|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
big shot n.
|
kodaman |
|
| 2 |
Common Usage |
big gun n.
|
kodaman |
|
| General |
|
| 3 |
General |
big sister n.
|
abla |
|
You are so fortunate to have a big sister who loves you.
Seni seven bir ablan olduğu için çok şanslısın.
More Sentences
|
| 4 |
General |
big brother n.
|
ağabey |
|
I know that this is a sensitive area, and I know that you view all Swedes as big brother types.
Bunun hassas bir konu olduğunu ve tüm İsveçlileri ağabey tipler olarak gördüğünüzü biliyorum.
More Sentences
|
| 5 |
General |
big deal n.
|
çok önemli |
|
Once a week is no big deal.
Haftada bir çok önemli değil.
More Sentences
|
|
|
| 6 |
General |
big dipper n.
|
büyük ayı |
|
Tom pointed at the Big Dipper.
Tom Büyük Ayı'yı işaret etti.
More Sentences
|
| 7 |
General |
big company n.
|
büyük şirket |
|
The new predominance of historically big companies will result in few newcomers having access to the Agency.
Tarihsel olarak büyük şirketlerin yeni hakimiyeti, yeni gelenlerin Ajansa erişiminin az olmasıyla sonuçlanacaktır.
More Sentences
|
| 8 |
General |
big business n.
|
büyük işletmeler |
|
The aim, of course, is to increase the level of exploitation of the workforce and maximum the profits of big business.
Amaç, elbette, işgücünün sömürü düzeyini arttırmak ve büyük işletmelerin karlarını azami düzeye çıkarmaktır.
More Sentences
|
| 9 |
General |
big contribution n.
|
büyük katkı |
|
Beef can make a big contribution to your B vitamin intake.
Sığır eti, B vitamini alımınıza büyük katkı sağlayabilir.
More Sentences
|
| 10 |
General |
big mistake n.
|
büyük hata |
|
My own view is that at Nice some big mistakes were made, which must at all costs be put right.
Benim görüşüm Nice'de bazı büyük hatalar yapıldığı ve bunların ne pahasına olursa olsun düzeltilmesi gerektiğidir.
More Sentences
|
| 11 |
General |
big picture n.
|
genel görünüm |
|
We need to look at the big picture.
Genel görünüme bakmamız gerekiyor.
More Sentences
|
| 12 |
General |
big spender n.
|
çok para harcayan |
|
Tom is a big spender.
Tom çok para harcayan biri.
More Sentences
|
| 13 |
General |
big spender n.
|
savurgan |
|
Tom is a big spender.
Tom büyük bir savurgan.
More Sentences
|
| 14 |
General |
big step n.
|
büyük adım |
|
What is the next big step to take?
Atılacak bir sonraki büyük adım nedir?
More Sentences
|
| 15 |
General |
big problem n.
|
büyük sorun |
|
One of the biggest problems for the European fishing industry is, specifically, that the fleet is too big.
Avrupa balıkçılık endüstrisinin en büyük sorunlarından biri, özellikle de filonun çok büyük olmasıdır.
More Sentences
|
| 16 |
General |
big trouble n.
|
büyük sorun |
|
Every time, they cause a big trouble in the mission.
Her seferinde görevde büyük sorun çıkarıyorlar.
More Sentences
|
| 17 |
General |
big influence n.
|
büyük etki |
|
The cinema was a big influence, too.
Sinemanın da büyük etkisi oldu.
More Sentences
|
| 18 |
General |
big news n.
|
önemli haber |
|
What's the big news?
Önemli haber nedir?
More Sentences
|
| 19 |
General |
big lie n.
|
büyük yalan |
|
Listening to them I now understand the concept of the big lie.
Onları dinlerken şimdi büyük yalan kavramını anlıyorum.
More Sentences
|
| 20 |
General |
big foot n.
|
büyük ayak |
|
I have big feet.
Benim büyük ayaklarım var.
More Sentences
|
| 21 |
General |
big day n.
|
büyük gün |
|
Tomorrow is the big day for LG.
Yarın LG için büyük gün.
More Sentences
|
| 22 |
General |
a big risk n.
|
büyük bir risk |
|
Now follow me on this because I'm taking a big risk here.
Şimdi beni takip edin çünkü burada büyük bir risk alıyorum.
More Sentences
|
| 23 |
General |
big cake n.
|
büyük pasta |
|
I want the biggest cake.
En büyük pastayı istiyorum.
More Sentences
|
| 24 |
General |
big nose n.
|
büyük burun |
|
People with big noses are generally very independent.
Büyük burunlu insanlar genellikle çok bağımsızdır.
More Sentences
|
| 25 |
General |
big difference n.
|
büyük farklılık |
|
For historical reasons there are big differences between the labour market systems in Member States.
Tarihsel nedenlerden dolayı Üye Devletlerdeki işgücü piyasası sistemleri arasında büyük farklılıklar vardır.
More Sentences
|
| 26 |
General |
big island n.
|
büyük ada |
|
It is made up of two big islands.
İki büyük adadan oluşuyor.
More Sentences
|
| 27 |
General |
a big place n.
|
büyük bir yer |
|
The world is not a big place.
Dünya büyük bir yer değil.
More Sentences
|
| 28 |
General |
big elephant n.
|
büyük fil |
|
That's the biggest elephant I've ever seen.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük fil.
More Sentences
|
| 29 |
General |
big house n.
|
büyük ev |
|
I know many lonely people with very big houses.
Çok büyük evleri olan birçok yalnız insan tanıyorum.
More Sentences
|
| 30 |
General |
big difference n.
|
büyük fark |
|
These are practical measures that will make a big difference in the short term.
