fine - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

fine

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "fine" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 145 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
fine n. para cezası
fine v. ceza kesmek
fine adj. hoş
fine adj. ince
fine adj. iyi
General
fine n. ceza
fine n. ceza bedeli
fine v. para cezasına çarptırmak
fine v. cezalandırmak
fine v. berraklaşmak
fine v. açılmak
fine v. berraklaştırmak
fine v. cezaya çarptırmak
fine v. ceza yazmak
fine v. arıtmak
fine v. para cezası vermek
fine v. para cezası kesmek
fine v. trafik cezası kesmek
fine v. ceza vermek
fine v. ceza ödemek
fine v. giderek azalmak
fine v. incelmek
fine v. önemini yitirmek
fine v. küçülmek
fine v. etkisizleşmek
fine v. etkisini yitirmek
fine v. sorumluluğu azalmak
fine v. önemini kaybetmek
fine v. inceltmek
fine v. (dokusunu) yumuşatmak
fine v. rafine etmek
fine v. küçültmek
fine v. öğütmek
fine v. ufalamak
fine v. toz haline getirmek
fine v. azaltmak
fine v. (ebadını) küçültmek
fine adj. halis
fine adj. açık
fine adj. hassas
fine adj. zarif
fine adj. incecik
fine adj. güzel (hava)
fine adj. kıyak
fine adj. üstün
fine adj. duygulu
fine adj. kaliteli
fine adj. narin
fine adj. katışıksız
fine adj. tetik
fine adj. rakik
fine adj. nefis
fine adj. iyi
fine adj. katkısız
fine adj. ince ruhlu
fine adj. sıkı
fine adj. saf
fine adj. mükemmel
fine adj. ala
fine adj. güzel
fine adj. yolunda
fine adj. (hava) açık
fine adj. parlak
fine adj. (maden) saf
fine adj. som
fine adj. sağlıklı
fine adj. rahat
fine adj. çok küçük
fine adj. küçücük
fine adj. minik
fine adj. ufak
fine adj. ince düşünen
fine adj. kılı kırk yaran
fine adj. hassas ürün içeren
fine adj. hassas malzemelerden yapılan
fine adj. kırılgan
fine adj. açık
fine adj. hafif
fine adj. çekici
fine adj. kibar
fine adj. yakışıklı
fine adj. dikkat çeken
fine adj. (görüntü) parlayan
fine adj. kendine baktıran
fine adj. hoş
fine adj. gösterişli
fine adj. süslü
fine adj. göze hitap eden
fine adj. muhteşem
fine adj. şahane
fine adj. hayranlık uyandıran
fine adj. göze çarpan
fine adv. ince ince
fine adv. nazikçe
fine adv. zarif bir şekilde
fine adv. nazik bir şekilde
fine adv. çok iyi bir şekilde
fine adv. harika bir şekilde
fine adv. muhteşem bir şekilde
fine adv. ihtiyatla
fine adv. büyük bir özenle
fine adv. oldukça kısıtlı bir sürede
fine adv. kısa süre içerisinde
fine adv. dar bir alanda
fine adv. zamanla yarışarak
fine adv. sıkışıp tıkışarak
fine adv. eksiksiz olarak
fine adv. şüphesiz ki
fine adv. kesinlikle
fine adv. kuşkusuz ki
fine adv. pekala
fine interj. iyilik sağlık
Speaking
fine expr. tamam
Trade/Economic
fine adj. (madeni veya kağıt para) yıpranmış
Law
fine n. para cezası
fine n. para cezası
fine n. kira bedeli
fine n. kiracının toprak sahibine ödediği para
fine n. çeyizlik mal
fine n. resmi anlaşma
fine n. para karşılığı satın alınan mesken
fine n. varlık devri hususunda taraflar arasındaki ihtilafı sonlandıran anlaşma
fine n. belirli bir menfaat uğruna ödenen para
fine n. rüşvet
fine v. para cezası vermek
fine v. para cezasıyla cezalandırmak
fine v. para cezasına çarptırmak
fine v. para cezası kesmek
Technical
fine adj. güzel
