fat - Turc Anglais Dictionnaire

fat

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "fat" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 90 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
fat n. yağ
Could you tell the butcher to get the fat on the meat?
Kasaba etin yağını almasını söyler misiniz?

More Sentences
fat adj. şişko
Tom told Mary that she was fat.
Tom, Mary'e şişko olduğunu söyledi.

More Sentences
fat adj. tombul
The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.
Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.

More Sentences
fat adj. yağlı
Avoid animal meat, fish and other high fat diets.
Hayvan eti, balık ve diğer yüksek yağlı diyetlerden kaçının.

More Sentences
fat v. şişmanlatmak
fat v. semirtmek
General
fat n. yağ
This yogurt is too high in fat.
Bu yoğurdun yağ oranı çok yüksek.

More Sentences
fat n. yağ
She didn’t like the burger; there was too much fat in it.
Burgeri beğenmemiş; içinde çok fazla yağ varmış.

More Sentences
fat adj. kilolu
My neighbor is a lovely fat woman.
Komşum çok hoş, kilolu bir kadın.

More Sentences
fat adj. kalın
My fingers are too fat to fit into these gloves.
Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar kalın.

More Sentences
fat adj. dolgun
Mr. Miller took out his fat wallet from his pocket.
Bay Miller dolgun cüzdanını cebinden çıkardı.

More Sentences
fat adj. yüklü
With a fat cheque from her husband, Elie went shopping.
Elie, eşinin gönderdiği yüklü çekle alışverişe çıktı.

More Sentences
fat adj. yağ
The use of fat and blood is also subject to strict rules.
Yağ ve kan kullanımı da katı kurallara tabidir.

More Sentences
Colloquial
fat adj. harika
The DJ's fat beats got everyone on the floor at the club.
DJ'in harika ritimleri kulüpteki herkesi piste çıkardı.

More Sentences
Technical
fat n. yağ
If you systematically monitor hormones, you can know the amount of fat and its location.
Hormonları sistematik olarak izlerseniz, yağ miktarını ve yerini öğrenebilirsiniz.

More Sentences
General
fat n. içyağı
fat n. mahsulün en iyi kısmı
fat n. en iyi üretim
fat n. en bereketli üretim
fat n. en iyi kısım
fat n. (dramatik eserde) can alıcı rol veya replik
fat v. besiye çekmek
fat v. şişmanlamak
fat v. semirmek
fat v. yağ bağlamak
fat v. yağlandırmak
fat v. yağlanmak
fat v. kilo aldırmak
fat v. kilo almak
fat v. şişmanlatmak
fat v. tombullaşmak
fat v. etlenmek
fat adj. tıkız
fat adj. apalak
fat adj. şişkin
fat adj. bereketli
fat adj. karlı
fat adj. kazançlı
fat adj. besili
fat adj. gres
fat adj. semiz
fat adj. özlü
fat adj. yağlı (et)
fat adj. obez
fat adj. istenen unsurlarla dolu
fat adj. bolluğa sahip
fat adj. iyi stoklanmış
fat adj. aptalca
fat adj. budalaca
fat adj. ahmakça
fat adj. aptal
fat adj. budala
fat adj. ahmak
fat adj. boş
fat adj. morarıp şişmiş
Colloquial
fat adj. balaban
fat adj. mükemmel
fat adj. çok fazla
fat adj. bir şeye doymuş
fat adj. bir şeyle dolup taşan
fat adj. bir şeyden geçilmeyen
Technical
fat n. hayvan yağı
Computer
fat expr. dosya dizini
Anatomy
fat n. adipoz doku
fat n. adipozit doku
Food Engineering
fat n. katı yağ
Gastronomy
fat n. et yağı
Biochemistry
fat n. yağ katı
Zoology
fat adj. (sümüklüböcek) kabuğu vücudundan büyük
Geology
fat adj. mineralce zengin ve yoğun (kil, toprak)
fat adj. (bira veya şarap) gövdeli ve yumuşak içimli
fat adj. (hava) nemli
fat adj. (koku) nahoş
fat adj. (odun) bol reçineli
fat adj. (kömür) uçucu madde içeriği yüksek
fat adj. (asfalt) bitüm içeriği yüksek
fat adj. (harç) yüksek oranda çimento veya kireç içeren
fat adj. (kireç) saf veya safa yakın olup hızla sönen
fat adj. (beyzbol sahası) vurması kolay
Printery
fat n. kolay ve hızlı ayara duyarlı kopya
fat n. kolay ve hızlı ayara duyarlı baskı karakteri
fat adj. (yazı biçimi) geniş harflerden oluşan
fat adj. (yazı satırı) ölçüye sığamayacak kadar geniş
Archaic
fat adj. kuru ürün taşınan varil
fat adj. kuru ürün haznesi
Slang
fat adj. seksi
fat adj. solda sıfır
fat adj. yok hükmünde
fat adj. önemsiz
fat adj. önemsemeye değmez