Bunlar kısa vadede büyük fark yaratacak pratik tedbirlerdir.
More Sentences
|
| 31 |
General |
big city n.
|
büyük şehir |
|
This type of training is usually available in the big cities.
Bu tür eğitimler genellikle büyük şehirlerde mevcuttur.
More Sentences
|
| 32 |
General |
big bang n.
|
büyük patlama |
|
The Big Bang is the beginning of space and time.
Büyük Patlama uzay ve zamanın başlangıcıdır.
More Sentences
|
| 33 |
General |
big obstacle n.
|
büyük engel |
|
We ourselves present the biggest obstacle.
En büyük engeli biz kendimiz teşkil ediyoruz.
More Sentences
|
| 34 |
General |
a big fight n.
|
büyük bir kavga |
|
We did have a big fight that night.
O gece büyük bir kavga ettik.
More Sentences
|
| 35 |
General |
big sister n.
|
büyük kız kardeş |
|
My big sister washes her hair every morning.
Büyük kız kardeşim her sabah saçını yıkar.
More Sentences
|
| 36 |
General |
big store n.
|
büyük mağaza |
|
A small boutique selling fashion accessories that are not available in big stores.
Büyük mağazalarda bulunmayan moda aksesuarları satan küçük bir butik.
More Sentences
|
| 37 |
General |
big loss n.
|
büyük kayıp |
|
Chasing your losses will usually just lead to bigger and bigger losses.
Kayıplarınızı kovalamak genellikle daha büyük kayıplara yol açacaktır.
More Sentences
|
| 38 |
General |
big fire n.
|
büyük yangın |
|
He died in that big fire.
O büyük yangında öldü.
More Sentences
|
| 39 |
General |
big country n.
|
büyük ülke |
|
The very procedure is, of course, based upon its being the big countries that decide.
Bu prosedür, elbette, büyük ülkelerin karar vermesine dayanmaktadır.
More Sentences
|
| 40 |
General |
big family n.
|
büyük aile |
|
We carry this big family with pride.
Bu büyük aileyi gururla taşıyoruz.
More Sentences
|
| 41 |
General |
big team n.
|
büyük takım |
|
The small teams can beat the big teams.
Küçük takımlar büyük takımları yenebilir.
More Sentences
|
| 42 |
General |
big challenges n.
|
büyük zorluklar |
|
What is the biggest challenge you face each day?
Her gün karşılaştığınız en büyük zorluk nedir?
More Sentences
|
| 43 |
General |
big game n.
|
büyük av hayvanı |
|
Hemingway enjoyed big game hunting in Africa.
Hemingway Afrika'da büyük av hayvanları avlamaktan hoşlanırdı.
More Sentences
|
| 44 |
General |
think big v.
|
büyük düşünmek |
|
We should not be afraid to think big.
Büyük düşünmekten korkmamalıyız.
More Sentences
|
| 45 |
General |
pretty big adj.
|
oldukça büyük |
|
It was really a pretty big room.
Gerçekten oldukça büyük bir odaydı.
More Sentences
|
| 46 |
General |
quite big adj.
|
oldukça büyük |
|
The tunnels are quite big and made of 3 floors.
Tüneller oldukça büyük ve 3 kattan oluşuyor.
More Sentences
|
| 47 |
General |
big enough adj.
|
yeterince büyük |
|
All the planets in the system have suddenly decided that the galaxy isn't big enough for all of them!
Sistemdeki tüm gezegenler aniden galaksinin hepsi için yeterince büyük olmadığına karar verdiler!
More Sentences
|
| 48 |
General |
big-headed adj.
|
kendini beğenmiş |
|
Tom's very big-headed.
Tom çok kendini beğenmiş.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 49 |
Colloquial |
a big fan n.
|
büyük bir hayran |
|
I was never a big fan of social media.
Hiçbir zaman sosyal medyanın büyük bir hayranı olmadım.
More Sentences
|
| 50 |
Colloquial |
big bully n.
|
kabadayı |
|
That boy's a big bully.
O çocuk büyük bir kabadayıdır.
More Sentences
|
| 51 |
Colloquial |
big bully n.
|
kabadayı |
|
That boy's a big bully.
O çocuk tam bir kabadayı.
More Sentences
|
| 52 |
Colloquial |
(the) big bucks n.
|
büyük para |
|
That's why they pay us the big bucks.
Bu yüzden bize büyük paralar ödüyorlar.
More Sentences
|
| General |
|
| 53 |
General |
big talk n.
|
büyük söz |
|
| 54 |
General |
big earner n.
|
çok para kazanan |
|
| 55 |
General |
big game n.
|
büyük hayvan avı |
|
| 56 |
General |
big top n.
|
büyük sirk çadırı |
|
| 57 |
General |
big business n.
|
dev şirketler |
|
| 58 |
General |
big gun n.
|
ağır top |
|
| 59 |
General |
big income earner n.
|
çok para kazanan |
|
| 60 |
General |
big gun n.
|
önemli kimse |
|
| 61 |
General |
big dipper n.
|
büyükayı |
|
| 62 |
General |
big bang n.
|
başlangıç |
|
| 63 |
General |
big businessman n.
|
büyük işadamı |
|
| 64 |
General |
big top n.
|
sirk |
|
| 65 |
General |
big deal n.
|
büyük iş |
|
| 66 |
General |
big turn n.
|
büyük dönemeç |
|
| 67 |
General |
big horse n.
|
kadana |
|
| 68 |
General |
big and healthy newborn baby n.
|
tosuncuk |
|
| 69 |
General |
no big deal n.
