| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | affirm v. | doğrulamak | ||
|
The outcome of the new research affirmed the scientists' ideas on evolutionary theory. Yeni araştırmanın sonucu bilim adamlarının evrim teorisi hakkındaki fikirlerini doğruladı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | affirm v. | onaylamak | ||
|
One must be both realistic and idealistic in affirming an idea. Bir fikri onaylarken hem gerçekçi hem de idealist olmak gerekir. More Sentences |
||||
| General | affirm v. | teyit etmek | ||
|
It is all well and good to affirm a priority, but this priority must also be followed up by concrete action. Bir önceliği teyit etmek iyi ve güzeldir, ancak bu önceliği somut eylemler de takip etmelidir. More Sentences |
||||
| General | affirm v. | söylemek | ||
|
We cannot affirm that one sole organisation represents all of Europe's women. Tek bir kuruluşun Avrupa'daki tüm kadınları temsil ettiğini söyleyemeyiz. More Sentences |
||||
| General | affirm v. | iddia etmek | ||
|
Jane affirmed that she was telling the truth. Jane, gerçeği söylediğini iddia etti. More Sentences |
||||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | affirm v. | doğrulamak | ||
|
The president affirmed the suspicions of corruption. Başkan yolsuzluğa ilişkin şüpheleri doğruladı. More Sentences |
||||
| Trade/Economic | affirm v. | onaylamak | ||
|
He affirmed the truth of her statement. Onun ifadesinin doğruluğunu onayladı. More Sentences |
||||
| Trade/Economic | affirm v. | teyit etmek | ||
|
This is why we need to clearly affirm the principle that the service should be free. Bu nedenle hizmetin ücretsiz olması gerektiği ilkesini açıkça teyit etmemiz gerekmektedir. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Law | affirm v. | teyit etmek | ||
|
Today it is the European Parliament's turn to affirm it on behalf of the peoples of Europe. Bugün Avrupa halkları adına bunu teyit etme sırası Avrupa Parlamentosundadır. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Common Usage | affirm v. | tasdik etmek | ||
| General | ||||
| General | affirm v. | tasdik etmek | ||
| General | affirm v. | demek | ||
| General | affirm v. | tasvip etmek | ||
| General | affirm v. | olumlamak | ||
| General | affirm v. | tekrarlamak | ||
| General | affirm v. | ileri sürmek | ||
| General | affirm v. | beyan etmek | ||
| General | affirm v. | söz vermek | ||
| General | affirm v. | bildirmek | ||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | affirm v. | tasdik etmek | ||
| Trade/Economic | affirm v. | tasvip etmek | ||
| Law | ||||
| Law | affirm v. | tasdik etmek | ||
| Law | affirm v. | doğrulamak | ||
| Law | affirm v. | onaylamak | ||
| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| Law | ||||
| Law | affirm the decision v. | kararı onaylamak | ||
|
The teacher affirmed the decision of the student council. Öğretmen, öğrenci konseyinin kararını onayladı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | affirm the decision v. | kararı onamak | ||
| Law | ||||
| Law | affirm a decision v. | kararı onaylamak | ||
