Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | complain v. | yakınmak | ||
He was complaining about his nosy neighbors. Meraklı komşularından yakınmaktaydı. More Sentences |
||||
Common Usage | complain v. | şikayet etmek | ||
Therefore, it does not seem appropriate to complain about subsidies to the air transport industry. Bu nedenle hava taşımacılığı sektörüne verilen sübvansiyonlardan şikayet etmek uygun görünmemektedir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | complain v. | şikayetçi olmak | ||
Indeed, Norway has complained particularly about the Arctic fishing grounds being affected. Nitekim Norveç özellikle Kuzey Kutbu'ndaki balıkçılık alanlarının etkilenmesinden şikâyetçi olmuştur. More Sentences |
||||
General | complain v. | sızlanmak | ||
Tom is tired of Mary's complaining. Tom, Mary'nin sızlanmasından bıkmış. More Sentences |
||||
General | complain v. | yakınmak | ||
Impatient citizens complain that the wheels of European bureaucracy turn infinitely slowly. Sabırsız vatandaşlar, Avrupa bürokrasisinin çarklarının sonsuz derecede yavaş döndüğünden yakınıyor. More Sentences |
||||
General | complain v. | söylenmek | ||
She's always complaining about the food. O her zaman yemek konusunda söylenir. More Sentences |
||||
General | complain v. | şikayet etmek | ||
It is not our job to complain. Şikayet etmek bizim işimiz değil. More Sentences |
||||
General | complain v. | şikayette bulunmak | ||
Firstly, they can go to a bank and complain, ask why the bank does not do what the law says. İlk olarak, bir bankaya gidip şikayette bulunabilirler, bankanın neden yasanın dediğini yapmadığını sorabilirler. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | complain v. | şikayet etmek | ||
Mr Medina Ortega complained that we have too many economic activities. Sayın Medina Ortega çok fazla ekonomik faaliyetimiz olduğundan şikayet etti. More Sentences |
||||
Tourism | ||||
Tourism | complain v. | şikayet etmek | ||
We complain that the United States is the only country that can do this. Bunu yapabilecek tek ülkenin Amerika Birleşik Devletleri olduğundan şikâyet ediyoruz. More Sentences |
||||
Archaic | ||||
Archaic | complain n. | şikayet | ||
I don't know why we never used to mind Tom's complaining. Tom'un şikayetini neden hiç umursamadığımızı bilmiyorum. More Sentences |
||||
Archaic | complain v. | rahatsız olmak | ||
He went for three weeks without shaving before his wife complained. Karısı rahatsız olana kadar üç hafta yüzünü tıraş etmedi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | complain v. | sızıldanmak | ||
General | complain v. | dava açmak | ||
General | complain v. | gık demek | ||
General | complain v. | ağlamak | ||
General | complain v. | ihbar etmek | ||
General | complain v. | nağme yapmak | ||
General | complain v. | derdini söylemek | ||
General | complain v. | (sürekli) şikayet etmek | ||
General | complain v. | dertlenmek | ||
General | complain v. | derdini anlatmak | ||
General | complain v. | derdini açmak | ||
General | complain v. | hatasını bulmak | ||
General | complain v. | eksiğini bulmak | ||
General | complain v. | inildemek | ||
General | complain v. | ıhlamak | ||
General | complain v. | ağıt yakarken veya isyan ederken acıklı ses çıkarmak | ||
General | complain v. | kusur bulmak | ||
General | complain v. | hata bulmak | ||
General | complain v. | rahatsızlığını dile getirmek | ||
Law | ||||
Law | complain v. | dava açmak | ||
Law | complain v. | dava etmek | ||
Law | complain v. | suçlamak | ||
Archaic | ||||
Archaic | complain n. | yakınma | ||
Archaic | complain n. | dert | ||
Archaic | complain v. | keyifsiz olmak | ||
Archaic | complain v. | hastalıklı olmak |