| 1 |
detect |
tespit etmek |
v. |
|
- Police dogs can easily detect illegal substances.
- Polis köpekleri yasadışı maddeleri kolayca tespit edebilir.
- In this legislation I detect a worrying and sinister extension of the scope of Community power.
- Bu mevzuatta, Topluluk gücünün kapsamının endişe verici ve uğursuz bir şekilde genişletildiğini tespit ediyorum.
- To be honest, despite the newly announced measures I have not yet been able to detect much change.
- Dürüst olmak gerekirse yeni açıklanan tedbirlere rağmen henüz fazla bir değişiklik tespit edemedim.
- Scientists are now telling us that they can detect food containing 0.01% of GMOs.
- Bilim adamları artık %0,01 oranında GDO içeren gıdaları tespit edebildiklerini söylüyorlar.
- To be honest, despite the newly announced measures I have not yet been able to detect much change.
- Dürüst olmak gerekirse, yeni açıklanan tedbirlere rağmen henüz fazla bir değişiklik tespit edemedim.
- It intends to detect the cause-effect relationship, the impacts.
- Sebep-sonuç ilişkisini, etkileri tespit etmeyi amaçlıyor.
- We must do all we can to detect, treat and care for people with cancer.
- Kanserli kişileri tespit etmek, tedavi etmek ve onlara bakmak için elimizden geleni yapmalıyız.
- Antibodies can detect substances that could cause harm to health.
- Antikorlar sağlığa zarar verebilecek maddeleri tespit edebilir.
- Antibodies can detect substances that could cause harm to health.
- Antikorlar, sağlığa zarar verebilecek maddeleri tespit edebilir.
- A Pap test can help detect cervical cancer early on.
- Rahim kanseri teşhis testi rahim ağzı kanserini erken tespit etmeye yardımcı olabilir.
- We detected a great fault in the system.
- Sistemde büyük bir hata tespit ettik.
- My sensors detect an intruder in the area.
- Sensörlerim bölgede izinsiz giren birini tespit ediyor.
- How do astronomers detect exoplanets?
- Astronomlar ötegezegenleri nasıl tespit ediyor?
- The sensors aren't detecting anything unusual.
- Sensörler alışılmadık hiçbir şey tespit etmiyor.
- My sensors detect an intruder in the area.
- Sensörlerim bölgede bir davetsiz misafir tespit etti.
- The Laser Interferometer Space Antenna (LISA) is a space mission that will be able to detect gravitational waves.
- Lazer İnterferometre Uzay Anteni (LISA) yerçekimi dalgalarını tespit edebilecek bir uzay görevidir.
- Our sensors did not detect anything out of the ordinary.
- Sensörlerimiz olağan dışı bir şey tespit etmemiştir.
- Scientists have detected gravitational waves.
- Bilim adamları yerçekimsel dalgalar tespit etti.
- The sensors detect an intruder in the area.
- Sensörler bölgede bir davetsiz misafir tespit etti.
- We have detected an abnormality on your x-ray.
- Röntgeninizde bir anormallik tespit ettik.
- How do scientists detect exoplanets?
- Bilim insanları ötegezegenleri nasıl tespit ediyor?
- The sensors detect an intruder in the area.
- Sensörler bölgede izinsiz giren birini tespit ediyor.
- Our sensors did not detect any unusual activity.
- Sensörlerimiz olağandışı bir aktivite tespit etmemiştir.
- He detected his men's misconduct.
- Adamlarının yanlış davranışlarını tespit etti.
- The sensors aren't detecting anything unusual.
- Sensörler olağandışı bir şey tespit etmiyor.
- Do I detect an attitude problem?
- Bir yaklaşım sorunu tespit ediyor muyum?
- Gravitational waves are very hard to detect.
- Yerçekimi dalgalarını tespit etmek çok zordur.
- Scientists have detected gravitational waves.
- Bilim adamları yerçekimi dalgaları tespit ettiler.
- Our sensors did not detect any unusual activity.
- Sensörlerimiz olağandışı bir etkinlik tespit etmedi.
Show More (26)
|
| 2 |
detect |
algılamak |
v. |
|
- It must be said that our fellow citizens can detect a strong smell of oil in this matter.
- Yurttaşlarımızın bu konuda güçlü bir petrol kokusu algılayabileceklerini söylemek gerekir.
- Our sensors did not detect anything unusual.
- Sensörlerimiz olağandışı bir şey algılamadı.
- Our eyes can detect light.
- Gözlerimiz ışığı algılayabilir.
- The Laser Interferometer Space Antenna (LISA) is a space mission that will be able to detect gravitational waves.
- Lazer enterferometre Uzay Anteni (LISA) yerçekimi dalgalarını algılayabilecek bir uzay görevidir.
- Our sensors did not detect anything out of the ordinary.
- Sensörlerimiz sıra dışı bir şey algılamadı.
- Our sensors did not detect any unusual activity.
- Sensörlerimiz olağandışı bir etkinlik algılamadı.
- Gravitational waves are very hard to detect.
- Yerçekimi dalgalarını algılamak çok zordur.
Show More (4)
|
| 3 |
detect |
sezmek |
v. |
|
- I have detected a bit of gloom among a number of colleagues.
- Bazı meslektaşlarım arasında biraz kasvet sezdim.
- I have detected a bit of gloom among a number of colleagues.
- Bazı meslektaşlarımda biraz kasvet sezdim.
- Do I detect an attitude problem?
- Bir tavır sorunu mu seziyorum?
- Do I detect sarcasm?
- İğneleme mi seziyorum?
Show More (1)
|
| 4 |
detect |
saptamak |
v. |
|
- Antibodies can detect substances that could cause harm to health.
- Antikorlar sağlığa zarar verebilecek maddeleri saptayabilir.
- In Japan, radioactive cesium was detected in baby formula.
- Japonya'da bebek mamasında radyoaktif sezyum saptandı.
Show More (-1)
|
| 5 |
detect |
belirlemek |
v. |
|
- We detected a great fault in the system.
- Biz, sistemde büyük bir hata belirledik.
Show More (-2)
|
| 6 |
detect |
bulmak |
v. |
|
- Our sensors did not detect anything unusual.
- Sensörlerimiz olağandışı bir şey bulmadı.
Show More (-2)
|
