|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
bir şey yapmayı çok isteme |
the urge to n.
|
|
2 |
General |
çok kolay bir şey |
a piece of cake n.
|
|
3 |
General |
gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey |
ormolu n.
|
|
4 |
General |
çok bulunmak (bir şey) |
be studded with v.
|
|
5 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
get urge to v.
|
|
6 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
have an urge to v.
|
|
7 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
feel urge to v.
|
|
8 |
General |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
9 |
General |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something v.
|
|
10 |
General |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
work hard at something v.
|
|
11 |
General |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh v.
|
|
12 |
General |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) v.
|
|
|
Phrasals |
|
13 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about (someone or something) v.
|
|
14 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about someone or something v.
|
|
15 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood on someone or something v.
|
|
16 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood over someone or something v.
|
|
17 |
Phrasals |
(bir şey) çok dokunmak |
cut up about (someone or something v.
|
|
18 |
Phrasals |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
labor at something v.
|
|
19 |
Phrasals |
bir şey üzerinde çok çaba sarf etmek/çalışmak |
labor over something v.
|
|
20 |
Phrasals |
bir şey hakkında çok konuşmak |
yack something up v.
|
|
21 |
Phrasals |
bir şey için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for v.
|
|
22 |
Phrasals |
bir şey için çok harcamak |
spend something for something v.
|
|
23 |
Phrasals |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something v.
|
|
24 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle çok sevinmek |
exult over (something) v.
|
|
25 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something on someone v.
|
|
26 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something on someone v.
|
|
27 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something upon someone v.
|
|
28 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something upon someone v.
|
|
29 |
Phrasals |
(bir şey) aracılığıyla çok sayıda insanı çekmek |
pump through (something) v.
|
|
30 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket into (something or some place) v.
|
|
31 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket into (something or some place) v.
|
|
32 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket to (something or some place) v.
|
|
|
33 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket to (something or some place) v.
|
|
34 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
35 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
36 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
37 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
38 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak |
jam with (something) v.
|
|
39 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak |
jam with (something) v.
|
|
40 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak |
jam with (something) v.
|
|
41 |
Phrasals |
çok sayıda biri/bir şey olmak |
abound with someone or something v.
|
|
42 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak |
bang away at (something) v.
|
|
43 |
Phrasals |
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak |
come close (to something/to doing something) v.
|
|
44 |
Phrasals |
(bir şey) için/uğruna çok çalışmak |
labor for (something) v.
|
|
45 |
Phrasals |
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek |
load (something) with (something) v.
|
|
46 |
Phrasals |
(birine) bir sürü/çok miktarda (bir şey) vermek |
ply (one) with (something) v.
|
|
47 |
Phrasals |
(çok bir şey) kazanmak |
rake in (something) v.
|
|
48 |
Phrasals |
(bir şey) için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for (something) v.
|
|
Phrases |
|
49 |
Phrases |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) |
not so much (something) as (something else) adv.
|
|
50 |
Phrases |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) |
not so much something as something adv.
|
|
51 |
Phrases |
çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil |
more by accident than (by) judgment expr.
|
|
52 |
Phrases |
siyasette bir haftada çok şey değişebilir |
a week is a long time in politics expr.
|
|
53 |
Phrases |
çok büyük bir şey |
something really big expr.
|
|
Proverb |
|
54 |
Proverb |
bir şey beklemeyen (çok şey umut etmeyen) hayal kırıklığına uğramaz |
blessed is he who expects nothing for he shall never be disappointed
|
|
55 |
Proverb |
gösterişli/asil bir şey çok hızlıca komik bir şeye dönüşebilir |
from the sublime to the ridiculous is only a step
|
|
Colloquial |
|
56 |
Colloquial |
çok kötü bir şey |
the pits n.
|
|
57 |
Colloquial |
belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey |
big in (something or somewhere) n.
|
|
58 |
Colloquial |
başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey |
big one n.
|
|
59 |
Colloquial |
(bir şey) yapmaya çok uygun/ideal bir yer |
the place to be n.
