iyilik - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

iyilik



Sens de "iyilik" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 58 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
iyilik favour n.
iyilik goodness n.
iyilik favor n.
iyilik kindness n.
General
iyilik kindliness n.
iyilik impartialness n.
iyilik welfare n.
iyilik boon n.
iyilik beneficence n.
iyilik benevolence n.
iyilik wellbeing n.
iyilik finess n.
iyilik fairness n.
iyilik benefit n.
iyilik loving n.
iyilik good health n.
iyilik benefaction n.
iyilik advantage n.
iyilik kindnesses n.
iyilik a good turn n.
iyilik auspices n.
iyilik blessing n.
iyilik loving-kindness n.
iyilik charity n.
iyilik good n.
iyilik well being n.
iyilik nicety n.
iyilik the light of the countenance n.
iyilik bountihead n.
iyilik bounty [obsolete] n.
iyilik humanity n.
iyilik obligement [scotland] n.
iyilik gree n.
iyilik odds n.
iyilik dispensation n.
iyilik good turn n.
iyilik goodlyhead n.
iyilik goodship n.
iyilik deed n.
Colloquial
iyilik solid [us] n.
iyilik solid [us] n.
iyilik been okay expr.
iyilik can't complain expr.
iyilik can't complain expr.
iyilik nothing to complain about expr.
iyilik (I) can't complain expr.
iyilik (I have) nothing to complain about expr.
Idioms
iyilik a good turn n.
iyilik your good deed for the ˈday n.
iyilik good turn n.
Speaking
iyilik solid n.
Trade/Economic
iyilik well-being n.
Politics
iyilik welfare n.
Religious
iyilik love n.
Latin
iyilik beneficium n.
Archaic
iyilik boon n.
iyilik goodlihead n.
British Slang
iyilik cheesy quaver n.

Sens de "iyilik" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 222 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
iyilik etmek favour v.
iyilik etmek favor v.
General
herkese iyilik etme kuralı golden rule n.
bir iyilik a good turn n.
iyilik simgesi dove n.
bir iyilik yapma accommodation n.
iyilik eden benefactor n.
en büyük iyilik the ultimate good n.
iyilik timsali goody n.
iyilik meleği angel n.
iyilik timsali goody-goody n.
iyilik dileyen kimse well-wisher n.
iyilik meleği guardian angel n.
iyilik simgesi dive n.
iyilik yapan kişi accommodator n.
(toplumun/genelin) iyilik cause n.
birine bir şey karşılığında yapılan iyilik backscratch n.
karşılıklı çıkar için iyilik yapma backscratching n.
iyilik ve yardımda bulunan kimse neighbor n.
iyilik ve yardımda bulunan kimse neighbour n.
bol miktarda iyilik veya destek içeren şey milk n.
iyilik aşılama humanization n.
iyilik aşılama humanisation n.
borçlu olunan iyilik obligation n.
iyilik eden obligee n.
iyilik etme obligement [scotland] n.
iyilik yapan kimse obliger n.
güçlü birinin yaptığı özel iyilik grace n.
iyilik timsali olma goodiness n.
iyilik timsali olma goodyship n.
iyilik yapma do-gooding n.
iyilik hareketi do-goodism n.
iyilik hareketi do-gooderism n.
(iyilik, başarı veya zarafet sembolü olarak) güller roses n.
kendine yapılan iyilik self-charity [obsolete] n.
genel iyilik hali skin n.
bir iyilik yaptıktan sonra başka bir iyilik daha yapma ihtimalinin azalması moral licensing n.
iyilik bilmek be grateful v.
(yardım/bir iyilik vb) istemek solicit v.
iyilik etmek be good towards v.
iyilik etmek do somebody a favour v.
iyilik görmek receive kindness v.
bir iyilik yapmak accommodate v.
iyilik yapmak do a kindness v.
bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak be good enough to v.
iyilik etmek oblige v.
iyilik etmek do a favor v.
iyilik görmek be supported v.
etmek (iyilik/hizmet/yardım/teşekkür) render v.
iyilik etmek do a favour v.
iyilik etmek bestow a favour v.
birine iyilik yapmak do somebody a favour v.
iyilik yapmak do favor v.
iyilik yapmak do favour v.
bir iyilik istemek ask for a favor v.
birisine bir iyilik yapmak do someone a favor v.
birisine bir iyilik yapmak do someone a good turn v.
iyilik istemek ask a favour v.
iyilik istemek ask a favor v.
bir iyilik yapmak do a favour v.
bir iyilik yapmak do a favor v.
iyilik yapmak do a favour v.
iyilik yapmak do a favor v.
bir iyilik istemek ask for a favour v.
bir iyilik istemek ask for a favor v.
birine bir şey karşılığında iyilik yapmak backscratch v.
iyilik yapmak benefact v.
iyilik aşılamak humanize v.
iyilik aşılamak humanise v.
bir iyilik yapmak do a favour v.
iyilik istemek ask for a favour v.
