shoes - Turco Inglés Diccionario
Historia

shoes

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "shoes" en diccionario turco inglés : 4 resultado(s)

Inglés Turco
General
shoes n. ayakkabılar
shoes n. ekonomik, sosyal veya hiyerarşik konum
shoes n. (birinin) belirli bir olaya bakış açısı
Slang
shoes n. arabanın tekerleri veya jantları

Significados de "shoes" con otros términos en diccionario inglés turco: 320 resultado(s)

Inglés Turco
General
a pair of shoes n. bir çift ayakkabı
steel toe shoes n. çelik burunlu ayakkabı
seller of shoes n. kunduracı
leather shoes n. deri ayakkabı
repairer of shoes n. kunduracı
seller of cheap shoes n. kavaf
shining shoes n. lostra
maker of cheap shoes n. kavaf
pointe shoes n. bale ayakkabısı
snow shoes n. kar ayakkabıları
jogging shoes n. jogging ayakkabısı
low-heeled shoes n. kısa topuklu ayakkabı
rubber shoes n. lastik ayakkabı
training shoes n. spor ayakkabısı
ankle shoes n. atkılı ayakkabı
tennis shoes n. tenis ayakkabısı
running shoes n. spor ayakkabısı
sport shoes n. spor ayakkabısı
running shoes n. koşu ayakkabısı
tennis shoes n. spor ayakkabısı
gym shoes n. spor ayakkabısı
thousands of pairs of shoes n. binlerce çift ayakkabı
summer shoes n. yazlık ayakkabı
jelly shoes n. plastik şeffaf ayakkabı
jelly shoes n. yarı saydam plastik ayakkabı
a pair of heavy shoes n. bir çift ağır/büyük ayakkabı
nice shoes n. güzel/hoş ayakkabılar
goody-two-shoes n. iyi/tatlı kimse
ballet shoes n. bale ayakkabısı
a pair of new shoes n. bir çift yeni ayakkabı
cloth shoes n. bez ayakkabı
heavy shoes n. postal
ballerina shoes n. balerin ayakkabısı
flat shoes n. düz ayakkabı
flat shoes n. babet
ballerina shoes n. babet
sea shoes n. deniz ayakkabısı
sea shoes n. plaj ayakkabısı
beach shoes n. plaj ayakkabısı
beach shoes n. deniz ayakkabısı
high-heel shoes n. yüksek topuklu ayakkabı
diving shoes n. dalgıç patiği
diving shoes n. dalış ayakkabısı
diving shoes n. dalgıç ayakkabısı
shopping for shoes n. ayakkabı alışverişi
mountain shoes n. dağ ayakkabısı
house shoes n. ev ayakkabısı
court shoes n. kısa ve kalın topuklu kadın ayakkabısı
elevator shoes n. platformlu ayakkabılar
elevator shoes n. iç platformlu ayakkabılar
ox shoes n. öküz nalı
goody two-shoes n. süt kuzusu
goody two-shoes n. muhallebi çocuğu
co-respondent shoes n. iki renkli erkek ayakkabısı
shine shoes v. ayakkabı boyamak
take off one's shoes v. ayyakkabı çıkarmak
put on one's shoes v. ayakkabı giymek
shrink into one's shoes v. büzülüp kalmak
wait for a dead man's shoes v. miras beklemek
put on one's shoes v. ayağını giymek
walk in other people's shoes v. kendini başkalarının yerine koymak
(one's shoes) pinch one's feet v. ayakkabı ayağını vurmak
(one's shoes) press against one's feet v. ayakkabı ayağını vurmak
take off shoes v. ayakkabı çıkarmak
(one's shoes) pinch one's feet v. ayağını sıkmak
(one's shoes) press against one's feet v. ayağını sıkmak
wait for dead men's shoes v. mirasa konmayı beklemek
put oneself into someone's shoes v. kendini birinin yerine koymak
buy a pair of shoes v. ayakkabı almak
buy shoes v. ayakkabı almak
repair shoes v. ayakkabı tamir etmek
take off one’s shoes v. ayakkabılarını çıkarmak
