Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | seal n. | fok | ||
A seal was spotted on the rocks enjoying the warm sunshine. Kayalıklarda sıcak güneşin tadını çıkaran bir fok görüldü. More Sentences |
||||
Common Usage | seal n. | mühür | ||
The 'Seal of Majesty' is used to authenticate documents of the highest importance. Majestelerinin Mührü' çok yüksek öneme sahip belgeleri doğrulamak için kullanılır. More Sentences |
||||
Common Usage | seal v. | mühürlemek | ||
We were ordered to seal the building. Bize binayı mühürlememiz emredildi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | seal n. | fok balığı | ||
Seals eat fish. Foklar balık yer. More Sentences |
||||
General | seal n. | mühür | ||
The letter came with a nostalgic wax seal. Mektup üzerinde nostaljik bir balmumu mühürle geldi. More Sentences |
||||
General | seal n. | conta | ||
The principle design of the flange face includes two independent seals. Flanş yüzünün temel tasarımı iki bağımsız conta içerir. More Sentences |
||||
General | seal v. | kapatmak | ||
We sealed the door shut. Kapıyı sıkıca kapattık. More Sentences |
||||
General | seal v. | mühürlemek | ||
He placed the lamp in a box and sealed it. Lambayı bir kutuya koyarak mühürledi. More Sentences |
||||
General | seal v. | kaplamak | ||
We sealed the hardwood floors just in case. Her ihtimale karşı parke zeminleri kapladık. More Sentences |
||||
General | seal adj. | damga | ||
Be that as it may, this report sets the seal on the task. Her ne olursa olsun, bu rapor bu göreve damgasını vurmaktadır. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | seal v. | mühürlemek | ||
Our eternal security is purchased by Christ, promised by the Father, and sealed by the Holy Spirit. Sonsuz güvenliğimiz Mesih tarafından satın alınmış, Baba tarafından vaat edilmiş ve Kutsal Ruh tarafından mühürlenmiştir. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | seal v. | mühürlemek | ||
So what was in the filing, and why was it delayed and sealed? Peki dosyalamada ne vardı ve neden ertelendi ve mühürlendi? More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | seal n. | conta | ||
Preserves must be stored in a jar with an airtight seal. Konserveler hava geçirmez bir conta ile kavanozda saklanmalıdır. More Sentences |
||||
Technical | seal n. | mühür | ||
I believe we should set the seal on this point at tomorrow's vote. Yarınki oylamada mührü bu noktaya vurmamız gerektiğine inanıyorum. More Sentences |
||||
Construction | ||||
Construction | seal n. | yalıtım | ||
Roxtec seals are developed to withstand extremely powerful and repeated fault currents. Roxtec yalıtım malzemeleri son derece güçlü ve tekrarlanan arıza akımlarına dayanacak şekilde geliştirilmiştir. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | seal n. | mühür | ||
Bottles of certified oils will bear the USDA certification seal. Sertifikalı yağ şişeleri USDA sertifikasyon mührünü taşıyacaktır. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | seal n. | kaşe | ||
General | ||||
General | seal n. | fokbalığı | ||
General | seal n. | ayıbalığı | ||
General | seal n. | onay | ||
General | seal n. | taahhüt | ||
General | seal n. | ağzı sıkı olma | ||
General | seal n. | sır tutma | ||
General | seal n. | kurşun mühür | ||
General | seal n. | mühürlü mum | ||
General | seal n. | salmastra | ||
General | seal n. | keçe | ||
General | seal n. | sızıntı önleyen araç | ||
General | seal n. | mühürlü yüzey | ||
General | seal n. | mühür taşıyan eşya | ||
