saf - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

saf



Sens de "saf" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 169 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
saf pristine adj.
saf pure adj.
General
saf pigeon n.
saf juggins n.
saf gudgeon n.
saf greenhorn n.
saf array n.
saf gull n.
saf wool n.
saf train n.
saf country bumpkin n.
saf simple simon n.
saf lineup n.
saf line n.
saf rank n.
saf line-up n.
saf cherubimic n.
saf distilled adj.
saf row adj.
saf undiluted adj.
saf guileless adj.
saf simpleminded adj.
saf sterling adj.
saf taintless adj.
saf white adj.
saf unblended adj.
saf deceivable adj.
saf absolute adj.
saf clean adj.
saf harmless adj.
saf mere adj.
saf raw adj.
saf purer adj.
saf unsophisticated adj.
saf facile adj.
saf credulous adj.
saf wideeyed adj.
saf refined adj.
saf stark adj.
saf simple adj.
saf candid adj.
saf innocent adj.
saf genuine adj.
saf single adj.
saf simon-pure adj.
saf elemental adj.
saf dupe adj.
saf unalloyed adj.
saf naive adj.
saf elementary adj.
saf real adj.
saf echt adj.
saf chaste adj.
saf spotless adj.
saf clear adj.
saf tried adj.
saf unworldly adj.
saf unsuspicious adj.
saf fine adj.
saf axenic adj.
saf all adj.
saf ingenuous adj.
saf undesigned adj.
saf uncontaminated adj.
saf unadulterated adj.
saf soft adj.
saf honest adj.
saf gullible adj.
saf unsuspecting adj.
saf immaculate adj.
saf artless adj.
saf homespun adj.
saf fair adj.
saf entire adj.
saf pure adj.
saf naif adj.
saf straight adj.
saf confiding adj.
saf dewy-eyed adj.
saf dove-like adj.
saf simple-hearted adj.
saf pure-minded adj.
saf neat adj.
saf unblemished adj.
saf unmixed adj.
saf doe-eyed adj.
saf aefauld adj.
saf refine [obsolete] adj.
saf regular adj.
saf naked [dialect] adj.
saf transparent adj.
saf easy adj.
saf attical [obsolete] adj.
saf unadulterate adj.
saf unallayed adj.
saf undebauched adj.
saf undefiled adj.
saf undespoiled adj.
saf unjaundiced adj.
saf unquestioning adj.
saf cherubic adj.
saf unsullied adj.
saf unvitiated adj.
saf unwemmed adj.
saf virgin adj.
saf virginal adj.
saf whole adj.
saf vestal adj.
saf virginly adj.
saf lily-white adj.
saf wide-eyed adj.
saf mered adj.
saf highbred adj.
saf high-bred adj.
saf honest-to-god adj.
saf honest-to-goodness adj.
saf rich adj.
saf obvious adj.
saf deludable adj.
saf depurate [obsolete] adj.
saf offenseless adj.
saf immixed [obsolete] adj.
saf disingenuous adj.
saf good adj.
saf incontaminate adj.
saf incorrupt adj.
saf incorrupted adj.
saf cullible adj.
saf inviolated adj.
saf pellucid adj.
saf plain adj.
saf perfect adj.
saf sincere adj.
saf fresh adj.
Colloquial
saf dumb bunny n.
saf babe in the wood n.
saf mark n.
saf green adj.
Idioms
saf clay pigeon [us/south africa] n.
saf a half-wit n.
saf blue-eyed adj.
saf pure in heart adj.
saf green as grass [uk] adj.
saf off the boat adj.
saf simon pure adj.
saf clean as a whistle expr.
saf as clean as a whistle expr.
Technical
saf unmixed adj.
saf sheer adj.
saf pure adj.
Automotive
saf pure adj.
Gastronomy
saf unbrewed adj.
Chemistry
saf uncut adj.
Religious
saf kosher adj.
saf impeccant adj.
Military
saf line n.
saf rank n.
Abbreviation
saf elem adj.