buy a pair of shoes v. bir çift ayakkabı satın almak
buy a pair of shoes v. bir çift ayakkabı almak
walk into the house with shoes on v. eve ayakkabıyla girmek
make shoes v. ayakkabı yapmak
Phrases
with your shoes on expr. ayakkabıyla
with your shoes on expr. ayakkabı ile
Proverb
it's ill waiting for dead men's shoes ölmeden mezara koymak
it's ill waiting for dead men's shoes ölmeden mezara sokmak
it's ill waiting for dead men's shoes birinin malında gözü olmak
it's ill waiting for dead men's shoes mirasa konmak için ölmesini beklemek
cobbler's children have no shoes terzi kendi söküğünü dikemezmiş
cobbler's children have no shoes terzi kendi söküğünü dikemez
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes yaşamadan yargılama
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes birini anlayıp dinlemeden yargılama
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes kendini birinin yerine koymadan yargılama
Colloquial
high-button shoes n. bot gibi ayakkabı
high-button shoes n. önden bağlamalı uzun konçlu ayakkabı
high-button shoes n. yarım/kısa çizme
high-button shoes n. eski/geçmiş zamanların sembollerinden biri
high-button shoes n. nostaljik ayakkabı
high-button shoes n. eski bir devrin ayakkabısı
need better shoes v. daha iyi ayakkabılara ihtiyacı olmak
put yourself in other people's shoes expr. kendini diğer insanların yerine koy
put yourself into her shoes expr. kendini onun yerine bir koy
put yourself into his shoes expr. kendini onun yerine bir koy
daddy needs (new) shoes expr. babacığın (yeni) ayakkabılara ihtiyacı var
daddy needs (new) shoes expr. zar atmadan önce söylenen şans cümlesi
daddy needs (new) shoes expr. hadi kemik göreyim seni
daddy needs a new pair of shoes expr. babacığın (yeni) ayakkabılara ihtiyacı var
daddy needs a new pair of shoes expr. zar atmadan önce söylenen şans cümlesi
daddy needs a new pair of shoes expr. hadi kemik göreyim seni
(the) baby needs (new) shoes expr. hadi kemik
baby needs a new pair of shoes expr. hadi kemik
(I) wouldn't want to be in (someone's) shoes expr. (birinin) yerinde olmak istemezdim
(I) wouldn't want to be in (someone's) shoes expr. (birinin) düştüğü duruma düşmek istemezdim
(I) wouldn't want to be in (someone's) shoes expr. (birinin) durumuna düşmek istemezdim
(I) wouldn't want to be in (someone's) shoes expr. (birinin) yaşadığını yaşamak istemezdim
Idioms
goody two shoes person n. hep iyi olan, asla kötü olamayan, mükemmel davrandığını sanan kişi
a goody two-shoes n. ailesini, öğretmenlerini memnun etmeye çalışan kimse
a goody two-shoes n. kuralların dışına çıkmayan kimse
a goody two-shoes n. hiç yanlış bir şey yapmayan kimse
a goody two-shoes n. başkalarına yaranmaya çalışan kimse
a goody two-shoes n. melek gibi kimse
a goody two-shoes n. iyilik timsali
a goody two-shoes n. muhallebi çocuğu
a goody two-shoes n. aşırı derecede iyi kimse
dead men's shoes n. ölen kişiden kalan mevki/koltuk
dead men's shoes n. birinin ölümüyle devrolan yer/pozisyon
goody two-shoes n. kuralların dışına çıkmayan kimse
goody two-shoes n. muhallebi çocuğu
goody two-shoes n. iyilik timsali
goody two-shoes n. doğrucu davut
goody two-shoes n. iffet taslayan kimse