fine adj. iyi kaliteli
fine adj. (metal) belirli oranda saf metal içeren
fine adj. (cam) kabarcıksız
Automotive
fine n. trafik cezası
fine adj. ince
Marine
fine adj. kıç tarafta bulunan
fine adj. pruvada bulunan
fine adj. en önde bulunan
Literature
fine adj. (yazı dili) ağdalı
fine adj. (yazı dili) zarif
fine adj. (yazı) tumturaklı
fine adj. (yazı) retorik
Geography
fine n. new york eyaletinde yerleşim yeri
Sport
fine adj. (sporcu veya hayvan) belirli sıklette olan
fine adj. (krikette atış) düz
fine adj. (kriket) vuruş sırası gelen oyuncunun arkasında olan

Sens de "fine" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
fine mist n. ince taneli (sprey vb)
fine weather n. güzel hava
delay fine n. gecikme cezası
a fine distinction n. ince fark
fine sand spit n. ince kum birikintisi
fine sieve n. ince elek
fine filter n. ince filtre
fine work n. ince iş
fine adjustment n. ince ayar
fine casting n. ince döküm
fine cotton n. ince pamuk
fine coal n. ince kömür
fine hair n. vellüs
fine sandstone n. maltataşı
fine white flour n. galeta unu
fine arts n. güzel sanatlar
heavy fine n. ağır para cezası
fine grain n. ince tanecik
fine and coarse material n. ince ve iri madde
fine movement n. hassas hareketi
fine line n. ince çizgi
fine art n. güzel sanat
fine gold n. sarı altın
fine tune n. ince ayar
fine cut n. ince kıyım
fine cut n. ince kesim
fine flour n. has un
fine gravel n. ince çakıl
fine gold n. has altın
fine-toothed comb n. ince dişli tarak
fine-good treatment n. hüsn-ü muamele
fine (fine gold) n. altın ayarı
punitive fine n. adli para cezası
a fine ear for music n. müzik kulağı
fine lines n. ince çizgiler
fine details n. ince ayrıntılar
fine detail n. ince ayrıntı
fine detail n. ince detay
fine details n. ince detaylar
hefty fine n. yüklü ceza
hefty fine n. yüklü para cezası
fine receipt n. ceza makbuzu
fine workmanship n. ince işçilik
monetary fine n. para cezası
fine [obsolete] n. son
fine [obsolete] n. sonuç
fine [obsolete] n. kapanış
fine [obsolete] n. bitiş
fine art n. yaratıcılık gerektiren yetenek
fine art n. özgün beceri
fine cut n. çiğneme tütünü
fine print n. küçük puntolu baskı
fine print n. belgede küçük puntolarla yazılı bölüm
fine print n. belgede yer alan kısıtlamalar bölümü
fine print n. detaylı bilgi
fine print n. anlaşılması zor bilgi
fine spray n. sıvıyı küçük damlalar şeklinde püskürten sprey
fine spray n. küçük damlalı sprey
fine-tooth comb n. kapsamlı araştırma sistemi
fine-toothed comb n. sık dişli tarak
fine-toothed comb n. kapsamlı araştırma yöntemi
fine-toothed comb n. didik didik etme
fine-toothed comb n. ince eleyip sık dokuma
fine off v. incelmek
levy a fine v. para cezası almak
go over something with a fine tooth comb   v. ince eleyip sık dokumak  
fine down v. incelmek
fine down v. aşınmak
fine down v. arıtmak
fine down v. inceltmek
pay a fine v. ceza vermek
not to put too fine a point on it v. tam anlamıyla ifade etmek
go over something with a fine comb v. kılı kırk yarmak
fine down v. sivriltmek
fine down v. yontmak
draw it fine v. kısa kesmek
fine away v. inceltmek
go over something with a fine comb v. ince eleyip sık dokumak
fine away v. yontmak
fine away v. incelmek
fine away v. aşınmak
