plain - Turc Anglais Dictionnaire

plain

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "plain" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 87 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
plain n. ova
This country is covered by deep river valleys, mountains, plains, and beaches.
Bu ülke derin nehir vadileri, dağlar, ovalar ve plajlarla kaplıdır.

More Sentences
plain adj. yalın
These are plain facts that we must not forget.
Bunlar unutmamamız gereken yalın gerçeklerdir.

More Sentences
plain adj. düz
I like this plain white wall.
Bu düz beyaz duvarı seviyorum.

More Sentences
plain adj. sade
That is why I have tabled a number of amendments to which an honest but plain approach is central.
İşte bu nedenle dürüst ama sade bir yaklaşımın esas olduğu bir dizi değişiklik önergesi sundum.

More Sentences
plain adj. süssüz
General
plain n. düzlük
The river meanders across the plain.
Nehir düzlükte menderesler çiziyor.

More Sentences
plain adj. basit
In plain terms, this translates into noise barriers along motorways.
Basit bir ifadeyle bu, otoyollar boyunca gürültü bariyerleri anlamına gelmektedir.

More Sentences
plain adj. açık
He took my money and that is the plain truth.
O benim paramı aldı ve bu açık bir gerçek.

More Sentences
plain adj. sade
The user interface is plain, simple, and also ugly.
Kullanıcı arayüzü sade, basit ve aynı zamanda çirkin.

More Sentences
plain adj. düz
Use plain color curtains for patterned furniture.
Desenli mobilyalar için düz renk perdeler kullanın.

More Sentences
plain adj. açıkça
Let me make it plain, I'm not coming.
Açıkça söyleyeyim, gelmiyorum.

More Sentences
plain adv. düpedüz
That is just plain stupid.
Bu düpedüz aptallık.

More Sentences
Trade/Economic
plain n. ova
There are plains full of trees in Paradise.
Cennette ağaçlarla dolu ovalar vardır.

More Sentences
plain adj. açık
These are plain facts that we must not forget.
Bunlar unutmamamız gereken açık gerçeklerdir.

More Sentences
plain adj. sade
The user interface is plain, simple and also ugly.
Kullanıcı arayüzü sade, basit ve aynı zamanda çirkin.

More Sentences
plain adj. yalın
The pay differential is the clearest and plainest expression of inequality between the sexes.
Ücret farklılığı, cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin en açık ve yalın ifadesidir.

More Sentences
Technical
plain adj. sade
They will show themselves very well in a plain design room.
Sade tasarımlı bir odada kendilerini çok iyi göstereceklerdir.

More Sentences
Textile
plain adj. düz
This is a simple way to add an interesting edge to a plain surface.
Bu, düz bir yüzeye ilginç bir kenar eklemenin basit bir yoludur.

More Sentences
plain adj. sade
When it comes to makeup, I have a very plain face, so it’s like a blank canvas.
Makyaj söz konusu olduğunda çok sade bir yüzüm var, bu yüzden boş bir tuval gibi.

More Sentences
Archaic
plain adj. düz
The shirt that accompanies a tuxedo should always be plain white.
Smokine eşlik eden gömlek her zaman düz beyaz olmalıdır.

