1 |
embed |
yerleştirmek |
v. |
|
- There were colourful jewels embedded in the bracelet.
- Bileziğin içine rengarenk mücevherler yerleştirilmişti.
- It is not good enough to embed freedom of religion in the constitution and to practise the opposite.
- Din özgürlüğünü anayasaya yerleştirmek ve bunun tersini uygulamak yeterli değildir.
- How can I embed the debt clock on my Web site?
- Borç saatini web siteme nasıl yerleştirebilirim?
Show More (0)
|
2 |
embed |
iyice yerleştirmek |
v. |
|
- These traditions are deeply embedded in our culture.
- Bu gelenekler kültürümüzün derinliklerine iyice yerleşmiştir.
Show More (-2)
|
3 |
embed |
yazılım programına (örneğin bir virüs) yerleştirmek |
v. |
|
- Little did they know that a virus was embedded in the software.
- Yazılımın içine bir virüs yerleştirilmiş olduğunu bilmiyorlardı.
Show More (-2)
|
4 |
embed |
iliştirilmiş gazeteci |
n. |
|
- Since she is an embed, she was allowed access to war zones.
- İliştirilmiş gazeteci olduğu için savaş bölgelerine girmesine izin verilmekteydi.
Show More (-2)
|