| 1 |
freak |
ucube |
n. |
|
- A freak entered the store and started to shout at people.
- Ucubenin biri dükkana girdi ve insanlara bağırmaya başladı.
- I didn't want to be a freak.
- Ucube olmak istemedim.
- Don't call me a freak.
- Bana ucube deme.
- You're not a freak.
- Sen bir ucube değilsin.
- Tom didn't look like a freak.
- Tom bir ucube gibi görünmüyordu.
- I'm not a freak!
- Ben ucube değilim!
- You're a freak.
- Ucubesin.
- You're such a freak.
- Sen böyle ucubesin.
- Don't call Tom a freak.
- Tom'a ucube deme.
- Tom is a freak.
- Tom bir ucube.
- Freaks are normally shunned from society.
- Ucubeler normalde toplumdan dışlanırlar.
- Tom looks like a real freak.
- Tom gerçek bir ucubeye benziyor.
- Don't call us freaks.
- Bize ucube deme.
- Don't call her a freak.
- Ona ucube deme.
- Don't call them freaks.
- Onlara ucube deme.
- This man is a real freak!
- Bu adam gerçek bir ucube!
- I don't want to be a freak.
- Ucube olmak istemiyorum.
- You're not a freak.
- Ucube değilsin.
- You look like a freak.
- Ucube gibi görünüyorsun.
- We're freaks.
- Biz ucubeyiz.
- You're a freak.
- Sen bir ucubesin.
- They're not freaks.
- Ucube değiller.
- You look like a freak.
- Bir ucubeye benziyorsun.
- Don't call him a freak.
- Ona ucube deme.
- You're such a freak.
- Sen tam bir ucubesin.
Show More (22)
|
| 2 |
freak |
hilkat garibesi |
n. |
|
- This man is a real freak!
- Bu adam gerçek bir hilkat garibesi.
- Don't call them freaks.
- Onlara hilkat garibesi deme.
- Tom looks like a real freak.
- Tom gerçek bir hilkat garibesi gibi görünüyor.
- Don't call her a freak.
- Ona hilkat garibesi deme.
Show More (1)
|
| 3 |
freak |
acayiplik |
n. |
|
- All of the crops died due to some freak of nature.
- Doğanın bir acayipliği yüzünden tüm ürünler öldü.
Show More (-2)
|
| 4 |
freak |
acayip |
adj. |
|
- The tree was fallen by a freak wind.
- Ağaç acayip bir rüzgarla devrilmiş.
Show More (-2)
|
| 5 |
freak |
çılgına dönmek |
v. |
|
- John freaked when he learned that he got scammed.
- John dolandırıldığını öğrenince çılgına döndü.
Show More (-2)
|
| 6 |
freak |
(kaderin) cilvesi |
n. |
|
- By some freak of fate, she won the lottery.
- Kaderin bir cilvesiyle piyangoyu kazanmış.
Show More (-2)
|
| 7 |
freak |
delisi |
n. |
|
- I was a gaming freak when I was young.
- Gençken tam bir oyun delisiydim.
Show More (-2)
|
| 8 |
freak |
garip |
adj. |
|
- It was a freak accident.
- O garip bir kazaydı.
Show More (-2)
|