Archaic
saf bubble n.
saf candid adj.
saf meer adj.
saf entire adj.
saf implicit adj.
saf distrustless adj.
saf seely adj.
saf sely adj.
Slang
saf dumb bunny n.
saf gork n.
saf wet noodle n.

Sens de "saf" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 430 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
saf olmayan impure adj.
General
saf konuşma prattling n.
saf altın free gold n.
saf altın pure gold n.
saf olmama impurity n.
saf ispirto raw spirits n.
saf alkol plain spirits n.
saf olmama nonabsoluteness n.
saf altın parçacığı nugget n.
saf güzellik pure beauty n.
saf ırk pure race n.
saf çinko pure zinc n.
saf su distilled water n.
saf su pure water n.
saf olmama impureness n.
saf orman pure forest n.
saf aşk pure love n.
saf kan true blood n.
gülüşündeki saf sıcaklık pure warmness in one's smile n.
gülüşündeki saf sıcaklık pure heartiness in one's smile n.
saf bilinç pure consciousness n.
saf hayat pure life n.
saf görme pure insight n.
saf ispirto absolute alcohol n.
ön saf sağlık çalışanı frontline health worker n.
saf mükemmellik pure excellence n.
saf tehlike pure danger n.
saf ve kolay kanan kimse babe n.
saf sevgi agape love n.
saf/halis şey refinedness n.
saf/halis şey refinement n.
saf kimse lamb n.
saf kimse naif n.
saf kimse naïve n.
masum ve saf olma naturalness n.
saf cıva raw mercury n.
saf kimse thimblewit [usa] n.
ahlaken saf ve erdemli kimse altar boy [us] n.
saf hayranlık pure adoration n.
potalı fırında magnezyum kristallerini saf magnezyum haline getiren kimse melter n.
saf kimse chouse [obsolete] n.
saf jelatin içeren yarı transparan beyazımsı bir madde ichthyocol n.
saf jelatin içeren yarı transparan beyazımsı bir madde ichthyocoll n.
saf jelatin içeren yarı transparan beyazımsı bir madde ichthyocolla n.
saf kimse inexperienced person n.
saf kimse inexpert n.
saf erkek ingenu n.
saf ve nazik insan dove n.
engellenmemiş saf ışık dry light n.
saf kimse innocence n.
saf kimse innocent n.
saf ve katıksız olan şey dew n.
saf değiştirmek için rüşvet alma cooptation n.
saf şey puir [scotland] n.
saf kimse rook n.
cahil veya aşırı saf kimse simple n.
kokaini saf içen kimse freebaser n.
saf kokain hazırlayan kimse freebaser n.
saf hale getirmek purify v.
saf saf konuşmak prattle v.
eritip saf bir hale getirmek (yağı) render v.
saf güzelliği yansıtmak reflect the pure beauty v.
saf dışı bırakmak put out of action v.
saf dışı etmek eliminate v.
saf dışı etmek put out of action v.
saf dışı bırakmak eliminate v.
saf tutmak take a stand v.
saf tutmak take sides v.
saf tutmak support v.
saf değiştirmek change sides v.
cevherdeki yabancı maddeleri çıkarıp saf maden elde etmek reduce v.
yakarak ve dumanını soluyarak saf kokain kullanmak base v.
saf hale getirmek epurate v.
saf bir görünüm vermek whiten v.
çıkar için (birini) saf dışı bırakmak compass [obsolete] v.
cevherdeki yabancı maddeleri çıkarıp saf maden elde etmek smelt v.
saf dışı (oyuncu/asker) out of action adj.
saf kan full blooded adj.
en saf purest adj.
daha saf purer adj.
saf ve tecrübesiz unsophisticated adj.
saf hale getirici depuratory adj.
yeterince saf pure enough adj.
saf kan fullblooded adj.
saf olmayan nonabsolute adj.