Sens de "fat" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
get fat v. şişmanlamak
If you eat a lot, you get fat.
Çok yersen şişmanlarsın.

More Sentences
fat-free adj. yağsız
Choose 2-3 servings of fat-free or low-fat dairy products for adults.
Yetişkinler için 2-3 porsiyon yağsız veya az yağlı süt ürünleri seçin.

More Sentences
General
fat cell n. yağ hücresi
The excessive growth of septae fibers will completely block the fat cells.
Septa liflerinin aşırı büyümesi yağ hücrelerini tamamen bloke edecektir.

More Sentences
fat person n. şişman kişi
Tom is the fattest person I know.
Tom tanıdığım en şişman kişi.

More Sentences
unsaturated fat n. doymamış yağ
Unsaturated fats are those in which carbon molecules bind to other carbon molecules.
Doymamış yağlar, karbon moleküllerinin diğer karbon moleküllerine bağlandığı yağlardır.

More Sentences
low-fat milk n. az yağlı süt
The Academy of Nutrition and Dietetics recommends drinking three glasses of low-fat milk per day.
Beslenme ve Diyetetik Akademisi günde üç bardak az yağlı süt içilmesini öneriyor.

More Sentences
body fat n. vücuttaki yağ
Do you wish to lose weight or reduce your body fat?
Kilo vermek veya vücut yağınızı azaltmak mı istiyorsunuz?

More Sentences
fat man n. şişman adam
Who's that fat man?
Kim bu şişman adam?

More Sentences
saturated fat n. doymuş yağ
Saturated fats are found mainly in animal products, so monitor your diet carefully.
Doymuş yağlar esas olarak hayvansal ürünlerde bulunur, bu nedenle diyetinizi dikkatli bir şekilde izleyin.

More Sentences
grow fat v. şişmanlamak
The pig is growing fat.
Domuz şişmanlıyor.

More Sentences
get fat v. şişmanlamak
Whereas, I would want to know if he got fat because he was still in love with me.
Oysa ben, bana hâlâ aşık olduğu için mi şişmanladığını bilmek isterdim.

More Sentences
burn fat v. yağ yakmak
Protein is incredibly important for burning fat.
Protein, yağ yakmak için inanılmaz derecede önemlidir.

More Sentences
as fat as adj. kadar şişman
I'm not as fat as I used to be.
Ben eskisi kadar şişman değilim.

More Sentences
fat enough adj. yeterince şişman
You're fat enough as it is.
Yeterince şişmansın.

More Sentences
low-fat adj. az yağlı
You can do so by consuming low-fat dairy products in your diet.
Diyetinizde az yağlı süt ürünleri tüketerek bunu yapabilirsiniz.

More Sentences
Colloquial
get fat v. şişmanlamak
Whereas, I would want to know if he got fat because he was still in love with me.
Oysa ben hâlâ bana aşık olduğu için şişmanlayıp şişmanlamadığını bilmek isterdim.

More Sentences
big fat adj. koca
You're a big fat liar.
Sen koca bir yalancısın.

More Sentences
Speaking
fat chance expr. hiç şansın yok
Yeah, fat chance!
Evet, hiç şansın yok!

