Turco - Inglés
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Inglés Sinónimo
Turco - Inglés Frases
Sinónimo
Frases
Herramientas
Recursos
Sobre nosotros
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
Apagar las luces
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Sinónimo
Herramientas
Recursos
Sobre nosotros
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
EN-TR
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Español - Inglés
Francés - Inglés
Inglés Sinónimo
Turco - Inglés Frases
Turco - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Alemán - Inglés
Historia
teşkil eden
Significados de
"teşkil eden"
en diccionario inglés turco : 2 resultado(s)
Categoría
Turco
Inglés
General
1
General
teşkil eden
formative
adj.
2
General
teşkil eden
constitutive
adj.
Significados de
"teşkil eden"
con otros términos en diccionario inglés turco: 81 resultado(s)
Categoría
Turco
Inglés
General
1
General
örnek teşkil eden
epitomist
n.
2
General
sembol teşkil eden şey
typification
n.
3
General
emsal teşkil eden cezaya çarptırılmış kimse
example
n.
4
General
örnek teşkil eden şey
mirror
n.
5
General
(tahkimat) yayaların sur duvarı gibi bariyer teşkil eden yapılardan geçmesini sağlayan ahşap dönerkapı
moulinet
n.
6
General
siyaset ve ekonomi açısından önemli bir grubu oluşturan ve bağımsız bir oy kaynağı teşkil eden kırsal bölge halkı
grass roots
n.
7
General
engel teşkil eden şey
opposition
n.
8
General
temel teşkil eden şey
datum
n.
9
General
kimlik teşkil eden işaret
fingerprint
n.
10
General
emsal teşkil eden kadın
first lady
n.
11
General
sıra, dizi veya topluluk halinde bulunup zorlu bir sınav teşkil eden şey
gauntlet
n.
12
General
önem teşkil eden şey
significant
n.
13
General
suç teşkil eden bir olaya müdahele eden kişi
upstander
n.
14
General
örnek teşkil eden
epitomic
adj.
15
General
örnek teşkil eden
archetypal
adj.
16
General
suç teşkil eden
transgressive
adj.
17
General
önem teşkil eden
significant
adj.
18
General
önem teşkil eden
important
adj.
19
General
zıtlık teşkil eden
contradistinctive
adj.
20
General
türüne örnek teşkil eden
typic
adj.
21
General
maddi sorun teşkil eden yükümlülükleri olmayan
unmortgaged
adj.
22
General
bütünün çok küçük bir parçasını teşkil eden
myriadth
adj.
23
General
beyan teşkil eden
declarative
adj.
24
General
motivasyonu teşkil eden
directional
adj.
25
General
suç teşkil eden
offending
adj.
26
General
suç teşkil eden
offensive [obsolete]
adj.
27
General
fazlalık teşkil eden
overflow
adj.
28
General
çocukluk teşkil eden
infant
adj.
29
General
belirli bir bölge teşkil eden
domanial
adj.
30
General
tek alternatif teşkil eden
do-or-die
adj.
31
General
örnek teşkil eden
paradigmatic
adj.
32
General
örnek teşkil eden
paradigmatical
adj.
33
General
mülkiyet teşkil eden
possessional
adj.
34
General
örnek teşkil eden
sample
adj.
35
General
fantezi teşkil eden
phantastic [obsolete]
adj.
36
General
fantezi teşkil eden
phantastical [obsolete]
adj.
37
General
ilke teşkil eden
preceptive
adj.
38
General
ilke teşkil eden
preceptory
adj.
39
General
piskopos teşkil eden
prelatic
adj.
40
General
piskopos teşkil eden
prelatical
adj.
41
General
orijinal model teşkil eden
prototypical
adj.
42
General
(emtialar için) kaynak teşkil eden
staple [obsolete]
adj.
43
General
(sigortalı için) normalin üzerinde kayıp teşkil eden
substandard
adj.
Phrases
44
Phrases
en uç sınırı teşkil eden
drop-dead
adj.
Colloquial
45
Colloquial
suç teşkil eden bir şey yapmak
make a score
v.
