big - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
big büyük adj.
  • There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
  • Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.
  • Unfortunately, that is not what the big two political groups wanted.
  • Ne yazık ki iki büyük siyasi grubun istediği bu değildi.
  • This is a big step forward and augurs well for the coming discussions with the Council.
  • Bu ileriye doğru atılmış büyük bir adımdır ve Konsey ile önümüzdeki dönemde yapılacak görüşmeler için iyi bir işarettir.
Show More (1866)
big önemli adj.
  • With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
  • Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.
  • The big issue at conciliation was that of catering waste and there we had two national problems.
  • Uzlaşma sürecindeki en önemli konu yemek atıklarıydı ve burada iki ulusal sorunumuz vardı.
  • Another big change will be in the insurance industry.
  • Önemli diğer bir değişiklik de sigortacılık alanında gerçekleşecek.
Show More (40)
big kocaman adj.
  • I am now a big kid and times have changed.
  • Ben artık kocaman bir çocuk oldum ve devir de değişti.
  • She has big green eyes and beautiful brown skin.
  • Kocaman, yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
  • I am now a big kid and times have changed.
  • Şimdilerde kocaman bir kız oldum ve durumlar değişti.
Show More (28)
big çok adj.
  • Thank you ladies and gentlemen and, especially, a big thank-you to the Danish Presidency.
  • Hanımefendiler, beyefendiler ve özellikle de Danimarka Dönem Başkanlığına çok teşekkür ederim.
  • Tom is a big eater.
  • Tom çok yemek yer.
  • You seem to be in a big hurry.
  • Çok acelen var gibi görünüyorsun.
Show More (23)
big koca adj.
  • Tom says you've got a big mouth.
  • Tom senin koca bir ağzın olduğunu söylüyor.
  • I felt like a big fool.
  • Kendimi koca bir aptal gibi hissettim.
  • Eugènie has a big ass.
  • Eugènie'nin koca bir kıçı var.
Show More (11)
big iri adj.
  • She has big green eyes and beautiful brown skin.
  • İri yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
  • Big men are not always strong.
  • İri adamlar her zaman güçlü olmazlar.
  • Your best friend's girlfriend is as big as a whale.
  • En iyi arkadaşının kız arkadaşı bir balina kadar iri.
Show More (4)
big fazla adj.
  • Sadly, however, these are also the vessels with the biggest outstanding debts to the banks.
  • Ancak ne yazık ki bu gemiler aynı zamanda bankalara en fazla borcu olan gemilerdir.
  • You have to risk big in order to win big.
  • Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.
  • Chicago's population is a lot bigger than that of Boston.
  • Chicago'nun nüfusu Boston'dan çok daha fazla.
Show More (1)
big iri yarı adj.
  • Tom is very big.
  • Tom çok iri yarı biri.
  • He was a big, heavy man.
  • İri yarı, ağır bir adamdı.
  • He was big and handsome.
  • İri yarı ve yakışıklıydı.
Show More (0)
big yüce gönüllü adj.
  • That was big of Tom to help out like that.
  • Bu şekilde yardımda bulunması Tom'un yüce gönüllülüğündendi.
Show More (-2)
big hevesli adj.
  • I'm not a big TV watcher.
  • Hevesli bir televizyon izleyicisi değilim.
Show More (-2)
big cüsseli adj.
  • Big men are not always strong.
  • Cüsseli erkekler her zaman güçlü değildir.
Show More (-2)