China.
- O bir Çin vatandaşı.
- Marie's back from China.
- Marie Çin'den döndü.
- Japan imports raw materials from China and exports finished products to it.
- Japonya, Çin'den hammadde ithal eder ve Çin'e hazır ürün ihraç eder.
- China and Japan differ in many points.
- Çin ve Japonya birçok noktada farklılık gösterirler.
- This is the second time I have arrived in China on my own.
- Çin'e ikinci kez tek başıma geliyorum.
- My father is going to China.
- Babam Çin'e gidiyor.
- Go is known as igo in Japan, weiqi in China and baduk in Korea.
- Go, Japonya'da igo, Çin'de weiqi ve Kore'de baduk olarak bilinir.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e son kez gittiğimde, Şangay'ı ziyaret ettim.
- We can compare our country to China.
- Ülkemizi Çin'le kıyaslayabiliriz.
- The panda is China's national treasure.
- Panda, Çin'in millî hazinesidir.
- I come from China.
- Ben Çin'den geliyorum.
- China joined the World Trade Organization in 2001.
- Çin 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.
- The Naxi language is spoken in China.
- Naxi dili Çin'de konuşulur.
- Tea was introduced from China.
- Çay Çin'den getirilmiştir.
- In the summer of that year, more Japanese troops moved into China.
- O yılın yaz aylarında daha fazla Japon askeri Çin'e hareket etti.
- China is now the world's second largest economy.
- Çin şu anda dünyanın ikinci en büyük ekonomisidir.
- Turkey remains China's bridge to Europe.
- Türkiye, Çin'in Avrupa'ya açılan kapısı olmayı sürdürüyor.
- She grew up in Japan and China.
- Japonya ve Çin'de büyüdü.
- Next to China, Switzerland is an abandoned village.
- Çin'in yanında, İsviçre terk edilmiş bir köydür.
- What's the minimum salary in China?
- Çin'de en düşük maaş ne kadar?
- In China, children shorter than 1.1m don't need to buy a ticket to travel by train.
- Çin'de, 1,1 metreden daha kısa boylu çocukların trenle seyahat için bir bilet satın almaları gerekmez.
- Most of the world's cotton is grown in China, India, the United States, and Pakistan.
- Dünyanın pamuğunun çoğu Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Pakistan'da yetiştirilir.
- I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
- Japan's most important opponent was China.
- Japonya'nın en önemli rakibi Çin'di.
- In 1978 a peace treaty was concluded between Japan and China.
- 1978'de Japonya ve Çin arasında bir barış anlaşması imzalandı.
- That website is banned in China.
- Bu web sitesi Çin'de yasaklandı.
- This manga is pretty popular in China.
- Bu manga Çin'de oldukça popüler.
- The handbag you bought in China is cheap-looking.
- Çin'den aldığın el çantası ucuz görünüyor.
- China is larger than Japan.
- Çin, Japonya'dan daha büyük.
- As time goes on, China's economy gets stronger and stronger.
- Zaman geçtikçe, Çin ekonomisi gittikçe daha güçlü oluyor.
- He is an authority on China.
- O, Çin'de bir otoritedir.
- He manufactures toys in China.
- O, Çin'de oyuncak üretiyor.
- I plan to make a trip to China during or soon after the winter.
- Kış aylarında ya da hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.
- Poyang Lake is the largest freshwater lake in China.
- Poyang Gölü Çin'in en büyük tatlı su gölüdür.
- I was born in China.
- Çin'de doğdum.
- Paper was invented in China.
- Kağıt Çin'de icat edildi.
- I wanted to go to China.
- Ben Çin'e gitmek istedim.
- I'll set out for China next week.
- Gelecek hafta Çin için yola çıkacağım.
- The party went to China by sea.
- Parti deniz yoluyla Çin'e gitti.
- China is an emerging market.
- Çin gelişmekte olan bir pazar.
- I love China.
- Çin'i seviyorum.
- The custom originated in China.
- Gelenek, Çin kökenlidir.
- My father has gone to China.
- Babam Çin'e gitti.
- Terrace farming is widely practiced in the mountainous regions of China.
- Teras tarımı Çin'in dağlık bölgelerinde yaygın olarak uygulanmaktadır.
- That he grew up in China is well-known.
- Çin'de büyüdüğü çok iyi biliniyor.
- Are you aware that Okinawa is closer to China than to Honshu?
- Okinawa'nın Çin'e Honshu'dan daha yakın olduğunu biliyor musunuz?
- He manufactures toys in China.
- Çin'de oyuncak üretiyor.
- In China, children shorter than 1.1m don't need to buy a ticket to travel by train.
- Çin'de 1,1 metreden kısa çocukların trenle seyahat etmek için bilet almasına gerek yok.
- The population of China is larger than that of India.
- Çin'in nüfusu Hindistan'ınkinden daha büyüktür.
- He is eager to go to China.
- Çin'e gitmek için çok hevesli.
- Welcome to China!
- Çin'e hoş geldiniz!
- China is looking for new sources of energy.
- Çin yeni enerji kaynakları arıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
- Çin'in hızla geliştiğini ama Çin halkının nispeten sakin bir hayat yaşadığını fark ettim.
- As time goes on, China's economy gets stronger and stronger.
- Zaman geçtikçe Çin'in ekonomisi daha da güçleniyor.
Show More (528)
|