(maden) saf fine adj.
saf kan full-blooded adj.
saf olmayan adulterated adj.
saf (ve temiz) intemerate adj.
saf kalpli pure-hearted adj.
aşırı saf ultrarefined adj.
saf olmayan unchaste adj.
saf olmayan unpure [obsolete] adj.
ruhani olarak saf olan holy adj.
aşırı derecede saf hyperpure adj.
tamamen saf hyperpure adj.
neredeyse saf rich adj.
saf hale getiren depurate [obsolete] adj.
aşırı saf overfacile adj.
saf saf bakan rubbernecking adj.
saf inancı ortadan kaldıran disillusioning adj.
saf numarası yapan disingenuous adj.
saf kıza ait ingenue adj.
saf kız ile ilgili ingenue adj.
saf kıza uygun ingenue adj.
saf kız rolüne ait ingenue adj.
saf kız rolü ile ilgili ingenue adj.
saf kız rolüne uygun ingenue adj.
büyükbaş sürüsündeki belirli bir hayvanı saf dışı bırakmak için eğitilen (at) cutting adj.
masum ve saf numarası yapan faux-naïf adj.
saf salak fleeceable adj.
(kant) saf aklın eleştirisi eserinin yayımı öncesi precritical adj.
saf dışı bırakılan sick adj.
saf bir şekilde credulously adv.
saf saf in rows adv.
saf saf in ranks adv.
saf olarak purely adv.
saf saf innocently adv.
saf saf naively adv.
saf bir şekilde unadulteratedly adv.
saf olmayan bir şekilde unchastely adv.
saf olmayan bir şekilde unpurely adv.
saf olmadan unpurely adv.
(inanç, kabul) saf saf hook line and sinker adv.
saf gibi blissfully adv.
Phrasals
destekleme amacıyla arkasında saf tutmak line up behind v.
saf değiştirmek defect to v.
saf dışı bırakmak take down v.
(birini/bir şeyi bir şeyden) saf dışı bırakmak eliminate (someone or something) from (something) v.
birini/bir şeyi bir şeyden saf dışı bırakmak eliminate someone or something from something v.
(birini/bir şeyi) saf dışı etmek dispose of (someone or something) v.
birini/bir şeyi saf dışı etmek get around someone or something v.
saf dışı bırakmak take out v.
taraf/saf değiştirmek turn to v.
birini bir şeyden saf dışı bırakmak cancel someone out of something v.
saf değiştirmek defect to something v.
den saf dışı bırakmak eliminate from v.
yavaş yavaş saf dışı bırakmak nudge out v.
(birine) karşı saf almak side against (one) v.
birisine/bir şeye karşı saf tutmak range against v.
Colloquial
saf/ahmak tip dumb bunny n.
saf viski embalming fluid n.
yontulmamış, saf kimse honyock n.
saf herif quality joe n.
karayipli saf veya ahmak siyahi köylü quashi n.
neşeli ve saf yaşlı adam buffer n.
saf hava ozone n.
saf dışı bırakmak kick off v.
saf dışı kalmış knocked down adj.
çok kolay aldatılabilen saf born yesterday expr.
bir süre saf dışı kalmış down for the count expr.
saf ve tecrübesiz just fell off the turnip truck [rural] expr.
düşmanı yenemiyorsan yanında saf tutacaksın if you can't beat 'em expr.
Idioms
enayi/saf not know from nothing n.
saf ve deneyimsiz kimse babe in arms n.
saf kimse soft touch n.
saf, hizmet eden ve kendini kocasına ve ailesine adamış ev hanımı angel in the house n.
saf ve deneyimsiz kimse a babe in arms [uk] n.
saf ve deneyimsiz kimse a babe in the woods [us] n.
birisini işten/ticaretten saf dışı etmek put (someone) out of business v.
birisini saf dışı bırakmak run someone out of business v.
enayi/saf/keriz addetmek see (one) coming v.
enayi/saf/keriz addetmek see someone coming v.
saf, deneyimsiz, görgüsüz olmak fall off the cabbage truck v.
saf değiştirmek turn cat in pan v.
saf dışı etmek knock someone into a cocked hat v.
saf değiştirmek break ranks v.
saf dışı etmek beat someone into a cocked hat v.
-e karşı saf almak side against someone v.
(birine) saf ayağına yatmak come the raw prawn with someone v.
saf, deneyimsiz, görgüsüz olmak fall off the turnip truck v.
saf olmak be born yesterday v.
saf kalmak stay gold v.
(birini bir şeyden) saf dışı bırakmak knock (someone) out of (something) v.
çocuk gibi saf olmak be (as) pure as the driven snow v.
(birini) oylamayla saf dışı bırakmak blackball (one) v.
enayi/saf olmak know (or not know) from nothing [us] v.
saf değiştirmek turn the cat in the pan [obsolete] v.
masum/saf görünen blue eyed adj.
çocuk kadar saf pure as the driven snow adj.
çocuk gibi saf pure as the driven snow adj.
aşırı saf innocent as a lamb expr.
aşırı saf as innocent as a lamb expr.
aşırı saf innocent as a newborn babe expr.
aşırı saf as innocent as a newborn babe expr.
çocuk gibi saf as pure as the driven snow expr.
çocuk kadar saf as pure as the driven snow expr.
nağme gibi saf/ dupduru as pure as a melody expr.
saf dışı in dock [uk] expr.
(biri) göründüğü kadar saf değil (one) is not as green as (one) is cabbage-looking expr.
Speaking
bu kadar saf olma don't be so gullible expr.
Trade/Economic
madensel parada saf metal oranı fineness n.
rakipleri saf dışı etmek amacıyla uygulanan aşırı fiyat kırmaya dayılı fiyat politikası predatory pricing n.
saf iletişim pure communication n.
saf monopol pure monopoly n.
saf altın pure gold n.
saf olmayan impure adj.
Politics
saf demokrasi pure democracy n.
saf bitkisel yağ pure vegetable oil n.
Institutes
(kanada'da) tıbbi amaçlarla kullanılması için güvenilir bir ortamda saf kenevir temin edip kar amacı gütmeyen kuruluş compassion club [canada] n.
Industry
saf imalat whole cloth n.
saf üretim whole cloth n.
doğal haliyle 55° ile 65° c arasında, saf haliyle 79° c'de eriyen madensel bir parafin mumu mineral tallow n.
doğal haliyle 55° ile 65° c arasında, saf haliyle 79° c'de eriyen madensel bir parafin mumu hatchettine n.
doğal haliyle 55° ile 65° c arasında, saf haliyle 79° c'de eriyen madensel bir parafin mumu hatchettite n.
Technical
saf olma refinedness n.
seyreltik sodyum hidroksit çözeltisi ile pamuk linteri işlenerek elde edilen saf selüloz chemical cotton n.
aşırı saf germanyum algılayıcısı hyper-pure germanium detector n.
damıtma ile elde edilen saf su water distilled n.
düz camsı ve porselen emaye yüzeylerin kaynayan saf sitrik aside dayanıklılığı resistance of flat surfaces of vitreous and porcelain enamels to pure boiling citric acid n.
en saf quintessential n.
hava iletimli saf tonlu odyometre pure-tone air conduction audiometer n.
kimyevi saf chemically pure n.
kimyaca saf chemically pure n.
saf tonlar pure tones n.
saf prosedürler pure procedures n.
saf alkol absolute alcohol n.
saf bellek pure memory n.
saf kurşun relined lead n.
saf hidrokarbon pure hydrocarbon n.
saf ispirto raw spirits n.
saf kurşun chemical lead n.
saf kalker kireci high-calcium lime n.
saf kaynak metalinin kimyasal bileşimi chemical composition of all-weld metal n.
saf su distilled water n.
saf yağ pure oil n.
saf oksijen pure oxygen n.
saf su pompası distilled-water pump n.
saf uranil nitrat çözeltisi pure uranyl nitrate solution n.
saf silis camı silica glass n.
saf devingenlik intrinsic mobility n.