More Sentences
General
plain n. vuzuh
plain n. geniş ve düz yer
plain n. düz arazi
plain n. açıklık
plain n. sadelik
plain n. geniş açıklık
plain v. (sürekli) şikayet etmek
plain v. inlemek
plain v. ağlamak
plain v. yakınmak
plain adj. çirkin
plain adj. şatafatsız
plain adj. net
plain adj. baharatsız
plain adj. yavan
plain adj. su katılmamış
plain adj. sade (yiyecek)
plain adj. vazıh
plain adj. adi
plain adj. gösterişsiz
plain adj. dürüst
plain adj. belli
plain adj. normal
plain adj. bezemesiz
plain adj. kolay anlaşılır
plain adj. alışılmış
plain adj. (hanedan armaları) süslü olmayan
plain adj. saf
plain adj. katışıksız
plain adj. (cam) pürüzsüz
plain adj. engelsiz
plain adj. hilesiz
plain adj. olduğu gibi
plain adj. karmaşık olmayan
plain adj. yaygın
plain adj. kibirsiz
plain adj. yapmacıksız
plain adj. tutumlu
plain adj. quaker mezhebi veya kullandıkları dile ait
plain adj. quaker mezhebi veya kullandıkları dille ilgili
plain adv. sadece
plain adv. açıkça
plain adv. sade bir biçimde
plain adv. basit bir şekilde
plain adv. açık bir şekilde
plain adv. net bir şekilde
plain adv. tamamen
plain adv. kesinlikle
Trade/Economic
plain adj. anlaşılır
plain adj. basit
Technical
plain v. (cam) pürüzsüzleştirmek
plain adj. desensiz
plain adj. (kağıt veya levha) tamamı aynı kalitede üretilmiş
plain adj. (kağıt veya levha) kaplamasız
Marine
plain n. düz alan
Gastronomy
plain n. bir tür hafif bira
Breeding
plain adj. (merinos koyunu) kırışıksız
plain adj. (büyükbaş hayvan) kaba ve düşük kaliteli
Geography
plain n. wisconsin eyaletinde yerleşim yeri
Sport
plain n. (bilardoda) beyaz top
plain n. (bilardoda) beyaz topu oynayan oyuncu
Card
plain adj. resimsiz (iskambil kartı)
Music
plain adj. (müzik armonisi) yalnızca temel akor tonlarını kullanan
Archaic
plain n. ağıt
plain n. yakarış
plain n. savaş alanı
plain adj. pürüzsüz

Sens de "plain" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 477 résultat(s)

Anglais Turc
General
plain and simple adj. sade ve basit
Tom ate plain and simple food.
Tom sade ve basit bir yemek yedi.