|
önemsiz şey |
|
| 70 |
General |
big talk n.
|
yüksekten atma |
|
| 71 |
General |
big deal n.
|
büyük mesele |
|
| 72 |
General |
a big gun n.
|
ağır top |
|
| 73 |
General |
big step n.
|
açık adım |
|
| 74 |
General |
big time n.
|
en yüksek düzey |
|
| 75 |
General |
big with child n.
|
gebe |
|
| 76 |
General |
big talk n.
|
övünme |
|
| 77 |
General |
big brother n.
|
diktatör |
|
| 78 |
General |
big hook n.
|
karmuk |
|
| 79 |
General |
a big wheel n.
|
nüfuzlu kimse |
|
| 80 |
General |
making big n.
|
büyütme |
|
| 81 |
General |
a big gun n.
|
önemli kimse |
|
| 82 |
General |
big tree n.
|
filmahmudi ağacı |
|
| 83 |
General |
big with child n.
|
hamile |
|
| 84 |
General |
big tree n.
|
anıt ağaç |
|
| 85 |
General |
big bug n.
|
önemli kimse |
|
| 86 |
General |
big hand n.
|
çılgınca alkış |
|
| 87 |
General |
big money n.
|
çok para |
|
| 88 |
General |
big bucks n.
|
dünyanın parası |
|
| 89 |
General |
a big deal n.
|
büyük marifet |
|
| 90 |
General |
big time n.
|
büyük bir başarı |
|
| 91 |
General |
big tits n.
|
büyük göğüsler |
|
| 92 |
General |
big picture n.
|
resmin tamamı |
|
| 93 |
General |
big spender n.
|
düşünmeden harcama yapan |
|
| 94 |
General |
big spender n.
|
müsrif |
|
| 95 |
General |
big screen n.
|
sinema |
|
| 96 |
General |
big dream n.
|
büyük rüya |
|
| 97 |
General |
big mouth n.
|
boşboğaz |
|
| 98 |
General |
big mouth n.
|
boş boğaz |
|
| 99 |
General |
big shot n.
|
önemli kimse |
|
| 100 |
General |
big girl's blouse n.
|
muhallebi çocuğu |
|
| 101 |
General |
big girl's blouse n.
|
süt çocuğu |
|
| 102 |
General |
big effort n.
|
üstün gayret |
|
| 103 |
General |
big close-up n.
|
yakın çekim |
|
| 104 |
General |
big-timer n.
|
önemli kimse |
|
| 105 |
General |
big-timer n.
|
büyük adam |
|
| 106 |
General |
big close-up n.
|
baş plan |
|
| 107 |
General |
big news n.
|
sansasyonel haber |
|
| 108 |
General |
big foot n.
|
koca ayak |
|
| 109 |
General |
big lie n.
|
kuyruklu yalan |
|
| 110 |
General |
big ben n.
|
ingiltere parlamentosundaki büyük saat çanı |
|
| 111 |
General |
big time n.
|
bir toplantı ya da partide geçirilen eğlenceli vakit |
|
| 112 |
General |
big time n.
|
bir toplantı ya da partide geçirilen iyi vakit |
|
| 113 |
General |
big head n.
|
kendini birşey sanan kişi |
|
| 114 |
General |
big head n.
|
ukala |
|
| 115 |
General |
big head n.
|
kendini beğenmiş |
|
| 116 |
General |
big dipper n.
|
büyükayı takım yıldızları |
|
| 117 |
General |
big dipper n.
|
lunapark hız treni |
|
| 118 |
General |
big penis n.
|
büyük penis |
|
| 119 |
General |
big sin n.
|
büyük günah |
|
| 120 |
General |
big butt n.
|
dolgun kalça |
|
| 121 |
General |
big booty n.
|
dolgun kalça |
|
| 122 |
General |
big booty n.
|
büyük kalça |
|
| 123 |
General |
big dictionary effect n.
|
büyük sözlük etkisi |
|
| 124 |
General |
big oven n.
|
büyük fırın |
|
| 125 |
General |
a big commotion n.
|
büyük kargaşa/karmaşa |
|
| 126 |
General |
big bottle n.
|
büyük şişe |
|
| 127 |
General |
big play n.
|
büyük oyun |
|
| 128 |
General |
big play n.
|
büyük maç |
|
| 129 |
General |
big customer n.
|
önde gelen müşteri |
|
| 130 |
General |
big customer n.
|
büyük müşteri |
|
| 131 |
General |
big customer n.
|
önemli müşteri |
|
| 132 |
General |
big portion n.
|
büyük porsiyon |
|
| 133 |
General |
a big dinner again n.
|
büyük bir akşam yemeği |
|
| 134 |
General |
a big leader n.
|
büyük bir lider |
|
| 135 |
General |
a big lunch n.
|
zengin bir öğle yemeği |
|
| 136 |
General |
big wheel n.
|
dönme dolap |
|
| 137 |
General |
big fall n.
|
büyük düşüş |
|
| 138 |
General |
big fight n.
|
büyük kavga |
|
| 139 |
General |
big leap n.
|
büyük sıçrama |
|
| 140 |
General |
big sur n.
|
california'da bir yerleşim yeri |
|
| 141 |
General |
big-box store n.
|
mega mağaza |
|
| 142 |
General |
big problem n.
|
büyük problem |
|
| 143 |
General |
big interest n.
|
büyük ilgi |
|
| 144 |
General |
big sibling n.
|
büyük kardeş |
|
| 145 |
General |
big brother n.
|
büyük erkek kardeş |
|
| 146 |
General |
big box n.