saf kültür pure culture n.
saf ipek all silk n.
saf kesme pure shear n.
saf keten pure linen n.
saf yün pure wool n.
saf hareketlilik intrinsic mobility n.
saf üreteç pure generator n.
saf iletkenlik intrinsic conduction n.
saf ton hava iletimi eşik odiyometrisi pure tone air conduction threshold audiometry n.
saf metal kristalleri pure metal crystals n.
saf aglomera pure agglomerated n.
saf ipek pure silk n.
saf silis camı quartz glass n.
saf asfalt gilsonite n.
saf metal pure metal n.
saf ton kemik iletimi odiyometresi pure-tone bone-conduction audiometry n.
saf kireç high-calcium lime n.
saf yumuşak karbon graphite n.
saf hal pure state n.
saf kod pure code n.
saf su pure water n.
saf su iletkenliği pure water conductivity n.
saf kireç neat lime n.
saf altın virgin gold n.
saf soda white alkali n.
saf renk pure colour n.
saf su reglaj valfi pure water control valve n.
saf kömür pure coal n.
saf gazların özellikleri properties of pure gases n.
saf su aqua pura n.
saf su tankı distilled-water tank n.
saf bellek pure storage n.
saf ve dayanaklı kauçuk caoutchouc n.
saf alüminyum sülfat pure grade of aluminium sulphate n.
temel saf ton hava ve kemik iletimi eşik odyometrisi basic pure tone air and bone conduction threshold audiometry n.
saf kireç white lime n.
saf demirle kaplı bir manyetik kayıt bandı metal tape n.
saf olmayan ağır metal kalıntısı bottom n.
(bir alaşımda) saf kıymetli metal miktarı fineness n.
(saf yarı iletken maddeye) katkı maddesi eklemek dope v.
(metal) belirli oranda saf metal içeren fine adj.
Computer
saf kod pure code n.
saf prosedürler pure procedures n.
saf bellek pure memory n.
saf ikili veri pure binary data n.
saf üreteç pure generator n.
saf bellek pure storage n.
Telecom
saf ton ses diyagramı pure tone audiogram n.
Electric
saf hareketlilik intrinsic mobility n.
saf iletkenlik intrinsic conduction n.
saf devingenlik intrinsic mobility n.
Mechanic
saf ve yumuşak karbon graphite n.
saf bakır blister copper n.
Textile
saf keten pure linen n.
saf yün markası wool mark n.
saf yün pure wool n.
saf naylon pure nylon n.
saf ipek pure silk n.
Construction
saf çimento harcı neat cement mortar n.
Dyeing
saf linyitten oluşan kahverengi pigment cassel brown n.
Automotive
saf su ve sülfürik asit karışımı electrolyte n.
saf kurşun spongy lead n.
saf su distilled water n.
saf madde pure substance n.
saf elektrikli pure electric adj.
Aeronautic
saf nizamı (kol uçuşunda) abreast n.
Marine
saf oksijen ile yapılan basınçatım o2 decompression n.
Mining
saf alüminyum eloksallı alüminyum alaşımı alclad n.
saf olmayan cevher halvans n.
bazen prizmatik mavi ışıltılı olan çok yüksek dereceli saf beyaz bir elmas river n.
yarı arıtılmış metallerle saf metalleri ayrıştırmak regulise v.
cüruflu metallerle saf madenleri ayrıştırmak regulise v.
yarı arıtılmış metallerle saf metalleri ayrıştırmak regulize v.
cüruflu metallerle saf madenleri ayrıştırmak regulize v.
saf altın veya gümüş veren (cevher) free-milling adj.
Medical
saf su purified water n.
saf buhar pure steam n.
saf stres inkontinans yakınmaları pure stress incontinence complaints n.
saf ton kemik iletimi odiyometrisi pure tone bone conduction audiometry n.
steril saf su sterile purified water n.
yarı-saf diyet semipurified diet n.
(hava kirliliği etkileri ile mücadele için) müşterilerin saf oksijen soludukları yer oxygen bar n.