More Sentences
plain dealing n. açık davranma
plain chocolate n. sade çikolata
alluvial plain n. birikinti ovası
flood plain n. taşkın ovası
in plain terms n. basit sözlerle
policeman in plain clothes n. sivil polis
wash plain n. sandur
abyssal plain n. deniz tabanı
plain sailing n. basit iş
flood plain zoning n. taşkın önleme bölgesi
plain paper n. boş kağıt
plain language n. açık dil
cilician plain n. çukurova
plain language n. sade dil
plain dealing n. dürüstlük
plain spirits n. saf alkol
plain knitting n. düz örgü
plain good sense n. sağduyu
plain good sense n. akıl fikir
plain-clothes policeman n. sivil polis
plain work n. düz iş
plain work n. kolay iş
plain hair n. düz saç
the plain truth n. gerçeğin ta kendisi
plain text n. açık metin
plain language n. açık ifade
plain logic n. düz mantık
a plain expression n. yalın bir anlatım
plain/simple thanks n. kuru teşekkür
just a plain thanks n. kuru teşekkür
a plain kind of guy n. sıradan tip/adam
plain clothes n. sivil giysi
plain clothes n. sivil kıyafet
plain water n. sade içme suyu
police officer in plain clothes n. sivil kıyafetli polis memuru
plain view n. düz görünüm
plain view n. açık görünüm
vast plain n. geniş düzlük
vast plain n. geniş ova
arid plain n. kurak ova
plain battle n. meydan muharebesi
plain-spokenness n. açık sözlülük
plain battle n. açık savaş
plain dealer n. dürüst tüccar
plain-clothes n. resmi görev sırasında tanınmamak için giyilen sivil kıyafet
plain [rare] n. ağıt
plain speaking n. açık konuşma
become plain v. sadeleşmek
dress in plain clothes v. sivil giyinmek
make plain v. açıklığa kavuşturmak
plain [obsolete] v. düzleştirmek
as plain as a pikestaff adj. bariz
as plain as the nose on your face adj. besbelli
as plain as the nose on your face adj. apaçık
plain spoken adj. açık sözlü
as plain as a pikestaff adj. apaçık
as plain as a pikestaff adj. açık seçik
as plain as a pikestaff adj. gün gibi ortada
as plain as the nose on your face adj. bariz
as plain as a pikestaff adj. besbelli
as plain as the nose on your face adj. gün gibi ortada
as plain as the nose on your face adj. açık seçik
plain-dealing adj. açık
plain-dealing adj. açık davranan
plain-clothed adj. sade giyimli
plain-speaking adj. açık konuşan
plain-speaking adj. dobra konuşan
plain-speaking adj. içten
plain-speaking adj. samimi
plain-jane adj. sıradan
plain-hearted adj. içten
plain-hearted adj. dürüst
plain-Jane adj. basit
plain-spoken adj. açık sözlü
plain-jane adj. basit
plain-Jane adj. süssüz
plain-laid adj. (halat) iplerin dönüş yönünün tersi yönde bükülmüş iplerden oluşan
plain-vanilla adj. basit
plain-Jane adj. sade
plain-clothes adj. (polis, güvenlik görevlisi) görevdeyken tanınmamak için sivil giyen
plain-vanilla adj. sade
plain-spoken adj. samimi
plain-spoken adj. içten
in plain terms adv. açıkça
in plain english adv. açık ve sabit kelimelerle
in plain english adv. dobra dobra
in plain english adv. açıkçası
in plain english adv. açıkça
in plain words adv. açıkçası
in plain language adv. basit bir dille
in plain language adv. yalın bir dille
plain of expr. … ovası
Phrases
in plain sight expr. görünürde
in plain sight expr. açıkça
in plain sight expr. meydanda
in plain sight expr. kolayca görülen
Colloquial
plain jane n. sıradan vatandaş
plain vanilla n. uygulama veya sistemin asgari işlevleri
plain and simple expr. bu kadar basit
Idioms
plain sailing n. rahat ve sorunsuz iş
plain sailing n. basit iş
a plain jane n. sıradan/çekici olmayan kız veya kadın
be as plain as day v. gün gibi ortada olmak
be as plain as the nose on somebody's face v. gün gibi ortada olmak
hide in plain sight v. varlığını maskeleyen bir ortamda görünür kalarak fark edilmez olmak
hide in plain sight v. göz önünde fark edilmemek
say (something) in plain english v. daha basit bir dille/ingilizceyle anlatmak
say (something) in plain english v. daha açık söylemek
put (something) into plain english v. daha açık ifade etmek
write (something) in plain english v. herkesin anlayabileceği şekilde/bir dille yazmak
write (something) in plain english v. daha düz bir ingilizceyle yazmak
write (something) in plain english v. daha basit bir ingilizceyle yazmak