|
büyük mağaza |
|
| 147 |
General |
big box n.
|
mega mağaza |
|
| 148 |
General |
the big easy n.
|
new orleans şehrinin takma adı |
|
| 149 |
General |
big reptiles n.
|
büyük sürüngenler |
|
| 150 |
General |
big boss n.
|
büyük patron |
|
| 151 |
General |
big reunion n.
|
büyük kavuşma |
|
| 152 |
General |
big sister n.
|
büyük abla |
|
| 153 |
General |
big breakfast n.
|
büyük kahvaltı |
|
| 154 |
General |
a big day for n.
|
(için) büyük bir gün |
|
| 155 |
General |
big kitchen n.
|
büyük mutfak |
|
| 156 |
General |
big hairy audacious goals (bhags) n.
|
büyük riski cesur hedefler |
|
| 157 |
General |
the big question n.
|
herkesin bilmek istediği şey |
|
| 158 |
General |
big tent n.
|
büyük çadır |
|
| 159 |
General |
big-heartedness n.
|
gönlü zengin olma |
|
| 160 |
General |
big-heartedness n.
|
cömertlik |
|
| 161 |
General |
big-heartedness n.
|
bonkörlük |
|
| 162 |
General |
big-heartedness n.
|
eli açıklık |
|
| 163 |
General |
big sister n.
|
ablalık yapan kimse |
|
| 164 |
General |
big hair n.
|
kabarık saç |
|
| 165 |
General |
big bertha n.
|
uzun mesafede etkili şey |
|
| 166 |
General |
big time n.
|
(bir meslekte veya kurumda) yüksek mevki |
|
| 167 |
General |
big house [dialect] n.
|
oturma odası |
|
| 168 |
General |
big hair n.
|
üstten kabartılmış uzun saç |
|
| 169 |
General |
big brother n.
|
ağabeylik yapan kimse |
|
| 170 |
General |
big house [dialect] n.
|
(ev) yaşam alanı |
|
| 171 |
General |
big science n.
|
büyük ölçekli bilimsel araştırma |
|
| 172 |
General |
big ben n.
|
big ben kulesindeki saat |
|
| 173 |
General |
big three n.
|
küçük ve güçlü grup |
|
| 174 |
General |
big time n.
|
oyunculara yüksek ödeme yapan gösteri merkezi |
|
| 175 |
General |
big bucks n.
|
para babalarının sahip olduğu güç ve etki |
|
| 176 |
General |
big bertha n.
|
türüne göre büyük ve hantal şey |
|
| 177 |
General |
big hand n.
|
(saat) yelkovan |
|
| 178 |
General |
big bertha n.
|
kazulet |
|
| 179 |
General |
big bertha n.
|
lenduha |
|
| 180 |
General |
big sister n.
|
üniversiteye yeni başlamış kız öğrenciye yardımcı olan üst dönemden kız öğrenci |
|
| 181 |
General |
big four n.
|
küçük ve güçlü grup |
|
| 182 |
General |
big five n.
|
küçük ve güçlü grup |
|
| 183 |
General |
big-box n.
|
kutuya benzeyen büyük zincir mağaza |
|
| 184 |
General |
big gun n.
|
uzun ve ağır sörf tahtası |
|
| 185 |
General |
big tech n.
|
büyük teknoloji firmaları |
|
| 186 |
General |
big trunk n.
|
büyük gövde |
|
| 187 |
General |
big trunk n.
|
büyük ağaç gövdesi |
|
| 188 |
General |
bring up one's big guns v.
|
en önemli destekçileri getirmek |
|
| 189 |
General |
make the big buck v.
|
çok para kazanmak |
|
| 190 |
General |
get too big for one's boots v.
|
burun şişirmek |
|
| 191 |
General |
be too big for one's boots v.
|
kendini bir şey sanmak |
|
| 192 |
General |
have a big lead v.
|
çok önde olmak |
|
| 193 |
General |
make the big buck v.
|
parsayı götürmek |
|
| 194 |
General |
make big v.
|
büyütmek |
|
| 195 |
General |
go over big v.
|
üstesinden gelmek |
|
| 196 |
General |
be too big for one's boots v.
|
kendini dev aynasında görmek |
|
| 197 |
General |
be too big for one's boots v.
|
burnu kaf dağında olmak |
|
| 198 |
General |
be too big for one's boots v.
|
burnu havada olmak |
|
| 199 |
General |
bring up one's big guns v.
|
en önemli dayanakları ileri sürmek |
|
| 200 |
General |
make a big deal out of something v.
|
sorun haline getirmek |
|
| 201 |
General |
turn it into a big deal v.
|
problem haline getirmek |
|
| 202 |
General |
turn it into a big deal v.
|
sorun haline getirmek |
|
| 203 |
General |
make a big deal out of something v.
|
problem haline getirmek |
|
| 204 |
General |
speak softly but carry a big stick v.
|
aba altından değnek sopa göstermek |
|
| 205 |
General |
deal big blow v.
|
büyük darbe vurmak |
|
| 206 |
General |
strike big blow v.
|
ağır darbe indirmek |
|
| 207 |
General |
deliver big blow v.
|
ağır darbe indirmek |
|
| 208 |
General |
make a big contribution v.
|
büyük katkı sağlamak |
|
| 209 |
General |
deal big blow v.
|
ağır darbe indirmek |
|
| 210 |
General |
see the big picture v.
|
büyük resmi görmek |
|
| 211 |
General |
play a big role v.
|
büyük rol oynamak |
|
| 212 |
General |
have a big ego v.
|
büyük bir egosu olmak |
|
| 213 |
General |
take big risk v.
