The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.

	Anglais	Turc
1	bother	rahatsız etmek	v.
	Please, don't bother your sister while she is studying. Lütfen kız kardeşin ders çalışırken onu rahatsız etme. His neck seems to be bothering him. Görünüşe bakılırsa boynu onu rahatsız ediyor. It is this anarchy in the plundering that bothers the rapporteur. Raportörü rahatsız eden, yağmalamadaki bu anarşidir. What bothers me is the financing method. Beni rahatsız eden şey finansman yöntemi. The question, however, that bother us is how herbal medicinal products are to reach patients and consumers. Ancak bizi rahatsız eden soru, bitkisel tıbbi ürünlerin hastalara ve tüketicilere nasıl ulaşacağıdır. Talk about things that really bother you. Sizi gerçekten rahatsız eden şeyler hakkında konuşun. The result is a speedy and reliable way to stop unwanted Internet connections from bothering your messaging system. Sonuç, istenmeyen İnternet bağlantılarının mesajlaşma sisteminizi rahatsız etmesini engellemenin hızlı ve güvenilir bir yoludur. The room is small, but that didn't bother us. Oda küçük ama bu bizi rahatsız etmedi. Things that bother you may conflict with your value system. Sizi rahatsız eden şeyler değer sisteminizle çatışabilir. We did not let anything bother us. Hiçbir şeyin bizi rahatsız etmesine izin vermedik. That video bothered me for a long time. Bu video beni uzun süre rahatsız etti. Can I bother you for a minute? Sizi bir dakika rahatsız edebilir miyim? Can I bother you for one minute? Sizi bir dakika rahatsız edebilir miyim? Players control a goose who bothers the inhabitants of an English village. Oyuncular bir İngiliz köyünün sakinlerini rahatsız eden bir kazı kontrol eder. A teenager may not want to be bothered but still should be monitored. Bir genç rahatsız edilmek istemeyebilir ancak yine de izlenmelidir. I would not of bothered if I had known. Bilseydim rahatsız etmezdim. In the past 2 weeks, how often have you been bothered by any of the following problems? Geçtiğimiz 2 hafta içinde, aşağıdaki sorunlardan herhangi biri sizi ne sıklıkla rahatsız etti? At first, people were scared, but the woman continued to swim without bothering anyone. İlk başta insanlar korktu ama kadın kimseyi rahatsız etmeden yüzmeye devam etti. Tell the group members what is bothering you. Grup üyelerine sizi neyin rahatsız ettiğini söyleyin. This is the change that bothered me the most. Beni en çok rahatsız eden değişiklik bu oldu. My left ear has been bothering me. Sol kulağım beni rahatsız ediyor. Arrhythmias can be mild and may never bother you. Aritmiler hafif olabilir ve sizi asla rahatsız etmeyebilir. Do you not want to bother them? Onları rahatsız etmek istemiyor musun? Thus, art is a vehicle that allows us to communicate and transform the emotions that are bothering us. Dolayısıyla sanat, bizi rahatsız eden duyguları iletmemizi ve dönüştürmemizi sağlayan bir araçtır. You don’t have to worry about something that bothers you. Sizi rahatsız eden bir şey hakkında endişelenmenize gerek yok. Does the color of your teeth bother you? Dişlerinizin rengi sizi rahatsız ediyor mu? He didn't bother the children or the women. Çocukları ve kadınları rahatsız etmedi. How much do these symptoms bother you? Bu belirtiler sizi ne kadar rahatsız ediyor? I am sorry to bother you so early. Sizi bu kadar erken rahatsız ettiğim için üzgünüm. I'm sorry to bother you this early. Sizi bu kadar erken rahatsız ettiğim için üzgünüm. It is unhealthy to keep quiet about things that bother you. Sizi rahatsız eden şeyler hakkında sessiz kalmak sağlıksızdır. Make sure that no one can bother you. Kimsenin sizi rahatsız edemeyeceğinden emin olun. Most importantly, it may fix the Wi-Fi problems that bother you. En önemlisi, sizi rahatsız eden Wi-Fi sorunlarını çözebilir. Most water-soluble vitamins won't bother your stomach. Suda çözünen vitaminlerin çoğu midenizi rahatsız etmez. Oh no, we don't need to bother them. Ah hayır, onları rahatsız etmemize gerek yok. Please don't bother if you are not serious. Ciddi değilseniz lütfen rahatsız etmeyin. Sorry to bother you, but where is the meeting? Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama toplantı nerede? That's exactly what's bothering me. Beni rahatsız eden de tam olarak bu. That's not what's bothering me. Beni rahatsız eden o değil. Does it bother you that Tom is doing that? Tom'un bunu yapması seni rahatsız ediyor mu? I'm sorry if I'm bothering you. Rahatsız ettiysem özür dilerim. That's what bothers me. Beni rahatsız eden de bu. The smell didn't seem to bother Tom at all. Koku, Tom’u hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu. Doesn't it bother you? Bu seni rahatsız etmiyor mu? Doesn't it bother you? Seni rahatsız etmiyor mu? That's not what's bothering me. Beni rahatsız eden bu değil. Do snakes bother you? Yılanlar seni rahatsız ediyor mu? That never used to bother me. Bu beni hiç rahatsız etmezdi. If you don't bother the bees, they're unlikely to sting you. Eğer arıları rahatsız etmezsen, seni sokmaları pek olası değildir. If you don't bother them, they won't bother you. Sen onları rahatsız