put (something) into plain english v. daha düz bir dille/ingilizceyle ifade etmek
put (something) into plain english v. daha basit bir dille anlatmak
say (something) in plain english v. daha düz bir dille/ingilizceyle anlatmak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) ortalık yerde saklamak/kamufle etmek
hide in plain view v. nasıl geldiyse öyle gitmek
hide in plain view v. göz önünde fark edilmemek
hide in plain view v. herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmemek
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) herkesin görebileceği bir yerde saklamak
hide in plain view v. apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak
hide in plain view v. apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) göz önünde bir yere saklamak
hide in plain view v. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmemek
hide in plain view v. apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek
hide in plain view v. herkesin görebileceği bir yerde/ortalık yerde kamufle olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. apaçık ortada olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. gün gibi ortada olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. bariz olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. apaçık olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. besbelli olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. aşikar olmak
be in plain english v. herkesin anlayabileceği dilde olmak
be in plain english v. açık bir dilde olmak
be in plain english v. düz bir dilde olmak
be in plain english v. dobra dobra olmak
be in plain language v. açık olmak
be in plain english v. anlaşılır bir dilde olmak
be in plain english v. açık olmak
be in plain language v. açık bir dilde olmak
be in plain language v. anlaşılır bir dilde olmak
be in plain language v. düz bir dilde olmak
be in plain language v. dobra dobra olmak
be in plain language v. herkesin anlayabileceği dilde olmak
be plain sailing v. dümdüz ilerlemek
be (all) plain sailing v. tereyağından kıl çeker gibi olmak
be (all) plain sailing v. dümdüz ilerlemek
be plain sailing v. düzlüğe çıkmak
be (all) plain sailing v. kolayca akmak/ilerlemek
be (all) plain sailing v. rahat ve sorunsuz gitmek
be (all) plain sailing v. düzlüğe çıkmak
be plain sailing v. rahat ve sorunsuz gitmek
be plain sailing v. kolayca akmak/ilerlemek
be plain sailing v. tereyağından kıl çeker gibi olmak
hide (someone or something) in plain sight v. (birini/bir şeyi) göz önünde kamufle etmek
hide (someone or something) in plain sight v. (birini/bir şeyi) herkesin görebileceği bir yerde saklamak
hide (someone or something) in plain sight v. (birini/bir şeyi) göz önünde saklamak/görünmez kılmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) düz bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) anlaşılır bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) herkesin anlayabileceği bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) yalın bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) açıkça ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) basit bir dille ifade etmek/anlatmak
say (something) in plain language v. (bir şeyi) açıkça/açık bir dille söylemek
say (something) in plain language v. (bir şeyi) düz bir dille anlatmak
say (something) in plain language v. (bir şeyi) basit/anlaşılır bir dille anlatmak
write (something) in plain language v. herkesin anlayabileceği şekilde/bir dille yazmak
write (something) in plain language v. sade bir dille yazmak
write (something) in plain language v. daha basit bir dille yazmak
hidden in plain view adj. apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen
hidden in plain view adj. göz önünde fark edilmeyen
hidden in plain view adj. herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmeyen
hidden in plain view adj. herkesin görebileceği bir yerde kamufle olan
hidden in plain view adj. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen
(as) plain as day adj. gün gibi aşikar
(as) plain as day adj. gün gibi açık
(as) plain as day adj. gün gibi ortada
