bir derece - Turco Inglés Diccionario
Historia

bir derece



Significados de "bir derece" en diccionario inglés turco : 2 resultado(s)

Turco Inglés
General
bir derece to a certain extent adv.
Colloquial
bir derece something of a expr.

Significados de "bir derece" con otros términos en diccionario inglés turco: 139 resultado(s)

Turco Inglés
General
belirli bir konuya son derece yabancı olan insan topluluğu (bihaber kitle) uninitiate n.
son derece beceriksizce yapılmış bir taklit travesty n.
az bir derece/miktar touch n.
kendini abartılı bir şekilde önemli gören ikinci derece çalışan jack-in-office n.
korece nehrin güneyi anlamına gelen güney kore'de son derece varlıklı bir muhit gangnam n.
korece nehrin güneyi anlamına gelen güney kore'de son derece varlıklı bir muhit kangnam n.
belirli bir derece manner n.
son derece beceriksizce yapılmış bir taklit parody n.
son derece tehlikeli bir görevi olan asker perdu [obsolete] n.
(çin yoyosunda) bir çubuğu serbest bırakılarak 360 derece döndüren hareket suicide n.
birisini son derece dikkatli bir biçimde izlemek watch someone with eagle eye v.
birisini son derece dikkatli bir gözle incelemek watch someone with an eagle eye v.
son derece tartışmalı bir konu halini almak become a highly controversial topic v.
bir şeyin son derece lehinde sonuçlanmak plump v.
(bir derece, sertifika veya ödüle) başvurmak sit v.
son derece protestanca (bir yaklaşım vb) evangelical adj.
yüksek bir ses gibi son derece dikkat çekici ve bariz blaring adj.
son derece küçük bir şekilde infinitesimally adv.
son derece komik bir şekilde sidesplittingly adv.
son derece gizli bir şekilde in strict confidence adv.
son derece komik bir şekilde killingly adv.
son derece başarılı bir seviyede at a very successful level adv.
son derece üzücü bir biçimde devouringly adv.
son derece isabetli bir şekilde microscopically adv.
son derece açık fikirli bir şekilde overliberally adv.
son derece kararlı bir halde inexorably adv.
Phrasals
(bir derece vb daha) azalmak notch down v.
belli bir değer/derece vermek rate at (something) v.
bir şeye belli bir değer/derece vermek rate something at something v.
birine bir derece/ödül vermek confer something upon someone v.
birini bir ödül/derece ile onurlandırmak confer something upon someone v.
birine bir derece/ödül vermek confer something on someone v.
birini bir ödül/derece ile onurlandırmak confer something on someone v.
belli bir değer/derece vermek rate at v.
Phrases
son derece ayrışık bir biçimde with a high degree of resolution adv.
Colloquial
son derece feci veya yıkıcı bir şey big one n.
son derece kaygı verici bir gelişme a highly worrisome development n.
son derece meşgul bir adam a very busy man n.
son derece (bir şey) olmak be as (something) as they come v.
son derece (bir şey) olmak be more than (something) v.
son derece iyi bir adam he's a heck of a nice man expr.
Idioms
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme about-face (on someone or something) n.
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme about-face (on someone or something) n.
(bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme about-face on (something) n.
son derece çetin bir mücadele vermek go at it hammer and tongs v.
son derece çetin bir mücadele vermek fight someone or something tooth and nail v.
son derece çetin bir mücadele vermek go at it tooth and nail v.
son derece çetin bir mücadele vermek fight someone or something hammer and tongs v.
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek have about-face (on someone or something) v.
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek do about-face (on someone or something) v.
(bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek have about-face on (something) v.
(birine/bir şeye) karşı son derece çetin bir mücadele vermek fight (someone or something) tooth and claw v.