Psychology
saf erotomani pure erotomania n.
saf hareket pure motion n.
erkeklerde görülen, karşı cinsteki ebeveyni sahiplenip kendi cinsinden olan ebeveyni saf dışı etme isteği oedipal complex n.
erkeklerde görülen, karşı cinsteki ebeveyni sahiplenip kendi cinsinden olan ebeveyni saf dışı etme isteği oedipus complex n.
Physiology
saf hale getirmek depurate [obsolete] v.
Pathology
kazanılmış saf kırmızı hücre aplazisi acquired pure red cell aplasia n.
saf hipergliseridemi pure hyperglyceridaemia n.
saf kırmızı hücre aplazisi pure red cell aplasia n.
saf hiperkolesterolemi pure hypercholesterolaemia n.
saf motor laküner sendrom pure motor lacunar syndrome n.
saf duyusal laküner sendrom pure sensory lacunar syndrome n.
Pharmaceutics
saf olmayan yün yağı anaspalin n.
eskiden farmakolojik ürünlerde kullanılan saf bal mel n.
Veterinary
eskiden veterinerlik uygulamalarında kullanılan saf olmayan aloe caballine aloes n.
Food Engineering
saf kültür pure culture n.
saf kültür axenic culture n.
saf yoğunluk white body n.
saf un plain flour n.
likör damıtma işleminin ilk ve son aşamalarında çıkarılan saf olmayan ham alkol faint n.
Gastronomy
meyve özü katılmamış saf meyve suyu nectar n.
amerika’da şişelenmeden önce saf alkol eklenmemiş viski straight whiskey n.
saf zeytinyağı pure olive oil n.
tatlı yapımında kullanılan tatlandırılmamış saf çikolata baking chocolate n.
likör damıtma işleminin ilk ve son aşamalarında çıkarılan saf olmayan ham alkol feints n.
yemeklerde kullanılan saf ve şekersiz çikolata cooking chocolate n.
Physics
saf sıvı pure liquid n.
saf spektrum pure spectrum n.
bir gram saf suyun sıcaklık derecesini bir derece artırmak için gerekli ısı miktarı gram degree n.
müzikal sesin kulakta bir dizi kurucu saf harmonik ton olarak algılandığını belirten bir yasa ohm’s law n.
müzikal sesin kulakta bir dizi kurucu saf harmonik ton olarak algılandığını belirten bir yasa ohm's law n.
Chemistry
saf teraftalik asit pure teraphthalic acid n.
saf kimyasal etmen neat chemical agent n.
saf asetik asit glacial acetic acid n.
saf etmen eşdeği neat agent equivalent n.
saf sıvı kimyasal pure liquid chemical n.
saf alkoller neutral spirits n.
saf naftalin pure naphthalene n.
saf sızma zeytinyağ extra virgin olive oil n.
saf olduğu zaman kokusuz bir organik madde acetamide n.
saf madde substance n.
saf sıvı kimyasal madde pure liquid chemical n.
saf hali yanarken parlak beyaz alev veren metalik bir element magnesium n.
saf formda gümüş-beyaz renkte olan manyetik ve metalik bir element iron n.
saf kokain base n.
saf kokain freebase n.
saf demirin manyetik olmayan bir allotropu beta iron n.
saf olmayan çinko oksit pompholyx n.
saf olmayan çinko oksit pompholix n.
kimyaca saf chemically pure adj.
saf olmayan undistilled adj.
tamamen saf olmayan commercial adj.
Biology
saf dna pure dna n.
saf ırk pure race n.
saf hat pure line n.
Biochemistry
ultra saf su ultra pure water n.
Marine Biology
saf suya göre bir sıvının yoğunluk oranı specific gravity n.
