1 |
left |
sol |
adj., n. |
|
- Following independence, left and right within the ethnic majority have been fiercely opposed to each other.
- Bağımsızlığın ardından etnik çoğunluk içinde sağ ve sol kesimler birbirlerine şiddetle karşı çıktılar.
- They did not succeed in this case either, but the young man's left leg had to be amputated.
- Bu olayda da başarılı olamadılar ancak genç adamın sol bacağı kesilmek zorunda kaldı.
- The Colombian Left has been, and continues to be, subject to a terror campaign without parallel.
- Kolombiya Solu, benzeri olmayan bir terör kampanyasına maruz kalmıştır ve kalmaya devam etmektedir.
- This position was rejected by the United Left, the Social Democrats and the Liberals.
- Bu tutum Birleşik Sol, Sosyal Demokratlar ve Liberaller tarafından reddedildi.
- There are other very legitimate opinions in the Group of the United European Left.
- Birleşik Avrupa Solu Grubu'nda çok meşru başka görüşler de var.
- What we must firmly reject, however, is what assails our ears from Europe's left.
- Ancak kesin olarak reddetmemiz gereken şey, Avrupa'nın solundan kulaklarımıza saldıran şeydir.
- You have called on a specific political movement, namely the Italian left, to join forces.
- Belirli bir siyasi harekete, yani İtalyan soluna güçlerini birleştirme çağrısında bulundunuz.
- My Group of the European United Left has introduced two extremes to this debate.
- Avrupa Birleşik Sol Grubum bu tartışmaya iki aşırı uç getirmiştir.
- I don't know whether to turn left or right.
- Sola mı yoksa sağa mı döneceğimi bilmiyorum.
- The joint in my left elbow hurts.
- Sol dirseğimdeki eklem ağrıyor.
- My left foot has gone to sleep.
- Benim sol ayağım uyuştu.
- Tom's bad ear is his left one.
- Tom'un kötü kulağı onun sol kulağı.
- Tom had his left leg amputated.
- Tom sol bacağını kestirdi.
- I feel a sort of spasm in my left leg.
- Sol bacağımda bir tür spazm hissediyorum.
- My left foot has gone to sleep.
- Sol ayağım uyudu.
- Tom's left shoe is missing.
- Tom'un sol ayakkabısı kayıp.
- I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old.
- On üç yaşındayken geçirdiğim bir araba kazasından dolayı sol bacağımda hâlâ bir yara izi var.
- I have no feeling in my left leg.
- Sol bacağımı hissetmiyorum.
- He was injured in his left leg in the accident.
- Kazada sol bacağından yaralandı.
- Tom doesn't know whether to turn left or right.
- Tom sola mı yoksa sağa mı döneceğini bilmiyor.
- Take a right, and it's the last building on your left.
- Sağa dön, solundaki son bina.
- Tom kicks a football with his left foot, but writes with his right hand.
- Tom futbol topuna sol ayağıyla vuruyor ama sağ eliyle yazıyor.
- Is your left leg still hurting?
- Sol bacağın hâlâ acıyor mu?
- I don't know if I should turn left or right.
- Sağa mı sola mı dönsem bilemiyorum.
- My left foot just fell asleep.
- Sol ayağım uyuyakaldı.
- I have a foreign object in my left ear.
- Benim sol kulağımda yabancı bir cisim var.
- Take a right, and it's the first door on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki ilk kapı orasıdır.
- Take a right, and it's the last door on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki son kapı orasıdır.
- Tom was shot in his left leg.
- Tom sol bacağından vuruldu.
- She fell down and broke her left leg.
- Düştü ve sol bacağını kırdı.
- Tom hurt his left leg.
- Tom sol bacağını incitti.
- Take a right, and it's the first door on your left.
- Sağa dön, solundaki ilk kapı.
- I have a tattoo on my left shoulder.
- Sol omzumda bir dövme var.
- Is your left leg still hurting?
- Sol bacağın hala acıyor mu?
- Take a right, and it's the first house on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki ilk ev orasıdır.
- I only have four toes on my left foot.
- Sol ayağımda sadece dört parmağım var.
- The doctors amputated Tom's left leg.
- Doktorlar Tom'un sol bacağını kesti.
- The bags to your left are mine.
- Solunuzdaki çantalar benim.
- Tom has a birthmark on his left leg.
- Tom'un sol bacağında bir doğum lekesi var.
- Lift your left leg.
- Sol bacağını kaldır.
- Your left rear tire is flat.
- Sol arka lastiğin patlamış.
- Take a right, and it's the first building on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki ilk bina orasıdır.