etmezsen, onlar da seni rahatsız etmez. If you don't bother them, they won't bother you. Onları rahatsız etmezseniz sizi rahatsız etmezler. The noise didn't seem to bother Tom at all. Gürültü, Tom’u hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu. I don't understand what's bothering you. Seni neyin rahatsız ettiğini anlamıyorum. Tell me what's bothering you. Bana sizi neyin rahatsız ettiğini söyleyin. Tell me what's bothering you. Seni neyin rahatsız ettiğini söyle. Tom doesn't know what's bothering Mary. Tom Mary'yi neyin rahatsız ettiğini bilmiyor. Loud music bothers me. Yüksek sesli müzik beni rahatsız ediyor. Don't bother him. Onu rahatsız etme. Don't let that bother you. Seni rahatsız etmesine izin verme. Don't let that bother you. Bunun seni rahatsız etmesine izin verme. My conscience is bothering me. Vicdanım beni rahatsız ediyor. Don't let it bother you. Onun seni rahatsız etmesine izin verme. Why are you always bothering Tom? Neden sürekli Tom'u rahatsız ediyorsun? Why are you always bothering Tom? Neden hep Tom'u rahatsız ediyorsun? Why are you bothering me? Neden beni rahatsız ediyorsun? You're all bothering me. Hepiniz beni rahatsız ediyorsunuz. He broke the vase on purpose to bother me. Beni rahatsız etmek için vazoyu bilerek kırdı. Keep your brother away because he's bothering us. Kardeşini uzak tut çünkü bizi rahatsız ediyor. Don't let it bother you. Bunun seni rahatsız etmesine izin verme. You're bothering us. Bizi rahatsız ediyorsunuz. Don't bother me any more! Beni daha fazla rahatsız etme! I didn't see any reason to bother you. Seni rahatsız etmek için bir neden görmedim. I didn't want to bother you. Seni rahatsız etmek istemedim. I don't really want to bother you with my problems. Seni sorunlarımla rahatsız etmek istemiyorum. Don't bother her. Rahatsız etme. From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home. Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız edip durdu. I will play Sudoku then instead of continuing to bother you. Öyleyse seni rahatsız edip durmak yerine Sudoku oynayacağım. I will play Sudoku then instead of continuing to bother you. O zaman sizi rahatsız edip durmak yerine Sudoku oynayayım. I wish Tom wouldn't keep bothering me with questions. Keşke Tom beni sorularla rahatsız edip durmasa. Something's bothering him. Onu rahatsız eden bir şey var. Something's bothering them. Onları rahatsız eden bir şey var. Something's bothering Tom. Tom'u rahatsız eden bir şey var. Something's really bothering Tom. Tom'u gerçekten rahatsız eden bir şey var. Tell me if something is bothering you. Seni rahatsız eden bir şey varsa söyle. That's exactly what's bothering me. Beni rahatsız eden tam olarak budur. Am I bothering you? Seni rahatsız ediyor muyum? I'm not bothering you? Sizi rahatsız etmiyorum, değil mi? I wish Tom wouldn't keep bothering me. Keşke Tom beni rahatsız edip durmasa. It's my stomach that's bothering me. Beni rahatsız eden midem. Cigarette smoke bothers me a lot. Sigara dumanı beni çok rahatsız eder. It's something that bothers me quite a bit. Bu beni oldukça rahatsız eden bir şey. Tom said that didn't bother Mary. Tom bunun Mary'yi rahatsız etmediğini söyledi. I'm still going to do it, no matter how much it bothers you. Seni ne kadar rahatsız ederse etsin, yine de yapacağım. Something is bothering Tom. Tom'u rahatsız eden bir şey var. Does it bother you to stay here today? Bugün burada kalmak seni rahatsız ediyor mu? Tom says that the noise doesn't bother him. Tom gürültünün kendisini rahatsız etmediğini söyledi. No one will bother you. Kimse seni rahatsız etmeyecek. Tom isn't going to bother Mary anymore. Tom artık Mary'yi rahatsız etmeyecek. Tom isn't going to bother you again. Tom seni tekrar rahatsız etmeyecek. Tom isn't going to bother you again. Tom seni bir daha rahatsız etmeyecek. Tom won't be bothering us. Tom bizi rahatsız etmeyecek. Does that bother you? Bu seni rahatsız ediyor mu? Tom said the noise didn't bother him. Tom gürültünün onu rahatsız etmediğini söyledi. Tom should be more careful not to bother Mary while she's working. Tom, Mary çalışırken onu rahatsız etmemek için daha dikkatli olmalı. Something's bothering her. Onu rahatsız eden bir şey var. You should be careful not to bother him. Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısın. I'm sorry if I'm bothering you. Seni rahatsız ediyorsam üzgünüm. It doesn't bother me to walk in the rain. Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez. The noise doesn't bother us. Gürültü bizi rahatsız etmiyor. Tom isn't bothering anybody. Tom kimseyi rahatsız etmiyor. Tom isn't bothering me. Tom beni rahatsız etmiyor. Why doesn't that bother you? Neden o seni rahatsız etmiyor? Why doesn't that bother you? Bu seni neden rahatsız etmiyor? It bothers me a lot. Beni çok rahatsız ediyor. Tom wasn't bothering me. Tom beni rahatsız etmiyordu. Tom pretends that nothing bothers him. Tom hiçbir şey onu rahatsız etmiyormuş gibi davranıyor. It bothers me immensely. Bu beni son derece rahatsız ediyor. It's my stomach that's bothering me. Beni rahatsız eden benim midem. You're bothering this poor boy! Bu zavallı çocuğu rahatsız ediyorsun! It doesn't bother us. O bizi rahatsız etmez. It doesn't bother us. Bu bizi rahatsız etmez. No one will bother you here. Burada kimse seni rahatsız etmez. Nothing bothers him. Hiçbir şey onu rahatsız etmez. Nothing bothers me. Hiçbir şey beni rahatsız etmez. Nothing bothers them. Hiçbir şey onları rahatsız etmez. You're not bothering me at all. Beni hiç rahatsız etmiyorsun. You're bothering me. Beni rahatsız ediyorsun. Nothing bothers us. Hiçbir şey bizi rahatsız etmez. That doesn't bother me at all. O beni hiç rahatsız etmez. It bothers me immensely. Bu beni çok rahatsız ediyor. Nothing bothers Tom. Hiçbir şey Tom'u rahatsız etmez. I hope you haven't been bothering Tom. Umarım Tom'u rahatsız etmiyorsundur. You should be careful not to bother him. Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısınız. I asked him not to bother me. Ondan beni rahatsız etmemesini rica ettim. Do you know what's bothering Tom? Tom'u neyin rahatsız ettiğini biliyor musun? I can see that bothers you. Bunun seni rahatsız ettiğini görebiliyorum. Tom said your snoring didn't bother Mary. Tom horlamanızın Mary'yi rahatsız etmediğini söyledi. I don't think Tom knows what's bothering Mary. Tom'un Mary'yi neyin rahatsız ettiğini bildiğini sanmıyorum. I asked him not to bother me. Ondan beni rahatsız etmemesini istedim. I asked Tom not to bother us. Tom'dan bizi rahatsız etmemesini istedim. Tom says mosquitoes don't bother Mary. Tom sivrisineklerin Mary'yi rahatsız etmediğini söylüyor. I pretended that it didn't bother me. Beni rahatsız etmiyormuş gibi davrandım. It bothers me, too. Bu beni de rahatsız ediyor. It's only when I can't sleep at night that the ticking of the clock bothers me. Sadece geceleri uyuyamadığım zaman saatin tik takları beni rahatsız ediyor. I try not to bother anyone. Kimseyi rahatsız etmemeye çalışıyorum. I pretended that it didn't bother me. O beni rahatsız etmemiş gibi davrandım. The noise didn't seem to bother Tom at all. Gürültü Tom'u hiç rahatsız etmemiş gibi görünüyordu. The noise doesn't bother us. Gürültü bizi rahatsız etmez. It does bother me. Beni rahatsız ediyor. Tom says that the noise doesn't bother him. Tom gürültünün onu rahatsız etmediğini söylüyor. The smell didn't seem to bother Tom at all. Koku Tom'u hiç rahatsız etmemiş gibiydi. Tom obviously doesn't want us bothering him right now. Tom belli ki şu anda onu rahatsız etmemizi istemiyor. Don’t anyone bother me! Kimse beni rahatsız etmesin! I don't like people bothering me when I'm working. Çalışırken insanların rahatsız etmesinden hoşlanmıyorum. It seems that something is bothering him. Görünüşe göre bir şey onu rahatsız ediyor. Tom never bothers anyone. Tom kimseyi rahatsız etmez. Tom says the noise doesn't bother him. Tom gürültünün kendisini rahatsız etmediğini söyledi. Tom says the noise doesn't bother him. Tom gürültünün onu rahatsız etmediğini söylüyor. Tom won't bother you. Tom seni rahatsız etmez. Tom won't be bothering you anymore. Tom artık sizi rahatsız etmeyecek. Tom won't be bothering you anymore. Tom artık seni rahatsız etmeyecek. Tom won't bother Mary anymore. Tom artık Mary'yi rahatsız etmeyecek. Tom won't bother you again. Tom seni tekrar rahatsız etmeyecek. Tom won't bother you again. Tom seni bir daha rahatsız etmeyecek. It's really bothering me. Bu beni gerçekten rahatsız ediyor. That never used to bother me. O beni asla rahatsız etmezdi. It's really bothering me. Beni gerçekten rahatsız ediyor. Tom won't bother you anymore. Tom artık seni rahatsız etmeyecek. Keep your brother away because he's bothering us. Erkek kardeşini uzak tut çünkü o bizi rahatsız ediyor. Tom won't bother you. Tom sizi rahatsız etmeyecek. They won't bother you anymore. Seni artık rahatsız etmeyecekler. You're bothering us. Bizi rahatsız ediyorsun. It bothers me a lot. Bu beni çok rahatsız eder. Children often bother their parents. Çocuklar sık sık ebeveynlerini rahatsız ederler. Tom hated to bother Mary so late at night, but it was an emergency. Tom gece geç saatlerde Mary'yi rahatsız etmekten nefret ediyordu ama bu bir acil durumdu. Tom hated to bother Mary so late at night, but it was an emergency. Tom gecenin bu saatinde Mary'yi rahatsız etmekten nefret ediyordu ama bu acil bir durumdu. I didn't want them to bother me. Beni rahatsız etmelerini istemedim. I assume it won't bother you if I take one of them. Onlardan birini almamın seni rahatsız etmeyeceğini varsayıyorum. Why does it bother you? Bu seni neden rahatsız ediyor? Tom says he won't bother Mary anymore. Tom artık Mary'yi rahatsız etmeyeceğini söylüyor. I won't bother you anymore. Artık seni rahatsız etmeyeceğim. Doing that won't bother me. Bunu yapmak beni rahatsız etmeyecek. Why does that bother Tom? Bu Tom'u neden rahatsız ediyor? My brother bothers me! Kardeşim beni rahatsız ediyor! Why does that bother you? O neden seni rahatsız ediyor? Your attitude towards work bothers me! İşe karşı tutumun beni rahatsız ediyor! Why does that bother you? Bu seni neden rahatsız ediyor? Is anything bothering you? Seni rahatsız eden bir şey mi var? Is something bothering you, Tom? Seni rahatsız eden bir şey mi var Tom? Your attitude towards work bothers me! İşe karşı tavrın beni rahatsız ediyor! That really bothers you, doesn't it? Bu seni gerçekten rahatsız ediyor, değil mi? Is something bothering you? Seni rahatsız eden bir şey mi var? Your eyes bother me, so don't look at me. Gözlerin beni rahatsız ediyor, o yüzden bana bakma. Why's it bothering you? Bu seni neden rahatsız ediyor? Something was bothering her. Bir şey onu rahatsız ediyordu. Something was bothering him. Bir şey onu rahatsız ediyordu. Something was bothering Tom. Bir şey Tom'u rahatsız ediyordu. I'm sorry to bother you. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Something still seems to be bothering Tom. Bir şey hâlâ Tom'u rahatsız ediyor gibi görünüyor. The noise doesn't seem to bother Tom. Gürültü Tom'u rahatsız ediyor gibi görünmüyor. I won't bother you again, I promise. Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz. What's really bothering Tom? Tom'u gerçekten ne rahatsız ediyor? I won't bother you again, I promise. Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz veriyorum. I won't be bothering you anymore. Artık seni rahatsız etmeyeceğim. I won't bother you again. Seni tekrar rahatsız etmeyeceğim. I won't bother you again. Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim. I won't bother you anymore tonight. Sizi bu gece daha fazla rahatsız etmeyeceğim. I won't bother you anymore tonight. Bu gece seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim. I won't bother you. Seni rahatsız etmeyeceğim. I think that something is bothering her. Sanırım onu rahatsız eden bir şey var. What's really bothering him? Onu gerçekten rahatsız eden ne? What's really bothering them? Onları gerçekten rahatsız eden ne? I wouldn't want to bother you. Sizi rahatsız etmek istemezdim. Don't bother him. Onu rahatsız etmeyin. I'm sorry to bother you at a time like this. Böyle bir zamanda sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm. The noise didn't bother me. Gürültü beni rahatsız etmedi. I'm sorry to have to bother you again. Seni tekrar rahatsız etmek zorunda kaldığım için üzgünüm. I'm sorry to bother you so often. Sizi çok sık rahatsız ettiğim için üzgünüm. I think that something is bothering Tom. Bence Tom'u rahatsız eden bir şey var. I'm sorry to bother you so often. Sizi bu kadar sık rahatsız ettiğim için özür dilerim. Maybe Tom didn't want to bother you. Belki Tom seni rahatsız etmek istemedi. Tom didn't want to bother Mary while she was studying. Tom Mary'yi çalışırken rahatsız etmek istemedi. Tom didn't want to bother Mary while she was studying. Tom, Mary ders çalışırken onu rahatsız etmek istemiyordu. Tom didn't want to bother Mary. Tom Mary'yi rahatsız etmek istemedi. We don't want to be a bother. Rahatsız etmek istemeyiz. I think that something's bothering Tom. Bence Tom'u rahatsız eden bir şey var. Don't bother Tom while he's reading. Tom okurken rahatsız etmeyin. Don't bother them, and they won't bother you. Onları rahatsız etmez, onlar da seni rahatsız etmesin. I'm sorry to bother you. Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm. You need to stop doing things that bother him. Onu rahatsız edecek şeyler yapmaktan vazgeçmen gerekiyor. I hate to bother you, but would you mind closing the door? Rahatsız etmekten nefret ediyorum ama kapıyı kapatabilir misiniz? I wish Tom wouldn't keep bothering me. Keşke Tom beni rahatsız etmekten vazgeçse. Don't bother Tom while he's reading. Okurken Tom'u rahatsız etmeyin. Don't bother Tom. Tom'u rahatsız etmeyin. Don't bother us again. Bir daha bizi rahatsız etmeyin. Don't bother us anymore. Artık bizi rahatsız etmeyin. Don't bother. Rahatsız etmeyin. I'm sorry to bother you at home. Seni evde rahatsız ettiğim için üzgünüm. I assume it won't bother you if I take one of them. Sanırım onlardan birini alırsam bu sizi rahatsız etmez. They're bothering me. Beni rahatsız ediyorlar. Tom and Mary say that mosquitoes don't bother them. Tom ve Mary, sivrisineklerin onları rahatsız etmediğini söylüyor. Cigarette smoke bothers me a lot. Sigara dumanı beni çok rahatsız ediyor. Tom and Mary say that mosquitoes don't bother them. Tom ve Mary sivrisineklerin onları rahatsız etmediğini söylüyorlar. He won't bother you anymore. O artık sizi rahatsız etmeyecek. Sorry for bothering you at this busy time. Bu yoğun zamanda sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Sorry to bother you! Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm. Sorry to bother you! Rahatsız ettiğim için özür dilerim! Sorry to bother you, Tom. Rahatsız ettiğim için kusura bakma, Tom. Sorry to bother you, Tom. Rahatsız ettiğim için özür dilerim, Tom. Sorry to bother you, Tom. Rahatsız ettiğim için üzgünüm, Tom. Sorry to bother you. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Why don't you tell me what's really bothering you? Neden bana seni gerçekten rahatsız eden şeyi söylemiyorsun? You need to stop doing things that bother him. Onu rahatsız eden şeyleri yapmayı bırakmalısın. You need to stop doing things that bother Tom. Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın. You need to stop doing things that bother Tom. Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı bırakmalısın. Tom said it didn't bother him. Tom bunun onu rahatsız etmediğini söyledi. They bother me. Beni rahatsız ediyorlar. I hope I'm not bothering anybody. Kimseyi rahatsız etmediğimi umuyorum. That doesn't bother me at all. Bu beni hiç rahatsız etmiyor. They bother me. Onlar beni rahatsız ediyorlar. That doesn't bother me. Bu beni rahatsız etmiyor. They're bothering me. Onlar beni rahatsız ediyorlar. I hope we're not bothering you. Seni rahatsız etmediğimizi umuyorum. That doesn't bother Tom. Bu, Tom'u rahatsız etmiyor. Sorry for bothering you at this busy time. Bu yoğun zamanda seni rahatsız ettiğim için üzgünüm. The noise didn't bother Tom. Gürültü Tom'u rahatsız etmedi. It doesn't bother me if you stay. Kalman beni rahatsız etmez. Nothing bothers me. Hiçbir şey beni rahatsız etmiyor. That didn't bother Tom at all. Bu Tom'u hiç rahatsız etmedi. It doesn't bother me. O beni rahatsız etmiyor. Nothing bothers him. Hiçbir şey onu rahatsız etmiyor. I am sorry if I am bothering you. Seni rahatsız ediyorsam üzgünüm. Children often bother their parents. Çocuklar genellikle ebeveynlerini rahatsız eder. The train strike didn't bother me at all. Tren grevi beni hiç rahatsız etmedi. Please quit bothering me. Lütfen beni rahatsız etmekten vazgeç. Could you tell me what's bothering you? Seni neyin rahatsız ettiğini söyleyebilir misin? Does this bother anyone else? Bu başka birini rahatsız eder mi? I'm not bothering you, am I? Seni rahatsız etmiyorum, değil mi? Does it bother you if I do this? Bunu yaparsam sizi rahatsız eder mi? Would it bother you if I smoke? Sigara içmem seni rahatsız eder mi? I am sorry if I am bothering you. Sizi rahatsız ediyorsam özür dilerim. Why would that bother us? Bu bizi neden rahatsız etsin ki? It doesn't bother me that Tom is going to be there with his new girlfriend. Tom'un yeni kız arkadaşıyla orada olacak olması beni rahatsız etmez. Sorry to bother you. Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm. Can you tell me what's bothering you? Seni neyin rahatsız ettiğini bana söyleyebilir misin? Is that what's bothering you? Seni rahatsız eden bu mu? Is that what's really bothering you? Seni gerçekten rahatsız eden bu mu? Is there something bothering you? Sizi rahatsız eden bir şey var mı? Is there something bothering you? Seni rahatsız eden bir şey mi var? It's my left eye that's bothering me. Beni rahatsız eden benim sol gözüm. Can you tell me what's bothering you? Seni neyin rahatsız ettiğini söyleyebilir misin? It's my left eye that's bothering me. Beni rahatsız eden sol gözüm. Doing that won't bother me. Bunu yapmak beni rahatsız etmez. Do snakes bother you? Yılanlar sizi rahatsız eder mi? Does it bother you if I do this? Bunu yapsam seni rahatsız eder mi? Does it bother you if I smoke? Sigara içmem seni rahatsız eder mi? Does it bother you if I smoke? Sigara içmem sizi rahatsız eder mi? I think that something is bothering Tom. Sanırım bir şey Tom'u rahatsız ediyor. Tom said the noise didn't bother him. Tom, sesin onu rahatsız etmediğini söyledi. Tom should be more careful not to bother Mary while she's working. Tom, Mary çalışırken rahatsız etmemek için daha dikkatli olmalıdır. He won't bother you anymore. Artık seni rahatsız etmeyecek. It bothers me a lot. Bu beni çok rahatsız ediyor. No one will bother you. Hiç kimse seni rahatsız etmeyecek. I didn't mean to bother you. Seni rahatsız etmek istemedim. Don't bother me again. Beni bir daha rahatsız etme. I don't want to bother Tom while he's working. Tom'u çalışırken rahatsız etmek istemiyorum. I hope I wasn't bothering anybody. Umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur. I have some questions to ask, but I don't want to bother you now. Sormam gereken bazı sorularım var ama şimdi seni rahatsız etmek istemiyorum. I have some questions to ask, but I don't want to bother you now. Sormak istediğim bazı sorular var ama şimdi sizi rahatsız etmek istemiyorum. I really didn't want to bother you again. Ben gerçekten seni tekrar rahatsız etmek istemedim. I really didn't want to bother you again. Gerçekten seni tekrar rahatsız etmek istemedim. I wouldn't want to bother him. Onu rahatsız etmek istemem. It didn't bother me. O beni rahatsız etmedi. I hope I'm not being a bother. Umarım rahatsız etmiyorumdur. I hope I'm not bothering anybody. Umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur. I hope I'm not bothering anyone. Umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur. I hope I'm not bothering you. Umarım seni rahatsız etmiyorumdur. I hope we're not bothering you. Umarım seni rahatsız etmiyoruzdur. Why would that bother Tom? Bu Tom'u neden rahatsız etsin ki? Why would that bother him? Bu onu neden rahatsız etsin ki? Why would that bother me? Bu beni neden rahatsız etsin ki? Why would that bother them? Bu onları neden rahatsız etsin ki? That's what bothers me. Ben rahatsız eden bu. One thing's bothering me. Bir şey beni rahatsız ediyor. Recently he bothers me. Son günlerde o beni rahatsız ediyor. I don't like people bothering me when I'm working. Çalışırken