(as) plain as the nose on (one's) face adj. besbelli
(as) plain as day adj. apaçık ortada
(as) plain as the nose on (one's) face adj. aşikar
(as) plain as the nose on (one's) face adj. apaçık ortada
hidden in plain sight adj. varlığını maskeleyen bir ortamda görünür kalarak fark edilmez olan
hidden in plain sight adj. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen
hidden in plain sight adj. göz önünde fark edilmeyen
plain as the nose on your face adj. bariz
plain as day adj. gün gibi açık
plain as the nose on your face adj. gün gibi aşikar
plain as day adj. besbelli
plain as the nose on your face adj. açık seçik
plain as the nose on your face adj. gün gibi ortada
plain as day adj. açık seçik
plain as day adj. gün gibi aşikar
plain as the nose on your face adj. gün gibi açık
plain as the nose on your face adj. besbelli
plain as day adj. gün gibi ortada
plain as day adj. apaçık
plain as the nose on your face adj. apaçık
plain as day adj. bariz
as plain as the nose on one's face expr. apaçık
as plain as the nose on one's face expr. açık seçik
as plain as a pikestaff expr. gün gibi aşikar
as plain as the nose on your face expr. besbelli
plain sailing expr. düzlüğe çıkış
in plain english expr. herkesin anlayabileceği dilde
in plain english expr. açık açık
in plain english expr. açık bir dille
in plain english expr. açıkçası
in plain english expr. düzgün anlaşılır bir dille
as plain as the nose on your face expr. gün gibi açık
as plain as the nose on your face expr. gün gibi aşikar
plain as day expr. gün gibi açık
plain as a pikestaff expr. gün gibi açık
plain as a pikestaff expr. gün gibi aşikar
plain as day expr. gün gibi aşikar
in plain view expr. alenen
in plain view expr. apaçık bir şekilde
in plain view expr. görünür şekilde
in plain view expr. göstere göstere
in plain view expr. her şeyi ortada
Trade/Economic
plain bond n. teminatsız tahvil
plain bond n. teminatsız bono veya tahvil
plain language n. açık dil
plain bond n. teminatsız bono
Law
plain view doctrine n. açık ve görülebilir alan doktrini
plain view doctrine n. düz görünüm doktrini
plain view doctrine n. açık görünüm doktrini
Industry
plain packaging n. tektip paketleme
plain packaging n. düz paketleme
Insurance
plain form of policy n. standart nakliyat poliçesi
Technical
plain head n. düz kafalı (piston)
plain bearing n. düz veya silindirik yatak
plain carbon steel n. sade karbonlu çelik
reinforced concrete plain web girder n. dolu gövdeli betonarme taşıyıcı
plain furnace n. düz saçlarla yapılmış silindir biçimli külhan
plain brick n. adi tuğla
plain grinding wheel n. düz taşlama taşı
plain copper conductor n. çıplak bakır iletken
piedmont plain n. dağeteği ovası
plain of strain n. şekil değiştirme düzlemi
plain head piston n. düz kafalı piston
plain bar n. düz demir
plain chamfered washer n. düz havşalı rondela
plain headed n. düz kafalı (piston)
plain concrete n. demirsiz beton
alluvial plain n. alüvyon düzlüğü
plain bearing n. kaymalı yatak
plain web girder n. dolu gövdeli taşıyıcı
plain form n. düz kalıp
reinforced concrete plain web beam n. dolu gövdeli betonarme kiriş
plain vanilla n. değişiklik gerektirmeyen
flood plain deposit n. sel yatağı birikintisi
plain tube n. düz boru
spherical plain bearing n. küresel kayma yatak
plain steel sheet n. düz çelik sac
plain bearing n. düz yatak
plain nut n. düz somun
axle journal for plain bearing box n. kayma yataklı dingil turyonu
plain carbon steel n. yalın karbon çeliği
plain-text password n. düz metin parola
plain washer n. pul
plain plate n. levha sac
plain space n. ara bölge
plain bearing n. yassı yatak
plain conductor n. çıplak iletken
plain bar of reinforcement n. düz betonarme demiri
plain flat molding n. düz silme
plain sliced plywood n. masif kontrplak
plain washer n. düz pul
plain washer n. rondela
plain door n. dolu kapı
plain sedimentation n. basit çökelme
plain bearing axle-box n. kayma yataklı yağ kutusu
plain nut n. normal somun
plain washer n. adi rondela
plain grinding n. düz taşlama
plain grinding machine n. düz taslama tezgahı
plain socket n. düz soket
spherical plain bearing n. küresel kaymalı yatak
thick-walled plain bearing n. kalın cidarlı kaymalı yatak