- Keep to your left.
- Soldan gidin.
- Tom needs surgery on his left foot.
- Tom'un sol ayağından ameliyat olması gerekiyor.
- Tom has broken his left leg.
- Tom sol bacağını kırdı.
- Tom had his left leg amputated.
- Tom sol bacağını ampute ettirdi.
- You will find the post office on your left.
- Postaneyi solunda bulacaksın.
- He has had surgery on his left leg.
- Sol bacağından ameliyat oldu.
- Keep to your left.
- Soldan devam edin.
- Take a right, and it's the last house on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki son ev orasıdır.
- Tom's bad ear is his left one.
- Tom'un kötü kulağı sol kulağı.
- On his left sat his mother.
- Onun solunda annesi oturuyordu.
- Have you ever noticed that Tom's right ear is much larger than his left ear?
- Tom'un sağ kulağının sol kulağından daha büyük olduğunu hiç fark ettiniz mi?
- My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
- Your left leg has been amputated.
- Sol bacağın kesildi.
- My lower left back tooth hurts.
- Sol alt arka dişim ağrıyor.
- He hurt his left foot when he fell.
- Düştüğünde sol ayağını incitti.
- Tom couldn't find his left shoe.
- Tom sol ayakkabısını bulamadı.
- After slapping Tom's right cheek, Mary stomped on his left foot.
- Tom'un sağ yanağını tokatladıktan sonra Mary onun sol ayağına bastı.
- I have a discharge from my left ear.
- Sol kulağımda akıntı var.
- He was injured in his left leg in the accident.
- O, kazada sol bacağından yaralandı.
- There is a window on your left.
- Solunda bir pencere var.
- Tom got his left ear pierced.
- Tom sol kulağını deldirdi.
- Tom confuses his right with his left.
- Tom sağını soluyla karıştırır.
- Tyson followed up the jab with a left hook.
- Tyson sol kroşe ile yumruğu takip etti.
- Use the tools found at your left.
- Solunda bulunan aletleri kullan.
- I felt excruciating pain in my left big toe.
- Sol ayak başparmağımda dayanılmaz bir ağrı hissettim.
- Jim looked right and left before he crossed the road.
- Jim caddeyi geçmeden önce sağa ve sola baktı.
- I have a discharge from my left ear.
- Benim sol kulağımda bir akıntı var.
- I can't find my left shoe.
- Sol ayakkabımı bulamıyorum.
- Tom doesn't know whether to turn left or right.
- Tom sağa mı sola mı döneceğini bilmiyor.
- He hurt his left foot when he fell.
- O, düştüğünde sol ayağını yaraladı.
- The joint in my left elbow hurts.
- Sol dirseğimdeki eklem acıyor.
- Take a left, and it's the first door on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki ilk kapı orasıdır.
- Jim looked left and right before crossing the street.
- Jim karşıdan karşıya geçmeden önce sağa sola baktı.
- She wore a diamond ring on her left third finger.
- Sol üçüncü parmağına elmas bir yüzük takardı.
- I had an operation on my left leg.
- Sol bacağımdan bir ameliyat geçirdim.
- Tom looked left and right.
- Tom sağa sola bakındı.
- Look to your left.
- Soluna bak.
- The joint of my left shoulder aches.
- Benim sol omzumun eklemi ağrıyor.
- Tom kissed Mary on the neck just below her left ear.
- Tom, Mary'yi boynundan, sol kulağının hemen altından öptü.
- Please exit on your left.
- Lütfen solunuzdan çıkınız.
- Tom looked to his left.
- Tom soluna baktı.
- I have a bruise on my left leg.
- Sol bacağımda bir morluk var.
- He looked right and left.
- Sağa ve sola baktı.
- My left heel is inflamed.
- Sol topuğum iltihaplandı.
- I have a bruise on my left leg.
- Sol bacağımda bir çürük var.
- Tom says his left leg hurts.
- Tom sol bacağının ağrıdığını söylüyor.
- My left shoe is missing.
- Sol ayakkabım kayıp.
- Take a right, and it's the last door on your left.
- Sağa dön, solundaki son kapı.
- I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all.
- Sol ayağımda hiçbir şey hissedemiyorum; hiçbir his yok.
- Lift your left leg.
- Sol bacağınızı kaldırın.
- Please exit on your left.
- Lütfen soldan çıkın.
- He does not know the difference between right and left.
- Sağ ve sol arasındaki farkı bilmiyor.
- My left foot is asleep.
- Benim sol ayağım uyuştu.
- Tom glanced to his left.
- Tom soluna baktı.
- He had an operation on his left leg.
