|
- Flowers thrive in rich soil.
- Çiçekler zengin topraklarda gelişir.
- At any rate, it means that millions of foreigners live on our soil permanently and illegally.
- Her halükarda bu, milyonlarca yabancının topraklarımızda kalıcı ve yasadışı olarak yaşadığı anlamına geliyor.
- Those effects must therefore be minimised and the strain on the soil thus reduced.
- Dolayısıyla bu etkiler en aza indirilmeli ve toprak üzerindeki baskı azaltılmalıdır.
- This sort of soil provides an ideal breeding ground for extremist movements such as the Taliban.
- Bu tür topraklar Taliban gibi aşırılık yanlısı hareketler için ideal bir üreme alanı sağlar.
- Although the Member States have similar problems with their soil to a certain extent, the cause varies.
- Üye Devletler topraklarıyla ilgili belli ölçüde benzer sorunlar yaşasa da bunun nedeni farklılık göstermektedir.
- Have a good flight, and kiss the soil when you land.
- İyi uçuşlar ve indiğinizde toprağı öpün.
- Have a good flight and kiss the soil when you land.
- İyi uçuşlar ve indiğinizde toprağı öpün.
- Secondly, Mrs Gutiérrez-Cortines rightly points out the adverse consequences of transport for the soil.
- İkinci olarak Sayın Gutiérrez-Cortines haklı olarak nakliyenin toprak üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmektedir.
- Nature will strike back with a deterioration in the climate and the accelerating disintegration of woods, sea and soil.
- Doğa, iklimdeki bozulma ve ormanların, denizin ve toprağın hızlanan parçalanması ile karşılık verecektir.
- The multifunctional and cross-sectoral approach to soil is of primary importance.
- Toprağa yönelik çok işlevli ve sektörler arası yaklaşım birincil öneme sahiptir.
- Secondly, Mrs Gutiérrez-Cortines rightly points out the adverse consequences of transport for the soil.
- İkinci olarak, Bayan Gutiérrez-Cortines haklı olarak nakliyenin toprak üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmektedir.
- We can now further direct our work on the development of the next stage on the soil strategy.
- Artık toprak stratejisinin bir sonraki aşamasının geliştirilmesine yönelik çalışmalarımıza daha fazla yön verebiliriz.
- With this, the consultation process on the first phase of the soil thematic strategy will be concluded.
- Bununla birlikte toprak tematik stratejisinin ilk aşamasına ilişkin istişare süreci tamamlanmış olacaktır.
- Let the Paduans now reclaim Trojan soil since Antenor was once Trojan!
- Antenor bir zamanlar Truvalı olduğu için, Padualılar şimdi Truva topraklarını geri alsınlar!
- Furthermore, pollution of marine or terrestrial origin is increasingly contaminating soil and drinking water resources.
- Ayrıca deniz veya karasal kaynaklı kirlilik, toprak ve içme suyu kaynaklarını giderek daha fazla kirletmektedir.
- Many materials break down in a more harmful manner, leaving chemicals or other toxic substances in the soil.
- Birçok malzeme daha zararlı bir şekilde parçalanarak toprağa kimyasallar veya diğer zehirli maddeler bırakır.
- What'll grow in this soil?
- Bu toprakta ne yetişecek?
- This is very good soil.
- Bu çok iyi toprak.
- He watered the soil.
- Toprağı suladı.
- Cleaning up radiation, in soil, air, and water, became possible in the 23rd century.
- Toprak, hava ve sudaki radyasyonun temizlenmesi 23. yüzyılda mümkün oldu.
- The rain washed away the soil.
- Yağmur toprağı yıkayıp götürmüş.
- It's difficult to grow anything in this soil.
- Bu toprakta bir şey yetiştirmek zor.
- When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
- Does the soil suit vegetables?
- Toprak sebzeye uygun mu?
- Rich soil yields good crops.
- Zengin toprak iyi ürün verir.
- Bare soil is damaged soil.
- Çıplak toprak zarar görmüş topraktır.
- Apollo 14 successfully completed its mission and returned to the Earth with 43.5 kilograms of lunar rocks and soil.
- Apollo 14 görevini başarıyla tamamladı ve 43,5 kilogram Ay kayası ve toprağı ile Dünya'ya döndü.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
- Bir kadınla tartışmak, suyu boğmaya, ateşi yakmaya, toprağı kazmaya ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- Nothing seems to grow in this soil.
- Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
- Plants don't grow in this soil.
- Bitkiler bu toprakta büyümez.
- The air is soft, the soil moist.
- Hava yumuşak ve toprak nemli.
- The soil here is fertile.
- Buradaki toprak verimlidir.
- This is very good soil.
- Bu çok iyi bir toprak.
- Your soil is in need of amending.
- Toprağınızın düzeltilmeye ihtiyacı var.
- Worms are sometimes beneficial to soil.
- Solucanlar bazen toprak için faydalıdır.
- She put new soil in the flower pot.
- Saksıya yeni toprak koydu.
- They also collected moon rocks and soil.
- Ayrıca ay taşları ve toprak topladılar.
- Worms are sometimes beneficial to soil.
- Kurtlar bazen toprağa yararlıdır.
- He watered the soil.
- O, toprağı suladı.
- Apollo 16 brought back a large number of lunar rocks and soil samples.
- Apollo 16 çok sayıda Ay kayası ve toprak örneği getirdi.
- Rich soil yields good crops.
- Zengin toprak iyi mahsul verir.
- She put new soil in the flower pot.
- Saksıya yeni toprak koymuş.
- This soil is moist.
- Bu toprak nemli.
- Nothing seems to grow in this soil.
- Bu toprakta hiçbir şey yetişmiyor gibi görünüyor.
- Plants don't grow in this soil.
- Bu toprakta bitki yetişmez.
- The air is soft, the soil moist.
- Hava yumuşak, toprak nemli.
- Your soil is in need of amending.
- Sizin toprağınızın düzeltilmeye ihtiyacı var.
- Plants take in water from the soil.
- Bitkiler suyu topraktan alır.
- They also collected moon rocks and soil.
- Onlar ayrıca ay kayaları ve toprağı topladı.
- Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi toprağı sürekli zenginleştirir.
- Your soil is in need of amending.
- Toprağınızın zenginleştirilmeye ihtiyacı var.
- When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağdığında ve toprak nemli olduğunda yabani otları ayıklamak daha kolay olur.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
- Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
- 2015 was the International Year of Soil and also the International Year of Light.
- 2015 Uluslararası Toprak Yılı ve aynı zamanda Uluslararası Işık Yılı'ydı.
- It's difficult to grow anything in this soil.
- Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
Show More (53)
|