üstüne iyilik yağmak descend v.
çok fazla iyilik etmek overfavour v.
çok fazla iyilik etmek overfavor v.
yapmacık iyilik yapan goody-goody adj.
iyilik barındırmayan desolate [obsolete] adj.
iyilik yapmış olmak için iyilik yapan do-gooding adj.
sonunu düşünmeden iyilik yapan do-gooding adj.
küçük bir iyilik niteliğinde incruental [obsolete] adj.
iyilik beklenmez up to no good adv.
iyilik etmek gayesiyle in a good cause adv.
üstüme iyilik sağlık good heavens! interj.
iyilik sağlık fine interj.
üstüme iyilik sağlık! bless me! interj.
üstüme iyilik sağlık! bless my soul! interj.
Phrasals
(birine) iyilik/yardım etmek oblige (one) by (doing something) v.
(birine) iyilik/yardım etmek oblige someone by something v.
birine bir iyilik yapmak/göstermek oblige someone by something v.
(birine) bir iyilik yapmak/göstermek oblige (one) with (something) v.
birine bir iyilik yapmak/göstermek oblige someone with something v.
(bir iyilik, hediye, para, tazminat) teklif etmek offer to v.
karşılığında iyilik bekleyerek bir iyilik yapmak scratch back v.
Phrases
iyilik olarak as a favour expr.
Proverb
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir cast one's bread upon the waters
yapılan iyilik karşılıksız kalmaz one good turn deserves another
iyilik yapan iyilik bulur he who earnestly seeks good finds favor
iyilik yap iyilik bul do good things and good things will happen to you
iyilik yap iyilik bul he who earnestly seeks good finds favor
iyilik yapan iyilik bulur do good things and good things will happen to you
yapabilecekken yapmadığımız her iyilik için suçlu sayılırız every man is guilty of all the good he didn't do
hiçbir iyilik cezasız kalmaz no good deed goes unpunished
yaptığın iyilik sana geri döner nothing good gets away
iyilik eden iyilik bulur love breeds love
iyilik/sevgi bulaşıcıdır love breeds love
iyilik kötülüğü yener good triumphs over evil
tanrıdan iyilik şeytandan kötülük gelir god sends meat and the devil sends cooks
tanrı iyilik şeytan kötülük verir god sends meat and the devil sends cooks
iyilik eden iyilik bulur kötülük eden kötülük bulur what goes over the devil's back comes under his belly
yapılan iyilik hiçbir zaman boşa gitmez a good deed is never lost
iyilik yapan iyilik bulur kindness begets kindness
hiçbir iyilik cezasız kalmaz no good deed ever goes unpunished
Colloquial
iyilik meleği fairy godmother n.
iyilik perisi fairy godmother n.
küçük bir iyilik a small favor n.
iyilik/yardım amacıyla bir yayında veya röportajda bir şeyin reklamını yapma plug n.
(birine veya kendine) iyilik yapmamak do (someone or oneself) no favors v.
birine iyilik, kötülük etmek do somehow by someone v.
(birine) bir iyilik yapmak do (one) a favor v.
-e iyilik, kötülük etmek do somehow by v.
üstüme iyilik sağlık! I declare to goodness expr.
üstüme iyilik sağlık! I declare (to goodness)! expr.
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam iou (I owe you) expr.
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam iou1 (I owe you one) expr.
Idioms
iyilik timsali a paragon of virtue n.
iyilik meleği a fairy godmother n.
insanın doğasındaki iyilik the milk of human kindness n.
iyilik perisi a fairy godmother n.
(birinin) yaptığı iyilik (one's) good deed for the day n.
(birinin) yaptığı iyilik (one's) good deed for the day n.
(birinin) yaptığı iyilik (one's) good deed of the day n.
iyilik timsali a goody two-shoes n.
iyilik timsali a ˈgoody-goody n.
iyilik perisi a fairy godmother n.
iyilik meleği a fairy godmother n.
iyilik perisi your fairy godmother n.
iyilik meleği your fairy godmother n.
iyilik timsali goody two-shoes n.
başkalarına iyilik yaparak/yardımcı olarak toplumda yer edinmek do well by doing good v.
birinden bir iyilik koparmaya çalışmak put the acid on someone v.
birine bir iyilik yapmak do someone a good turn v.
birine bir iyilik yapmak do someone a favor v.
birinden bir iyilik istemek request a favor of someone v.
iyilik etmek do good v.
iyilik yapmak do right v.
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak heap coals of fire on someone's head v.
bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret teach a man to fish v.
(birine) iyilik etmemek do (one) no service v.
birine iyilik etmek do somebody a service v.
birine iyilik etmemek do somebody no service v.
(bir şeyi) iyilik olsun diye yapmak do (something) for the best v.
bir şeyi iyilik olsun diye söylemek/yapmak mean/do something for the best v.