46
Colloquial
uyuşturucu alım satımı, birini soyma, dolandırıcılık suç teşkil eden bir şey yapmak
make a score
v.
47
Colloquial
sorun teşkil eden bir şey değil
no object
expr.
Law
48
Law
emsal teşkil eden dava
test suit
n.
49
Law
emsal teşkil eden dava
test case
n.
50
Law
mahkeme vb. gibi bir karar merciinin incelemeye konu teşkil eden bir konunun veya davanın temel noktaları hakkındaki değerlendirmeleri sonunda vardığı sonuçlar
findings of fact
n.
51
Law
suç teşkil eden adam öldürme
culpable homicide
n.
52
Law
suç teşkil eden fiil
criminal act
n.
53
Law
londra'nın ana karar organını teşkil eden mahkemeye mensup kimse
commoner
n.
54
Law
isimsiz akit teşkil eden
innominate
adj.
Politics
55
Politics
parlamento faaliyetlerine engel teşkil eden fiiller
contempt of parliament
n.
56
Politics
yasama meclisinin faaliyetlerine engel teşkil eden fiiller
contempt of legislature
n.
57
Politics
yasama meclisinin faaliyetlerine engel teşkil eden fiiller
contempt of congress
n.
58
Politics
temel teşkil eden
underlying
adj.
Technical
59
Technical
alaşımda esas teşkil eden metal
base metal
n.
Medical
60
Medical
bir sendromu teşkil eden belirti ve faktörlerin tümü
complex
n.
Anatomy
61
Anatomy
kulak salyangozu ile beyin zarının temporal lobu arasındaki işitsel yol boyunca yer alan bir dizi işlem merkezinden sonuncusunu teşkil eden sinir yapısı
medial geniculate
n.
62
Anatomy
periotik kemiği oluşturan üç unsurun altta ve arkada olanlarını teşkil eden
opisthotic
adj.
Education
63
Education
hukuki çalışmalara dayanak teşkil eden
prelaw
adj.
Linguistics
64
Linguistics
cümle öznesi teşkil eden
subjective
adj.
Religious
65
Religious
piskopos teşkil eden
prelatish
adj.
Philosophy
66
Philosophy
ilk nedeni teşkil eden
infinite
adj.
Environment
67
Environment
dizayna temel teşkil eden kaza
design-basis accident
n.
68
Environment
dizayna esas teşkil eden deprem
operating basis earthquake
n.
69
Environment
dizayna esas teşkil eden olaylar
design-basis phenomena
n.
Geography
70
Geography
bir bölgenin ana fiziksel özelliğini teşkil eden, genellikle engebeli olan yüksek arazi veya plato
meseta
n.
71
Geography
südet bölgesi sınırlarını teşkil eden
sudeten
adj.
72
Geography
südet bölgesi sınırlarını teşkil eden
sudetic
adj.
Geology
73
Geology
belirli bir süre içinde bir yerde biriken kayaçları teşkil eden
time-stratigraphic
n.
74
Geology
karamika ve ortoklazdan oluşan ve lamprofirlerden birini teşkil eden koyu renk bir volkanik kaya
minette
n.
Military
75
Military
suç teşkil eden yıkıcı faaliyet
criminal subversion
n.
76
Military
tehlike teşkil eden sular
dangerously exposed waters
n.
77
Military
teşkil eden makam
establishing authority
n.
Mythology
78
Mythology
(yunan ve roma mitolojisinde) insanoğlunun en parlak dönemi olan altın çağını takip eden ve toplamda geçmiş olduğu dört çağdan ikincisini teşkil eden çağ
silver age
n.
Archaic
79
Archaic
merkez teşkil eden şey
continent
n.
Entomology
80
Entomology
iki yuvarlak solucan alt grubundan birini teşkil eden sınıf
class phasmidia
n.
81
Entomology
iki yuvarlak solucan alt grubundan birini teşkil eden sınıf
phasmidia
n.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of teşkil eden
×
Term Options
Corregir / Sugerir
Francés Inglés Diccionario
Español Inglés Diccionario
Alemán Inglés Diccionario
Inglés Sinónimo Diccionario
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy