yağ - Turc Anglais Dictionnaire

yağ

Sens de "yağ" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 2 résultat(s)

Anglais Turc
Mining
yag n. lazer teknolojisinde ve mücevher taşı olarak kullanılan, sert ve sentetik bir itriyum alüminyum garnet
Slang
yag n. eşcinsel

Sens de "yağ" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 34 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
yağ oil n.
I will have the oil levels of my mother's car checked.
Annemin arabasının yağ seviyesini kontrol ettireceğim.

More Sentences
yağ fat n.
Could you tell the butcher to get the fat on the meat?
Kasaba etin yağını almasını söyler misiniz?

More Sentences
General
yağ lube n.
She found out that oil-based lubes are more convenient for covering surface areas.
Petrol esaslı yağların yüzeyleri kapatmak için daha uygun olduğunu tespit etti.

More Sentences
yağ shortening n.
Add a cup of flour to the shortening.
Yağın üzerine bir fincan un ekleyin.

More Sentences
yağ oil n.
This meat should be cooked with vegetable oil.
Bu et bitkisel yağ ile pişirilmeli.

More Sentences
yağ grease n.
There was too much grease in the meatloaf.
Köftede çok fazla yağ vardı.

More Sentences
yağ fat n.
This yogurt is too high in fat.
Bu yoğurdun yağ oranı çok yüksek.

More Sentences
yağ lubricant n.
Apparently, the garage door needs some lubricant.
Görünüşe göre garaj kapısının biraz yağa ihtiyacı var.

More Sentences
yağ fat n.
She didn’t like the burger; there was too much fat in it.
Burgeri beğenmemiş; içinde çok fazla yağ varmış.

More Sentences
yağ fat adj.
The use of fat and blood is also subject to strict rules.
Yağ ve kan kullanımı da katı kurallara tabidir.

More Sentences
Technical
yağ grease n.
There is no grease in my hair.
Saçımda yağ yok.

More Sentences
yağ fat n.
If you systematically monitor hormones, you can know the amount of fat and its location.
Hormonları sistematik olarak izlerseniz, yağ miktarını ve yerini öğrenebilirsiniz.

More Sentences
yağ oil n.
Does this oil comply with European rules on olive residue oil?
Bu yağ, zeytin kalıntı yağı ile ilgili Avrupa kurallarına uygun mu?

More Sentences
Textile
yağ grease n.
The grease caught fire.
Yağ alev aldı.

More Sentences
Automotive
yağ oil n.
Many people swear by these natural products, whether they are Chinese ginseng root or Indian tea tree oil.
İster Çin ginseng kökü ister Hint çay ağacı yağı olsun, birçok insan bu doğal ürünlere yemin ediyor.

More Sentences
General
yağ attar n.
yağ essential oil n.
yağ slush n.
yağ ointment n.
yağ flattery n.
yağ blarney n.
yağ fatness [obsolete] n.
yağ flesh n.
yağ spick [obsolete] n.
yağ adipose adj.
Idioms
yağ meat on (one's) bones n.
Technical
yağ lube oil n.
yağ lubricant n.
yağ lub oil n.
yağ oleum n.
Mechanic
yağ tallow n.
Automotive
yağ lube oil n.
Biochemistry
yağ lipid n.
Breeding
yağ finish n.

Sens de "yağ" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
yağ un ve yumurta karışımı hamur batter n.
yağ bulaştırmak smear v.
General
bitkisel yağ herbal oil n.
You can also use powerful herbal oil formulas to repair hair damage.
Saç hasarını onarmak için güçlü bitkisel yağ formüllerini de kullanabilirsiniz.

More Sentences
yağ basıncı oil pressure n.
In order for the engine computer to regulate the flow of oil, the oil pressure sensor needs to work correctly.
Motor bilgisayarının yağ akışını düzenleyebilmesi için yağ basınç sensörünün doğru çalışması gerekir.

More Sentences
yağ üretimi oil production n.
Your pores will become smaller and there will be less oil production.
Gözenekleriniz küçülecek ve daha az yağ üretimi olacaktır.

More Sentences
yağ hücresi fat cell n.
The excessive growth of septae fibers will completely block the fat cells.
Septa liflerinin aşırı büyümesi yağ hücrelerini tamamen bloke edecektir.

More Sentences
yağ aldırma liposuction n.
She underwent liposuction to remove excess fat from her body.
Vücudundaki fazla yağı almak için yağ aldırma yaptırdı.

More Sentences
doymamış yağ unsaturated fat n.
Unsaturated fats are those in which carbon molecules bind to other carbon molecules.
Doymamış yağlar, karbon moleküllerinin diğer karbon moleküllerine bağlandığı yağlardır.

More Sentences
yağ asidi fatty acid n.
Omega-3 fatty acid supplements could affect other medications you're taking.
Omega-3 yağ asidi takviyeleri aldığınız diğer ilaçları etkileyebilir.

More Sentences
pişen etten damlayan yağ dripping n.
The drippings of the meat flamed the grill.
Pişen etten damlayan yağlar ızgarayı alevlendirdi.

More Sentences
yağ lambası oil lamp n.
It is always dark beneath the oil lamp.
Yağ lambasının altı her zaman karanlıktır.

More Sentences
yemeklik yağ cooking oil n.
The first is the use of used cooking oil in the United Kingdom as animal feed.
Birincisi, Birleşik Krallık'ta kullanılmış yemeklik yağın hayvan yemi olarak kullanılması.

More Sentences
vücuttaki yağ body fat n.
Do you wish to lose weight or reduce your body fat?
Kilo vermek veya vücut yağınızı azaltmak mı istiyorsunuz?

More Sentences
doymuş yağ saturated fat n.
Saturated fats are found mainly in animal products, so monitor your diet carefully.
Doymuş yağlar esas olarak hayvansal ürünlerde bulunur, bu nedenle diyetinizi dikkatli bir şekilde izleyin.

More Sentences
(arabada) yağ çubuğu dipstick n.
It's essential to check the oil level using the dipstick.
Yağ çubuğunu kullanarak yağ seviyesini kontrol etmek çok önemlidir.

More Sentences
eritmek (yağ) render v.
I used the fat rendered from the meat to roast vegetables.
Etin yağını eritip sebze kızartırken kullandım.

More Sentences
yağ çekmek flatter v.
You don't need to flatter your boss.
Patrona yağ çekmene gerek yok.

More Sentences
yağ yakmak burn fat v.
Protein is incredibly important for burning fat.
Protein, yağ yakmak için inanılmaz derecede önemlidir.

More Sentences
yağ sürmek oil v.
Oiling your skin with suntan cream is a must today.
Plaja gitmeden önce lütfen cildinizi güneş kremi ile yağlayın.

More Sentences
yağ çeken gushing adj.
Her gushing compliments made him feel uncomfortable.
Kadının yağ çeken iltifatları onu rahatsız ediyordu.

More Sentences
yağ tulumu gibi gross adj.
He wasn't just fat; he was positively gross!
Kilolu olsa yine iyi; düpedüz yağ tulumu gibiydi!

More Sentences
Trade/Economic
madeni yağ mineral oil n.
Synthetic oil is used in planet and worm gear units while mineral oil is used in helical and bevel gear units.
Planet ve sonsuz dişli redüktörlerde sentetik yağ, helisel ve konik dişli redüktörlerde ise madeni yağ kullanılmaktadır.

More Sentences
Technical
uçucu yağ volatile oil n.
Please remember that volatile oils are strong and powerful.
Uçucu yağların çok yoğun ve kuvvetli olduğunu lütfen unutmayın.

More Sentences
General
eriyerek akıp donmuş yağ damlası dripping n.
deniz vb üzerinde yüzen yağ tabakası oil slick n.
yağ tohumu oilseed n.
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ primrose evening oil n.
yağ süzgeci oil filter n.
bitkilerden elde edilen uçucu yağ essential oil n.
yağ kisti sebaceous cyst n.
karbonhidrat ve yağ asitlerinden oluşan bileşik glycolipid n.
yağ tabakası layer of fat n.
cildi güneş ışınlarından koruma amaçlı krem veya yağ sunblock n.
tortulaşmış yağ (motorda oluşan) sludge n.
ufak yağ fıçısı firkin n.
yağ asidi elaeostearic n.
yağ ölçme çubuğu dipstick n.
nebati yağ vegetable oil n.
hidrolik yağ hydraulic grease n.
dökme kabı veya şişesi (sirke, yağ vb için) castor n.
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ evening primrose oil n.
yağ cebi içine girme encystation n.
yağ bezesi wen n.
ökalüptüsten çıkan yağ eucalyptols n.
hayvani yağ animal oil n.
yağ tulumu fatty n.
yağ basınçölçeri oil gauge n.
yağ pompası lubricating oil pump n.
temizleyici yağ detergent oil n.
kutsal yağ unction n.
yağ embolisi fat embolism n.
yağ sürme (vücut) unction n.
yağ pompası lubricator n.
yağ emici oil absorbent n.
yağ basınç manometresi oil gauge n.
yağ karteri crankcase n.
katı yağ (hamur yapımında kullanılan) shortening n.
ilaç olarak kullanılan birkaç çeşit yağ balm n.
yağ deposu oil pan n.
dökme kabı (sirke, yağ vb) caster n.
yağ kutusu crankcase n.
eritilmiş yağ özellikle tavuk yağı schmalz n.
ökalüptüsten çıkan yağ eucalyptole n.
yağ cebi içine girme encysting n.
ağır yağ heavy oil n.
hafif yağ light oil n.
yağ yapıcı seborrhoea n.
yağ salgılayan seborrhoea n.
yağ ya da kir bulaştırma smearing n.
bitkisel yağ endüstrisi vegetable oil industry n.
doymamış yağ oranı unsaturated fat rate n.
yağ reçinesi oleoresin n.
kaynamış yağ boiled oil n.
yağ damlama oil dripping n.
yağ deposu reservoir n.
pişirilen etten damlayan yağ dripping n.
yağ bağlamış kalp fatty heart n.
yağ miktarı fat content n.
hızlı yağ fast oil n.
yağ dejenerasyonu fatty degeneration n.
yağ toplayıcı fat collector n.
yakıt yağ fuel-oil n.
yağ kovası grease bucket n.
(hayvansal) yağ grease n.
yağ kutusu grease box n.
yağ sürme inunction n.
yağ çekme blarney n.
madeni yağ rock oil n.
bitkisel yağ vegetable oil n.
kızgın yağ boiling oil n.
kızgın yağ hot oil n.
karın bölgesindeki yağ abdominal fat n.
içerdiği yağ yönünden zengin oil rich n.
zengin yağ içeriğine sahip oil rich n.
kir ve yağ dirt and oil n.
saflaştırılmış yağ ghee n.
yağ fabrikası rendering plant n.
10 numara yağ oil no 10 n.
yağ satarım, bal satarım oyunu duck duck goose n.
yağ tutucu oil slinger n.
kutsal yağ şişesi ampulla n.
yağ deposu oil depot n.
yağ salgılayan seborrhea n.
yağ yapıcı seborrhea n.
yağ lambası moderator lamp n.
(ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ baby fat n.
yağ topağı fatberg n.
yağ yumrusu fatberg n.
yağ izi oil mark n.
yağ tenekesi oil tin n.
babasu çekirdeklerinden elde edilen hindistan cevizi yağına benzer bir yağ türü babacu oil n.
hazanbel kökünden parfüm olarak kullanılan karsinojenik yağ calamus oil n.
yağ topağı tallow catch n.
kafur ağacından elde edilen yağ camphor oil n.
yağ hücresi adipocyte n.
yağ hücresi adipose cell n.
hayvansal yağ adeps n.
yağ veya gaz haznesinin üstünde pompalama, temizleme gibi amaçlara yarayan çıkıntı casinghead n.
(kutsamak için başına) yağ sürme unction n.
kutsal yağ sürme unction n.
yağ sobası kerosine heater n.
bergamot meyvesinden elde edilen yağ veya parfüm bergamot orange n.
belirli bitkilerden elde edilip içyağı olarak kullanılan mumsu bir yağ vegetable tallow n.
fok derisinden yağ çıkaran kimse blubberer n.
fok derisinden yağ çıkaran kimse blabber n.
tuz, yağ ve undan yapılmış çörek ikramı meat offering n.
öğütme işlemiyle elde edilen yağ tortusu millcake n.
yağ çekmek honeyfugle [dialect] n.
yağ çekmek honeyfuggle [dialect] n.
zufa otundan elde edilip içkilerde kullanılan bir uçucu yağ hyssop oil n.
ylang ylang ağacının çiçeklerinden elde edilen yağ ilang-ilang n.
ylang ylang ağacının çiçeklerinden elde edilen yağ ylang-ylang n.
bel bölgesinde bulunan fazla yağ love handle n.
müslin veya organdi kumaş üzerine sürülüp astar olarak kullanılması amaçlanan yüksek erime noktasına sahip bir yağ mull n.
fitilin yağ veya muma tekrar tekrar batırılması ile yapılan kandil dip n.
hindistan'da yetişen, andropogon gibi cinslere mensup çimlerden elde edilen hoş kokulu uçucu bir yağ ginger grass oil n.
hindistan'da yetişen, andropogon gibi cinslere mensup çimlerden elde edilen hoş kokulu uçucu bir yağ grass oil n.
bazı laden türlerinden elde edilen ve parfüm yapımında kullanılan, hoş kokulu bir yağ reçinesi gum ladanum n.
bazı laden türlerinden elde edilen ve parfüm yapımında kullanılan, hoş kokulu bir yağ reçinesi gum labdanum n.
yağ çekme oil n.
yağ çekerek konuşma oil n.
yağ satan kimse oilman n.
bitkisel yağ ve yağda saklanan gıda satan perakendeci oilman [obsolete] n.
yağ ile kaplı olma oiliness n.
yağ üreten kimse oilman n.
yağ bağlama impinguation [obsolete] n.
(yağ, plastik, reçine) bir diğer maddeye geçmesi için kullanılan madde impregnant n.
pişen etten damlayan yağ ve sıvılar drip n.
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe dubber n.
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe dupper n.
saçı dinlendiren yağ veya krem uygulaması pack n.
yağ kuyusu duvarı ve boru arasındaki boşluğu kapatan bir cihaz packer n.
ufak yağ fıçısının yarısına eşdeğer bir hacim birimi pin n.
yağ bakımından zengin olma fatness n.
yağ bağlayan kimse fatner n.
güneydoğu asya'da yağ sürülmüş cilde bozuk para sürülerek yapılan bir alternatif tıp uygulaması coining n.
vücutta istenmeyen yağ flab n.
yağ çıkarılması için sıkıştırılan pamuk çekirdeği miktarı crush n.
(lambada) yağ haznesi fountain n.
yağ hazneli lamba fountain lamp n.
(lambada) yağ haznesi fount n.
üstü yağ tabakası ile kaplı su sleek n.
yağ tabakası sleek n.
yağ çekme soft soap n.
yağ tulumu kimse pock-pudding [scotland] n.
yağ katmanı roll n.
yağ tulumu blimp n.
yağ aroması spearmint n.
yağ sıçratmaz splashboard n.
yağ tadı spearmint n.
saat parçalarını yağ taşı ile işlemden geçiren kimse stoner n.
yağ katarak kıvamına getirmek (un) shorten v.
erimek (yağ) run v.
yağ çekmek blandish v.
yağ çekmek beslaver v.
yağ sürmek (başına kutsamak için) anoint v.
yağ çekmek toady v.
yağ bağlatmak tallow v.
yağ çekmek lay it on thickly v.
yağ bağlamak fatten v.
yağ çekmek oil v.
yağ sürmek butter v.
yağ gibi gitmek ride smoothly v.
yağ çekmek shine up to v.
yağ çekmek palaver v.
yağ bağlamak put on fat v.
ekmeğine yağ sürmek play into the hands of v.
kutsal yağ sürmek anoint v.
yağ çekmek blarney v.
yağ sıçratmak sputter v.
yağ çekmek suck up to v.
yağ çekmek beslobber v.
yağ çekmek butter somebody up v.
yağ çekmek toady to v.
yağ çekmek butter up v.
ekmeğine yağ sürmek play into somebody's hands v.
yağ sürmek baste v.
yağ sürmek grease v.
yağ çekmek crawl v.
ekmeğine yağ sürmek help (somebody) inadvertently v.
yağ sürmek anoint v.
erimiş yağ dökmek baste v.
(yumurta) çırpıp yağ ve sütle pişirmek scramble v.
yağ çekilmek be flattered v.
kutsal yağ sürmek anele v.
kutsal yağ sürmek embrocate v.
kutsal yağ sürmek inunct v.
yağ yapmak flatter v.
biraz yağ eklemek add some oil v.
(yağ koymayı unutup) motoru yakmak seize engine v.
yağ çekmek apple-polish v.
yağ sürmek enseam v.
yağ ile kirletmek begrease v.
yağ ile sıvamak begrease v.
yağ çekmek beslabber v.
(gemi armasını) ziftle veya siyah yağ ile kaplamak black (down) v.
yağ çekerek kandırmak blarney v.
yağ çekerek etkilemek whillywhaw [scotland] v.
yağ çekerek etkilemek whillywha [scotland] v.
yağ çekerek etkilemek whilly [scotland] v.
boya, yağ ile kirletmek borm [dialect] v.
yağ ile cilalamak oil v.
yağ ile kayganlaştırmak oil v.
yağ ile kaplamak oil v.
yağ temin etmek oil v.
(tereyağı, kalıp yağ) eriterek yağ haline getirmek oil v.
yağ kıvamına gelmek oil v.
(toprak yola) yağ püskürtmek oil v.
yağ geçirmez hale getirmek oilproof v.
yağ sızdırmaz hale getirmek oilproof v.
yağ bağlamak impinguate v.
arasına yağ katmanları eklemek interlard [obsolete] v.
yağ çekmek palp [obsolete] v.
yağ çekmek cotton v.
yağ bağlamak fat v.
yağ çekmek fawner v.
yağ ile kaplamak inseem v.
yağ çekmek sawder v.
yağ çekmek cog [obsolete] v.
iyice yağ çekmek outflatter v.
(vücut geliştirme) yarışmadan önce yağ ve su ağırlığını azaltmak shred v.
(yağ) varlığını tespit etmek prove (up) v.
doymuş (yağ vb) saturated adj.
yağ veren oleaginous adj.
yağ çeken oleophilic adj.
küflü (yağ) rancid adj.
yağ yapıcı seborrhoeic adj.
yağ salgılayan seborrhoeic adj.
yağ yapıcı sebiparous adj.
yağ salgılayan sebiparous adj.
yağ içermeyen nonfat adj.
(kutsal yağ) yağ sürülmüş anointed adj.
(kutsal yağ ile) yağlanmış anointed adj.
yağ salgılayan seborrheic adj.
yağ yapıcı seborrheic adj.
yağ içermeyen non-fat adj.
yağ kaplı oil-coated adj.
yağ ile kaplı oil-coated adj.
üzeri yağ/petrol olmuş oil-coated adj.
yağ içeren oil-containing adj.
yağ verimi yüksek olan oilyielding adj.
yağ sürülmemiş unoiled adj.
yağ gibi lardaceous adj.
ısıtılmadan sıkılarak çıkarılmış (bitkisel yağ) virgin adj.
yağ içeren blubbery adj.
yağ gibi blubbery adj.
normal sıcaklıklarda dökülemeyecek kadar katı olan (yağ) hard adj.
yağ oranı aşırı düşük olup kasları belirgin olan ripped adj.
alışılmadık miktarda yağ içeren greasy adj.
yağ lekeleri bulunan grease-stained adj.
yağ veren oil adj.
yağ ile yapılmış oil adj.
yağ üretimine ilişkin oil adj.
yağ içeren oil-bearing adj.
yağ kullanımına ilişkin oil adj.
yağ ile cilalanmış oiled adj.
yağ yakan oil adj.
yağ ile çalışan oil adj.
yağ ile işlenmiş oiled adj.
yağ üretimine ilişkin oil adj.
yağ emdirilmiş oiled adj.
yağ kullanımına ilişkin oil adj.
yağ ile dolu oily adj.
yağ içeren oily adj.
yağ çeken oleaginous adj.
yağ içeren pinguidinous [obsolete] adj.
yağ oranı çok düşük olan fat-free adj.
yağ içermeyen fat-free adj.
yağ çeken fawning adj.
yağ sürülmüş inuncted [obsolete] adj.
yağ üreten sebific adj.
(yağ) yarı kuruyan semidrying adj.
(araç) yağ gibi kayan sure-footed adj.
(araç) yağ gibi kayan surefooted adj.
(yağ) doymuş saturated adj.
yağ çekerek unctuously adv.
yağ çekerek oleaginously adv.
yağ çekerek flatterously [obsolete] adv.
yağ çekerek flatteringly adv.
yağ anlamı veren ön ek oleo- pref.
yağ anlamını veren bir ön ek sebo- pref.
yağ anlamını veren bir ön ek sebi- pref.
yağ anlamı veren bir ön ek steat- pref.
yağ anlamı veren bir ön ek steato- pref.
Phrasals
yağ çekmek fawn all over someone v.
(bir şeye) (yağ/boya vb) sürmek plaster something with something v.
yeni ölmüş balinadan yağ almak cut in v.
yağ gibi kayarak (birini) geçmek cruise by v.
her tarafına gres yağı/yağ sürmek grease up v.
yağ sürmek grease up v.
yağ sürmek lube up v.
birinin başına kutsal yağ sürmek anoint someone with something v.
kendine kutsal yağ sürmek anoint someone with something v.
kendine yağ/merhem sürmek anoint someone with something v.
yağ çekmek scratch back v.
yağ bağlatmak fatten out v.
Phrases
bu yağ lekesidir this stain is oil expr.
Colloquial
yağ tulumu gutbucket n.
karın bölgesindeki fazlalık yağ ve derinin alındığı estetik operasyon tuck n.
belirli çam ağaçlarının buhar ile damıtılması ile elde edilen uçucu yağ turps [brit] n.
artık yağ yellow grease n.
atık yağ yellow grease n.
yağ çekme hoovering n.
eskimolara ait sabuntaşından geleneksel bir yağ lambası kudlik [canada] n.
yağ soğutmalı motorsiklet motoru oilhead n.
östrojenin etkisi ile büyümüş veya fazla yağ dokusundan büyümüş gibi görünen erkek meme bezi moob n.
yağ üreticisi olan bir bölge oil patch n.
yağ üreten bir bölge oil patch n.
yüksek yağ içeren veya sağlıksız yiyeceklere uygulanan ek vergi fat tax n.
yağ çekmek butter up v.
yağ yapmak brown-nose v.
yağ çekmek brown-nose v.
yağ yapmak butter up v.
birine yağ çekmek butter someone up v.
yağ aldırmak liposuck v.
(birine) yağ çekmek suck up to (one) v.
birine yağ çekmek suck up to someone v.
boşuna yağ çekme flattery will get you nowhere expr.
yağ çekme flattery will get you nowhere expr.
Idioms
karşılıklı yağ çekme backslapping n.
birine yağ çekmek flatter someone v.
birine yağ çekmek butter someone up v.
birisinin ekmeğine yağ sürmek play into someone's hands v.
yağ çekmek soft soap v.
birine yağ çekmek scratch someone's back v.
yağ tulumu gibi olmak run to fat v.
(birinin) ekmeğine yağ sürmek play into someone's hands v.
yağ çekmek butter up v.
yağ çekmek brown-nose v.
yağ çekerek yakınlaşmaya çalışmak brown-nose v.
yağ çekerek yakınlaşmaya çalışmak butter up to v.
yağ çekmek butter up to v.
ekmeğine yağ sürmek play into someone's hands v.
sinekten yağ çıkarmak penny-pinch v.
yağ yakmak polish the apple v.
yağ çekmek polish the apple v.
birine yağ çekmek butter up to someone v.
yağ çekmek stroke someone's ego v.
birisinin ekmeğine yağ sürmek play into somebody's hands v.
birinin ekmeğine yağ sürmek play into the hands of somebody v.
birisinin ekmeğine yağ sürmek play into the hands of somebody v.
birinin ekmeğine yağ sürmek play into somebody's hands v.
spor yaparak ve terleyerek kilo vermek/yağ yakmak sweat something off v.
birinin ekmeğine yağ sürmek play into a person's hands v.
yağ çekmek make fair weather v.
birine yağ çekmek kiss someone’s hind tit v.
sinekten yağ çıkarmak survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v.
sinekten yağ çıkarmak live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v.
sinekten yağ çıkarmak live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v.
birine yağ çekmek blow smoke up someone's ass [us] v.
(birine) yağ çekmek butter up to (one) v.
(birine) yağ çekmek fawn (all) over (one) v.
(birinin) ekmeğine yağ sürmek play (right) into (one's) hands v.
(birinin) ekmeğine yağ sürmek play (right) into the hands of (one) v.
yağ çekmek stroke ego v.
yağ tulumu gibi fat as a pig expr.
yağ gibi like a bird expr.
yağ çekme flattery will get you nowhere expr.
boşuna yağ çekme flattery will get you nowhere expr.
yağ çekme flattery will get you everywhere expr.
boşuna yağ çekme flattery will get you everywhere expr.
yağ ve su gibi oil and water expr.
Speaking
yağ tulumu keech [dialect] n.
yağ ile birlikte kavurun fry with oil expr.
tavaya bir miktar yağ koyuyoruz put some oil in the pan expr.
Trade/Economic
yağ sarfiyatı oil consumption n.
yağ tüketimi oil consumption n.
mineral yağ mineral oil n.
yağ fabrikası oil factory n.
yağ üretim yeri oil production plant n.
yağ terminali oil production plant n.
yağ üretim yeri oil terminal n.
yağ üretme tesisi oil terminal n.
yağ terminali oil terminal n.
yağ üretme tesisi oil production plant n.
Politics
saf bitkisel yağ pure vegetable oil n.
Industry
yağ fabrikası işleten kimse renderer n.
yağ çıkarma işçisi degreaser n.
yarpuzdan elde edilen ve sabun yapımında kullanılan nane kokulu bir yağ hedeoma oil n.
amerikan yalancı yarpuzundan elde edilen aromatik yağ hedeoma oil n.
evcil hayvan derisine otomatik yağ süren cihaz oiler n.
yağ ve yağ ürünleri üreten endüstri oil business n.
yağ ve yağ ürünleri temin eden endüstri oil business n.
(kerosen) yağ yakan ısıtıcı oil heater n.
yağ deposu oil box n.
yağ yağ püskürtme cihaz oil burner n.
yağ bazlı vernik oil varnish n.
yağa batırılmış bir tuğlanın distile edilmesiyle elde edilen bir yağ oil of brick n.
yağ varili oil drum n.
(kerosen) yağ yakan ocak oil heater n.
adi huş ağacının kabuğundan elde edilip rus meşine kokusu veren bir yağ oil of birch n.
yağ püskürtücü oil burner n.
yağ yakan ocak oil furnace n.
yağ ölçeği oil gauge n.
yağ yakan fırın oil furnace n.
yağ deliği oilhole n.
(makineye) yağ koyulan delik oilhole n.
musurdan elde edilen sarı renkli yağ porpoise oil n.
ekşi portakal kabuğundan elde edilen acı tatlı açık sarı veya sarımsı kahverengi renkli bir yağ bitter orange oil n.
şeker portakalı kabuğundan elde edilip aroma ve parfüm olarak kullanılan sarı-koyu turuncu renkli bir yağ sweet orange oil n.
Technical
yağ pompası dişlisi oil pump gear n.
yağ doldurma kapağı oil filler cap n.
bitkisel yağ vegetable butter n.
yağ deposu kiti oil container kit n.
yağ pompası kiti oil pump kit n.
yağ soğutucusu oil cooler n.
düşük kaliteli yağ poor quality oil n.
yağ seviyesi level, oil n.
oleyik veya yağ anlamında önek oleo n.
yağ devresi havasızlandırma pompası lube oil priming pump n.
harmanlanmış yağ blended oil n.
yağ kolektörü oil collector n.
yağ haznesi kapağı sump cover n.
yağ asidi oil acid n.
yağ deliği oil hole n.
eteri yağ numuneleri samples of essential oils n.
yağ jeti oil jet n.
süt içerisindeki yağ oranını belirlemede kullanılan optik cihaz galaktaskop n.
körüklü yağ keçesi bellows seal n.
yağ soğutma oil cooling n.
orta alkalin yağ medium alkaline oil n.
baz karakterli yağ base oil n.
yağ örneği oil sample n.
kritik sıcaklığın üzerindeki tavlanmış çeliği sertliğini arttırmak için yağ veya diğer bir sıvıya batırarak aniden soğutma işlemi hardening n.
büyük benzin veya yağ kabı jerrycan n.
yağ plakası oil plate n.
yağ deposu sump tank n.
motor yağ sıcaklığı engine oil temperature n.
yağ tamponu oil buffer n.
yağ katmanı oil film n.
yağ karteri oil pan n.
yağ kapağı oil catcher n.
yağ oluğu oil duct n.
soğutucu yağ fiskiyesi cooling nozzle n.
yağ geçit borusu on line n.
yağ temini oil supply n.
yağ pompası gear pump n.
yağ soğutucusu kiti oil cooler kit n.
elektrikli yağ alma electrolytic degreasing n.
yağ kangalı oil coil n.
yağ basınç göstergesi kiti oil press sensor kit n.
yağ akma deliği oil scupper n.
çift yanaklı yağ keçesi seal with double lip n.
yağ pompası oil pump n.
yağ süzgeci strainer n.
yağ filtre elemanı oil filter n.
yağ soğutucu kutusu heat exchanger body n.
yağ salmastra halkası oil sealing ring n.
yağ borusu oil pipe n.
esas yağ asitleri essential fatty acids n.
yağ boşaltma tapası plug n.
yağ manometresi kiti oil press gauge kit n.
yağ avivajı brightening with fat n.
yağ kabı grease cup n.
petrol esaslı hidrokarbon yağ hydrocarbon oils based on petroleum n.
sentetik yağ synthetic lubricant n.
alkalin yağ base stock n.
yağ basınç müşiri oil pressure sensor n.
yağ kolektörü oil catcher n.
yağ ısıtıcısı oil heater n.
yağ tabakası oil film n.
yağ halkası oil scraper ring n.
yağ oluğu oil gutter n.
yağ asidi oil acid n.
yağ banyosu filtresi oil bath filter n.
yağ basınç müşiri oil pressure monitor n.
yağ devre kesici oil circuit breaker n.
yağ dönüş borusu lubrication oil return pipe n.
yağ seviye göstergesi oil indicator n.
köpük önleyici yağ antifoaming oil n.
mineral yağ kerosene n.
yağ su karışımından kolayca ayrılabilen su free water n.
yağ lekesi oil stain n.
yağ tahliyesi oil draining n.
yağ keçesi tespit segmanı seal retainer n.
yağ banyosu oil bath n.
çözünür kesme yağ soluble cutting oil n.
yağ manometresi oil pressure monitor n.
yağ tahliye pompası oil scavenging pipe n.
yağ çıkarıcı grease extractor n.