(birine) iyilik yapmak have (someone) under (one's) wing v.
(birine/bir şeye) karşı iyilik ve merhamet hissetmeyi bırakmak harden (one's) heart against (someone or something) v.
başkasından haksız yere iyilik/yardım beklemek have (one's) hand out v.
lüzumsuz/gereksiz yere başkasından iyilik beklemek have (one's) hand out v.
yardım/iyilik dilenmek have (one's) hand out v.
lüzumsuz yardım/iyilik istemek have (one's) hand out v.
gereksiz yere yardım/iyilik talep etmek have (one's) hand out v.
iyilik için olmak be in a good cause v.
iyilik yap, denize at, balık bilmezse halik bilir cast bread upon the waters v.
iyilik yapıp denize atma cast your bread upon the waters v.
iyilik yap denize at cast your bread upon the waters v.
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir cast your bread upon the waters v.
(birine) bir iyilik yapmak do (one) a kindness v.
birine bir iyilik yapmak do someone a kindness v.
(birine) bir iyilik yapmak do (one) a service v.
(birine/kendine) bir iyilik yapmak do (someone or oneself) a favor v.
(kendine) bir iyilik yapmak do (oneself) a favor v.
birine bir iyilik yapmak do somebody a good turn v.
birine iyilik etmek do somebody a service v.
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak heap coals of fire on (one's) head v.
(birine/bir şeye/kendine) iyilik etmemek not do (someone, something, or oneself) any favors v.
(birinin yaptığı iyilik karşısında) borçlu olmak owe (one) one v.
(birine) iyilik borcu olmak owe (one) one v.
(birinin yaptığı iyilik karşısında) borçlu olmak owe someone one v.
(birine) iyilik borcu olmak owe someone one v.
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam I owe you one expr.
bugün sen bana iyilik yap yarın ben sana iyilik yapayım ka me, ka thee [scotland] expr.
iyilik et iyilik bul ka me, ka thee [scotland] expr.
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez not half as good as somebody/something expr.
Speaking
bana bir iyilik/güzellik yap do me a solid expr.
bize bir iyilik yap do us all a favour expr.
bana bir iyilik yap do me favour expr.
bana bir iyilik yapar mısın? can you do me a favour? expr.
bana bir iyilik yap do me a favour expr.
bana bir iyilik yapar mısın? can you do me a favor? expr.
bana bir iyilik yapar mısın? could you do me a favor? expr.
bana bir iyilik yap! do me a favor! expr.
bana bir iyilik yap do me a favor expr.
bana bir iyilik yap ve gülümse do me a favour and smile expr.
birisine (yapmış olduğu iyilik/yardımdan dolayı) iltifatta bulunmak amacıyla söylenen söz you are scholar and a gentleman expr.
bana bir iyilik yap! do me a favour! expr.
hepimize bir iyilik yapıyorum I'm doing us all a favor expr.
iyilik yapmanın zevki the pleasure of doing a favor expr.
ona bir iyilik yapalım let's do her a favour expr.
ona iyilik yaptığını sanıyorsun you think you're doing her a favor expr.
kendinize bir iyilik yapın do yourself a favor expr.
ona bir iyilik yapalım let's do him a favour expr.
kendine bir iyilik yap do yourself a favour expr.
neden hepimize büyük bir iyilik yapmıyorsun? why don't you do us all a big favor? expr.
ona bir iyilik yapalım let's do him a favor expr.
ona bir iyilik yapalım let's do her a favor expr.
kendine bir iyilik yap do yourself a favor expr.
senden ufak bir iyilik istiyorum I want to ask you a little favor expr.
senden bir iyilik isteyebilir miyim? can I ask a favor of you? expr.
senden iyilik istemiyorum I'm not asking for any favors expr.
sizden bir iyilik istiyorum I'm asking you a favor expr.
iyilik bulaşıcıdır goodness is contagiousi expr.
Law
nazikçe iyilik, sevgi veya nüfuz kazanma insinuation n.
kurnazca iyilik, sevgi veya nüfuz kazanma insinuation n.
Medical
genel iyilik hali general well-being n.
Statistics
en iyilik sınaması optimality test n.
Literature
iyilik meleği fairy godmother n.
Religious
ilahi iyilik için tanrılara hürmet tendance n.
iyilik ilkesi ahura mazda n.
iyilik tanrısı ahura mazda n.
Mythology
genellikle büyü gücünü iyilik için kullanan bir cüce fairy n.
Latin
iyilik yaparsanız bundan bahsetmeyin, bırakın kendisine iyilik yapılan konuşsun qui dedit beneficium taceat; narret qui accepit expr.
Slang
birine iyilik yapmak do someone a solid v.
(birine) bir iyilik yapmak do (one) a solid v.
British Slang
bana bir iyilik yap do me a lemon expr.
Star Wars
iyilik kulesi benevolence tower n.