put into - Turco Inglés Diccionario
Historia

put into

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "put into" en diccionario turco inglés : 11 resultado(s)

Inglés Turco
General
put into v. çevirmek
put into v. para yatırmak
put into v. -e ... katmak
put into v. -e tercüme etmek
put into v. (gemiyi) -e sokmak
put into v. (gemi) -e girmek
put into v. -e yatırım yapmak
put into v. -e para vermek
Technical
put into v. içine koymak
Marine
put into v. -e girmek (gemi)
put into v. -e sokmak (gemiyi)

Significados de "put into" con otros términos en diccionario inglés turco: 375 resultado(s)

Inglés Turco
General
put one's foot into it v. gaf yapmak
put into the shades v. gölgede bırakmak
put into a difficult situation v. müşkül etmek
put into the chair v. başkan seçmek
put something into orbit v. bir şeyi yörüngeye oturtmak
put into words v. dile getirmek
put into practice v. uygulamak
put one's foot into it v. pot kırmak
put one's nose into v. karışmak
put into commission v. tamir etmek
put into effect v. uygulamak
put into jail v. deliğe tıkmak
be put into service v. hizmete girmek
put into service v. hizmete girmek
put into commission v. sefere hazırlamak
put into service v. hizmete sunmak
put into confusion v. patırtıya vermek
put into the shades v. gölgelemek
put into execution v. kuvveden fiile çıkarmak
put into circulation v. tedavüle çıkarmak
put one's nose into v. burnunu sokmak
put into action v. yürürlüğe koymak
put words into someone's mouth v. uydurup birinin ağzından konuşmak
put words into someone's mouth v. birinden izin almadan onun adına konuşmak
put into a form v. biçimlendirmek
put into service v. kullanıma açmak
put into practice v. gerçekleştirmek
put a law into force v. kanunu yürürlüğe koymak
put into practice v. pratiğe aktarmak
put into practice v. pratiğe dönüştürmek
put into practice v. uygulamaya koymak
put into code v. şifrelemek
put into effect v. yürürlüğe almak
be put into intensive care v. yoğun bakıma alınmak
put into words v. kelimelere dökmek
put into words v. dillendirmek
put into a frame v. çerçeveye almak
be put into use v. devreye alınmak
put into use v. devreye almak
put into action v. fiiliyata geçirmek
put something into action v. fiiliyata geçirmek
put (ideas/plans etc) into action v. fiiliyata geçirmek
put into the bank account v. hesaba yatırmak
put a plan into operation v. planı faaliyete geçirmek
put a plan into operation v. planı devreye sokmak
put a plan into action v. planı devreye sokmak
put a plan into effect v. planı faaliyete geçirmek
put a plan into action v. planı faaliyete geçirmek
put a plan into effect v. planı devreye sokmak
put something into one's head v. aklına sokmak
put into practice v. hayata geçirmek
put into trouble v. sıkıntıya sokmak
put into prison v. hapse sokmak
put into operation v. işler hale getirmek
put into operation v. faaliyete sokmak
put into operation v. faaliyete geçirmek
put money into account v. hesaba yatırmak
put into effect v. uygulamaya koymak
put into operation v. işletmeye açmak
put into service v. hizmete koymak
put into service v. hizmete sokmak
put one's heart into v. yüreğini koymak
put into report form v. rapor haline getirmek
put something into report form v. rapor haline getirmek
be put into operation v. işletmeye geçmek
be put into service v. hizmete geçmek
put into service v. hizmete geçirmek
put into service v. hizmete açılmak
put into service v. hizmete açmak
put some heart into something v. coşku katmak
put into code v. kodlamak
put effort into it v. güç harcamak
put into practice v. pratiğe geçirmek
put something into service v. hizmetine sunmak
put oneself into someone's shoes v. kendini birinin yerine koymak
put into effect v. yürürlüğe koymak
put into practice v. pratiğe dökmek
put into force v. yürürlüğe koymak
put into contradiction v. çelişkiye düşürmek
put something into practice v. pratiğe dökmek
put into trouble v. zor duruma sokmak
put into operation v. işleme koymak
put into account v. hesaba yatırmak
put into orbit v. yörüngeye yerleştirmek
put into operation v. işleme almak
put into process v. işleme almak
put something into practice v. uygulamaya geçirmek