son derece çetin bir mücadele vermek fight hammer and tongs v.
birinden/bir şeyden bir derece daha iyi a cut above someone or something expr.
son derece farklı bir biçimde like nobody's business expr.
son derece açık bir biçimde (with) no holds barred expr.
son derece başarılı bir seviyede on the crest of a wave expr.
son derece ideal bir hayat yaşayan living the dream expr.
sıfırın altında (bir derece) (some amount) below expr.
son derece özgüvenli bir şekilde as if (one) owns the place expr.
son derece özgüvenli bir şekilde as if someone owns the place expr.
Technical
0 derece ve standart atmosfer basıncında ölçülen bir madde yoğunluk birimi amagat unit n.
manyetik deklinasyonu 0 derece olan bir noktadan geçen düşünsel bir hat agonic line n.
son derece kuvvetli bir yapıştırıcı loctite n.
sadece bir yöne doğru derece derece hareket ettirmek rachet up v.
Electric
son derece stabil bir yarı iletken diyot tunnel diode n.
son derece stabil bir yarı iletken diyot esaki diode n.
Construction
derece derece meyilli bir hale getirilmemiş ungraded adj.
Medical
son derece güçlü bir sentetik uyuşturucu phenazepam n.
son derece güçlü bir sentetik uyuşturucu bonsai (phenazepam) n.
yaşam alanları deniz suyu ve kabuklu deniz ürünleri olan yüksek ölüm oranına sahip son derece tehlikeli bir bakteri türü vibrio vulnificus n.
Parasitology
sıcak bölgelerde görülen son derece zararlı bir kuru odun termiti cryptotermes brevis n.
sıcak bölgelerde görülen son derece zararlı bir kuru odun termiti powder-post termite n.
Veterinary
köpeklerde kusma, ishal, ateş ve ileri safhada ölüm ile karakterize son derece bulaşıcı viral bir hastalık canine parvovirus n.
at toynak duvarının üst kenarında yer alan son derece damarlı kalın bant görünümlü bir bölüm coronary cushion n.
at toynak duvarının üst kenarında yer alan son derece damarlı kalın bant görünümlü bir bölüm coronary band n.
at toynak duvarının üst kenarında yer alan son derece damarlı kalın bant görünümlü bir bölüm coronary ring n.
Gastronomy
genellikle karıştırılarak hazırlanan alkollü içeceklerde kullanılan, 190 derece ya da daha yüksek bir derecede damıtılmış etil alkol neutral spirits n.
bira mayasından yapılan avustralya'ya özgü son derece lezzetli bir yiyecek vegemite n.
ingiltere'de yetişen son derece acı bir biber dorset naga n.
şarap sınıflandırmada bir derece cru n.
Math
şeklin bir eksen etrafında 180 derece döndürülmesiyle oluşturulan (simetri işlemi) digonal adj.
Geometry
geometrik olarak uzun bir şeridin bir ucunu 180 derece bükerek diğer ucu ile birleştirilmesiyle elde edilen tek taraflı yüzey möbius band n.
Physics
maddenin birim hacmini bir derece yükseltmek için gereken birim ısı miktarına denk düşen termal iletkenlik thermometric conductivity n.
suyun birim kütle sıcaklığını bir derece arttırmak için gerekli ısı miktarı unit of heat n.
bir gram saf suyun sıcaklık derecesini bir derece artırmak için gerekli ısı miktarı gram degree n.
Chemistry
1 gr suyun sıcaklığını bir derece yükseltmek için gereken ısı miktarı calorie n.
son derece sert bir bor nitrür formu borazon n.
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü buckminsterfullerene n.
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü buckyball n.
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü bucky n.
petrol ürünlerinin kaç derece sıcaklıkta buharlaştığını ölçen bir test oil test n.
180 derece döndürüldüğünde bir parçası diğerine paralel olacak şekilde ikiz yapısı olan hemitropal adj.
Biology
taksonomik sınıflandırmada bir derece variety n.
Astronomy
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasi-stellar object n.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasi-stellar radio source n.
muazzam miktarda enerji ve ışık yayan ve teleskopla bakınca yıldız benzeri bir görünüme sahip olan gökada dışındaki son derece yaşlı ve uzak gök cismi quasar n.
Zoology