- Sol bacağından ameliyat oldu.
- Take a right, and it's the first building on your left.
- Sağa dön, solundaki ilk bina.
- Take a right, and it's the last building on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki son bina orasıdır.
- The bags to your left are mine.
- Solundaki çantalar benimkilerdir.
- Tom broke his left wrist.
- Tom sol bileğini kırdı.
- Put some ice on your left leg.
- Sol bacağına biraz buz koy.
- He looked left and right.
- Sağa sola baktı.
- He had a little operation on his left leg.
- Sol bacağından küçük bir operasyon geçirdi.
- My left foot just fell asleep.
- Sol ayağım az önce uyuştu.
- Your left rear tire is flat.
- Sol arka lastiğinin havası inmiş.
- Tom kissed Mary on the neck just below her left ear.
- Tom Mary'yi sol kulağının tam altından boynundan öptü.
- Jim looked right and left before he crossed the road.
- Jim yolun karşısına geçmeden önce sağına ve soluna baktı.
- The joint of my left shoulder aches.
- Sol omzumun eklemi ağrıyor.
- I'm having trouble with my left ear again.
- Sol kulağımla yine sorun yaşıyorum.
- Walk three more blocks and you will find the museum on your left.
- Üç blok daha yürü, müzeyi solunda bulacaksın.
- He has had surgery on his left leg.
- O sol bacağından ameliyat oldu.
- My left leg is broken.
- Sol bacağım kırıldı.
- I have a foreign object in my left ear.
- Sol kulağımda yabancı bir cisim var.
- He looked right and left.
- O sağa sola baktı.
- Take a right, and it's the first house on your left.
- Sağa dön, solundaki ilk ev.
- The computer is to her left.
- Bilgisayar onun solunda.
- He saw a small plaster on her left knee.
- Sol dizinde küçük bir alçı gördü.
- Jim looked left and right before he crossed the road.
- Jim yolun karşısına geçmeden önce sağına soluna baktı.
- I had an operation on my left leg.
- Sol bacağımdan ameliyat oldum.
- Tom couldn't find his left shoe.
- Tom ayakkabısının sol tekini bulamadı.
- He does not know the difference between right and left.
- O sağ ve sol arasındaki farkı bilmiyor.
- Take a right, and it's the last house on your left.
- Sağa dön, solundaki son ev.
- You'll see the store on your left.
- Dükkanı solunuzda göreceksiniz.
- I don't know whether to turn left or right.
- Sola mı sağa mı döneceğimi bilmiyorum.
- Tom played left field.
- Tom sol açıkta oynadı.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom, antrenman sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John, onun yerine oynamak zorunda kaldı.
- I have a tattoo on my left shoulder.
- Sol omzumda bir dövmem var.
- I feel a sort of spasm in my left leg.
- Ben sol bacağımda bir tür spazm hissediyorum.
- My left leg is broken.
- Benim sol bacağım kırık.
- Tom walked down the street without looking either left or right.
- Tom sola ya da sağa bakmadan caddede yürüdü.
- Tom walked down the street without looking either left or right.
- Tom sokakta yürürken ne sağa ne de sola baktı.
Show More (129)
|
2 |
left-wing |
sol |
adj. |
|
- Today, a fortuitous left-wing majority of five votes has done damage to the cause of human rights.
- Bugün, beş oyluk tesadüfi bir sol çoğunluk insan hakları davasına zarar verdi.
- What you have delivered is unfortunately an ideological wish list, a shopping list of left-wing ideologies.
- Sunduğunuz şey ne yazık ki ideolojik bir istek listesi, sol ideolojilerden oluşan bir alışveriş listesi.
- That is not much in the way of left-wing policy.
- Bu sol politika açısından pek bir şey ifade etmiyor.
- Left-wing communism is an infantile disorder.
- Sol kanat komünizmi çocukça bir hastalıktır.
- Both the candidates in this election are left-wing.
- Bu seçimdeki her iki aday da sol kanattan.
Show More (2)
|
3 |
sol |
sol |
n. |
|
- In my language, the notes of the scale are do, re, mi, fa, sol, la, si, do.
- Benim dilimde nota dizilimi do, re, mi, fa, sol, la, si, do şeklindedir.
- In my language, the notes of the scale are do, re, mi, fa, sol, la, si, do.
- Benim dilimde gamın notaları do, re, mi, fa, sol, la, si, do'dur.
Show More (-1)
|
4 |
g |
sol |
n. |
|
- Tom can't play a high G on his trumpet, but he can play an F.
- Tom trompetinde tiz sol çalamaz ama fa çalabilir.
Show More (-2)
|