More Sentences
Technical
fat-free adj. yağsız
In the market fat-free, low-fat and low-sugar types are available.
Piyasada yağsız, az yağlı ve az şekerli türleri mevcuttur.

More Sentences
Medical
body fat n. vücuttaki yağ
Regular exercise and a lower amount of body fat help decrease the amount of estrogen circulating through the body.
Düzenli egzersiz ve daha düşük miktarda vücut yağı, vücutta dolaşan östrojen miktarını azaltmaya yardımcı olur.

More Sentences
body fat n. vücut yağı
More body fat means more potential for sleep apnea.
Daha fazla vücut yağı, uyku apnesi için daha fazla potansiyel anlamına gelir.

More Sentences
Anatomy
fat cell n. yağ hücresi
It is known that acid is stored in fat cells.
Asidin yağ hücrelerinde depolandığı bilinmektedir.

More Sentences
Physiology
fat metabolism n. yağ metabolizması
The process of fat metabolism goes through a barrier.
Yağ metabolizması süreci bir bariyerden geçer.

More Sentences
Gastronomy
animal fat n. hayvansal yağ
While it’s true that all animal fats contain cholesterol, this doesn’t mean that it’s bad for your health.
Tüm hayvansal yağların kolesterol içerdiği doğru olsa da, bu sağlığınız için kötü olduğu anlamına gelmez.

More Sentences
full-fat milk n. tam yağlı süt
Full-fat milk is better than low-fat milk up to the age of 2.
Tam yağlı süt, 2 yaşına kadar az yağlı sütten daha iyidir.

More Sentences
low-fat adj. az yağlı
Weight Watchers choose low-fat types of this product.
Weight Watchers bu ürünün az yağlı türlerini seçiyor.