insanların beni rahatsız etmesinden hoşlanmıyorum. Recently he bothers me. Son zamanlarda beni rahatsız ediyor. There's definitely something bothering Tom. Kesinlikle Tom'u rahatsız eden bir şey var. I don't want to bother him. Onu rahatsız etmek istemiyorum. Doesn't it ever bother you? Bu seni hiç rahatsız etmiyor mu? They won't bother you anymore. Artık seni rahatsız etmeyecekler. Tom won't bother you anymore. Tom artık seni rahatsız etmeyecektir. Doesn't that bother you? O seni rahatsız etmiyor mu? Does it bother you? Bu seni rahatsız ediyor mu? I don't want to bother Tom. Tom'u rahatsız etmek istemiyorum. Quit bothering me. Beni rahatsız etmeyi bırak. Stop bothering my friend. Arkadaşımı rahatsız etmeyi kesin. Stop bothering my friend. Arkadaşımı rahatsız etmeyi bırak. Does my being here bother you? Burada olmam seni rahatsız ediyor mu? Doesn't that bother you? Bu seni rahatsız etmiyor mu? I don't want to bother them. Onları rahatsız etmek istemiyorum. Don't bother her. Onu rahatsız etmeyin. I'm not bothering you? Seni rahatsız etmiyor muyum? Nothing seems to bother Tom. Hiçbir şey Tom'u rahatsız etmiyor gibi görünüyor. It doesn't bother me if you take that book. O kitabı alman beni rahatsız etmez. Something's bothering her. Bir şey onu rahatsız ediyor. Something's bothering him. Bir şey onu rahatsız ediyor. Something's bothering them. Bir şey onları rahatsız ediyor. Something's bothering Tom. Bir şey Tom'u rahatsız ediyor. Don't bother me with details. Beni detaylarla rahatsız etme. Something's clearly bothering Tom. Belli ki bir şey Tom'u rahatsız ediyor. I don't want to bother Tom while he's working. Tom çalışırken onu rahatsız etmek istemiyorum. Don't let the price bother you! Fiyatın seni rahatsız etmesine izin verme! Something's really bothering Tom. Bir şey Tom'u gerçekten rahatsız ediyor. Don't bother me with such trifles. Beni böyle önemsiz şeylerle rahatsız etme. What is it that bothers you? Sizi rahatsız eden nedir? What is it that bothers you? Seni rahatsız eden ne? What's been bothering you? Seni rahatsız eden ne? What's bothering Tom? Tom'u rahatsız eden ne? What's been bothering you? Seni ne rahatsız ediyor? What's bothering you today? Bugün seni rahatsız eden şey ne? That doesn't bother you, does it? Bu seni rahatsız etmiyor, değil mi? Why did that bother you? Bu sizi neden rahatsız etti? Why did that bother you? Bu seni neden rahatsız etti? What's bothering you? Seni rahatsız eden ne? You're starting to bother me. Beni rahatsız etmeye başlıyorsun. What's bothering Tom? Tom'u ne rahatsız ediyor? What's really bothering her? Onu gerçekten rahatsız eden ne? It doesn't bother me anymore. Bu artık beni rahatsız etmiyor. It doesn't bother me anymore. Artık beni rahatsız etmiyor. It doesn't bother me much. Bu, beni çok rahatsız etmiyor. It doesn't bother me much. Beni pek rahatsız etmiyor. It doesn't bother me that Tom is going to be there with his new girlfriend. Tom'un yeni kız arkadaşıyla orada olacak olması beni rahatsız etmiyor. It doesn't bother me to walk in the rain. Yağmurda yürümek beni rahatsız etmiyor. It doesn't bother me. Bu beni rahatsız etmiyor. Don't bother us anymore. Artık bizi rahatsız etme. It doesn't bother me. Beni rahatsız etmiyor. Is this guy bothering you? Bu adam seni rahatsız ediyor mu? I wouldn't want to bother you. Seni rahatsız etmek istemiyorum. Is Tom bothering you? Tom seni rahatsız ediyor mu? Don't bother us. Bizi rahatsız etme. It's not bothering anyone. Bu kimseyi rahatsız etmiyor. I wouldn't want to bother Tom. Tom'u rahatsız etmek istemiyorum. Don't bother your parents with such a trivial thing. Anne babanı böyle saçma bir şeyle rahatsız etme. That didn't bother you, did it? Bu seni rahatsız etmedi, değil mi? Nothing bothers her. Hiçbir şey onu rahatsız etmiyor. Tom is always bothering me. Tom her zaman beni rahatsız ediyor. Tom is always bothering me. Tom beni hep rahatsız ediyor. Tom is bothering me. Tom beni rahatsız ediyor. Your eyes bother me, so don't look at me. Bana bakma çünkü gözlerin beni rahatsız ediyor. What's bothering you? Seni ne rahatsız ediyor? Why does it bother you? Neden sizi rahatsız ediyor? It didn't bother me. Beni rahatsız etmedi. What's really bothering Tom? Tom'u gerçekten rahatsız eden ne? May I bother you for a moment? Bir dakika rahatsız edebilir miyim? May I bother you for a moment? Seni bir dakika rahatsız edebilir miyim? If I had known it was going to bother you, I wouldn't have done it. Onun seni rahatsız edeceğini bilseydim, yapmazdım. That didn't bother me. O beni rahatsız etmedi. What's really bothering you? Seni gerçekten rahatsız eden ne? That didn't bother me. Bu beni rahatsız etmedi. May I bother you for a moment? Seni biraz rahatsız edebilir miyim? I don't think that would bother Tom too much. Onun Tom'u çok rahatsız edeceğini sanmıyorum. I don't think that would bother Tom too much. Bunun Tom'u çok fazla rahatsız edeceğini sanmıyorum. If I had known it was going to bother you, I wouldn't have done it. Seni rahatsız edeceğini bilseydim, bunu yapmazdım. I can't believe that's what's really bothering Tom. Tom'u gerçekten rahatsız eden şeyin bu olduğuna inanamıyorum. I know when something's bothering you. Seni rahatsız eden bir şey olduğunda anlarım. Is your conscience bothering you? Vicdanın seni rahatsız ediyor mu? Something seems to be bothering Tom. Bir şey Tom'u rahatsız ediyor gibi görünüyor. I wouldn't want to bother Tom. Tom'u rahatsız etmek istemem. I'm really sorry to bother you. Sizi rahatsız ettiğim için gerçekten üzgünüm. I'm sorry for bothering you. Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm. I'm sorry for bothering you. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. I'm sorry to always be bothering you. Seni sürekli rahatsız ettiğim için özür dilerim. I'm sorry to bother you again. Seni tekrar rahatsız ettiğim için üzgünüm. I'm sorry to bother you again. Sizi tekrar rahatsız ettiğim için özür dilerim. I'm sorry to bother you at a time like this. Böyle bir zamanda sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. I didn't let it bother me. Beni rahatsız etmesine izin vermedim. I don't let it bother me. Beni rahatsız etmesine izin vermem. That bothers me. Bu beni rahatsız ediyor. I told Tom to quit bothering me. Tom'a beni rahatsız etmeyi bırakmasını söyledim. Why would that bother Tom? Bu neden Tom'u rahatsız etsin? Why did that bother Tom? Bu neden Tom'u rahatsız etti? Please quit bothering me. Lütfen beni rahatsız etmeyi bırak. Please quit bothering us. Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırak. Please quit bothering us. Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırakın. Why did that bother Tom? Bu Tom'u neden rahatsız etti? Don't bother the others. Diğerlerini rahatsız etme. Stop bothering my wife. Karımı rahatsız etmeyi kesin. Stop bothering my wife. Karımı rahatsız etmeyi bırak. Don't bother the others. Başkalarını rahatsız etme. I don't let it bother me. Onun beni rahatsız etmesine izin vermem. I won't let that bother me. Bunun beni rahatsız etmesine izin vermeyeceğim. Stop bothering Tom. Tom'u rahatsız etmeyi bırak. That bothers us a lot. Bu bizi çok rahatsız ediyor. I didn't want them to bother me. Onların beni rahatsız etmesini istemedim. Stop bothering your father. Babanı rahatsız etmeyi kes. I wouldn't let that bother you. Onun seni rahatsız etmesine izin vermezdim. I wouldn't let that bother you. Bunun seni rahatsız etmesine izin vermezdim. I didn't want her to bother me. Onun beni rahatsız etmesini istemedim. I didn't want him to bother me. Onun beni rahatsız etmesini istemedim. There's definitely something bothering Tom. Tom'u rahatsız eden bir şey olduğu kesin. That really bothers me. Bu gerçekten beni rahatsız ediyor. I don't want to bother you guys while you're working. Çalışırken sizi rahatsız etmek istemiyorum. Does that smell bother you? O koku seni rahatsız ediyor mu? Does that smell bother you? Bu koku seni rahatsız ediyor mu? I don't want to bother you. Seni rahatsız etmek istemiyorum. Does the smoke bother you? Duman seni rahatsız ediyor mu? Does this bother anyone else? Bu başka kimseyi rahatsız ediyor mu? That really bothers me. Bu beni gerçekten rahatsız ediyor. Does this noise bother you? Bu ses sizi rahatsız ediyor mu? Does this noise bother you? Bu gürültü seni rahatsız ediyor mu? The noise bothers me. Gürültü beni rahatsız ediyor. I don't want to bother you. Seni rahatsız etmek istemem. I guess Tom didn't want to bother you. Sanırım Tom seni rahatsız etmek istemedi. Does this suitcase bother you? Bu bavul seni rahatsız ediyor mu? This clearly bothers Tom. Bu Tom'u açıkça rahatsız ediyor. I didn't want Tom to bother me. Tom'un beni rahatsız etmesini istemedim. This clearly bothers Tom. Bu açıkça Tom'u rahatsız ediyor. I think I can keep Tom from bothering you anymore. Sanırım artık Tom'un seni rahatsız etmesini engelleyebilirim. There's one thing that is bothering me. Beni rahatsız eden bir şeyler var. What bothers him is not the fidelity. Onu rahatsız eden şey sadakat değil. What bothers me is his attitude. Beni rahatsız eden onun tavrı. If you persist in bothering her like that, she'll lose her temper. Onu böyle rahatsız etmeye devam edersen, tepesi atacak. Stop bothering your father. Babanı rahatsız etmeyi bırak. I wouldn't want to bother him. Onu rahatsız etmek istemiyorum. I wouldn't want to bother them. Onları rahatsız etmek istemiyorum. Don't bother them. Onları rahatsız etme. Tom asked Mary to quit bothering him. Tom, Mary'den onu rahatsız etmeyi bırakmasını istedi. This intense heat doesn't seem to bother you. Bu aşırı sıcak seni rahatsız etmiyor gibi görünüyor. I wouldn't want to bother them. Onları rahatsız etmek istemem. Don't bother Tom. Tom'u rahatsız etme. Don't bother us again. Bir daha bizi rahatsız etme. Don't bother us again. Bizi bir daha rahatsız etme. If you persist in bothering her like that, she'll lose her temper. Onu böyle rahatsız etmeye devam edersen, kendini kaybedecek. This is really bothering me. Bu beni gerçekten rahatsız ediyor. I think I can keep Tom from bothering you anymore. Sanırım Tom'un seni daha fazla rahatsız etmesini engelleyebilirim. It doesn't bother you, does it? Bu seni rahatsız etmiyor, değil mi? Show More (474)
2	bother	zahmet etmek	v.