fine away v. sivriltmek
fine off v. aşınmak
fine tune v. cilalayarak güzelleştirmek
fine tune v. boyayarak güzelleştirmek
go over the matter with a fine-toothed comb v. ince eleyip sık dokumak
get down to a fine art v. mükemmele ulaşmak
get down to a fine art v. zirveye tırmanmak
get down to a fine art v. doruğa ulaşmak
get down to a fine art v. ustalığın şahikasına ulaşmak
get down to a fine art v. mükemmele erişmek
pay a fine v. ceza ödemek
be served with fine v. para cezası yemek
be served with fine v. para cezası almak
change the imprisonment into a fine v. hapis cezasını para cezasına çevirmek
convert imprisonment into a fine v. hapis cezasını para cezasına çevirmek
fine-tune v. ince ayarlamak
fine-tune v. ince ayar yapmak
impose punitive fine v. adli para cezası ile cezalandırmak
be imposed punitive fine v. adli para cezası ile cezalandırılmak
pay the fine v. ceza ödemek
have a fine ear for music v. müzik kulağı olmak
have a good cry and be fine v. iyi bir ağlayıp kendine gelmek
get a parking fine v. park cezası almak
receive a parking fine v. park cezası almak
fine-tune v. tam olarak ayarlamak
fine-tune v. küçük bir değişiklikle iyileştirmek
fine-tune v. ufak bir dokunuşla düzeltmek
having a fine view adj. manzaralı
fine as a fiddle adj. çok güzel
in fine feather adj. iyi huylu
very fine adj. incecik
in fine fettle adj. iyi kıyafette
in fine fettle adj. keyfi yerinde
garmented in fine attire adj. hoş giyimli
in fine fettle adj. tavrı düzgün
in fine style adj. çok güzel bir biçimde
fine looking adj. yakışıklı
in a fine pickle adj. başı belada
fine-grain adj. ince taneli
fine-spun adj. incecik
fine-grained adj. ince taneli
fine-meshed adj. sık ilmekli
fine-bred adj. iyi yetiştirilmiş
fine-sounding adj. kulağa hoş gelen
fine [obsolete] adj. akıllı
fine [obsolete] adj. zeki
fine [obsolete] adj. yaratıcı
fine [obsolete] adj. becerikli
fine [obsolete] adj. açıkgözlü
fine [obsolete] adj. tilki gibi
fine [obsolete] adj. hin
fine [obsolete] adj. cingöz
fine [obsolete] adj. maharetli
fine-drawn adj. (argüman, ayrım) tam
fine-drawn adj. (argüman, ayrım) kesin
fine-drawn adj. (argüman, ayrım) nokta atışı
fine-drawn adj. (argüman, ayrım) belli belirsiz
fine-drawn adj. (özellik) ince
fine-drawn adj. (özellik) rafine
fine-drawn adj. (özellik) narin
fine-drawn adj. (özellik) hassas
fine-grained adj. çok farklı
fine-grained adj. alışılmışın dışında
fine-grained adj. incelikli
fine-grained adj. detaylı
fine-grained adj. derin
fine-grained adj. ince detaylı
fine-looking adj. güzel görünen
fine-looking adj. çekici
fine-looking adj. standartlara uyan
fine-looking adj. hoş
fine-looking adj. iyi görünümlü
fine-spun adj. incelikli
fine-spun adj. ayrıntılı
fine-spun adj. özenli
fine-spun adj. detaylı
fine-spun adj. aşırı süslü
fine-spun adj. aşırı cafcaflı
fine-textured adj. yumuşak dokulu
fine-textured adj. pürüzsüz dokulu
fine-tooth adj. ince ve sık dişli
fine-toothed adj. ince ve sık dişli
one fine day adv. günün birinde
in a fine pickle adv. zor veya kötü durumda
in fine adv. sonunda
in fine adv. sözün kısası
one fine day adv. günlerden bir gün
in fine adv. kısaca
in fine adv. velhasıl
in fine adv. sonuç olarak
in fine adv. sonuçta