put into practice v. uygulamaya almak
put into practice v. uygulamaya sokmak
put into place v. yerine koymak
put into place v. yerleştirmek
put into place v. kullanıma sokmak
put into a bank account v. banka hesabına yatırmak
put so much effort into v. çok çaba sarfetmek
put into words v. sözcüklere dökmek
put one's hands into one's pockets v. ellerini cebine sokmak
put one's hands into one's pockets v. ellerini ceplerine sokmak
put into an archive v. arşive koymak
put into an archive v. arşive kaldırmak
put something into action v. (bir şeyi) kuvveden fiile çıkarmak
put/bring/carry something into effect v. (bir şeyi) kuvveden fiile çıkarmak
put one’s weight into something v. ağırlığını bir şeyin üzerine vermek
put someone into a dilemma v. çelişkiye düşürmek
put theory into practice v. teoriyi pratiğe dökmek
put the satellite into orbit v. uyduyu yörüngeye yerleştirmek
put everything into place v. her şeyi yerli yerine yerleştirmek
put the satellite into orbit v. uyduyu yörüngeye oturtmak
put into final form v. nihai şeklini vermek
put something into orbit v. yörüngeye oturtmak/yerleştirmek
put plants into pots v. bitkileri saksılamak
put plants into pots v. bitkileri saksıya koymak
put it into second v. vitesi ikiye takmak
put it into three v. üçüncü vitese takmak
put it into three v. vitesi üçe takmak
put it into second v. ikinci vitese takmak
put into place v. yürürlüğe koymak
put into perspective v. değerlendirmeye almak
put into perspective v. perspektif içine almak
put into perspective v. perspektif içine dahil etmek
put into final form v. son şeklini vermek
put into final form v. son halini vermek
put into final form v. son haline getirmek
put into a vase v. vazoya koymak
put into the chair v. toplantı başkanı olarak seçmek
put the great seal into commission v. devlet mührünü bir komisyon üyesine teslim etmek
impossible to put into words adj. kelimelerle anlatılamaz
Phrasals
put something into order v. bir şeyi düzene sokmak
put someone into touch with v. görüştürmek
put something into order v. (odayı vb) düzeltmek
put (one's) back into (something) v. (bir şeye) omuz vermek
put (one's) back into (something) v. (bir şeyi) sırtlanmak
put (one's) back into (something) v. (bir şeye) yüklenmek
put (one's) back into (something) v. (bir şey) için çabalamak
put (one's) back into (something) v. (bir şey) için elinden geleni yapmak
put (one's) back into (something) v. (bir şey) için kıçını yırtmak
put (one's) back into (something) v. (bir şey) için canını dişine takmak
Phrases
put your backs into it expr. canınızı dişinize takın
Proverb
you can't put new wine into an old wineskin eski köye yeni adet olmaz
you can't put new wine into an old wineskin eski köye yeni adet getiremezsin
you can't put new wine into old wineskins eski köye yeni adet olmaz
you can't put new wine into old wineskins eski köye yeni adet getiremezsin
don't put new wine into old bottles eski köye yeni adet getirme
you can't put new wine into an old bottle eski köye yeni adet olmaz
Colloquial
put three bullets into someone v. birine üç kurşun sıkmak
put four bullets into someone v. birine dört kurşun sıkmak
put all one’s energy into something v. tüm enerjisini bir şeye vermek
put yourself into her shoes expr. kendini onun yerine bir koy
put yourself into his shoes expr. kendini onun yerine bir koy
put water into the pot expr. tencereye su koy
Idioms
put (someone) into care v. bakımına vermek
put (someone) into care v. (çocuğu) devlet gözetimine vermek
put (something) into play v. (bir şeyi) devreye sokmak
put (something) into play v. (bir şeyi) oyuna sokmak
put (something) into play v. (bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
put (something) into play v. (başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
put something into play v. (bir şeyi) devreye sokmak
put something into play v. (bir şeyi) oyuna sokmak
put something into play v. (bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
put something into play v. (başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
put into perspective v. bir anlam kazandırmak
put ideas into someone's head v. birinin aklına (olumsuz/kötü şeyler) sokmak