	He borrowed money and didn't bother to pay it back. Borç aldı ve geri ödemeye zahmet bile etmedi. Do not bother to come to my home. Evime gelmek için zahmet etmeyin. He doesn't bother to comb his hair. Saçını taramaya zahmet etmez. No one will bother to do such a thing. Hiç kimse böyle bir şey yapmaya zahmet etmez. Did you bother to read it? Sen onu okumaya zahmet ettin mi? Did you bother to read it? Okumaya zahmet ettin mi? Why did you even bother to come? Gelmek için niye zahmet ettin ki? Why did you even bother to come? Neden gelmeye zahmet ettin ki? Why bother? Neden zahmet ettin? We didn't bother going out. Dışarı çıkmaya zahmet etmedik. Tom didn't bother to argue. Tom tartışmaya zahmet etmedi. Tom didn't bother to knock. Tom kapıyı çalmaya zahmet etmedi. Tom didn't bother to listen to Mary's advice. Tom, Mary'nin tavsiyesini dinlemeye zahmet etmedi. Tom didn't even bother to ask Mary what she thought. Tom, Mary'ye ne düşündüğünü sormaya bile zahmet etmedi. Tom never bothered to tell Mary. Tom, Mary'ye söylemeye hiç zahmet etmedi. I never bothered to find out who did that. Bunu kimin yaptığını bulmaya hiç zahmet etmedim. I'm not going to bother doing that. Bunu yapmaya zahmet etmeyeceğim. Why bother having children if you don't spend any time with them? Onlarla hiç vakit geçirmeyeceksen neden çocuk sahibi olmaya zahmet ediyorsun? Why bother? Niye zahmet ediyorsunuz? Don't even bother! Hiç zahmet etmeyin! Tom didn't bother to answer. Tom cevap vermeye zahmet etmedi. I didn't even bother to ask Tom to help. Tom'dan yardım istemeye bile zahmet etmedim. Do not bother to come to my home. Evime gelmeye zahmet etmeyin. I can't be bothered to argue with you anymore. Artık seninle tartışmaya zahmet edemem. I can't be bothered to go out tonight. Bu gece dışarı çıkmaya zahmet edemem. I can't bother. Zahmet edemem. Tom seldom bothers to comb his hair. Tom nadiren saçını taramaya zahmet eder. Show More (24)
3	bother	canını sıkmak	v.
	His indifference really bothers me. Umursamazlığı cidden canımı sıkıyor. There's one thing that is bothering me. Canımı sıkan bir şey var. I do not want to bother. Canımı sıkmak istemiyorum. I wish you'd tell me what's bothering you. Keşke canını sıkan şeyi bana söyleseydin. Something seems to be bothering Tom. Tom'un canını sıkan bir şey var gibi. Don't bother me. Canımı sıkmayın. Could you tell me what's bothering you? Neyin canını sıktığını bana söyleyebilir misin? Something still seems to be bothering Tom. Hâlâ Tom'un canını sıkan bir şey var gibi görünüyor. Tom could tell something was bothering Mary. Tom, Mary'nin canını sıkan bir şey olduğunu anlayabiliyordu. Tom didn't want to bother Mary. Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu. I won't bother you anymore. Artık canını sıkmayacağım. No one will bother you here. Burada hiç kimse canını sıkmayacak. Something was bothering Tom. Bir şeyler Tom'un canını sıkıyordu. It's not bothering anyone. Kimsenin canını sıkmıyor. Show More (11)
4	bother	zahmete girmek	v.
	I do not usually bother congratulating people but I think she has produced a very cogent report and deserves our thanks. Genelde insanları tebrik etme zahmetine girmem ama bence çok mantıklı bir rapor hazırladı ve teşekkürü hak ediyor. Other people don’t bother to set goals. Diğer insanlar hedef belirleme zahmetine girmez. Don't bother to respond. Cevap verme zahmetine girme. Don't bother calling for help. Yardım isteme zahmetine girme. Don't bother to call Tom. Tom'u arama zahmetine girme. I do not want to bother. Zahmete girmek istemem. What puzzles me most is why Tom even bothered to go see Mary. Beni en çok şaşırtan şey Tom'un neden Mary'yi görmeye gitme zahmetine girdiği. He seldom bothers to comb his hair. Nadiren saçını tarama zahmetine girer. He took my umbrella without bothering to ask. Sorma zahmetine girmeden şemsiyemi aldı. The politician did not bother to apologize for betraying our trust. Politikacı güvenimize ihanet ettiği için özür dileme zahmetine girmedi. Tom didn't bother to respond. Tom cevap verme zahmetine girmedi. I didn't bother to respond. Cevap verme zahmetine girmedim. No one will bother to do such a thing. Kimse böyle bir şey yapma zahmetine girmez. Tom wouldn't bother to lie. Tom yalan söyleme zahmetine girmezdi. Show More (11)
5	bother	rahat bırakmamak	v.
	Let me know if the cats bother you. Kediler seni rahat bırakmazlarsa bana haber ver. Show More (-2)
6	bother	sorun	n.
	I can drive you to the airport; it's really no bother. Ben seni havaalanına götürebilirim; inan bana sorun olmaz. Show More (-2)
7	bother	yük	n.
	Can I come? I promise I won't be a bother. Ben de gelebilir miyim? Yük olmayacağıma söz veriyorum. Show More (-2)
8	bother	rahatsızlık vermek	v.
	Even light and sound bothered me. Işık ve ses bile rahatsızlık veriyordu. Show More (-2)
9	bother	sıkıntı	n.
	Long hair is such a bother. Uzun saç, böyle bir sıkıntıdır. Show More (-2)
10	bother	sıkmak	v.
	Don't bother your parents with such a trivial thing. Ailenin canını böyle önemsiz şeylerle sıkma. Show More (-2)