fine [scot] adv. kesin olarak
fine [scot] adv. muhakkak
fine [scot] adv. elbette
Phrasals
fine for v. için ceza yazmak
fine for v. için ceza kesmek
Phrases
all very fine expr. iyi güzel ama
all very fine expr. gayet iyi/güzel
not to put too fine a point on it expr. açıkça söylemek gerekirse
some fine day expr. allah'ın bir gününde
a fine will be levied expr. bir ceza kesilecektir
some fine day expr. birgün
not to put too fine a point on it expr. doğrusunu söylemek gerekirse
with a fine strong voice expr. gür sesli
some fine day expr. günün birinde
in fine expr. velhasıl kısaca
Proverb
fine words butter no parsnips lafla peynir gemisi yürümez
fine words butter no parsnips boş laf karın doyurmaz
there's a fine line between genius and insanity dahilik ile delilik arasında ince bir çizgi vardır
mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine biraz uzun zaman alsa da hak yerini bulur/hak yerde kalmaz
mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur
mills of the gods grind slowly(, but they grind exceedingly fine) geç de olsa hak eden hak ettiğini alır
mills of the gods grind slowly(, but they grind exceedingly fine) er ya da geç adalet yerini bulur
mills of the gods grind slowly(, but they grind exceedingly fine) tanrının adaleti er ya da geç doğru/adaletli bir sonuç getirir
mills of the gods grind slowly(, but they grind exceedingly fine) geç de olsa hak yerini bulur
mills of the gods grind slowly(, but they grind exceedingly fine) ilahi adalet er ya da geç yerini bulur
the mills of god grind slowly(, but they grind exceedingly fine) geç de olsa hak eden hak ettiğini alır
the mills of god grind slowly(, but they grind exceedingly fine) er ya da geç adalet yerini bulur
the mills of god grind slowly(, but they grind exceedingly fine) tanrının adaleti er ya da geç doğru/adaletli bir sonuç getirir
the mills of god grind slowly(, but they grind exceedingly fine) geç de olsa hak yerini bulur
the mills of god grind slowly(, but they grind exceedingly fine) ilahi adalet er ya da geç yerini bulur
Colloquial
cut it fine v. son dakikada gelmek/varmak
cut it a bit fine v. son anda gelmek/varmak
cut it a bit fine v. son dakikada gelmek/varmak
cut it fine v. son anda gelmek/varmak
without putting too fine a point on it expr. bu konu üzerinde (çok/gereğinden) fazla durmadan
everything's fine expr. her şey yolunda
fine and you? expr. iyidir ya sen?
that's a fine how-de-do expr. oh ne iyi
that's a fine how-de-do expr. ne güzel valla
that's a fine how-de-do expr. çok iyi ya
that's a fine how-de-do expr. buyur burdan yak
that's a fine how-de-do expr. buyurun cenaze namazına
that's a fine how-de-do expr. hayda
that's a fine how-de-do expr. yaptığı şeye bak
that's a fine how-de-do expr. oldu mu şimdi bu
that's a fine how-de-do expr. iyi iş valla
that's a fine how-de-do expr. çok iyi ya
that's a fine how-de-do expr. valla iyi
that's a fine how-de-do expr. besle kargayı oysun gözünü
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi hoş ama…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi güzel ama…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi güzel de…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi hoş da...