|
|
60 |
Colloquial |
öyle çok iyi (biri veya bir şey) olmama |
no bargain n.
|
|
61 |
Colloquial |
çok hassas bir şey, yazı, konu |
glop n.
|
|
62 |
Colloquial |
çok içli bir şey, yazı, konu |
glop n.
|
|
63 |
Colloquial |
çok iyi (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
64 |
Colloquial |
çok heyecan verici (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
65 |
Colloquial |
çok ilginç (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
66 |
Colloquial |
çok özel bir şey |
honey of a something n.
|
|
67 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
load of (something) n.
|
|
68 |
Colloquial |
bir şeyi çok hızlı yapan kimse/şey |
speed merchant n.
|
|
69 |
Colloquial |
çok bir basit şey |
(it’s) a doddle [uk] n.
|
|
70 |
Colloquial |
çok kolay bir şey |
(it’s) a doddle [uk] n.
|
|
71 |
Colloquial |
çok eski bir şey |
old-timer n.
|
|
72 |
Colloquial |
(bir şey) elde etmek/almak için çok uğraşmak/çalışmak |
be out for (something) v.
|
|
|
73 |
Colloquial |
bir şey için çok sıkı çalışmak |
bash away [brit] v.
|
|
74 |
Colloquial |
çok fazla bir şey içermek |
heavy on v.
|
|
75 |
Colloquial |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
76 |
Colloquial |
(bir şeyden) çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
77 |
Colloquial |
bir şey olmaktan çok başka bir şey olmak |
be not so much something as something v.
|
|
78 |
Colloquial |
bir şeyden çok bir şey olmak |
be not so much something as something v.
|
|
79 |
Colloquial |
çok can sıkıcı biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
80 |
Colloquial |
çok (bir şey) olmak |
be more than (something) v.
|
|
81 |
Colloquial |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something v.
|
|
82 |
Colloquial |
(bir şey için) çok üzgün |
all tore up (about something) adj.
|
|
83 |
Colloquial |
(bir şey için) çok üzgün |
all tore up (about something) adj.
|
|
84 |
Colloquial |
pek çok (bir şey) |
plenty of (something) adj.
|
|
85 |
Colloquial |
rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something adv.
|
|
86 |
Colloquial |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something adv.
|
|
87 |
Colloquial |
rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something adv.
|
|
88 |
Colloquial |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something adv.
|
|
89 |
Colloquial |
berbat/çok kötü/tam bir baş belası (kişi/şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
90 |
Colloquial |
çok korkunç bir şey oldu |
something terrible has happened expr.
|
|
91 |
Colloquial |
çok az (bir şey) |
a (damn) sight less/fewer (something) expr.
|
|
92 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
a (damn) sight more (something) expr.
|
|
93 |
Colloquial |
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylüyor |
it says a lot, much, about/for somebody/something (that...) expr.
|
|
94 |
Colloquial |
sanki çok önemli bir şey yaptı |
didn't invent gunpowder expr.
|
|
95 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
96 |
Colloquial |
(bir şey) çok yakında! |
roll on (something)! expr.
|
|
97 |
Colloquial |
(bir şey) sana çok yakışıyor/yakışmış |
(something) is you expr.
|
|
98 |
Colloquial |
daha çok (bir şey) gibi |
more like (something) expr.
|
|
99 |
Colloquial |
çok bir şey (değil/yok) |
nothing much expr.
|
|
100 |
Colloquial |
istediğin kadar çok (bir şey) |
any amount of (something) expr.
|
|
101 |
Colloquial |
istediğin kadar çok sayıda (bir şey) |
any amount of (something) expr.
|
|
102 |
Colloquial |
çok fazla bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
103 |
Colloquial |
çok sayıda bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
104 |
Colloquial |
(bir şey) çok lazımdı |
(something) is all (one) needs expr.
|
|
105 |
Colloquial |
(bir şey) çok lazımdı |
(something) is just what (one) needs expr.
|
|
106 |
Colloquial |
çok miktarda (bir şey) |
a load of (something) expr.