More Sentences
General
growing fat n. semirme
the fat n. en iyi kısım
being fat n. şişmanlık
minced liver wrapped in lamb's fat n. ciğer sarması
layer of fat n. yağ tabakası
fat embolism n. yağ embolisi
fat rendered from the tail of a sheep n. kuyrukyağı
wool fat n. yün yağı
unsaturated fat rate n. doymamış yağ oranı
fat meat n. yağlı et
animal fat n. hayvan yağı
sheep fat n. koyun yağı
fat collector n. yağ toplayıcı
fat content n. yağ miktarı
fat coal n. yağlı kömür
fat coal n. ziftli kömür
a kind of fat-tailed sheep n. dağlıç
fat-free cheese n. yağsız peynir
fat-head n. aptal
fat-head n. mankafa
non-fat cheese n. yağsız peynir
fat chance n. uzak ihtimal
abdominal fat n. karın bölgesindeki yağ
fat farm n. zayıflama merkezi
fat farm n. kilo verme merkezi
very low-fat diet n. çok az yağlı diet
cohune fat n. kohun yağı
fat free milk n. yağsız süt
caul fat n. kuzu gömleği
lace fat n. kuzu gömleği
fat-free muscle n. yağsız kas
deep fat fryer n. fritöz
fat cheeks n. tombul yanaklar
baby fat n. (ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ
bone fat n. kemik yağı
fat farm n. kilo verme merkezi
fat cat n. uyuşuk ve kayıtsız kimse
fat city n. yüksek yaşam kalitesi
fat city n. yüksek refah
fat cat n. zengin kimse
fat city n. varlık içinde yaşama
fat cat n. siyasi partilere yardım eden zengin kimse
fat cat n. nüfuzlu kimse
fat cat n. yüksek mevkiye sahip kimse
fat farm n. zayıflama kampı
fat-cat n. siyasi partilere destek veren zengin kimse
fat-cat n. uyuşuk kimse
fat-cat n. nüfuzlu kimse
fat-cat n. yüksek mevki sahibi kimse
fat-cat n. kendi halinde kimse
wax fat v. şişmanlamak
grow fat v. palazlanmak
chew the fat v. laklak etmek
get fat v. yağlanmak
fat up v. semirtmek
grow fat v. etlenmek
fat up v. şişmanlatmak
get fat v. semirmek
make fat v. semirtmek
grow fat v. semirmek
put on fat v. yağ bağlamak
get fat v. şişmek
chew the fat v. geyik muhabbeti yapmak
chew the fat v. geyik yapmak
chew the fat v. makara yapmak
burn belly fat v. göbek eritmek
lose belly fat v. göbek eritmek
lose one's belly fat v. göbeğini eritmek
burn one's belly fat v. göbeğini eritmek
get rid of body fat v. vücuttaki yağlardan kurtulmak
fat finger v. ileride sorun yaratacak bir hata yapmak
fat finger v. klavyede yanlış tuşa basmak
very fat adj. küp gibi
fat free adj. yağsız
very fat adj. manda gibi
fat-headed adj. kalın kafalı
fat-headed adj. aptal
fat-headed adj. mankafa
without fat adj. yağsız
non-fat adj. yağsız
non-fat adj. yağ içermeyen
fat [obsolete] adj. tank
fat [obsolete] adj. büyük fıçı
fat [obsolete] adj. büyük kap
fat [obsolete] adj. şarap fıçısı
fat [obsolete] adj. büyük sarnıç
fat [obsolete] adj. büyük küvet
fat-ass adj. kilolu
fat-brained adj. geç anlayan
fat-headed adj. geç anlayan
fat-brained adj. anlayışı kıt
fat-headed adj. geri zekalı
fat-kidneyed adj. aptallara göre olan
fat-headed adj. anlayışı kıt
fat-kidneyed adj. niteliksiz
fat-kidneyed adj. sakar
fat-headed adj. beyinsiz
fat-kidneyed adj. şişko
fat-headed adj. dangalak
fat-kidneyed adj. elinden iş gelmeyen
fat-headed adj. mankafa
fat-ass adj. yağlı
fat-brained adj. zor anlayan
fat-headed adj. alık
fat-free adj. yağ oranı çok düşük olan
fat-kidneyed adj. görgüsüz
fat-headed adj. budala
fat-headed adj. algılaması yavaş
fat-ass adj. aşırı yağlı
fat-free adj. yağ içermeyen
fat-brained adj. idrakı kıt
fat-brained adj. zor idrak eden
fat-kidneyed adj. hantal
fat-headed adj. kafasız
fat-kidneyed adj. beceriksiz
fat-headed adj. salak
fat-ass adj. tombul
fat-kidneyed adj. iğrenç
fat-headed adj. önemli ölçüde aptalca
fat-ass adj. şişman
fat-witted adj. aptal
fat-witted adj. gafil
fat-witted adj. kafasız
fat-witted adj. akılsız
fat-witted adj. budala
fat-witted adj. anlamaz
fat-witted adj. düşüncesiz
fat [scotland] pron. neye
fat [scotland] pron. ne
fat [scotland] pron. neyi
Proverb
better a lean peace than a fat victory ufak bir barış büyük bir zaferden daha iyidir