all very fine expr. aslında iyi (de/ama)
all very fine expr. aslında güzel (de/ama)
all very fine expr. aslında hoş (da/ama)
all very well/fine but... expr. iyi hoş ama…
all very well/fine but... expr. iyi güzel ama…
all very well/fine but... expr. iyi güzel de…
all very well/fine but... expr. iyi hoş da…
all very well/fine but... expr. aslında iyi de/ama…
all very well/fine but... expr. aslında güzel de/ama…
all very well/fine but... expr. aslında hoş da/ama…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi hoş ama…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi güzel ama…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi güzel de…
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr. (birinin bir şey yapması) iyi hoş da...
all very fine expr. aslında iyi (de/ama)
all very fine expr. aslında güzel (de/ama)
all very fine expr. aslında hoş (da/ama)
all very well/fine but... expr. iyi hoş ama…
all very well/fine but... expr. iyi güzel ama…
all very well/fine but... expr. iyi güzel de…
all very well/fine but... expr. iyi hoş da…
all very well/fine but... expr. aslında iyi de/ama…
all very well/fine but... expr. aslında güzel de/ama…
all very well/fine but... expr. aslında hoş da/ama…
fine by (one) expr. (birine) uyar
fine by (one) expr. (biri) için hava hoş
fine by (one) expr. (biri) için sorun değil
fine with me expr. benim için hava hoş
fine with me expr. bana uyar
fine with me expr. benim için sorun değil
Idioms
fine weather for ducks n. ahmak ıslatan yağmur
fine print n. bir belgenin satır aralarındaki önemli noktalar
fine kettle of fish n. ciddi sorun
a fine kettle of fish n. güç durum
a fine line n. ince çizgi
a fine/thin line n. ince bir çizgi
fine how do you do n. nahoş/kötü bir durum
fine weather for ducks n. yağmurun adeta bardaktan boşanırcasına yağdığını anlatmak için kullanılan ironik söz
a fine kettle of fish n. zor durum
a fine Italian hand n. sade bir üslup
a fine Italian hand n. sade bir anlatım
a fine Italian hand n. süssüz metin
a fine Italian hand n. farklı bir alanda yetenek
a fine Italian hand n. belli bir alanda beceriklilik
a fine Italian hand n. belli bir alanda ustalık
a fine Italian hand n. farklı bir alanda sahip olunan beceri
a fine how do you do n. sinir bozucu bir durum
a fine how do you do n. talihsizlik
a fine line between something n. iki şey arasındaki ince çizgi
a fine state of affairs n. problemli durum
a fine state of affairs n. sarpa sarmış durum
a fine state of affairs n. boka sarmış durum
a fine-tooth comb n. ince eleyip sık dokuma
a fine-tooth comb n. altını üstüne getirme
a fine-tooth comb n. bir şeyi çok dikkatli bir şekilde yapma
a fine-tooth comb n. bir şeyi derinlemesine yapma
a fine-tooth comb n. bir şeyi titizlikle yapma
a fine-tooth comb n. didik didik etme
a fine-tooth comb n. ıcığını cıcığını çıkarma
fine-tooth comb n. en ince ayrıntısına kadar araştırma
fine-tooth comb n. altını üstüne getirme
fine-tooth comb n. ince eleyip sık dokuma
fine-tooth comb n. didik didik etme
fine art n. büyük beceri gerektiren iş
fine art n. yetenek işi
fine art n. sanat
fine feathers n. güzel giysiler
fine feathers n. son derece şık/dikkat çekici kıyafetler
fine feathers n. etkileyici dış görünüş
the fine print n. satır araları
the fine print n. ayrıntı
the fine print n. ince ayrıntı
the fine print n. gözden kaçması muhtemel ayrıntı
tread a fine line between (something) v. (iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread a fine line between (something) v. (iki şey) arasında denge kurmak
tread a fine line between (something) v. (iki şey) arasında denge oluşturmak
tread a fine line between (something) v. (iki şey) arasında denge sağlamak
not to put too fine a point on it v. açık seçik söylemek
not to put too fine a point on it v. açıkça ve dürüstçe konuşmak
go over something with a fine-tooth comb v. altını üstüne getirmek
go through something with a fine-tooth comb v. altını üstüne getirmek
search something with a fine-tooth comb v. altını üstüne getirmek
put too fine a point on something v. ayrıntılara saplanıp kalmak
read the fine print v. ayrıntısıyla okumak
be a fine figure of a woman v. boylu poslu olmak
have something down to a fine art v. bir konuda uzmanlaşmak
put too fine a point on something v. bir şeyin üzerinden gereğinden fazla durmak
be a fine figure of a man v. boylu poslu olmak
have something off to a fine art v. bir konuda uzman olmak
have something down to a fine art v. bir konuda uzman olmak
have something off to a fine art v. bir konuda uzmanlaşmak
read the fine print v. bir belgeyi en ince ayrıntısına kadar incelemek
fine someone for something v. birine para cezası kesmek
go over something with a fine-tooth comb v. didik didik etmek
go through something with a fine-tooth comb v. didik didik aramak
go over with a fine-tooth comb v. didik didik etmek
go through something with a fine-tooth comb v. didik didik etmek
go through with a fine-tooth comb v. didik didik etmek
go over something with a fine-tooth comb v. didik didik aramak
search something with a fine-tooth comb v. didik didik aramak
go over with a fine-tooth comb v. derinlemesine araştırmak
go through with a fine-tooth comb v. derinlemesine araştırmak
lead someone a fine dance v. canından bezdirmek
search something with a fine-tooth comb v. didik didik etmek
be a fine figure of a woman v. endamlı olmak
cut a fine figure v. harika görünmek
be a fine figure of a man v. endamlı olmak
go over with a fine-tooth comb v. ince eleyip sık dokumak
walk a fine line between something v. iki tarafı da dengede tutmak
cut it fine v. işi son dakikaya bırakmak
search something with a fine-tooth comb v. ıcığını cıcığını çıkarmak
cut it fine v. işi ucu ucuna yapmak
in fine feather v. iyi gününde olmak
go through with a fine-tooth comb v. ıcığını cıcığını çıkarmak
go through something with a fine-tooth comb v. ıcığını cıcığını çıkarmak
walk a fine line between something v. ince bir çizgi üzerinde yürümek
have something down to a fine art v. kompedanı olmak
be in fine fettle v. keyfi gıcır olmak
have a fine time v. keyif çatmak
have something off to a fine art v. kompedanı olmak
be in fine fettle v. keyfi yerinde olmak
read the fine print v. satır aralarını okumak
have something off to a fine art v. şaheser yaratmak
have something down to a fine art v. şaheser yaratmak
cut things fine v. son anda gelmek/varmak
cut things fine v. son dakikada gelmek/varmak
cut it fine v. tam tamına hesaplamak
cut it fine v. ucu ucuna hesaplamak
be in fine fettle v. zinde ve dinç olmak
cut it fine v. ucu ucuna/milimi milimine yapmak/yetişmek
cut a fine figure v. (genelde erkek için) çok güzel görünmek
run it fine v. ucu ucuna yetişmek
have something down to a fine art v. (özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak
cut a fine figure v. (genelde erkek için) çok hoş görünmek
have something off to a fine art v. (özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak
cut it fine v. ucu ucuna yetişmek
have a fine pair of lungs v. (bebek) çok ve yüksek sesle ağlamak
tread a fine line between (something) v. (iki şey) arasında ince bir çizgide gidip gelmek
tread a fine line between (something) v. (iki şey) arasında denge kurmak