thin walled plain bearing n. ince cidarlı kaymalı yatak
multilayer plain bearing n. çok tabakalı kaymalı yatak
plain hexagonal nut n. düz altıgen somun
spherical plain n. küresel düz
adjustable self-aligning plain bearing with self-lubricating liner and threaded shank n. dişli gövdeli ve kendinden yağlamalı ve kendinden ayarlı kaymalı yatak
spherical plain in corrosion resisting steel with self-lubricating liner and wide inner ring bearings n. küresel düz geniş iç bilezik ve kendi kendine yağlanan silindir gömlekli korozyona dayanıklı çelikten bilyalı yatak
rigid plain conduits of insulating materials n. yalıtkan malzemeden yapılmış rijit düz borular
plain glass n. kabarcıksız cam
plain glass n. yalın cam
plain carbon steels n. yalın karbonlu çelikler
plain carbon steel scrap n. yalın karbonlu çelik hurdası
plain knit n. düz örgü
plain lap n. düz katlantı
eutectoid plain carbon steel n. ötektoid yalın karbonlu çelik
plain glass n. sade cam
plain rolled glass n. aydınlık camı
plain rolled glass n. desensiz cam
plain gliding bush n. düz kaymalı burç
plain ball cage bush n. düz bilya kafesli burç
plain washer n. düz rondela
solid plain bearing n. som kaymalı yatak
plain dowel n. düz tespit pimi
thermoplastic polymers for plain bearings n. kaymalı yataklar için termoplastik polimerler
plain detonator n. düz kapsül
resistance to vibration of plain detonator n. düz kapsülün titreşime direnci
plain bearing axle-box n. kaymalı yataklı aks kutusu
radial spherical plain bearings n. radyal küresel kaymalı yataklar
angular contact radial spherical plain bearing n. açısal temaslı radyal küresel kaymalı yatak
radial spherical plain bearing n. radyal küresel kaymalı yatak
angular contact radial spherical plain bearings n. açısal temaslı radyal küresel kaymalı yataklar
oil-lubricated plain journal bearings without drainage grooves n. drenaj kanalsız yağ yağlamalı kaymalı yataklar
oil-lubricated plain journal bearings with drainage grooves n. drenaj kanallı yağ yağlamalı kaymalı yataklar
hydrostatic plain journal bearings with drainage grooves n. drenaj kanallı hidrostatik kaymalı yataklar
hydrostatic plain journal bearings without drainage grooves n. drenaj kanalsız hidrostatik kaymalı yataklar
plain live axle n. tam hareketli dingil
plain live axle n. tam hareketli aks
plain molding n. düz silme
plain vanilla adj. olduğu gibi
plain-sawn adj. paralel biçilmiş
plain head expr. olduğu gibi
Computer
plain paper n. düz kağıt
plain text font n. düz metin yazı tipi
plain conductor n. çıplak iletken
plain text n. düz metin
plain text file n. düz metin dosyası
plain bullets n. düz madde işaretleri
plain text n. normal metin
plain-text documents n. saltmetin belgeler
plain vanilla adj. değişiklik gerektirmeyen
plain head adj. değişiklik gerektirmeyen
send plain text expr. düz metin gönder
plain vanilla expr. olduğu gibi
plain head expr. olduğu gibi
Informatics
plain text n. düz metin
Telecom
plain old telefone service n. geleneksel  telefon hizmeti
Electric
plain weave n. düz örgü
Mechanic
plain milling cutter n. silindirik freze bıçağı
plain milling machine n. düz freze tezgahı
Textile
plain stitch n. düz dikiş
plain weave n. düz dokuma
plain velvet n. düz kadife
plain weave n. bezayağı
plain sewing n. basit dikiş
plain-woven adj. (kumaş) düz örgüyle yapılmış
Architecture
plain tile n. çarşı tuğlası
Construction
plain concrete n. demirsiz beton
plain work n. düz duvar örgüsü
plain tile n. düz kiremit
plain tile n. yassı kiremit
plain end drill pipe n. düz uçlu sondaj borusu
flood plain n. taşkın alanı
flood plain management n. taşkın alanı yönetimi
plain concrete n. donatısız beton
plain bar n. düz demir çubuk
Automotive
plain vanilla n. hesaplı otomobil
plain milling cutter n. silindirik freze
plain ends n. açık uçlu yay
horse rasp plain n. sapsız nalbant törpü
plain tire n. flanşsız çelik tekerlek
Traffic
plain bar n. düz demir
Railway
plain line n. düz hat
plain line n. düz yol
Aeronautic
plain flap n. düz flap
Marine
flood plain n. taşkın sahası
coastal plain n. yatay veya yumuşak eğimli kıyı ovası
coastal plain n. yumuşak eğimli kıyı ovası
plain concrete n. düz beton
plain net n. düz ağ
alluvial plain n. alüvyal düzlük
plain sailing n. düzlem seyri
plain chart n. bir tür deniz haritası
Mining
flood plain n. taşkın yatağı
Medical
plain radiography n. düz grafi
plain radiography n. düz radyografi
Food Engineering
free swinging plain sifter n. serbest salınımlı düz elek
plain flour n. saf un
plain flour n. katkısız un
plain flour n. katışıksız un
Gastronomy
plain coffee n. sade kahve
plain butter n. sade yağ
plain omelette n. sade omlet
plain black coffee n. sade kahve
plain pilaf n. sade pilav
omelette plain n. omlet sade
plain chocolate n. bitter çikolata
Chemistry
plain vinyl n. normal vinil
Marine Biology
abyssal plain n. abisal ova
plain bonito n. akpalamut
plain bonito n. orcynopsıs unıcolor
plain bonito n. akpalamut balığı
Zoology
european plain toad n. ova kurbağası
Agriculture
flood plain n. taşkın düzlemi
flood plain n. taşkın provası
Tobacco
plain cigarette n. filtresiz sigara
Religious
plain people n. sade yaşamı tercih eden hristiyanlar
Environment
flood plain n. sel düzlüğü
flood plain n. taşkın yatağı
flood plain n. taşkın alan
flood plain management n. taşkın alanı yönetimi
plain concrete n. saf beton
flood plain n. taşkın havzası
alluvial plain n. alüvyon ovası
Geography
alluvial plain n. alüviyal ova
alluvial plain n. alüviyal oval
outwash plain n. buzul ovası
flood plain n. taşkın yatağı
alluvial plain n. birikinti ovası
alluvial plain n. alüvyonel ova
abyssal plain n. abisal ova
alluvial plain n. alüvyonal ova
wash plain n. sander
wash plain n. sandur
piedmont alluvial plain n. dağ eteği düzlüğü
flood plain n. taşkın ovası
frontal plain n. sandur
frontal plain n. sander
valley plain n. koyak tabanı
valley plain n. vadi tabanı
karst plain n. karst ovası
morainal plain n. sander
morainal plain n. sandur
outwash plain n. sandur
overwash plain n. sander
overwash plain n. sandur
outwash plain n. sander
maple plain n. wisconsin eyaletinde yerleşim yeri
maple plain n. minnesota eyaletinde şehir
pleasant plain n. ohio eyaletinde yerleşim yeri
plain city n. ohio eyaletinde yerleşim yeri
plain city n. utah eyaletinde şehir
plain dealing n. louisiana eyaletinde yerleşim yeri
garden plain n. kansas eyaletinde şehir
pleasant plain n. iowa eyaletinde şehir
plain base n. ova tabanı
low plain n. alçak ova
nullarbor plain n. güney-avustralya’da büyük avustralya çölünün güneyinde bulunan kurak ve ağaçsız bir alan
nullarbor plain n. nullarbor düzlüğü
turan plain n. turan ovası
turan plain n. türkmenistan'dan özbekistan'a uzanan geniş ve kurak bir ova
esdraelon plain of n. emir vadisi
plain of jezreel n. emir vadisi
salisbury plain n. ingiltere'de bir plato
salisbury plain n. salisbury ovası
salt plain n. tuzlu suyun buharlaşarak arkasında bıraktığı tuzdan oluşan geniş düzlük
salt plain n. tuz düzlüğü
serengeti plain n. serengeti düzlüğü
plain of sharon n. şaron ovası
staked plain n. new mexico'nun güneydoğu ve doğusu ile batı teksas'ta yaylalık bir bölge
Meteorology
flood plain n. sele uygun arazi
flood plain n. taşkına uygun arazi
mountain-plain wind system n. dağ-plato rüzgar sistemi
Geology
flood plain n. taşkın alanı
abyssal plain n. abisal düzlük
lava plain n. lav tabakası
lava plain n. lav yatağı
alluvial outwash plain n. alüvyal sandur düzlüğü
alluvial flood plain n. alüvyal taşkın ovası
till plain n. dip moreni ile kaplı dalgalı arazi
Military
plain code n. açık kod
plain coordinates n. açık koordinatlar
plain component n. açık unsur
Music
plain song n. sabit müzik
plain chant n. kilise müziği
plain song n. kilise müziği
plain song n. basit melodi
Theatre
plain-an-gwarry n. cornish'de bulunan bir ortaçağ amfitiyatrosu
Printery
plain press n. düz silindirli pres
Ornithology
plain turkey n. avustralya'ya özgü toy kuşu
plain-tailed wren n. düz kuyruklu çıtkuşu
plain wanderer (pedionomus torquatus) n. avustralya'ya özgü boz renkli bir kuş
plain wanderer n. bıldırcıngöçebesi
Slang
two-cents plain n. maden suyu
a plain jane n. silik/düz bir kadın
a plain jane n. basit/gösterişsiz bir kadın
Star Wars
desert plain n. çöl ovası
fractured plain n. çatlamış ova
plain hunda n. ova hundası