1 |
engage |
nişanlanmak |
v. |
|
- Tom and Mary aren't yet engaged.
- Tom ve Mary henüz nişanlanmadı.
- You're engaged, aren't you?
- Nişanlandın, değil mi?
- We're engaged.
- Nişanlandık.
- I already knew that she had become engaged.
- Nişanlanmış olduğunu zaten biliyordum.
- Tom is already engaged, isn't he?
- Tom çoktan nişanlandı, değil mi?
- Tom and Mary aren't engaged yet.
- Tom ve Mary henüz nişanlanmadı.
- I still can't believe you're engaged.
- Hâlâ nişanlandığınıza inanamıyorum.
- We're not engaged yet.
- Henüz nişanlanmadık.
- We're officially engaged.
- Resmi olarak nişanlandık.
- Tom and Mary are already engaged.
- Tom ve Mary çoktan nişanlandılar.
- I can't believe you're engaged.
- Nişanlandığına inanamıyorum.
- Tom and Mary became engaged last year.
- Tom ve Mary geçen yıl nişanlandılar.
- I am getting on for twenty and have become engaged.
- Ben hemen hemen yirmi yaşındayım ve nişanlanıyorum.
- I am getting on for twenty and have become engaged.
- Yirmi yaşındayım ve nişanlandım.
Show More (11)
|
2 |
engage |
girmek |
v. |
|
- We will engage with you in a debate on these matters.
- Sizinle bu konular üzerinde tartışmaya gireceğiz.
- It must grow, reform itself and engage in deeper cooperation.
- Meclis büyümeli, kendini yenilemeli ve daha derin bir işbirliği içine girmelidir.
- There is no plan B and we are expressly prohibited from engaging in this sort of deliberation.
- B planı yoktur ve bu tür bir müzakereye girmemiz açıkça yasaklanmıştır.
- It must grow, reform itself and engage in deeper cooperation.
- Büyümeli, kendini yenilemeli ve daha derin bir işbirliği içine girmelidir.
- When we talk policies nowadays, we engage in a process of convergence.
- Bugünlerde politikalardan bahsettiğimizde, bir yakınsama sürecine giriyoruz.
- I do not wish to engage in ideological debate.
- İdeolojik tartışmalara girmek istemiyorum.
- He didn't engage in petty polemics.
- Küçük polemiklere girmezdi.
- She started to engage in sexual activity.
- Cinsel ilişkiye girmeye başladı.
Show More (5)
|
3 |
engage |
tutmak |
v. |
|
- We engaged a handyman to help us with the garden.
- Bahçe işlerinde bize yardımcı olması için bir tamirci tuttuk.
- Layla engaged a private detective.
- Layla özel bir dedektif tuttu.
- Layla engaged a private detective.
- Leyla bir özel dedektif tuttu.
Show More (0)
|
4 |
engage |
dahil etmek |
v. |
|
- Sport is an excellent way to engage people in their communities.
- Spor, insanları kendi toplumlarına dahil etmenin mükemmel bir yoludur.
- Without such an increase, we will not be able to engage Member States in developing the priority PRINCE campaigns.
- Böyle bir artış olmadan, Üye Devletleri öncelikli PRINCE kampanyalarının geliştirilmesine dahil edemeyiz.
- Without such an increase, we will not be able to engage Member States in developing the priority PRINCE campaigns.
- Böyle bir artış olmadan, Üye Devletleri öncelikli PRINCE kampanyalarını geliştirmeye dahil edemeyiz.
Show More (0)
|
5 |
engage |
çatışmak |
v. |
|
- The soldiers were ordered not to engage without warning.
- Askerlere uyarı yapmadan çatışmaya girmemeleri emredildi.
Show More (-2)
|
6 |
engage |
bağlamak |
v. |
|
- The switch engages with the cables that turn on the lamp.
- Anahtar, lambayı çalıştıran kablolara bağlanır.
Show More (-2)
|
7 |
engage |
katılmak |
v. |
|
- My plan after graduation is to engage in political activities.
- Mezun olduktan sonraki planım siyasi faaliyetlere katılmak.
Show More (-2)
|
8 |
engage |
(ilgisini) çekmek |
v. |
|
- Screens seem to engage children's interest for long hours.
- Görünüşe bakılırsa ekranlar çocukların ilgisini saatler boyu çekiyor.
Show More (-2)
|
9 |
engage |
çekmek |
v. |
|
- My initiatives and overtures over the years to engage the Chinese leadership in a dialogue remain unreciprocated.
- Yıllar boyunca Çin liderliğini diyaloğa çekmek için yaptığım girişimler ve teklifler karşılıksız kalmıştır.
Show More (-2)
|
10 |
engage |
ayırmak |
v. |
|
- I have no time to engage in gossip.
- Dedikoduya ayıracak vaktim yok.
Show More (-2)
|