Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | significant adj. | dikkate değer | ||
On this opportunity, I want to reemphasize that these projects are significant in all respects. Bu vesileyle bu projelerin her açıdan dikkate değer olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. More Sentences |
||||
Common Usage | significant adj. | kayda değer | ||
There has been no significant extension of majority decision-making in the Council. Konsey'de çoğunluğun karar alma sürecinde kayda değer bir genişleme olmamıştır. More Sentences |
||||
Common Usage | significant adj. | belirli | ||
It can have a significant impact, but only under certain conditions. Önemli bir etkiye sahip olabilir ancak yalnızca belirli koşullar altında. More Sentences |
||||
Common Usage | significant adj. | anlamlı | ||
It is an important and highly significant achievement. Bu önemli ve son derece anlamlı bir başarıdır. More Sentences |
||||
Common Usage | significant adj. | önemli | ||
There were significant changes in the agreement. Anlaşmada önemli değişiklikler oldu. More Sentences |
||||
General | ||||
General | significant adj. | manidar | ||
I caught him casting me a significant smile. Onu bana manidar bir gülücük atarken yakaladım. More Sentences |
||||
General | significant adj. | ciddi | ||
We fear that self-handling would simply be an excuse for significant social dumping. Kendi kendini idare etmenin ciddi bir sosyal çöplük için bahane olmasından korkuyoruz. More Sentences |
||||
General | significant adj. | önemli | ||
The political importance of this directive is perhaps less obvious, but no less significant. Bu direktifin siyasi önemi belki daha az açıktır ancak daha az önemli değildir. More Sentences |
||||
General | significant adj. | hatırı sayılır | ||
A significant part of the yoga community is vegan. Yoga topluluğunun hatırı sayılır bir kısmı vegan. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | significant adj. | önemli | ||
The new regulations being proposed will be a significant step forward. Önerilen yeni düzenlemeler ileriye doğru atılmış önemli bir adım olacaktır. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medical | significant adj. | anlamlı | ||
That is a significant and important start. Bu önemli ve anlamlı bir başlangıçtır. More Sentences |
||||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | significant adj. | anlamlı | ||
The results are significant. Sonuçlar anlamlıdır. More Sentences |
||||
Food Engineering | significant adj. | önemli | ||
The loss of customs taxes could have significant consequences for useful public spending. Gümrük vergilerinin kaybı, faydalı kamu harcamaları açısından önemli sonuçlar doğurabilir. More Sentences |
||||
Linguistics | ||||
Linguistics | significant adj. | anlamlı | ||
Significant differences were found. Anlamlı farklılıklar bulundu. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | significant adj. | belirgin | ||
General | ||||
General | significant n. | önem teşkil eden şey | ||
General | significant n. | işaret | ||
General | significant n. | gösterge | ||
General | significant n. | sembol | ||
General | significant adj. | önem teşkil eden | ||
General | significant adj. | belirtici | ||
General | significant adj. | manalı | ||
General | significant adj. | mühim | ||
General | significant adj. | kaydadeğer | ||
General | significant adj. | dikkat edilmesi gereken | ||
Medical | ||||
Medical | significant adj. | signifikatif | ||
Statistics | ||||
Statistics | significant adj. | şans eseri gerçekleşme ihtimali düşük olup altında sistemli bir sebep bulunduğuna işaret eden gözlemlere ait veya ilişkili |