|
büyük risk almak |
|
| 214 |
General |
sell something for a big profit v.
|
bir şeyi büyük bir karla ederek satmak |
|
| 215 |
General |
have a big influence on v.
|
üzerinde büyük bir etkisi olmak |
|
| 216 |
General |
see the big picture v.
|
olayın bütününü görmek |
|
| 217 |
General |
big two v.
|
bir iskambil oyunu |
|
| 218 |
General |
be a big fan of something/someone v.
|
bir şeyin veya bir kimsenin büyük bir hayranı olmak |
|
| 219 |
General |
big [dialect] [uk] v.
|
inşa etmek |
|
| 220 |
General |
big-time v.
|
daha düşük sosyal statüdeki birini hor görmek |
|
| 221 |
General |
big [dialect] v.
|
hamile bırakmak |
|
| 222 |
General |
very big adj.
|
koskocaman |
|
| 223 |
General |
big and unwieldy adj.
|
lenduha |
|
| 224 |
General |
very big adj.
|
çok büyük |
|
| 225 |
General |
as big as life adj.
|
canlısı veya gerçeği kadar büyük |
|
| 226 |
General |
having a big and long nose adj.
|
burnaz |
|
| 227 |
General |
a size too big adj.
|
bir numara büyük |
|
| 228 |
General |
very big adj.
|
koskoca |
|
| 229 |
General |
big and tall adj.
|
yalı kazığı gibi |
|
| 230 |
General |
as big as adj.
|
kadar büyük |
|
| 231 |
General |
big ticket adj.
|
çok pahalı |
|
| 232 |
General |
big headed adj.
|
kendini bir şey sanan |
|
| 233 |
General |
big headed adj.
|
kendini beğenmiş |
|
| 234 |
General |
big-bodied adj.
|
cüsseli |
|
| 235 |
General |
big-hearted adj.
|
yüce gönüllü |
|
| 236 |
General |
big-hearted adj.
|
cömert |
|
| 237 |
General |
big-time adj.
|
önemli |
|
| 238 |
General |
big-headed adj.
|
kendini bir şey sanan |
|
| 239 |
General |
big-time adj.
|
yüksek rütbeli |
|
| 240 |
General |
big and fierce-looking adj.
|
haydut gibi |
|
| 241 |
General |
big-hearted adj.
|
eli açık |
|
| 242 |
General |
big-time adj.
|
öncü |
|
| 243 |
General |
big-time adj.
|
zirvede olan |
|
| 244 |
General |
big nose adj.
|
büyük burunlu |
|
| 245 |
General |
big-ticket adj.
|
çok pahalı |
|
| 246 |
General |
too big for one's breeches adj.
|
burnu havada |
|
| 247 |
General |
too big for one's breeches adj.
|
burnu havalarda |
|
| 248 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda para gerektiren |
|
| 249 |
General |
big-name adj.
|
ünlü |
|
| 250 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir ürüne ait |
|
| 251 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda parası olan |
|
| 252 |
General |
big on adj.
|
(bir şeye) çok miktarda sahip olan |
|
| 253 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda para sağlayan |
|
| 254 |
General |
big [obsolete] adj.
|
vücudu güçlü |
|
| 255 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir örgütü kapsayan |
|
| 256 |
General |
big-name adj.
|
ünlü isimlere ait |
|
| 257 |
General |
big-name adj.
|
ünlü isimler içeren |
|
| 258 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir ürün içeren |
|
| 259 |
General |
big-name adj.
|
ünlü bir örgüte ait |
|
| 260 |
General |
big-picture adj.
|
geniş kapsamlı |
|
| 261 |
General |
big-money adj.
|
büyük miktarda para içeren |
|
| 262 |
General |
big-picture adj.
|
büyük resmi gösteren |
|
| 263 |
General |
big [obsolete] adj.
|
yüksek fiziksel güce sahip |
|
| 264 |
General |
big-ticket adj.
|
çok önemli |
|
| 265 |
General |
big-mouthed adj.
|
koca ağızlı |
|
| 266 |
General |
big-box adj.
|
çok büyük bir mağazaya ait |
|
| 267 |
General |
big-mouthed adj.
|
gürültücü |
|
| 268 |
General |
big-ticket adj.
|
esas |
|
| 269 |
General |
big-wigged adj.
|
kibirli |
|
| 270 |
General |
big-mouthed adj.
|
konuşkan |
|
| 271 |
General |
big-shouldered adj.
|
geniş omuzlu |
|
| 272 |
General |
big-bellied adj.
|
göbeği çıkık |
|
| 273 |
General |
big-ticket adj.
|
başlıca |
|
| 274 |
General |
big-bellied adj.
|
koca göbekli |
|
| 275 |
General |
big-chested adj.
|
geniş göğüslü |
|
| 276 |
General |
big-room adj.
|
big room tarzında (elektronik müzik) |
|
| 277 |
General |
big-sounding adj.
|
etkileyici boyutta |
|
| 278 |
General |
big-mouthed adj.
|
patavatsız |
|
| 279 |
General |
big-box adj.
|
çok büyük mağaza olan |
|
| 280 |
General |
in a big way adv.
|
büyük çapta |
|
| 281 |
General |
as big as life adv.
|
şahsen |
|
| 282 |
General |
big and bold adv.
|
kalın ve koyu puntoyla |
|
| 283 |
General |
under a big tree adv.
|
büyük bir ağacın altında |
|
| 284 |
General |
big-time adv.
|
geniş kapsamlı bir şekilde |
|
| 285 |
General |
big-time adv.
|
büyük ölçüde |
|
| 286 |
General |
big-time adv.