put words into someone's mouth v. birine söylemediği sözleri atfetmek
put something into service v. bir şeyi hizmete sunmak
put something into someone's head v. birinin aklına bir şeyler sokmak
put something into force v. bir şeyi uygulamaya koymak
put ideas into somebody's head v. birinin aklına girmek
be put into the chair v. başkan seçilmek
put words into someone's mouth v. birine söylemediği sözleri atfetmek
put words into someone's mouth v. birinin avukatlığını yapmak
put something into force v. bir şeyi yürürlüğe sokmak
put teeth into something v. bir şeyi kuvvetlendirmek
put ideas into somebody's head v. birinin aklına (olumsuz/kötü şeyler) sokmak
put something into effect v. bir şeyi yürürlüğe sokmak
put something into use v. bir şeyi kullanıma sunmak
put the fear of god into somebody v. birisinin ödünü koparmak
put something into effect v. bir şeyi yürürlüğe almak
put one's back into v. bir şeyi yapmak için çok çabalamak
put a quart into a pint pot v. birşeyi sığmayacağı biryere koymaya/tıkmaya çalışmak
put something into effect v. bir şeyi uygulamaya koymak
put some ideas into someone's head v. birinin aklına bazı fikirler sokmak
put something into place v. bir şeyleri yerli yerine yerleştirmek
put ideas into someone's head v. birinin aklına girmek
put something into service v. bir şeyi kullanıma sunmak
put something into force v. bir şeyi yürürlüğe almak
put something into use v. bir şeyi hizmete sunmak
put heart and soul into v. canla başla çalışmak
put one's heart and soul into v. canı gönülden yapmak
put one's heart and soul into v. canla başla çalışmak
put one's back into v. canını dişine takmak
put one's heart and soul into v. canı yürekten işe sarılmak
put teeth into something v. desteklemek
put one's hand into one's pocket v. elini cebine götürmek
put teeth into something v. güç vermek
put one's back into v. hayvan gibi çalışmak
put one's back into v. elinden geleni yapmak
put one's heart and soul into v. elinden geleni yapmak
put one's back into v. işe yüklenmek
put/throw something into (sharp/stark) relief v. iyice belirginleştirmek
put oneself into someone's shoes v. kendini başkasının yerine koymak
put into words v. kelimelere dökmek
put oneself into someone's shoes v. kendini birinin yerine koymak
put oneself into someone's shoes v. kendini başka birisinin yerine koymak
put one's back into v. kıçını yırtmak
put oneself into someone's shoes v. kendini başka birinin yerine koymak
put oneself into someone's shoes v. kendini birisinin yerine koymak
put into perspective v. manasız görünen bir şeyi bir mantığa oturtmak
put someone or something into jeopardy v. riske atmak
put someone or something into jeopardy v. riske sokmak
put into words v. sözcüklerle ifade etmek
put into cold storage v. rafa kaldırmak
put one's whole life into something v. tüm hayatını bir şeye vermek
put someone or something into jeopardy v. tehlikeye sokmak
put someone or something into jeopardy v. tehlikeye atmak
put some teeth into something v. (bir şeyi) (daha) etkili/etkin kılmak
put someone into power v. yönetime/iktidara getirmek
put your heart and soul into something/doing something v. varını yoğunu/tüm enerjisini vermek
put (something) into plain english v. daha açık ifade etmek
put (something) into plain english v. daha basit bir dille anlatmak
put (something) into plain english v. daha düz bir dille/ingilizceyle ifade etmek
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] v. küçük bir yere sığdırmaya çalışmak
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] v. küçük bir yere tıkmaya çalışmak
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] v. hacmi büyük bir şeyi küçük bir şeyin içine sığdırmaya çalışmak
get/pour/put a quart into a pint pot [uk] v. imkansızı başarmaya çalışmak
put (one's) backbone into (something) v. (bir işe) tüm gücünü vermek
put (one's) backbone into (something) v. (bir işi) var gücüyle yapmak
put (one's) backbone into (something) v. (bir işe) olanca kuvvetini vermek
put (one's) backbone into (something) v. (bir işe) çok emek vermek
put (one's) backbone into (something) v. (bir işi) çok çaba harcayarak yapmak
put backbone into (one) v. (birini) cesaretlendirmek