|
|
107 |
Colloquial |
çok az (bir şey) |
a shade (something) expr.
|
|
108 |
Colloquial |
çok sayıda biri/bir şey |
any number of someone or something expr.
|
|
109 |
Colloquial |
yeteri kadar çok sayıda biri/bir şey |
any number of someone or something expr.
|
|
110 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
(a) heap of (something) expr.
|
|
111 |
Colloquial |
rezil/çok kötü/bombok (bir kişi/bir şey) |
hell of a (person or thing) expr.
|
|
112 |
Colloquial |
çok sayıda/miktarda (bir şey) |
hell of a lot of (something) expr.
|
|
113 |
Colloquial |
bence (bir şey) eksikliğin çok sinir bozucu |
I find your lack of (something) disturbing expr.
|
|
114 |
Colloquial |
bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü |
I find your lack of (something) disturbing expr.
|
|
115 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
116 |
Colloquial |
çok miktarda (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
Idioms |
|
117 |
Idioms |
belirli bir amaç için çok uygun kişi veya şey |
raw material n.
|
|
118 |
Idioms |
kolayca ya da çok bir çabayla yapılan her şey |
chip shot n.
|
|
119 |
Idioms |
çok zor (bir şey) |
a deuce of a (something) n.
|
|
120 |
Idioms |
çok kötü (bir şey) |
a deuce of a (something) n.
|
|
121 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
slews of (something) n.
|
|
122 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
slues of (something) n.
|
|
123 |
Idioms |
çok bir basit şey |
a doddle [uk/australia] n.
|
|
124 |
Idioms |
çok kolay bir şey |
a doddle [uk/australia] n.
|
|
125 |
Idioms |
çok fazla (bir şey) |
a hundred and one (something) n.
|
|
126 |
Idioms |
çok sayıda/miktarda (bir şey) |
a hundred and one (something) n.
|
|
127 |
Idioms |
çok acayip bir şey |
a real doozy n.
|
|
128 |
Idioms |
çok sayıda (bir şey) |
a slew of (something) n.
|
|
129 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
a slew of (something) n.
|
|
130 |
Idioms |
çok para harcanan fakat bir işe yaramayan şey, bina, proje |
a white elephant n.
|
|
131 |
Idioms |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole new ball game n.
|
|
132 |
Idioms |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole other ball of wax n.
|
|
133 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
134 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
135 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
136 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
137 |
Idioms |
(bir şey için) çok heyecanlanmak |
be keen about v.
|
|
138 |
Idioms |
(bir şey için) çok heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
139 |
Idioms |
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be (something) v.
|
|
140 |
Idioms |
çok büyük/yüksek olasılıkla/ihtimalle (bir şey olacağını veya durumun öyle olduğunu) düşünmek |
bet (someone) a pound to a penny v.
|
|
141 |
Idioms |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a fine line between (something) v.
|
|
142 |
Idioms |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a thin line between (something) v.
|
|
143 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help but notice (that) (something) v.
|
|
144 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help noticing (that) (something) v.
|
|
145 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
146 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
147 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
148 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
149 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
150 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
151 |
Idioms |
bir şey için çok heyecanlı olmak |
be in a fever about something v.
|
|
152 |
Idioms |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
tear one's hair out v.
|
|
153 |
Idioms |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
hammer away at v.
|
|
154 |
Idioms |
bir şey hakkında çok şey söylemek (bir şey hakkında fikir/ipucu vb vermek) |
say a lot about something v.
|
|
155 |
Idioms |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
pull one's hair out v.
|
|
156 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
like the cat that got the cream v.
|
|
157 |
Idioms |
çok değerli bir şey bulmak |
strike oil v.
|
|
158 |
Idioms |
çok bir şey / anlam ifade etmemek |
not come to much v.
|
|
159 |
Idioms |
çok pahalı bir şey alıp ufak harcamalardan kaçınmak |
spoil the ship for a hap'orth of tar v.
|
|
160 |
Idioms |
çok sıkıcı bir şey izlemek |
watch paint dry v.