tread a fine line between (something) v. (iki tarafı/durumu) dengelemek
tread a fine line between (something) v. (iki durumu/yaklaşımı) dengede tutmak
tread/walk a fine line v. ince bir çizgide olmak
tread/walk a fine line v. ince bir çizgide yürümek
tread/walk a fine line v. tehlikeli sularda yüzmek
tread/walk a fine line v. hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak
tread/walk a fine line v. ince bir çizginin iki tarafında gidip gelmek
do fine for (someone) v. (biri) için iyi olmak
do fine for (someone) v. (biri) için uygun olmak
do fine for (someone) v. (birine) uymak
go through something with a fine-tooth comb v. ince eleyip sık dokumak
go over with a fine-tooth comb v. ıncığını cıncığını çıkarmak
go over something with a fine-tooth comb v. ıncığını cıncığını çıkarmak
be cutting it fine v. kıl payı yapmak/yaşamak
be cutting it fine v. kılı kılına yapmak/yaşamak
be cutting it fine v. ucu ucuna yapmak/yaşamak
be cutting it fine v. hata/şaşırma payı olmadan yapmak/yaşamak
be cutting it fine v. çok az hata payıyla yapmak/yaşamak
have something down to a fine art v. bir konuda uzman olmak
have something down to a fine art v. bir konuda uzmanlık/tecrübe sahibi olmak
have something down to a fine art v. bir şeyin kompetanı olmak
have something down to a fine art v. bir şeyi çok iyi yapmak
have got something down to a fine art [uk] v. bir konuda uzman olmak
have got something down to a fine art [uk] v. bir konuda uzmanlık/tecrübe sahibi olmak
have got something down to a fine art [uk] v. bir şeyin kompetanı olmak
have got something down to a fine art [uk] v. bir şeyi çok iyi yapmak
be a fine figure of a (man or woman) v. boylu poslu bir (kadın/adam) olmak
be a fine figure of a (man or woman) v. endamlı bir (kadın/adam) olmak
be a fine figure of a (man or woman) v. çekici bir (kadın/adam) olmak
be cutting it fine v. kıl payı yapmak
be cutting it fine v. kılı kılına yapmak
be cutting it fine v. son anda yapmak
be cutting it fine v. ucu ucuna yapmak
cut a fine, poor, sorry figure v. iyi, zayıf, kötü görünmek
cut a fine, poor, sorry figure v. iyi, zayıf, kötü bir görüntü çizmek
cut a fine, poor, sorry figure v. iyi, zayıf, olumsuz bir izlenim bırakmak
fine-tune something v. bir şeye ince ayar yapmak
fine-tune something v. bir şeyi ince ayarlamak
fine-tune something v. bir şeyde küçük değişiklikler yapmak
fine-tune something v. bir şeyin ayrıntılarında değişiklik yapmak
go over something with a fine-tooth comb v. bir şeyi ince eleyip sık dokumak
go over something with a fine-tooth comb v. bir şeyin ıncığını cıncığını çıkarmak
go over something with a fine-tooth comb v. bir şeyi didik didik aramak
go over something with a fine-tooth comb v. bir şeyin altını üstüne getirmek
go over something with a fine-tooth comb v. bir şeyi didik didik etmek
go through something with a fine-tooth comb v. bir şeyi ince eleyip sık dokumak
go through something with a fine-tooth comb v. bir şeyin ıncığını cıncığını çıkarmak
go through something with a fine-tooth comb v. bir şeyi didik didik aramak
go through something with a fine-tooth comb v. bir şeyin altını üstüne getirmek
go through something with a fine-tooth comb v. bir şeyi didik didik etmek
put too fine a point on v. üzerinde gereğinden fazla durmak
put too fine a point on v. ayrıntılara saplanıp kalmak
put too fine a point on v. -e aşırı tepki göstermek
put too fine a point on v. büyütmek
put too fine a point on it v. üzerinde gereğinden fazla durmak
put too fine a point on it v. ayrıntılara takılmak
put too fine a point on it v. abartmak
