1 |
fantasy |
fantezi |
n. |
|
- She took the idea as a wild fantasy.
- Bu fikri çılgın bir fantezi olarak gördü.
- Fantasy solutions are as detrimental as pollution itself.
- Fantezi çözümler kirliliğin kendisi kadar zararlıdır.
- Indeed, censoring fantasy is taking things too far in our view.
- Aslında, fanteziyi sansürlemek bize göre işi çok ileri götürmektir.
- We would be a long way from the fantasy of invaders in that case.
- Bu durumda işgalcilerin fantezisinden çok uzakta olurduk.
- The next day, he would bring his fantasies down to earth by playing the realist.
- Ertesi gün ise realist adamı oynayarak fantezilerini daha gerçekçi kılardı.
- The next day, he would bring his fantasies down to earth by playing the realist.
- Ertesi gün ise gerçekçi rolünü oynayarak fantezilerini daha makul bir zemine oturturdu.
- Sami lived in a fantasy world.
- Sami bir fantezi dünyasında yaşıyordu.
- Sami's fantasies were really scary.
- Sami'nin fantezileri gerçekten korkutucuydu.
- Many fantasy novels depict worlds with two moons.
- Birçok fantezi romanı iki uydulu dünyaları tasvir eder.
- Tom does not know the difference between reality and fantasy.
- Tom gerçeklik ve fantezi arasındaki farkı bilmiyor.
- Sami wanted his fantasy to become real.
- Sami, fantezisinin gerçek olmasını istedi.
- Fantasy is based on reality.
- Fantezi gerçeğe dayalıdır.
- Fantasy is based on reality.
- Fantezi gerçekliğe dayanır.
- Sami's fantasies were really scary.
- Sami'nin fantezileri gerçekten ürkütücüydü.
- Sami wanted to fulfill his fantasies with Layla.
- Sami, Layla ile fantezilerini gerçekleştirmek istiyordu.
- I feel like I'm in a fantasy novel.
- Kendimi bir fantezi romanında gibi hissediyorum.
- Many fantasy novels depict worlds with two moons.
- Birçok fantezi romanı iki uydulu dünyalar betimliyor.
- It's just a fantasy.
- Bu sadece bir fantezi.
- The concept of God is a fantasy, created to placate our ignorance about our own existence.
- Tanrı kavramı, kendi varoluşumuz hakkındaki cehaletimizi yatıştırmak için yaratılmış bir fantezidir.
- Sami lived in a fantasy world.
- Sami bir fantezi dünyasında yaşadı.
- Your sighs are in vain - I will not fulfil your fantasy.
- İç çekişleriniz boşuna. Fantezinizi gerçekleştirmeyeceğim.
- You're just comforting yourself with a fantasy!
- Kendini bir fanteziyle avutuyorsun!
- Sami had violent fantasies.
- Sami'nin şiddet içeren fantezileri vardı.
- Layla's dark fantasies found their spark.
- Layla'nın karanlık fantezileri kıvılcımını buldu.
- Will Interlingua remain just a fantasy metaphor for you?
- Interlingua senin için sadece bir fantezi metaforu olarak mı kalacak?
- Tom doesn't know the difference between reality and fantasy.
- Tom gerçeklikle fantezi arasındaki farkı bilmiyor.
- Layla's dark fantasies found their spark.
- Leyla'nın karanlık fantezileri kıvılcımlarını buldu.
- Reality and fantasy are hard to distinguish.
- Gerçeklik ve fanteziyi ayırt etmek zordur.
- Sami wanted to act out his fantasies.
- Sami fantezilerini gerçekleştirmek istedi.
- A talking dictionary is no longer a fantasy.
- Konuşan sözlük artık bir fantezi değil.
- Science is not fantasy.
- Bilim fantezi değildir.
- Fantasy is often the mother of art.
- Fantezi çoğu zaman sanatın anasıdır.
- Layla created a fantasy world.
- Leyla bir fantezi dünyası yarattı.
- Sami acted out his fantasies.
- Sami fantezilerini gerçekleştiriyordu.
- He lives in a world of fantasy.
- O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.
- Sami wanted his fantasy to become real.
- Sami fantezisinin gerçek olmasını istiyordu.
- You're just comforting yourself with a fantasy!
- Sen sadece kendini bir fantezi ile teselli ediyorsun!
Show More (34)
|
2 |
fantasy |
hayal |
n. |
|
- The young girl lived in a world of fantasy.
- Genç kız bir hayal dünyasında yaşıyordu.
- The next day, he would bring his fantasies down to earth by playing the realist.
- Ertesi gün de gerçekçiyi oynayarak uçuk hayallerini ayağı yere basan bir şekle getirecekti.
- Can't you divorce fantasy from reality?
- Hayal ile gerçeği birbirinden ayıramaz mısın?
- You're living in a fantasy land.
- Hayal dünyasında yaşıyorsun.
- Can't you divorce fantasy from reality?
- Hayali gerçekten ayıramıyor musun?
- Reality and fantasy are hard to distinguish.
- Gerçek ve hayali ayırt etmek zordur.
- A talking dictionary is no longer a fantasy.
- Konuşan bir sözlük artık hayal değil.
- He lives in a world of fantasy.
- Bir hayal dünyasında yaşıyor.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
- Hareketsiz çocuk hayal dünyasında yaşamaya çok daha meyillidir.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
- Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- Sometimes reality and fantasy are hard to distinguish.
- Bazen gerçek ve hayali ayırt etmek zordur.
- Tom lives in a world of fantasy.
- Tom bir hayal dünyasında yaşıyor.
Show More (9)
|
3 |
fantasy |
hayal ürünü |
n. |
|
- Most of what he told us was pure fantasy.
- Bize anlattıklarının çoğu tamamen hayal ürünüydü.
Show More (-2)
|
4 |
fantasy |
düş |
n. |
|
- A total win was just pure fantasy.
- Tam bir zafer kazanmak sadece bir düşten ibaretti.
Show More (-2)
|
5 |
fantasy |
fantastik kurgu |
n. |
|
- The story was a fantasy with its supernatural characters.
- Hikaye, doğaüstü karakterleriyle bir fantastik kurgu örneğiydi.
Show More (-2)
|