put backbone into (one) v. (birini) teşvik etmek
put backbone into (one) v. (birine) cesaret vermek
put backbone into (one) v. (birinin) kararını kesinleştirmek
put backbone into (one) v. (birinin) kesin bir karar vermesini sağlamak
put something into reverse v. tersine döndürmek/çevirmek
put something into reverse v. tepetaklak etmek
put one's hat into the ring v. yarışmaya girmek
put one's hat into the ring v. adaylığını ilan etmek
put one's hat into the ring v. aday olmak
put one's hat into the ring v. adaylığını koymak
put one's hat into the ring v. seçimlere adaylığını koymak
put something into someone's head v. birine kendi kendine düşünemeyeceği fikirler vermek
put (something) into reverse v. (bir şeyi) geriletmek
put (something) into reverse v. (bir şeyi) geriye götürmek
put the knife into somebody v. birini eleştirmek
put the knife into somebody v. birini yerin dibine sokmak
put the knife into somebody v. birine kasten zarar vermeye çalışmak
put the knife into somebody v. birini bıçaklamak
put the knife into somebody v. birine bıçağı sokmak
put an idea into (someone's) head v. (birinin) kafasına/aklına bir fikir sokmak
put an idea into (someone's) head v. (birinin) kafasına/aklına girmek
bring/call/put something into play v. bir şeyi çalıştırmaya başlamak
bring/call/put something into play v. bir şeyi kullanmaya başlamak
bring/call/put something into play v. bir şeyi kullanıma sokmak
bring/call/put something into play v. bir şeyi işin içine dahil etmek
bring/put something into effect v. bir şeyi yürürlüğe koymak
bring/put something into effect v. bir şeyi uygulamak
put something into reverse v. tersine döndürmek
put something into reverse v. tepetaklak etmek
put something into reverse v. geriletmek
put (one) into power v. (birini) yönetime/iktidara getirmek
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şeye) canla başla çalışmak
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şeyi) yürekten yapmak
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şey) için her şeyini vermek
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şey) için elinden geleni yapmak
put (one's) nose into (something) v. (bir şeye) bununu sokmak
put (one's) nose into (something) v. (bir şeye) karışmak
put (one's) oar into (something) v. yerli yersiz fikir belirtmek
put (one's) oar into (something) v. sorulmadan fikrini söylemek
put (one's) oar into (something) v. hariçten gazel okumak
put (one's) oar into (something) v. bilip bilmeden konuşmak
put (one's) oar into (something) v. (bir şeye) burnunu sokmak
put (one's) oar into (something) v. (bir şeye) karışmak
put (one's) oar into (something) v. (bir şeye) salça olmak
put (something) into perspective v. (bir şeyi) açıklığa kavuşturmak
put (something) into perspective v. (bir şeyin) gerçek değerini/önemini göstermek
put (something) into operation v. (bir şeyi) faaliyete sokmak
put (something) into operation v. (bir şeyi) faaliyete geçirmek
put (something) into operation v. (bir şeyi) işler hale getirmek
put (something) into operation v. (bir şeyi) işletmeye açmak
put (something) into operation v. (bir şeyi) işleme koymak
put (something) into operation v. (bir şeyi) işleme almak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) basit bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) yalın bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) anlaşılır bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) düz bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) açıkça ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) herkesin anlayabileceği bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into words v. (bir şeyi) dile getirmek
put (something) into words v. (bir şeyi) dillendirmek
put (something) into words v. (bir şeyi) kelimelere dökmek
put (something) into words v. (bir şeyi) sözcüklere dökmek
put a spanner into the works v. işleri bozmak
put a spanner into the works v. işin içine etmek
put a spanner into the works v. işleri altüst etmek
put a spanner into the works v. işleri sekteye uğratmak
put a spanner into the works v. işleri baltalamak
put a spanner into the works v. tekere çomak sokmak
put a spanner into the works v. işe taş koymak
put a spanner into the works v. işleri mahvetmek
put all your eggs into one basket v. tek bir şeye bel bağlamak
put all your eggs into one basket v. tüm kaynaklarını aynı işe yatırmak
put all your eggs into one basket v. tüm yumurtalarını aynı sepete koymak
put all your eggs into one basket v. tüm parasını/emeğini tek bir şeye yatırmak
put backbone into someone v. birini cesaretlendirmek
put backbone into someone v. birini teşvik etmek
put backbone into someone v. birine cesaret vermek
put backbone into someone v. birinin kesin bir karar vermesini sağlamak
put heart into v. yüreğini koymak
put heart into v. elinden geleni yapmak
put heart into v. canla başla çalışmak
put heart into v. canı gönülden yapmak
put ideas into head v. aklına (olumsuz/kötü şeyler) sokmak
put ideas into head v. aklına girmek
put into order v. düzene sokmak
put into order v. düzeltmek
put into power v. yönetime/iktidara getirmek
put money into (something) v. (bir şeye) yatırım yapmak
put money into (something) v. (bir şeye) para koymak
put one's back into it v. canını dişine takmak
put one's back into it v. kendini vermek
put one's back into it v. çabalamak
put one's back into it v. elinden geleni yapmak
put one's back into it v. kıçını yırtmak
put some teeth into v. -i (daha) etkili/etkin kılmak
put something into operation v. bir şeyi faaliyete sokmak
put something into operation v. bir şeyi faaliyete geçirmek
put something into operation v. bir şeyi hizmete somak
put something into operation v. bir şeyi işleme koymak
put something into operation v. bir şeyi işler hale getirmek
put the fear of god into v. ödünü koparmak
put the fear of god into v. -e korku salmak
put words into (one's) mouth v. (birine) söylemediği sözleri atfetmek
put words into (one's) mouth v. (birine) yapmadığı/inanmadığı bir şeyi yakıştırmak
put words into (one's) mouth v. uydurup (birinin) ağzından konuşmak
put your back into v. çok çabalamak
put your back into v. canını dişine takmak
put your back into v. hayvan gibi çalışmak
put your back into v. elinden geleni yapmak
put your back into v. gayret göstermek
put your back into v. işe yüklenmek
put your back into v. kıçını yırtmak
put your back into something v. bir şey için çok çabalamak
put your back into something v. bir şeyi yapmak için canını dişine takmak
put your back into something v. bir şey için hayvan gibi çalışmak
put your back into something v. bir şeyi yapmak için elinden geleni yapmak
put your back into something v. bir şey için gayret göstermek
put your back into something v. işe yüklenmek
put your back into something v. bir şeyi yapmak için kıçını yırtmak
put your hand into your pocket [uk] v. elini cebine atmak
put your hand into your pocket [uk] v. para vermek/harcamak
put your head into the lion's mouth v. kellesini koltuğuna almak
put your head into the lion's mouth v. tehlikeye atılmak
put your head into the lion's mouth v. kendisini aslanın ağzına atmak
put your head into the lion's mouth v. kendini tehlikeye atmak
put your head into the lion's mouth v. kendini ateşe atmak
put a thought into something v. bir şeyi enine boyuna tartmak
Speaking
who put that idea into your head? expr. aklına kim soktu bu fikri?
who put that idea into your head? expr. bu fikri aklına kim soktu?
it's hard to put into words expr. kelimelere dökmek zor
you get out of it what you put into it expr. ne ekersen onu biçersin
Trade/Economic
put money into a bank account v. hesaba para yatırmak
put the project into effect v. projeyi hayata geçirmek
put the project into practice v. projeyi hayata geçirmek
put into liquidation v. tasfiyeye koymak
Law
put into commercial use v. ticarete konu etmek
put into force v. yürütmek
Politics
be put into power v. başa getirilmek
be put into power v. iktidara getirilmek
put into effect v. uygulamaya koymak
put into force v. yürürlüğe koymak
be put into power v. yönetime getirilmek
put into effect v. yürürlüğe koymak
Marine
put a vessel into commission v. devlete ait bir gemiyi teçhiz edip sefere hazırlamak
Slang
put into the chair v. başkan seçmek
British Slang
put the wood into the hole v. kapıyı kapamak