bar - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
bar bar n.
  • Looking around, I thought we could have met in the bar.
  • Etrafa bakınca barda tanışmış olabileceğimizi düşündüm.
  • Looking around we could have met in the bar.
  • Etrafımıza bakıyorum da, barda da buluşabilirmişiz.
  • I was in the Members' Bar before we started voting.
  • Oylama başlamadan önce Üyeler Barındaydım.
Show More (294)
bar çubuk n.
  • The ants followed each other to candy bar.
  • Karıncalar birbirlerini şeker çubuğuna kadar takip ettiler.
  • The ants followed each other to candy bar.
  • Karıncalar şeker çubuğuna kadar birbirlerini izledi.
  • After Tom's dog ate a candy bar, Tom used his smartphone to calculate the level of chocolate poisoning.
  • Tom'un köpeği şeker çubuğunu yedikten sonra, Tom çikolata zehirlenmesinin seviyesini hesaplamak için akıllı telefonunu kullandı.
Show More (4)
bar kapatmak v.
  • We must bar the road to ruin!
  • Yıkıma giden yolu kapatmalıyız!
  • The fallen tree barred our way.
  • Devrilmiş ağaç, yolumuzu kapattı.
  • The fallen tree barred our way.
  • Devrilen ağaç yolumuzu kapattı.
Show More (0)
bar çıta n.
  • It is time we moved the bar up a few notches and looked for new challenges.
  • Artık çıtayı birkaç kademe yukarı taşımanın ve yeni zorluklar aramanın zamanı geldi.
  • Will definitely help you rise a bar for a new opportunity.
  • Yeni bir fırsat için çıtayı yükseltmene kesinlikle yardım olacacağım.
  • Will definitely help you rise a bar for a new opportunity.
  • Yeni bir fırsat için çıtayı yükseltmenize kesinlikle yardımcı olacaktır.
Show More (0)
bar bara n.
  • If only I'd been a couple of years older, they would've let me into the bar.
  • Keşke birkaç yaş daha büyük olsaydım, bara girmeme izin verirlerdi.
  • If only I'd been a couple of years older, they would've let me into the bar.
  • Birkaç yaş daha büyük olsaydım, onlar bara girmeme izin verirdi.
Show More (-1)
bar (iddia, fiil) engelleme n.
  • The United States, too, has a tradition of barring those regarded as enemies or as dangerous influences.
  • Amerika Birleşik Devletleri de düşman ya da tehlikeli etki olarak gördüğü kişileri engelleme geleneğine sahiptir.
Show More (-2)
bar almamak v.
  • Tom bought a bar of chocolate.
  • Tom bir çikolata aldı.
Show More (-2)
bar kalıp n.
  • I prefer soap as a liquid rather than a bar.
  • Sabunu kalıp yerine sıvı olarak tercih ederim.
Show More (-2)
bar demir n.
  • The children played on the monkey bars.
  • Çocuklar maymun demirlerinde oynadılar.
Show More (-2)
bar yasaklamak v.
  • They barred journalists from reporting on the elections.
  • Gazetecilerin seçimlerle ilgili haber yapmasını yasakladılar.
Show More (-2)
bar baro n.
  • She was admitted to the bar.
  • Baroya kabul edildi.
Show More (-2)
bar sürgülemek v.
  • We barred the door and locked it.
  • Kapıyı sürgüleyip kilitledik.
Show More (-2)
Anglais Turc
bar bar n.
  • Looking around, I thought we could have met in the bar.
  • Etrafa bakınca barda tanışmış olabileceğimizi düşündüm.
  • I was in the Members' Bar before we started voting.
  • Oylama başlamadan önce Üyeler Barındaydım.
  • Looking around we could have met in the bar.
  • Etrafımıza bakıyorum da, barda da buluşabilirmişiz.
Show More (294)
pub bar n.
  • Many restaurants and pubs are on Itsutsugi Street.
  • Itsutsugi Caddesi'nde birçok restoran ve bar var.
  • I suspect they water down the beer in that pub.
  • O barda birayı sulandırdıklarından şüpheleniyorum.
  • If you went straight home like you said you did, how come I saw your car parked outside the pub?
  • Eğer söylediğin gibi doğruca eve gittiysen, nasıl oldu da arabanı barın dışında park halinde gördüm?
Show More (18)