Botanic
eskiden veterinerlikte kullanılan kaliteli ve saf olmayan sarısabır ilacı caballine aloes n.
yeşil ila kırmızımsı veya saf beyaz çanak yaprakları olan, doğu ve orta abd'de yetişen bir lale thimbleweed (anemone virginiana) n.
eskiden veterinerlikte kullanılan kalitesiz ve saf olmayan sarısabır bitkisi caballine aloes n.
eskiden veterinerlik uygulamalarında kullanılan saf olmayan bir aloe bitkisi horse aloes n.
gruplar veya kitleler halinde büyümeye meyilli olup neredeyse saf bir meşcere oluşturan (orman ağacı) social adj.
Breeding
soyu 17. yüzyıl sonunda ithal edilen arap aygırlarıyla karışmamış saf bir ingiliz yarış atı ırkı thoroughbred n.
Apiculture
iğnesiz arıların yuva yaparken saf balmumu yerine kullandığı balmumu, reçine ve bazen topraktan oluşan karışım cerumen n.
saf soy yetiştirme pure-line breeding n.
saf hat pure strain n.
Tobacco
saf nikotin tuzları pure nicotine salts n.
Forestry
saf meşçere pure stand n.
Literature
derinliği olmayan saf kötü karakter cartoon villain n.
Linguistics
katışıksız ve saf ingilizce the king's english n.
Religious
üç saf olan taoist trinity n.
(budizmde) saf ülke jodo n.
saf kara budizmi pure land buddhism n.
(kişiler) saf clean adj.
Philosophy
(aristoculukta) saf biçim god n.
toplumun saf objektif mekanik terimli analizlere karşı hassasiyeti bulunduğu ve sosyal değerler ve normatif standartların yalnızca epifenomen olduğuna ilişkin teori positivism n.
pratik aklı saf akılla birleştirerek kant sistemini mükemmelleştirmeyi amaçlayan idealist bir felsefe fichteanism n.
(manen) saf hale getirmek unsensualize v.
Environment
saf beton plain concrete n.
ultra saf su numunesi ultra-pure water sample n.
Geology
saf olmayan kireçtaşı bavin n.
saf haliyle donma sıcaklığında buz benzeri kristaller oluşturan glacial adj.
(kireç) saf veya safa yakın olup hızla sönen fat adj.
Military
arka saf rear line n.
geri saf rear line n.
saf dışı out of ranks n.
saf kol line of squads n.
(ordu) ön saf avant [obsolete] n.
saf boyunca ateş eden kimse battery d'enfilade n.
belirli bir noktaya göre saf tutmak form on v.
düşmanı saf dışı bırakan strategic adj.
düşmanı saf dışı bırakan strategical adj.
düşmanı saf dışı bırakarak strategically adv.
Art
geçmişteki eserlerin daha saf ve basit olduğu fikrine dayanılarak eski tarzların taklit edilmesi archaism n.
Music
çok farklı frekanstaki iki saf ton birlikte çalındığında duyulan kombine ve subjektif ses combination tone n.
Painting
tuval üzerinde saf renklerle küçük fırça darbeleri ve noktaların yeni izlenimci bir şekilde kullanımı divisionism n.
Theatre
saf kız rolü ingenue n.
saf kız ingenue n.
Engineering
aşırı derecede saf ultrafine adj.
Slang
saf ve tecrübesiz kimse nias n.
saf/ahmak tip dumb bunny n.
saf kişi mug n.
saf kristal kokain icicles n.
ahlaklı ve genellikle saf kimse boy scout n.
saf ve kolay dolandırılan müşteri mug punter [uk] n.
aşırı saf olmak tell shit from shinola v.
aşırı saf olmak not know shit from shinola v.
saf dışı bırakmak knock out v.
aşırı saf olmak not know shit from apple butter v.
saf dışı bırakılmak look sick v.
saf (kimse) just fell off the turnip truck expr.
aşırı saf can't/couldn't tell shit from shinola expr.
British Slang
saf/enayi tip doormat n.
Modern Slang
saf kimse a mark n.
saf amerikan (ırkçı bir söylem) amerimutt n.
saf enerji angel energy n.
Gastronomy
saf sızma zeytinyağı extra virgin n.
saf sızma extra virgin adj.