goody two-shoes n. erdemlilik taslayan kimse
goody two-shoes n. aşırı namuslu geçinen kimse
goody two-shoes n. kendini beğenmiş kimse
goody two-shoes n. bağnaz kimse
goody two-shoes n. süt kuzusu
quaking/shaking in your boots/shoes n. yaprak gibi titreme
fill the shoes v. yerini doldurmak
fill the shoes v. (birinin) yerine geçmek
fill the shoes v. (birinin) boşluğunu doldurmak
step into somebody's shoes v. birinin yerine göreve gelmek
fill somebody's shoes v. birinin yerine göreve gelmek
be in someone`s shoes v. birinin yerinde olmak
fill somebody's shoes v. birinin işini/görevini yapmak
step into someone's shoes v. birinin yerini doldurmak
fill somebody's shoes v. birinin işini yapmak
step into somebody's shoes v. birinin işini/görevini yapmak
shake in one's shoes v. ödü kopmak
shiver in one's shoes v. ödü kopmak
place oneself in someone else's shoes v. kendini başka birisinin yerine koymak
be shaking in your shoes v. korkudan tir tir titremek
put oneself into someone's shoes v. kendini birinin yerine koymak
walk in one's shoes v. kendini bir başkasının yerine koymak
shake in one's shoes v. ödü patlamak
walk in someone's shoes v. kendini bir başkasının yerine koymak
put oneself into someone's shoes v. kendini başka birisinin yerine koymak
be in someone else's shoes v. kendini bir başkasının yerine koymak
shiver in one's shoes v. ödü bokuna karışmak
put oneself into someone's shoes v. kendini birisinin yerine koymak
be shaking in your shoes v. ödü kopmak
put oneself into someone's shoes v. kendini başka birinin yerine koymak
step into someone's shoes v. kendini birinin yerine koymak
put oneself in someone else's shoes v. kendini bir başkasının yerine koymak
put yourself in somebody's shoes v. kendini başkasının yerine koymak
put oneself into someone's shoes v. kendini başkasının yerine koymak
have big shoes to fill v. söz konusu işi yüksek standartlarda yapan kendinden önceki çalışanın seviyesine ulaşabilmek için çok sıkı çalışmak
shiver in one's shoes v. üç buçuk atmak
wait for a dead man's shoes v. (birinin) ölümünü dört gözle beklemek
shake in one's shoes v. üç buçuk atmak
step into someone's shoes v. (iş/görev anlamında) birinin yerine geçmek
fill someone's shoes v. yerini doldurmak
put on (one's) dancing shoes v. dans etmeye hazır olmak
step into dead men's shoes v. ölmüş birinin yerine geçmek
step into dead men's shoes v. ölmüş birinin mevkisine konmak
fill somebody’s boots/shoes v. birinin yerini en iyi şekilde doldurmak
fill somebody’s boots/shoes v. birinin işini onun yerine en iyi şekilde yapmak
fill somebody’s boots/shoes v. birinin rolünü en iyi şekilde üstlenmek
give (one) running shoes v. (biriyle olan bir şeye) birdenbire son vermek
give (one) running shoes v. (biriyle olan bir şeye) aniden son vermek
give (one) running shoes v. (biriyle olan bir şeye) beklenmedik bir şekilde son vermek
give (one) running shoes v. (birini) paldır küldür kovmak
give (one) running shoes v. (birinin) kıçına tekmeyi vurmak
give (one) running shoes v. (birini) kapı dışarı etmek
give (one) running shoes v. (birini) defetmek
stand in (someone's) shoes v. kendini (birinin) yerine koymak