fat is in the fire durum fena
fat is in the fire yakında kıyamet kopacak
fat is in the fire kızılca kıyamet kopacak
fat is in the fire olan oldu
fat is in the fire işler kötü
fat is in the fire ok yaydan çıktı
Colloquial
my mad fat diary n. benim deli şişko günlüğüm
fat city n. ekonomik rahatlık
fat city n. bolluk
fat city n. varlıklı olma
fat city n. bolluk
fat city n. hali vakti yerinde olma
fat city n. yüksek refah
fat city n. şişmanlık
fat lip n. şişmiş dudak
fat city n. zenginlik
fat city n. şişmanlık
fat city n. büyük avantaj
fat city n. büyük fayda/yarar
fat lip n. bir darbeden dolayı şişmiş/patlamış dudak
fat skrill n. çok para
fat city n. zenginlik
fat city n. bereket
fat city n. obezlik
fat city n. yüksek refah
fat skrill n. tonla para
fat city n. büyük kazanç
fat skrill n. çuvalla para
fat city n. ekonomik refah
fat city n. bolluk
fat city n. obezlik
fat city n. bolluk bereket içinde olma
fat city n. bir eli yağda bir eli balda olma
fat city n. zenginlik ve rahatlık
fat city n. refah içinde olma
full fat coke n. şekerli (normal) kola
fat tax n. yüksek yağ içeren veya sağlıksız yiyeceklere uygulanan ek vergi
fat chance n. imkansızlık
fat chance n. mümkün olmama
fry the fat out of v. zorla parasını elinden almak
fry the fat out of v. parasını gasp etmek
fry the fat out of v. şiddet uygulayarak parasını almak
fry the fat out of v. parasını söke söke almak
fry the fat out of v. parasını şantajla/zorbalıkla almak
fry the fat out of v. döve döve parasını almak
fat and sassy adj. sağlıklı
fat and sassy adj. sapasağlam
fat and sassy adj. keyfi gıcır
big fat adj. dana kadar
big fat adj. tam
big fat adj. tam anlamıyla
big fat adj. kocaman
big fat adj. iğrenç bir biçimde büyük
big fat adj. devasa
big fat adj. katıksız
big fat adj. ayı gibi kocaman
big fat adj. tam bir
big fat adj. su katılmamış
big fat adj. tuğla kadar
big fat adj. halis
big fat adj. tamamıyla
big fat adj. tam
big fat adj. halis
big fat adj. devasa
big fat adj. katıksız
big fat adj. hayvani
big fat adj. su katılmamış
big fat adj. kocaman
big fat adj. gerçek
fat and firm (meat) expr. buz gibi
fat chance! expr. hiç şans/şansı yok!
suddenly fat hit the fire expr. işler aniden sarpa sardı
big fat grin expr. internet dilinde karşıdaki kişinin güldüğünü belirten kısaltma
bfg (big fat grin) expr. internet dilinde karşıdaki kişinin güldüğünü belirten kısaltma
big fat grin expr. internet dilinde karşıdaki kişinin güldüğünü belirten ifade
big fat grin (bfg) expr. yazıyla aktarılan bir ifadenin gülerek söylendiğini belirten bir ifade
big fat grin (bfg) expr. bunu yazarken gülümsüyorum
Idioms
the fat is in the fire n. baş ağrıtacak iş
the fat is in the fire n. kötü durum
a fat cat n. zengin kokona
fat hit the fire n. işlerin aniden sarpa sarması
a fat lot of good/use n. zerre kadar yararı olmayan
a fat lot of good/help/use n. gereksiz
a fat lot of good n. uğraştığına/çabaladığına değmeyen (şey)
a fat cat n. para babası
a fat lot of good/help/use n. bir işe yaramaz
a fat lot of good/help/use n. uğraştığına/çabaladığına değmez
a fat lot of good n. gereksiz (şey)
a fat lot of good n. bir işe yaramaz (şey)
a fat lot of use n. uğraştığına/çabaladığına değmez
a fat lot of use n. bir işe yaramaz
a fat lot of good n. zerre kadar yararı olmayan (şey)
a fat lot of use n. yararsız
a fat lot of use n. gereksiz
a fat lot of good/help/use n. yararsız
(a) fat chance (of something/doing something) n. (bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal
(a) fat chance (of something/doing something) n. (bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok
(a) fat chance (of something/doing something) n. (bir şeyin/bir şeyi yapmanın) ihtimali/imkanı yok
fat of the land n. yediği önünde yemediği arkasında
fat of the land n. bir eli yağda bir eli balda
fat of the land n. çok iyi durumda