|
esaslı bir şekilde |
|
| 287 |
General |
big-time adv.
|
çok fazla |
|
| 288 |
General |
big-time adv.
|
aşırı derecede |
|
| 289 |
General |
big deal! interj.
|
hıh |
|
| 290 |
General |
the house is quite big expr.
|
ev oldukça büyük |
|
| Phrases |
|
| 291 |
Phrases |
something really big expr.
|
çok büyük bir şey |
|
| 292 |
Phrases |
big-is-best expr.
|
büyük olanı en iyisidir |
|
| 293 |
Phrases |
big brother is watching you expr.
|
büyük birader sizi izliyor |
|
| 294 |
Phrases |
big brother is watching you expr.
|
büyük birader seni izliyor |
|
| 295 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
pişmiş kelle gibi |
|
| 296 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
tip tip sıratarak |
|
| 297 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
alaycı bir yüz ifadesiyle |
|
| 298 |
Phrases |
with a big grin expr.
|
pis pis sıratarak |
|
| 299 |
Phrases |
in such a big size expr.
|
bu büyüklükte |
|
| 300 |
Phrases |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünme |
|
| 301 |
Phrases |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünmeyi bırak |
|
| 302 |
Phrases |
don't get too big for your boots expr.
|
kendini dev aynasında görme |
|
| 303 |
Phrases |
don't get too big for your boots expr.
|
kendini bir şey sanma |
|
| 304 |
Phrases |
walk softly and carry a big stick expr.
|
aba altından sopa göstermek |
|
| 305 |
Phrases |
walk softly and carry a big stick expr.
|
müzakereye açık ol ama gardını düşürme |
|
| 306 |
Phrases |
walk softly and carry a big stick expr.
|
sopa siyaseti yapmak |
|
| Proverb |
|
| 307 |
Proverb |
little pitchers have big ears
|
çocukların kulağı delik olur |
|
| 308 |
Proverb |
the big fish eats the little one
|
büyük balık küçük balığı yutar |
|
| 309 |
Proverb |
eat a big mouthful, but don't make big promises
|
büyük lokma ye büyük söz söyleme |
|
| 310 |
Proverb |
big things come in small packages
|
büyük şeyler küçük paketlerden çıkar |
|
| 311 |
Proverb |
big things come in small packages
|
bir şeyin büyüklüğü onun değerini belirlemez |
|
| Colloquial |
|
| 312 |
Colloquial |
big guns n.
|
ağır toplar |
|
| 313 |
Colloquial |
big gun n.
|
ağır top |
|
| 314 |
Colloquial |
big guns of the cinema n.
|
sinemanın ağır topları |
|
| 315 |
Colloquial |
big deal n.
|
büyük marifet |
|
| 316 |
Colloquial |
a big step n.
|
büyük bir adım |
|
| 317 |
Colloquial |
a big fan of strippers n.
|
büyük bir striptizci hayranı |
|
| 318 |
Colloquial |
big case n.
|
büyük dava |
|
| 319 |
Colloquial |
a big blow n.
|
büyük bir darbe |
|
| 320 |
Colloquial |
a big break n.
|
büyük bir çıkış/atılım |
|
| 321 |
Colloquial |
big weekend n.
|
büyük hafta sonu |
|
| 322 |
Colloquial |
a big job n.
|
büyük bir iş |
|
| 323 |
Colloquial |
big night n.
|
büyük gece |
|
| 324 |
Colloquial |
big-talking man n.
|
büyük konuşan adam |
|
| 325 |
Colloquial |
a big story n.
|
büyük bir hikaye |
|
| 326 |
Colloquial |
big fish eat little fish n.
|
büyük balık küçük balığı yer |
|
| 327 |
Colloquial |
a big change n.
|
büyük değişiklik |
|
| 328 |
Colloquial |
a big change n.
|
büyük değişim |
|
| 329 |
Colloquial |
a big part of our lives n.
|
hayatımızın büyük bir parçası |
|
| 330 |
Colloquial |
a big part of my life n.
|
hayatımın büyük bir parçası |
|
| 331 |
Colloquial |
big rig n.
|
tır |
|
| 332 |
Colloquial |
a big nose n.
|
başkalarının işine karışan tip |
|
| 333 |
Colloquial |
big iron n.
|
ana sistem |
|
| 334 |
Colloquial |
the big day n.
|
birinin evleneceği gün |
|
| 335 |
Colloquial |
the big boys n.
|
en güçlü şirketler |
|
| 336 |
Colloquial |
the big enchilada [usa] n.
|
en önemli konu |
|
| 337 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
lider |
|
| 338 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
lider |
|
| 339 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
reis |
|
| 340 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
reis |
|
| 341 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
patron |
|
| 342 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
patron |
|
| 343 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
alemdar |
|
| 344 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
alemdar |
|
| 345 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
önder |
|
| 346 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
önder |
|
| 347 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
başkan |
|
| 348 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
başkan |
|
| 349 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
bilge |
|
| 350 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
şef |
|
| 351 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
bilge |
|
| 352 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
şef |
|
| 353 |
Colloquial |
big brass n.
|
ağırtoplar |
|
| 354 |
Colloquial |
big bully n.
|
zorba |
|
| 355 |
Colloquial |
big-c n.
|
kanser |
|
| 356 |
Colloquial |
big year n.
|
karlı bir yıl |
|
| 357 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
kodaman |
|
| 358 |
Colloquial |
big boys n.
|
ağır toplar |
|
| 359 |
Colloquial |
big brass n.
|
büyük oyuncular |
|
| 360 |
Colloquial |
big top n.