kuzey avustralya ve batı kıyı bölgelerinde bulunan son derece zehirli bir yılan taipan (oxyuranus scutellatus) n.
dişisi son derece zehirli olan bir amerikan örümceği black widow (latrodectus mactans) n.
izcilikte bir derece bear n.
Botanic
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar destroying angel (amanita phalloides) n.
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar death cup n.
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar death cap n.
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar death angel n.
fincan şeklinde belirgin tabanı olan son derece zehirli beyaz bir mantar destroying angel (amanita verna) n.
fincan şeklinde belirgin tabanı olan son derece zehirli beyaz bir mantar fool's mushroom n.
çiçekleri eflatun renginde olan son derece gösterişli bir bitki godetia n.
çiçekleri eflatun renginde olan son derece gösterişli bir bitki farewell to spring n.
çiçekleri eflatun renginde olan son derece gösterişli bir bitki clarkia amoena n.
Social Sciences
son derece stilize edilmiş giysi ve kısa saç ile karakterize bir işçi sınıfı hareketi mods n.
Education
lisans üstü programın en az bir yılının tamamlanmasından sonra üniversitenin lisansüstü eğitim biriminin verdiği derece masters degree n.
iyi anlamına gelen bir derece g n.
doktora derecesinin altında yer alıp avrupa'daki bazı yüksek öğrenim kurumlarınca verilen akademik bir derece licentiate n.
tıp hekimliği, diş hekimliği veya veteriner hekimlik fakültesi mezunlarına verilen bir akademik derece doctor's degree n.
Literature
(mecazen) bir derece kolay anlaşılır semipellucid adj.
Linguistics
ibranice yazısında bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelimeden ritmik ve gramatik olarak ne derece ayrık olduğunu ifade eden (vurgu işareti) disjunctive adj.
Geography
pusulada kuzeydoğudan bir derece daha doğuda olan yön nebe (northeast by east) n.
pusulada kuzeydoğudan bir derece daha kuzeyde olan yön nebn (northeast by north) n.
ingiltere'de yüksek derece endüstrileşmiş bir bölge black country n.
Geology
doğada yaşanan olayların derece derece yaşanmadığını savunan bunların çok büyük değişikliklerle meydana geldiğini ileri süren eski bir düşünce sistemi catastrophism n.
0 derece ve standart atmosfer basıncında ölçülen bir madde yoğunluk birimi amagmatic adj.
Military
ufuk çizgisinden 35 derece daha düşük açıda silahın bırakılarak serbest düşen bombaların atıldığı bir bombalama türü low angle loft bombing n.
Basketball
son derece basit bir biçimde hata yapmak double dribble v.
Music
bir notanın kendisinden bir derece düşük nota ile hızlıca değiştirilmesiyle oluşturulan melodik ses lower mordent n.
belirli bir sesin sekiz diyatonik derece üstünde veya altında olan ses octave n.
mevcut entervale eklenince diyatonik derece aralığını bir oktava tamamlayan enterval complement n.
(bir diğerine) bir diyatonik derece uzaktaki nota second n.
aralarında bir diyatonik derece olan iki notanın armonik kombinasyonu second n.
bir gama ait ikinci derece supertonic n.
Theatre
müzik ve dans ile son derece uyumlu bir şekilde sergilenen klasik japon drama tiyatrosu noo adj.
müzik ve dans ile son derece uyumlu bir şekilde sergilenen klasik japon drama tiyatrosu noh adj.
Cinema
bir filmin vasat olduğunu gösteren derece nc-17 n.
Reptiles
avustralya ve tazmanya'da görülen son derece zehirli bir yılan black snake (notechis scutatus) n.
Slang
avustralya’nın kırsal bölgelerinde düzenlenen son derece eğlenceli bir parti bachelors' and spinsters' ball n.
çok/son derece zor (bir iş) ball-buster n.
çok/son derece zor (bir iş) ball-breaker n.
keçi ya da koyun yetiştiriciliği yapan kimseler için kullanılan son derece kaba/aşağılayıcı bir ifade goatfucker n.
müslümanları ifade etmek için söylenen son derece kaba/aşağılayıcı bir ifade goatfucker n.
British Slang
son derece heyecanlı/korku verici bir an brown trouser moment n.