|
|
161 |
Idioms |
çok bir şey / anlam ifade etmemek |
not count for much v.
|
|
162 |
Idioms |
çok riskli bir şey yapmak |
risk life and limb v.
|
|
163 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
like the cat that ate the canary v.
|
|
164 |
Idioms |
gereksiz bir şey hakkında çok konuşmak |
be rabbiting on about something v.
|
|
165 |
Idioms |
kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak |
cast pearls before swine v.
|
|
166 |
Idioms |
(birisi için) çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to somebody v.
|
|
167 |
Idioms |
çok tehlikeli ya da riskli bir şey yapmak |
dance on the razor's edge v.
|
|
168 |
Idioms |
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
169 |
Idioms |
(bir şey) hakkında çok katı olmak |
be death on (someone or something) v.
|
|
170 |
Idioms |
(bir şey) çok büyük miktarda olmak |
have (something) coming out of (one's) ears v.
|
|
171 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak |
have money, time to play with v.
|
|
172 |
Idioms |
bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak |
have money, time to play with v.
|
|
173 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
174 |
Idioms |
çok farklı bir şey/durum olmak |
be another matter v.
|
|
175 |
Idioms |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up about (something) v.
|
|
176 |
Idioms |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up (about/with something) [uk] v.
|
|
177 |
Idioms |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up with (something) [uk] v.
|
|
178 |
Idioms |
(bir şey) için çok çaba sarf etmek |
grab (something) by the throat v.
|
|
179 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi düşüncelere sahip olmak |
think greatly of (someone or something) v.
|
|
180 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi görüşleri olmak |
think greatly of (someone or something) v.
|
|
181 |
Idioms |
(bir şey) çok fazla olmak |
have (something) up the yin-yang v.
|
|
182 |
Idioms |
bir şey yapmanın çok iyi bir yolunu bulmak |
have the right idea v.
|
|
183 |
Idioms |
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenmek, strese girmek, üzülmek |
get gray hair from (someone or something) v.
|
|
184 |
Idioms |
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenip, strese girip, üzülüp saçları ağarmak |
get gray hair from (someone or something) v.
|
|
185 |
Idioms |
çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak |
leave little to the imagination v.
|
|
186 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok endişelenmemek |
not lose (any) sleep (over someone or something) v.
|
|
187 |
Idioms |
bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over something v.
|
|
188 |
Idioms |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over somebody/something v.
|
|
189 |
Idioms |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
lose no sleep over somebody/something v.
|
|
190 |
Idioms |
(bir şey) hakkında çok katı olmak |
be death on (something) v.
|
|
191 |
Idioms |
çok farklı bir konu/şey olmak |
be another thing v.
|
|
192 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen about (someone or something) v.
|
|
193 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) v.
|
|
194 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) v.
|
|
195 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen on (someone or something) v.
|
|
196 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) v.
|
|
197 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) v.
|
|
198 |
Idioms |
(biri) için çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) v.
|
|
199 |
Idioms |
(biri) için çok çekici/cazip bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) v.
|
|
200 |
Idioms |
çok iyi (bir şey) olmak |
be no mean (something) v.
|
|
201 |
Idioms |
(biri/bir şey) için deli divane olmak, (biri/bir şey) için çok heyecanlı/hevesli olmak |
be wild about (someone or something) v.
|
|
202 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında) çok endişeli olmak |
be worried sick (about someone or something) v.
|
|
203 |
Idioms |
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak |
be (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
204 |
Idioms |
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak |
get (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
205 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok çalışmak/çaba harcamak |
beat one's brains out (to do something) v.
|
|
206 |
Idioms |
(birini/bir şey) bulmak için çok uğraşmak |
beat the bushes (for someone or something) v.
|
|
207 |
Idioms |
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) çok çaba sarf etmek |
break your neck (doing something/to do something) v.
|
|
208 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
break balls to do something v.
|
|
209 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
break one's balls to do something v.
|
|
210 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok çaba sarf etmek |
break your neck to do something v.
|
|
211 |
Idioms |
kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak |
cast (one's) pearls before swine v.