put too fine a point on it v. büyütmek
put too fine a point on it v. aşırı tepki göstermek
tread/walk a fine line v. çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread/walk a fine line v. tehlikeli sularda yüzmek
go through with a fine-toothed comb v. etraflıca incelemek
go through with a fine-toothed comb v. ince eleyip sık dokumak
go through with a fine-toothed comb v. didik didik etmek
cut fine v. tam işlem uygulamak
cut fine v. titizlikle işlem uygulamak
cut fine v. gecikmeye mahal bırakmamak
cut fine v. zor beğenerek uygulamak
cut fine v. kılı kırk yarmak
fine and dandy adj. harika
down to a fine art adj. iyice anlaşılmış
down to a fine art adj. öğrenilip sindirilmiş
down to a fine art adj. ustalaşılmış
down to a fine art adj. sular seller gibi öğrenilmiş/ezberlenmiş
down to a fine art adj. çok iyi öğrenilmiş/anlaşılmış
to fine effect adv. iyiye
to fine effect adv. büyük ölçüde
to fine effect adv. iyi sonuçlar verecek şekilde
a fine Italian hand expr. sadeleştirilmiş şekilde
a fine Italian hand expr. anlaşılır şekilde
a fine Italian hand expr. özel yetenek
a fine Italian hand expr. maharet
a fine Italian hand expr. ustalık
a fine Italian hand expr. beceri
all very fine expr. gayet iyi/hoş
fine kettle of fish expr. ayvayı yedik
you're a fine one to talk! expr. diyene bak!
with a fine-tooth comb expr. derinlemesine
not to put too fine a point on it expr. dürüstçe söylemek gerekirse
with a fine-tooth comb expr. didik didik
fine feathers make fine birds expr. güzel giysiler kişiyi güzel gösterir
in fine fettle expr. havası iyi
in fine feather expr. formda
in fine feather expr. hoş görünen
fine feathers make fine birds expr. güzel tüyler kuşu güzel gösterir
fine and dandy expr. güzel
in fine feather expr. güzel giyinmiş
fine how do you do expr. hoş olmayan bir durum
in fine fettle expr. iyi durumda
this is a fine state of affairs expr. işler boka sardı
this is a fine state of affairs expr. işler sarpa sardı
fine and dandy expr. iyi
that's a fine kettle of fish! expr. ne ala! (hiç istenmeyen bir durum karşısında söylenir)
in fine fettle expr. keyfi gıcır
in fine fettle expr. keyifli
chance would be a fine thing! expr. nerdee!
in fine expr. kısaca
in fine fettle expr. mutlu
chance would be a fine thing! expr. keşke olsa!
in fine fettle expr. neşeli
in fine fettle expr. sağlıklı
in fine feather expr. sağlıklı ve zinde
in fine expr. sözün kısası
in fine fettle expr. zinde
in fine expr. velhasıl
in fine expr. uzun lafın kısası
fine feathers make fine birds expr. ye kürküm ye!
in fine/good fettle expr. keyfi yerinde
in fine/good fettle expr. iyi durumda
in fine/good fettle expr. sağlıklı ve mutlu
in fine/good fettle expr. sağlıklı ve neşeli
in fine/good fettle expr. keyfi gıcır
in fine/good fettle expr. morali yüksek
come on in, the water's fine! expr. gel su güzel!
come on in, the water's fine! expr. su güzel, gelsene!
come on in, the water's fine! expr. gel sen de yapmaya başla!
come on in, the water's fine! expr. sen de gelip başlasana!
come on in, the water's fine! expr. hadi sen de gel/yap!
every good boy does fine expr. baş harflerinden sol anahtarındaki notaları hatırlamak için uydurulmuş bir ipucu (e, g, b, d, f)
there is a fine line between (something) and (something else) expr. (bir şeyle bir şey arasında) arasında ince bir çizgi var
to a fine art expr. ustalık/uzmanlık seviyesine
to a fine art expr. zirveye
Speaking
there is a fine line between n. arasında ince bir çizgi var
I am fine and you expr. ben iyiyim ya sen
fine words butter no parsnips expr. boş lafa karnım tok
it suits me fine expr. bana uyar