stand in (someone's) shoes v. (birinin) gözünden/bakış açısından bakmak
walk a mile in (someone's) shoes v. kendini (başka birinin) yerine koymak
quake in (one's) shoes v. ödü patlamak
quake in (one's) shoes v. ödü kopmak
quake in (one's) shoes v. üç buçuk atmak
quake in (one's) shoes v. çok korkmak
quake in (one's) shoes v. korkudan tir tir titremek
be in (someone's) shoes v. biriyle aynı şeyi yaşamak
be in (someone's) shoes v. biriyle aynı durumda olmak
be in (someone's) shoes v. biriyle aynı duruma düşmek
be in (someone's) shoes v. biriyle aynı deneyimi yaşamak
be in another person's shoes v. biriyle aynı durumda olmak
be in another person's shoes v. biriyle aynı duruma düşmek
be in another person's shoes v. birinin durumuna düşmek
be in somebody's shoes v. birinin yerinde olmak
be shaking in (one's) shoes v. korkudan tir tir titremek
be shaking in (one's) shoes v. ödü kopmak
be shaking in (one's) shoes v. aman ne korkmak
be shaking in (one's) shoes v. aman çok korkmak
fill (one's) shoes v. (birinin) yerini doldurmak
fill shoes v. (birinin) yerini doldurmak
fill shoes v. (birinin) işini yapmak
fill shoes v. (birinin) yerine göreve gelmek
fill shoes v. (birinin) işini/görevini yapmak
fill shoes v. (birinin) boşluğunu doldurmak
fill shoes v. (birinin) yerine geçmek
put (oneself) in (someone's) shoes v. (kendini birinin) yerine koymak
shake in your shoes v. çok korkmak
shake in your shoes v. korkudan tir tir titremek
shake in your shoes v. ödü kopmak
shake in your shoes v. üç buçuk atmak
shake in your shoes v. ödü kopmak
shake in your shoes v. ödü patlamak
quake in your shoes v. çok korkmak
quake in your shoes v. korkudan tir tir titremek
quake in your shoes v. ödü kopmak
quake in your shoes v. üç buçuk atmak
quake in your shoes v. ödü kopmak
quake in your shoes v. ödü patlamak
step into shoes v. yerini doldurmak
step into shoes v. yerine geçmek
step into shoes v. -in işini/görevini yapmak
step into shoes v. yerine göreve gelmek
step into shoes v. '-in mevkisine konmak
goody two-shoes adj. iffet taslayan
goody two-shoes adj. erdemlilik taslayan
goody two-shoes adj. aşırı namuslu geçinen
goody two-shoes adj. kendini beğenmiş
goody two-shoes adj. bağnaz
over shoes, over boots adv. kayıtsızca
over shoes, over boots adv. umursamadan
over shoes, over boots adv. önünü ardını düşünmeden
over shoes, over boots adv. ne olursa olsun yola devam eden
(the) baby needs (new) shoes expr. bana şans dileyin
the baby needs shoes expr. bana şans dileyin
(the) baby needs (new) shoes expr. haydi rastgele
the baby needs shoes expr. haydi rastgele
(the) baby needs (new) shoes expr. haydi yavrum kemik
the baby needs shoes expr. haydi yavrum kemik
(the) baby needs (new) shoes expr. şans yüzüme gülsün
the baby needs shoes expr. şans yüzüme gülsün
not my pair of shoes expr. bana göre değil
that's another pair of shoes expr. o başka bu başka
mama needs (new) shoes! expr. bana (kadın) şans dileyin!
mama needs (new) shoes! expr. haydi rastgele! (kadın)
mama needs (new) shoes! expr. şans yüzüme gülsün! (kadın)
mama needs (new) shoes! expr. haydi yavrum kemik! (kadın)
mama needs a new pair of shoes expr. bana (kadın) şans dileyin!