|
|
212 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok kolay olmak |
come naturally (to somebody/something) v.
|
|
213 |
Idioms |
(biri/bir şey için) çok üzülmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
|
|
214 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
fall over backwards (to do something) v.
|
|
215 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
bend over backwards (to do something) v.
|
|
216 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
lean over backwards (to do something) v.
|
|
217 |
Idioms |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get an itch for (something) v.
|
|
218 |
Idioms |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get the itch for (something) v.
|
|
219 |
Idioms |
(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak |
get an itch to (do something) v.
|
|
220 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak |
get an itch to (do something) v.
|
|
221 |
Idioms |
(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak |
get the itch to (do something) v.
|
|
222 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak |
get the itch to (do something) v.
|
|
223 |
Idioms |
(bir şey hakkında çok) heyecanlı olmak |
be (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
224 |
Idioms |
(bir şey hakkında çok) heyecan yapmak |
get (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
225 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok katkıda bulunmak/katkısı olmak |
go a long way towards doing something v.
|
|
226 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok yararlı olmak |
go a long way towards doing something v.
|
|
227 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok yardımcı olmak |
go a long way towards doing something v.
|
|
228 |
Idioms |
biri/bir şey için çok heyecanlanmak |
go ape (over someone/something) v.
|
|
229 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
230 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
231 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any length to (do something) v.
|
|
232 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any length to (do something) v.
|
|
233 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
234 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
235 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any great to (do something) v.
|
|
236 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any great to (do something) v.
|
|
237 |
Idioms |
(bir şey için) çok para dökmek |
go to the expense (of doing something) v.
|
|
238 |
Idioms |
(bir şey için) çok para harcamak |
go to the expense (of doing something) v.
|
|
239 |
Idioms |
(bir şey için) çok masrafa girmek |
go to the expense (of doing something) v.
|
|
240 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek |
go to the expense of something/of doing something v.
|
|
241 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak |
go to the expense of something/of doing something v.
|
|
242 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek |
go to the expense of something/of doing something v.
|
|
243 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek |
go to a lot of expense of something/of doing something v.
|
|
244 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak |
go to a lot of expense of something/of doing something v.
|
|
245 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek |
go to a lot of expense of something/of doing something v.
|
|
246 |
Idioms |
ne olduğunu/nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilmek |
know only too well v.
|
|
247 |
Idioms |
çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak |
leave nothing to the imagination v.
|
|
248 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary v.
|
|
249 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary v.
|
|
250 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) çok şey istemek/beklemek |
make demands on (someone or something) v.
|
|
251 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok büyük çaba sarf etmek |
make every effort (to do something) v.
|
|
252 |
Idioms |
bir şey için çok çabalamak |
put your back into something v.
|
|
253 |
Idioms |
bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek |
set your sights on something/on doing something v.
|
|
254 |
Idioms |
bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek |
have your sights set on something/on doing something v.
|
|
255 |
Idioms |
(bir şey) için çok zahmet çekmek |
take (great) pains over (something) v.
|
|
256 |
Idioms |
(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek |
take (great) pains over (something) v.
|
|
257 |
Idioms |
(bir şey) için çok uğraşmak |
take (great) pains over (something) v.
|
|
258 |
Idioms |
(bir şey) için çok zahmet çekmek |
take (great) pains with (something) v.
|
|
259 |
Idioms |
(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek |
take (great) pains with (something) v.
|
|
260 |
Idioms |
(bir şey) için çok uğraşmak |
take (great) pains with (something) v.
|
|
261 |
Idioms |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
tear out (one's) hair v.
|
|
262 |
Idioms |
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak |
teeter on the brink of (something) v.
|
|
263 |
Idioms |
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak |
teeter on the edge of (something) v.
|
|
264 |
Idioms |
(bir şey yapmakta) çok kararlı |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
265 |
Idioms |
(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
266 |
Idioms |
bir şey için çok uygun |
cut out for something adj.
|
|
267 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) adj.
|
|
268 |
Idioms |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) adj.