fat of the land n. bolluk bereket
fat of the land n. tuzu kuru
fat of the land n. rahat
chew the fat v. çene çalmak
run to fat v. yağ tulumu gibi olmak
chew the fat v. lak lak etmek
live on the fat of the land v. tuzu kuru olmak
live on the fat of the land v. çok iyi durumda olmak
live on the fat of the land v. her şeyin en iyisi ile geçinmek
live on the fat of the land v. bolluk bereket içinde yaşamak
live on the fat of the land v. rahat bir yaşam sürmek
live on the fat of the land v. yediği önünde yemediği arkasında olmak
work some fat off v. çalışarak kilo vermek
work some fat off v. ağır iş yaparak kilo vermek
chew the fat all day v. bütün gün çene çalmak
live off the fat of the land v. bir eli yağda bir eli balda olmak
live off the fat of the land v. rahat bir yaşam sürmek
cut a fat hog v. yiyemeyeceğin lokmayı ısırmak
cut a fat hog v. yiyemeyeceğin lokmayı ağzına almak
cut a fat hog v. kapasitesini aşan bir işi üstlenmek/yüklenmek
cut a fat hog v. yapabileceğinden fazlasını üstlenmek/yüklenmek
cut a fat hog v. boyundan büyük işlere kalkışmak
cut a fat hog v. yapamayacağı işlere girişmek
cut a fat hog v. gücünü aşan işlere kalkışmak
cut a fat hog v. yapabileceğinin fazlasını üstlenmeye kalkmak
cut a fat hog v. boyunu aşan işlere kalkışmak
cut a fat hog v. sorumluluğunu aşan işler yapmaya çalışmak
fat and happy adj. karnı tok ve rahat
fat and happy adj. karnı tok sırtı pek
a fat lot adv. azıcık
a fat lot adv. zerre kadar
a fat lot adv. bir parça
a fat lot adv. az buçuk
a fat lot adv. birazcık
it's not over until the fat lady sings expr. dereyi görmeden paçaları sıvama
the fat is in the fire expr. şimdi kıyamet kopacak
fat as a pig expr. yağ tulumu gibi
the fat is in the fire expr. kızılca kıyamet kopacak
the fat is in the fire expr. kıyamet kopacak
the fat is in the fire expr. başa bela olacak şey
the fat is in the fire expr. işler kötü
the fat is in the fire expr. pis durum
the fat is in the fire expr. olan oldu
the fat is in the fire expr. ok yaydan çıktı
a fat lot of good/use expr. gereksiz
a fat lot of good/use expr. bir işe yaramayan
it's not over until the fat lady sings expr. son kozu oynamadan her şey bitmiş sayılmaz
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. herkesin kendi tercihi
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. her koyun kendi bacağından asılır
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. herkesin kendine kalmış
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. kimin hayatıysa onun seçimi (senin hayatın senin seçimin)
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. birinin seçiminin başkasına bir faydası/zararı yok
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. birinin ne istediğini/neye ihtiyacı olduğunu başkası bilemez
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr. birinin seçiminin başkasıyla alakası yok
it's not over till the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it isn't over until the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
it's not over until the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it isn't over till/until the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
it's not over until the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
it's not over till the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
it isn't over until the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
it's not over until the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
it isn't over till/until the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
it isn't over till/until the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it isn't over until the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it's not over till the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
the fat hit the fire expr. işler sarpa sardı