mama needs a new pair of shoes expr. haydi rastgele! (kadın)
mama needs a new pair of shoes expr. şans yüzüme gülsün! (kadın)
mama needs a new pair of shoes expr. haydi yavrum kemik! (kadın)
wouldn't want to be in someone's shoes expr. birinin yerinde olmak istememek
wouldn't want to be in someone's shoes expr. birinin düştüğü duruma düşmek istememek
wouldn't want to be in someone's shoes expr. birinin durumuna düşmek istememek
wouldn't want to be in someone's shoes expr. birinin yaşadığını yaşamak istememek
another pair of shoes expr. ayrı bir konu
another pair of shoes expr. apayrı bir mesele
another pair of shoes expr. bambaşka bir konu
another pair of shoes expr. başka mesele
another pair of shoes expr. tamamen farklı bir konu/mesele
in (one's) shoes expr. (birinin) yerinde
in (one's) shoes expr. (birinin) yaşadıklarını yaşayan
in (one's) shoes expr. (biriyle) benzer şeyleri deneyimleyen
in (one's) shoes expr. (birinin) durumunda
in (one's) shoes expr. (birinin) durumuna düşmüş
in else's shoes expr. başkasının yerine/yerinde
in someone else's shoes expr. başkasının yerinde
in someone else's shoes expr. başkasının durumunda
in someone else's shoes expr. başkasının şartlarında
in someone else's shoes expr. kendini başkasının yerine koymuş
in someone's shoes expr. birinin yerinde/yerine
in someone's shoes expr. birinin durumunda
in someone's shoes expr. birinin şartlarında
in someone else's shoes expr. birinin yerinde/yerine
in someone else's shoes expr. birinin durumunda
in someone else's shoes expr. birinin şartlarında
Speaking
I have shoes on expr. ayağımda ayakkabılarım var
you have great taste in shoes expr. ayakkabı konusunda çok zevklisiniz
shoes are not comfortable expr. ayakkabılar rahat değil
you should take off your shoes outside expr. ayakkabılarını dışarıda çıkarmalısın
did you see his shoes? expr. ayakkabılarını gördün mü?
how much are these shoes? expr. bu ayakkabılar ne kadar?
how much are these shoes? expr. bu ayakkabılar kaç para?
you should take off your shoes before you enter the house expr. evinize girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir
I wouldn't want to be in her shoes expr. onun yerinde olmak istemezdim
if you were in his/her shoes expr. onun yerinde olsan
I should not like to be in his shoes expr. onun yerinde olmak istemem
I wish I had shoes like that expr. keşke öyle ayakkabılarım olsa
I wouldn't want to be in his shoes expr. onun yerinde olmak istemem
put yourself in my shoes expr. kendini benim yerime koy
I wouldn't want to be in his shoes expr. onun yerinde olmak istemezdim
I wouldn't want to be in her shoes expr. onun yerinde olmak istemem
if I were in your shoes expr. senin yerinde olsaydım
if I were in your shoes expr. senin yerinde olsam
I wish I were in your shoes expr. senin yerinde olmayı isterim
I wouldn't like to be in your shoes expr. yerinde olmak istemezdim
I wouldn't want to be in your shoes expr. yerinde olmak istemezdim
what size are your shoes? expr. (ayakkabı) kaç numara giyiyorsun?
I wouldn't want to put myself in his shoes expr. yerinde olmak istemezdim
Trade/Economic
work shoes n. iş ayakkabısı
Technical
composite brake shoes n. kompozit malzemeli fren pabucu
track shoes n. palet pabucu
field windings and pole shoes n. yastık
Computer
running shoes n. koşu ayakkabısı
Textile
toe shoes n. bale ayakkabısı
steel toe shoes n. çelik burunlu ayakkabı
shoes with hook and loop fastener n. cırt cırtlı ayakkabı
steel toed shoes n. çelik burunlu ayakkabı
winter shoes n. kışlık ayakkabı
orthopedic shoes n. ortopedik ayakkabılar
high-heeled shoes n. yüksek topuklu ayakkabılar
silver shoes n. gümüş rengi ayakkabılar
Automotive
brake shoes toe n. fren pabuçları
Social Sciences
kurdaitcha shoes n. (birtakım orta avustralya aborjin kabilelerinde) kurdaitcha'nın intikam görevi sırasında yerde ayak izi bırakmamak için giydiği devekuşu tüyünden yapılmış ayakkabılar
Military
safety shoes n. emniyet ayakkabısı
track shoes n. palet baklası
Sport
cycling shoes n. bisikletçi ayakkabısı
running shoes n. egzersiz ayakkabısı
Slang
nice-ass shoes n. çok kıyak/güzel ayakkabılar
goody-two-shoes n. iyi ve temiz kız
shake in one's shoes v. üç buçuk atmak