|
|
269 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen about (someone or something) adj.
|
|
270 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı |
keen about (someone or something) adj.
|
|
271 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen on (someone or something) adj.
|
|
272 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok heyecanlı |
keen on doing something adj.
|
|
273 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok hevesli |
keen on doing something adj.
|
|
274 |
Idioms |
bir şey yapmakla çok ilgili |
keen on doing something adj.
|
|
275 |
Idioms |
(bir şey) için çok heyecanlı/hevesli |
wild about (something) adj.
|
|
276 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi |
like the cat that got the cream (uk) expr.
|
|
277 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi |
like the cat that ate the canary (us) expr.
|
|
278 |
Idioms |
yapılması imkansız/çok zor bir şey |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
|
279 |
Idioms |
çok yakında bir şey olacak |
there's something in the wind expr.
|
|
280 |
Idioms |
(bir şey) çok boğucu |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
281 |
Idioms |
(bir şey) çok yoğun |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
282 |
Idioms |
(bir şey) çok belirgin |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
283 |
Idioms |
(bir şey) çok aşikar |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
284 |
Idioms |
(bir şey) çok kuvvetli |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
285 |
Idioms |
bir şey eskisinden çok farklı |
a far cry from something expr.
|
|
286 |
Idioms |
(bir şey yapmada) çok iyi |
a great one for (doing something) expr.
|
|
287 |
Idioms |
(bir şey) çok yakın |
a heartbeat away (from something) expr.
|
|
288 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
a wealth of (something) expr.
|
|
289 |
Idioms |
çok iyi (bir şey) |
a whale of a (something) expr.
|
|
290 |
Idioms |
çok büyük (bir şey) |
a whale of a (something) expr.
|
|
291 |
Idioms |
çok fazla (bir şey) |
a whole lot of (something) expr.
|
|
292 |
Idioms |
pek çok (bir şey) |
a whole lot of (something) expr.
|
|
293 |
Idioms |
çok sayıda (bir şey) |
a whole lot (of something) expr.
|
|
294 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
a whole lot (of something) expr.
|
|
295 |
Idioms |
çok fazla (bir şey) |
a world of (something) expr.
|
|
296 |
Idioms |
pek çok (bir şey) |
a world of (something) expr.
|
|
297 |
Idioms |
çok sayıda (bir şey) |
an ocean of (something) expr.
|
|
298 |
Idioms |
çok sayıda bir şey |
an ocean of something [uk] expr.
|
|
299 |
Idioms |
çok sayıda (bir şey) |
an ocean of (something) expr.
|
|
300 |
Idioms |
çok sayıda bir şey |
an ocean of something [uk] expr.
|
|
301 |
Idioms |
gerçekleşmesi çok zor bir şey |
blood out of a stone expr.
|
|
302 |
Idioms |
çok tuhaf/anlamsız (bir şey) |
the mind boggles (at something) expr.
|
|
303 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok hevesli |
(one's) finger itches (to do something) expr.
|
|
304 |
Idioms |
çok etkileyici (biri/bir şey) |
hell-on-wheels expr.
|
|
305 |
Idioms |
(biri/bir şey yüzünden) çok büyük korku ve endişe içinde |
in fear and trembling of (someone or something) expr.
|
|
306 |
Idioms |
benim için çok çekici/cazip bir şey |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
|
307 |
Idioms |
bana çok haz/keyif veren bir şey |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
|
308 |
Idioms |
benim için çok eğlenceli/zevkli bir şey |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
|
309 |
Idioms |
benim çok hoşuma giden bir şey |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
|
310 |
Idioms |
çok fazla (bir şey) |
no end of (something) expr.
|
|
311 |
Idioms |
her şeyden çok (bir şey) |
nothing if not (something) expr.
|
|
312 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
piles of (something) expr.
|
|
313 |
Idioms |
bir şey çok saçma |
there's no rhyme or reason to/for something expr.
|
|
314 |
Idioms |
bir şeye/bir şey yapmaya çok yakın |
within an inch of something/of doing something expr.