General | seal n. | plastik malzemeye basılmış mühür izi | ||
General | seal n. | üzerinde mühür izi bulunan balmumu gibi parça | ||
General | seal n. | bir dava onuruna hazırlanmış simge veya resim içeren yapışkanlı mühür | ||
General | seal n. | kilit | ||
General | seal v. | belirlemek (yazgı) | ||
General | seal v. | mühür basmak | ||
General | seal v. | onaylamak | ||
General | seal v. | sayacı mühürlemek | ||
General | seal v. | tasdik etmek | ||
General | seal v. | damga basmak | ||
General | seal v. | fok avlamak | ||
General | seal v. | kapamak | ||
General | seal v. | temhir etmek | ||
General | seal v. | damgalamak | ||
General | seal v. | ölçüleri ayar etmek | ||
General | seal v. | tıkamak | ||
General | seal v. | yalıtmak | ||
General | seal v. | sızdırmazlık sağlamak | ||
General | seal v. | geri dönülemez bir şekilde karar vermek | ||
Law | ||||
Law | seal n. | hukuken mühür etkisi taşıyan işaret, iz veya vasıta | ||
Law | seal v. | kamuya açık sınavdan men etmek | ||
Politics | ||||
Politics | seal v. | damgalamak | ||
Technical | ||||
Technical | seal n. | bagaj fitili | ||
Technical | seal n. | cam fitili | ||
Technical | seal n. | keçe | ||
Technical | seal n. | kaynak yeri | ||
Technical | seal n. | mühür kurşunu | ||
Technical | seal n. | salmastra | ||
Technical | seal n. | sızdırmazlık | ||
Technical | seal n. | sızdırmazlık elemanı | ||
Technical | seal n. | sızdırmazlık öğesi | ||
Technical | seal v. | contalamak | ||
Technical | seal v. | gaz sızdırmaz yapmak | ||
Technical | seal v. | sızdırmaz yapmak | ||
Technical | seal v. | su geçirimsizliği sağlamak | ||
Technical | seal v. | (elektrik düğmesi) gerekli parçalar birbirine temas ettikten sonra hareketini tamamlamak | ||
Technical | seal v. | (düğme) kapanarak son konumunu almak | ||
Electric | ||||
Electric | seal v. | (prizi) kilitlenmiş pozisyona getirmek | ||
Electric | seal v. | (prizi) tamamen hizalamak | ||
Mechanic | ||||
Mechanic | seal n. | yağ keçesi | ||
Textile | ||||
Textile | seal n. | yolunup boyanarak giysi yapımında kullanılan işlenmemiş fok derisi | ||
Textile | seal n. | fok kürkünden elde edilen tabaklanmış deri | ||
Woodworking | ||||
Woodworking | seal n. | ahşaba en son uygulanan sızdırmaz kaplama | ||
Dyeing | ||||
Dyeing | seal n. | fok derisini andıran koyu bir kahverengi | ||
Automotive | ||||
Automotive | seal n. | yalıtım | ||
Automotive | seal n. | yalıtım elemanı | ||
Automotive | seal v. | yalıtmak | ||
Marine | ||||
Marine | seal abrev. | abd donanmasında deniz, sahil ve ırmaklardaki özel harekatları yürütmek için eğitilip teçhiz edilmiş tim | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | seal v. | (eti) mühürlemek | ||
Gastronomy | seal v. | (etin dış kısmını) iç kısmındaki suyu muhafaza etmek için şiddetli ısıya maruz bırakmak | ||
Tobacco | ||||
Tobacco | seal n. | dikiş | ||
Religious | ||||
Religious | seal n. | sunakta bulunan sanduka mezarın çimentolu taş kapağı | ||
Religious | seal n. | (katolik kilisesi'nde) tövbekar bir kimsenin günah çıkarma sırasında söylediklerini sır olarak tutma görevi | ||
Religious | seal v. | (mormon kilisesi'nde) törenle sonsuza kadar resmileştirmek | ||
Military | ||||
Military | seal n. | abd donanması özel harp timi üyesi | ||
Chess | ||||
Chess | seal v. | ertelenen partide oynanacak hamlenin notasyonunu hakeme teslim etmek üzere zarfa yerleştirmek | ||
Printery | ||||
Printery | seal n. | salmastra | ||
Printery | seal n. | sızdırmazlık contası |