|
ana mekan |
|
| 361 |
Colloquial |
big boy n.
|
delikanlı ya da yetişkin erkek |
|
| 362 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü adam |
|
| 363 |
Colloquial |
big year n.
|
büyük yarış |
|
| 364 |
Colloquial |
big one n.
|
başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey |
|
| 365 |
Colloquial |
big boy n.
|
yerine göre çocuk veya genç adam |
|
| 366 |
Colloquial |
big boys n.
|
büyük oyuncular |
|
| 367 |
Colloquial |
big hitter n.
|
ensesi kalın kişi |
|
| 368 |
Colloquial |
big bickies [australia] n.
|
mangır |
|
| 369 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm |
|
| 370 |
Colloquial |
big bickies [australia] n.
|
arpa |
|
| 371 |
Colloquial |
big bully n.
|
öküz: maganda |
|
| 372 |
Colloquial |
big daddy n.
|
ensesi kalın kimse |
|
| 373 |
Colloquial |
big year n.
|
müthiş bir yıl |
|
| 374 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
ağırtop |
|
| 375 |
Colloquial |
big bad n.
|
belalı tip |
|
| 376 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
aniden gelen karşı konulmaz big mac yeme isteği |
|
| 377 |
Colloquial |
big jump n.
|
büyük bir değişiklik |
|
| 378 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
önemli şahsiyet |
|
| 379 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm'in takma adı |
|
| 380 |
Colloquial |
big bickies [australia] n.
|
büyük miktarlarda para |
|
| 381 |
Colloquial |
big-d n.
|
dallas'ın takma adı |
|
| 382 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
mcdonald's big mac sandviçini aşerme |
|
| 383 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
forslu kimse |
|
| 384 |
Colloquial |
big daddy n.
|
kalantor |
|
| 385 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi |
|
| 386 |
Colloquial |
big bully n.
|
dana |
|
| 387 |
Colloquial |
big top n.
|
büyük sirk çadırı |
|
| 388 |
Colloquial |
big daddy n.
|
dost |
|
| 389 |
Colloquial |
big daddy n.
|
vaftiz baba |
|
| 390 |
Colloquial |
big boy n.
|
koca adam (artık büyüdün) |
|
| 391 |
Colloquial |
big year n.
|
bilhassa talihli/kazançlı ya da verimli yıl |
|
| 392 |
Colloquial |
big boy n.
|
kocaman adam |
|
| 393 |
Colloquial |
big juice n.
|
ünlü suçlu veya hırsız |
|
| 394 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
sözü geçen kişi |
|
| 395 |
Colloquial |
big hitter n.
|
önemli kimse |
|
| 396 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
sözü geçen kişi |
|
| 397 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey |
|
| 398 |
Colloquial |
big-d n.
|
dallas |
|
| 399 |
Colloquial |
big d n.
|
dallas |
|
| 400 |
Colloquial |
big juice n.
|
nam salmış suçlu |
|
| 401 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
kodaman |
|
| 402 |
Colloquial |
big bad n.
|
belalı |
|
| 403 |
Colloquial |
big daddy n.
|
kodaman |
|
| 404 |
Colloquial |
big hitter n.
|
ağır top |
|
| 405 |
Colloquial |
big boys n.
|
kodamanlar |
|
| 406 |
Colloquial |
big jump n.
|
büyük bir adım |
|
| 407 |
Colloquial |
the big one n.
|
kalp krizi |
|
| 408 |
Colloquial |
big boy n.
|
cüsseli ve/veya heybetli kişi |
|
| 409 |
Colloquial |
big boy n.
|
koca adam (koca adamsın artık) |
|
| 410 |
Colloquial |
big daddy n.
|
nüfuz sahibi kişi |
|
| 411 |
Colloquial |
the big one n.
|
ölümcül kalp krizi |
|
| 412 |
Colloquial |
big bully n.
|
dediğim dedik tip |
|
| 413 |
Colloquial |
big daddy n.
|
cici baba |
|
| 414 |
Colloquial |
big brass n.
|
üst sıralar |
|
| 415 |
Colloquial |
big d n.
|
dallas'ın takma adı |
|
| 416 |
Colloquial |
big juice n.
|
tanınmış suçlu |
|
| 417 |
Colloquial |
big in (something or somewhere) n.
|
önde gelen kimse |
|
| 418 |
Colloquial |
big bad n.
|
kurmaca eserlerin baş kötü karakteri |
|
| 419 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
forslu kimse |
|
| 420 |
Colloquial |
big one n.
|
son derece feci veya yıkıcı bir şey |
|
| 421 |
Colloquial |
big boy n.
|
izbandut |
|
| 422 |
Colloquial |
big year n.
|
kuş gözlemciliği yarışması |
|
| 423 |
Colloquial |
big bully n.
|
öküzcük |
|
| 424 |
Colloquial |
big boy n.
|
koca oğlan (koca oğlansın artık) |
|
| 425 |
Colloquial |
big hitter n.
|
kodaman |
|
| 426 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
bir grubun ya da hareketin içindeki en önemli ya da güçlü kişi |
|
| 427 |
Colloquial |
big kahuna [us] n.
|
ağırtop |
|
| 428 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
big mac krizi |
|
| 429 |
Colloquial |
big boys n.
|
büyükler veya yöneticiler |
|
| 430 |
Colloquial |
big dig n.
|
büyük kazı (boston trafiğini düzenleyecek inşaat projesinin takma adı) |
|
| 431 |
Colloquial |
big brass n.
|
kodamanlar |
|
| 432 |
Colloquial |
a big kahuna [us] n.