|
|
Speaking |
|
315 |
Speaking |
bir öğretmen olarak öğrenmem gereken çok şey olduğunu biliyorum |
I know I have a lot to learn as a teacher expr.
|
|
316 |
Speaking |
bugün çok ilginç bir şey oldu |
something really interesting happened today expr.
|
|
317 |
Speaking |
(bir şey) çok hoşuna gitmiş |
he liked it so much expr.
|
|
318 |
Speaking |
yapabileceğim çok bir şey yok |
there's not much i can do expr.
|
|
Latin |
|
319 |
Latin |
bir çok şey yapmak, hayat boyu tek şey yapmaktan kolaydır |
facilius est multa facere quam diu expr.
|
|
Slang |
|
320 |
Slang |
çok kolay yapılan bir şey |
walk in the park n.
|
|
321 |
Slang |
çok kötü bir şey |
the pits n.
|
|
322 |
Slang |
çok nadir bir şey |
rocking horse manure [australia] n.
|
|
323 |
Slang |
çok nadiren olan bir şey |
rocking horse manure [australia] n.
|
|
324 |
Slang |
çok nadir bir şey |
rocking-horse manure [australia] n.
|
|
325 |
Slang |
çok nadiren olan bir şey |
rocking-horse manure [australia] n.
|
|
326 |
Slang |
bir şey için çok heyecan duymak |
get off v.
|
|
327 |
Slang |
bir şey için çok heyecan duymak |
get off on (something) v.
|
|
328 |
Slang |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
go ape (over someone or something) v.
|
|
329 |
Slang |
bir şey yapacağım diye/yapmak için çok çaba sarf etmek |
break your back doing something/to do something v.
|
|
330 |
Slang |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
bust a gut (to do something) v.
|
|
331 |
Slang |
(bir şey yapmak için) çok çabalamak |
bust a gut (to do something) v.
|
|
332 |
Slang |
bir şey yapmak için çok uğraşmak |
bust ass to do something v.
|
|
333 |
Slang |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
bust ass to do something v.
|
|
334 |
Slang |
bir şey yapmak için çok uğraşmak |
bust butt to do something v.
|
|
335 |
Slang |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
bust butt to do something v.
|
|
336 |
Slang |
bir şey yapmak için çok uğraşmak |
bust nuts to do something v.
|
|
337 |
Slang |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
bust nuts to do something v.
|
|
338 |
Slang |
bir şey yapmak için çok uğraşmak |
bust (one's) ass (to do something) v.
|
|
339 |
Slang |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
bust (one's) ass (to do something) v.
|
|
340 |
Slang |
bir şey yapmak için çok uğraşmak |
bust one's butt to do something v.
|
|
341 |
Slang |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
bust one's butt to do something v.
|
|
342 |
Slang |
bir şey yapmak için çok uğraşmak |
bust one's nuts to do something v.
|
|
343 |
Slang |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
bust one's nuts to do something v.
|
|
344 |
Slang |
çok yorucu/baş etmesi güç (bir şey) |
a bitch of (something) expr.
|
|
345 |
Slang |
çok yorucu/baş etmesi güç bir şey ya da kimse |
bitch of (a someone or something) expr.
|
|
346 |
Slang |
(bir şey) gerçekten çok iyi |
(something) is wicked expr.
|
|
347 |
Slang |
çok etkileyici (bir şey) |
a stonker of a (something) expr.
|
|
348 |
Slang |
çok büyük (bir şey) |
a stonker of a (something) expr.
|
|
349 |
Slang |
çok heyecan verici (bir şey) |
a stonker of a (something) expr.
|
|
350 |
Slang |
çok yorucu/baş etmesi güç biri/bir şey |
bitch of a someone/something expr.
|
|
351 |
Slang |
çok iyi (biri/bir şey) |
one hell of a (something or someone) expr.
|
|
352 |
Slang |
çok zor (biri/bir şey) |
one hell of a (something or someone) expr.
|
|
353 |
Slang |
(biri) çok önemsiz bir şey yaptığında bile |
whenever (one) farts expr.
|
|