the fat hit the fire expr. işler yolundan çıktı
till the fat lady sings expr. daha bitmedi
till the fat lady sings expr. hala şans var
till the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
till the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
until the fat lady sings expr. her şey tamamen bitene/sona erene kadar
when the fat lady sings expr. son an gelince
when the fat lady sings expr. son sözü söyleyince
when the fat lady sings expr. son kozu oynayınca
when the fat lady sings expr. tamamen bitince
laugh and grow fat gülmek/neşe sağlığa iyi gelir
Speaking
it isn't over till the fat lady sings expr. her şey bitmiş sayılmaz
it isn't over till the fat lady sings expr. son sözümü söylemedim
it isn't over till the fat lady sings expr. henüz her şey bitmedi
you called me fat expr. bana şişko dedin
you called me fat expr. bana şişman dedin
do Iook fat in this dress? expr. bu elbisede şişman görünüyor muyum?
and this father of yours wouldn't even look at me when I was fat expr. ayrıca senin bu baban var ya ben şişkoyken yüzüme bakmazdı
Trade/Economic
factory acceptance test (fat) n. fabrika kabul testi
fat tax n. obeziteye neden olan ürünlerden alınan vergi
fat tax n. şişmanlığa neden olan besin maddelerine uygulanan vergi
fat finger v. tombul parmak
Technical
brightening with fat n. yağ avivajı
fat lime n. yağlı kireç
wool fat n. lanolin
fat clay n. yağlı kil
fat soil n. özlü toprak
fat soil n. yağlı toprak
fat-crested morning glory spillway n. geniş kretli morning glori dolusavak
extraction of fat n. yağ çıkarma
fat content n. yağ miktarı
fat solvent n. yağ çözücü
wool fat n. yün yağı
deep fat fryer n. yağlı derin kızartıcı
fat coal n. taş kömürü
fat coal n. yağlı kömür
fat sand n. aluminalı kum
fat mortar n. yapışkan harç
fat sand n. killi kum
fat-free dry matter n. yağsız kuru madde
fat burner n. metabolizma hızını artırarak kalori yaktırma vadeden reçetesiz ilaç
fat lute n. lüleci çamuru ve yağ karışımından oluşan derz dolgusu
fat-crested adj. geniş kretli
non-fat adj. yağsız
Computer
grams fat n. yağ gramı
fat/rich client n. şişman/zengin istemci
fat (file allocation table) n. kütük dizini
fat (file allocation table) n. dosya yerleşim tablosu
fat (file allocation table) n. dosya ayırma tablosu
Informatics
fat client n. donatımlı istemci
fat server n. donatımlı sunucu
thin client fat server model n. küçük istemci büyük sunucu modeli
fat provisioning n. şirketin bütün kaynakları satın alarak kullanmasa bile hazır tutması
fat pipe n. yüksek bant genişlikli bağlantı
Telecom
fat server n. dosya dizini sunucusu
fat server n. donatımlı sunucu
thin client fat server model n. ince istemci büyük sunucu modeli
Textile
brightening with fat n. yağ avivajı
wool fat n. yün yağı
Construction
fat lime n. yağlı kireç
fat concrete n. yağlı beton
fat mortar n. yağlı harç
Automotive
fat fenders n. tombul çamurluklar
Mining
fat coal n. taşkömürü
Medical
fat emulsion n. yağ emülsiyonu
fat soluble vitamin n. yağda çözünen vitamin
saturated fat n. katı yağ
fecal fat test n. vücudun yağ hücrelerini parçalama kapasitesini ölçen bir test
body fat index n. vücut yağ indeksi
blood fat n. kan yağı
subcutaneous fat necrosis n. subkutan yağ nekrozu
fat deposit n. yağ katmanı
fat deposit n. yağ birikintisi
puppy fat n. (bebekte) geçici kilo
puppy fat n. (ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ
body fat n. bedendeki yağ
fat cell n. yağ gözesi
fat free weight n. yağsız ağırlık
fat free diet n. yağsız diyet
intermuscular fat n. intermusküler yağ
body fat n. beden yağı
fat and protein metabolism n. yağ ve protein metabolizması
subcutaneous fat n. deri altı yağı
fat-free mass n. yağsız vücut kütlesi
pulmonary fat embolism n. pulmoner yağ embolisi
labial fat pad flap n. labial yağ yastığı flebi
one-sided labial fat pad flap n. tek taraflı labial yağ yastığı flebi