|
ağırtop |
|
| 433 |
Colloquial |
big jump n.
|
büyük bir sıçrama |
|
| 434 |
Colloquial |
big top n.
|
ana sahne |
|
| 435 |
Colloquial |
big hitter n.
|
nüfuz sahibi kişi |
|
| 436 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
kocaman mutlu bir aile |
|
| 437 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük mutlu bir aile |
|
| 438 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaş (30/40/50 vb.) |
|
| 439 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm |
|
| 440 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm'in hisseleri |
|
| 441 |
Colloquial |
big blue n.
|
ibm'in takma adı |
|
| 442 |
Colloquial |
big boy n.
|
kodamanlar |
|
| 443 |
Colloquial |
big boy n.
|
artık kocaman adam olma |
|
| 444 |
Colloquial |
big boy n.
|
kocaman adam/eşek kadar olma |
|
| 445 |
Colloquial |
big boy n.
|
eşek kadar olma |
|
| 446 |
Colloquial |
big boy n.
|
(motosiklet/araba gibi şeyler için) canavar/yaramaz çocuk |
|
| 447 |
Colloquial |
big boy n.
|
artık büyük bir çocuk olma |
|
| 448 |
Colloquial |
big boy n.
|
tepedekiler |
|
| 449 |
Colloquial |
big boy n.
|
(büyük) patronlar |
|
| 450 |
Colloquial |
big boy n.
|
(güç ve etki açısından bir gruptaki) büyükler/büyük adamlar |
|
| 451 |
Colloquial |
big bully n.
|
koca (bir) öküz |
|
| 452 |
Colloquial |
big bully n.
|
zorba |
|
| 453 |
Colloquial |
big bully n.
|
despot |
|
| 454 |
Colloquial |
big bully n.
|
zorbalık yapan |
|
| 455 |
Colloquial |
big woman on campus (bwoc) n.
|
kampüste herkesçe tanınan ve önem verilen kız öğrenci |
|
| 456 |
Colloquial |
big drink n.
|
atlantik okyanusu |
|
| 457 |
Colloquial |
big drink n.
|
okyanus |
|
| 458 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük/kocaman mutlu bir aile gibi |
|
| 459 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük/kocaman mutlu bir topluluk |
|
| 460 |
Colloquial |
one big happy family n.
|
büyük/kocaman mutlu bir grup |
|
| 461 |
Colloquial |
the big five n.
|
beş en tehlikeli afrika memelisi olan gergedan, fil, bufalo, aslan ve leopara avcıların verdiği isim |
|
| 462 |
Colloquial |
the big five n.
|
büyük beşli |
|
| 463 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
|
| 464 |
Colloquial |
the big-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş) |
|
| 465 |
Colloquial |
the big-o n.
|
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
|
| 466 |
Colloquial |
the big-o n.
|
sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.) |
|
| 467 |
Colloquial |
the big-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş) |
|
| 468 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş) |
|
| 469 |
Colloquial |
the big-o n.
|
20, 30, 40, 50 vb. olmak |
|
| 470 |
Colloquial |
the big-o n.
|
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) |
|
| 471 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) |
|
| 472 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.) |
|
| 473 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş) |
|
| 474 |
Colloquial |
the big (number)-o n.
|
20, 30, 40, 50 vb. olmak |
|
| 475 |
Colloquial |
big dig n.
|
boston, ma'in altından geçirilen eyaletler arası otoyol |
|
| 476 |
Colloquial |
big dig n.
|
interstate 93'ün bir bölümünü boston massachusetts'in altından geçirecek olan inşaat projesi |
|
| 477 |
Colloquial |
big dig n.
|
boston ma'in altından geçen yeraltı otoyolu |
|
| 478 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
big mac'e duyulan aşırı istek |
|
| 479 |
Colloquial |
big mac attack n.
|
big mac çıkarması |
|
| 480 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü kadın |
|
| 481 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü adam |
|
| 482 |
Colloquial |
big bad n.
|
dizi veya filmlerdeki ana kötü karakter |
|
| 483 |
Colloquial |
big bad n.
|
kötü karakter |
|
| 484 |
Colloquial |
big one n.
|
büyük yalan |
|
| 485 |
Colloquial |
big leagues n.
|
en büyük rekabet veya başarı alanı |
|
| 486 |
Colloquial |
big beast n.
|
önemli kimse |
|
| 487 |
Colloquial |
big one n.
|
çok büyük ve yıkıcı deprem |
|
| 488 |
Colloquial |
big stick n.
|
zor kullanma tehdidi |
|
| 489 |
Colloquial |
big beast n.
|
güçlü kimse |
|
| 490 |
Colloquial |
big stick n.
|
zor kullanma |
|
| 491 |
Colloquial |
big league n.
|
en prestijli başarı düzeyi |
|
| 492 |
Colloquial |
the big one n.
|
çok büyük ve yıkıcı deprem |
|
| 493 |
Colloquial |
big game n.
|
önemli veya tehlikeli bir girişimin amacı |
|
| 494 |
Colloquial |
big game n.
|
büyük oyun |
|
| 495 |
Colloquial |
(the) big bucks n.
|
çok para |
|
| 496 |
Colloquial |
(the) big bucks n.
|
iyi para |
|
| 497 |
Colloquial |
a big head n.
|
burnu havada |
|
| 498 |
Colloquial |
a big name/noise n.
|
önemli bir isim |
|
| 499 |
Colloquial |
a big name/noise n.
|
nüfuzlu biri |
|
| 500 |
Colloquial |
a big mouth n.
|
gevşek ağızlı kimse |
|