neonatal subcutaneous fat necrosis n. neonatal subkutan yağ nekrozu
neonatal subcutaneous fat necrosis n. neonatal subkutan yağ doku nekrozu
fat modeling n. vakumla yağ aspirasyonu
fat modeling n. vakumla yağ alınması
suction-assisted fat removal n. vakumla yağ aspirasyonu
suction-assisted fat removal n. vakumla yağ alınması
fat-free body mass n. yağsız vücut kitlesi
high-fat diet n. yüksek yağlı diyet
fat injection n. yağ enjeksiyonu
autologous fat transplantation n. otolog yağ transplantasyonu
subcutaneous fat tissue n. subkutan yağ dokusu
high-fat diet n. yüksek yağ içerikli diyet
autologous fat graft n. otojen yağ dokusu grefti
regional fat deposition n. bölgesel yağlanma
fat-fold test n. vücuttaki yağ oranını ölçmek için üst kolun triseps bölümündeki deriyi kıvırarak yapılan antropometrik ölçüm
buccal fat pad n. bukkal yağ pedi
buccal fat pad n. yanak yağ pedi
high fat food n. yüksek yağ oranlı gıda
high fat food n. yağ oranı yüksek gıda
fat camp n. çocuklara kilo verdirmeyi amaçlayan yatılı kamp
fat-as-airbag n. hava yastığı işlevi gören vücut yağı
fat soluble adj. yağda çözünen
fat-suppressed adj. yağ baskılı
Anatomy
fat cell n. adipozit hücre
Physiology
brown fat n. kahverengi yağ dokusu
fat metabolism n. lipid metabolizması
Pathology
fat necrosis of breast n. memenin yağ nekrozu
fat embolism n. yağların dolaşıma geçerek atardamarı tıkaması
Food Engineering
fat extraction flask n. yağ ekstraksiyon kabı
tail fat n. kuyruk yağı
fat mimetics n. yağ taklitleri
fat replacer n. yağ yerine geçen
intramuscular fat n. mozaik yağ
milk fat n. süt yağı
fat substitute n. yağ ikame maddesi
anhydrous milk fat n. susuz süt yağı
fat acidity n. yağ asitliği
total fat content of starch n. nişastanın toplam yağ muhtevası
total fat content n. toplam yağ muhtevası
polyunsaturated fat n. çoklu doymamış yağ
fat containing foods n. yağ ihtiva eden gıdalar
determination of free fat content n. serbest yağ muhtevası tayini
determination of fat acidity n. yağ asitliği tayini
separation or breakdown of fat due to lipolysis n. lipolizden dolayı yağın ayrılması veya bozulması
fat extraction flask n. yağ ekstraksiyon balonu
fat and oil derivatives n. katı ve sıvı yağ türevleri
determination of fat content n. yağ içeriği tayini
fat content of milk n. sütün yağ içeriği
calculation of fat content n. yağ içeriğinin hesaplanması
non-fat solids n. yağ dışındaki katılar
milk fat products n. süt yağı ürünleri
water content of milk fat products n. süt yağı ürünlerinin su içeriği
monounsaturated fat n. mono doymamış yağ
detection of irradiated foods containing fat n. katı yağ içeren ışınlanmış gıdaların belirlenmesi
supersaturated fat n. aşırı doymuş yağ
reduced-fat milk n. az yağlı süt
reduced-fat milk n. yağı azaltılmış süt
edible fat n. yenilebilir yağ
leaf fat n. domuz içyağı
fat bloom n. yağ kusması (çikolatada)
low-fat diet n. az yağlı beslenme düzeni
fat-soluble adj. yağda çözünür
fat-reduced adj. yağı azaltılmış
fat-soluble adj. yağda çözünen
low in fat adj. düşük yağlı
low in fat adj. az yağlı
Gastronomy
whole fat cheese n. tam yağlı peynir
skimmed fat n. kef
braised lamb meat cubes browned in its own fat n. kavurma
tail fat n. kuyruk yağı
fat rendered from the tail of a sheep n. kuyruk yağı
fat cheese n. yağlı beyaz peynir
fat cheese n. yağlı peynir
low-fat string cheese of erzurum n. civil
low-fat cheese n. yarım yağlı peynir
full-fat cheese n. tam yağlı peynir
full-fat ground meat n. yağlı kıyma
low-fat cheese n. az yağlı peynir
full-fat cheese n. tam yağlı beyaz peynir
whole-fat milk n. tam yağlı süt
fat-free yoghurt n. yağsız yoğurt
deep fat fryer n. yağlı derin kızartıcı
fat-free cocoa n. yağsız kakao
clarify fat v. yağı temizlemek
deep fat fry v. bol kızgın yağda kızartmak
gain fat v. yağ bağlamak
non-fat adj. yağsız
Statistics
fat tail n. olasılık dağılımında yüksek seviye risk belirten kuyruk