| 1 |
count |
saymak |
v. |
|
- We had a small but nice crowd; I counted 54.
- Ufak ama güzel bir kalabalık olmuştuk; ben 54 kişi saydım.
- I have three pieces of luggage, not counting my laptop case.
- Dizüstü bilgisayar çantamı saymazsak üç parça valizim var.
- We walked on marked paths in areas where I counted 30 to 40 recent non-exploded cluster bombs.
- Yakın zamanda patlamamış 30 ila 40 misket bombası saydığım bölgelerde işaretli patikalarda yürüdük.
- The trilogues involving the Council have also proved useful, and let me therefore count our blessings for once.
- Konseyi içeren üçlemeler de yararlı oldu ve bu nedenle bir kez olsun nimetlerimizi saymama izin verin.
- The right to knowledge and, consequently, the right to know how to read, write and count are part of this Charter.
- Bilgi edinme hakkı ve buna bağlı olarak okuma, yazma ve saymayı bilme hakkı bu Şartın bir parçasıdır.
- I think that from now on, we should count the cost of all votes.
- Bence şu andan itibaren tüm oyların maliyetini saymalıyız.
- We will count them when the time has come.
- Zamanı geldiğinde onları sayacağız.
- We can count through each row here and see how many of us that will be.
- Burada her bir sırayı sayabilir ve kaç kişi olacağımızı görebiliriz.
- Who on earth would count the bathers every day out on the beaches of Europe.
- Avrupa sahillerinde her gün denize girenleri kim sayabilir ki?
- I am thinking, in particular, of the most disadvantaged, who also have to learn to read, write and count.
- Özellikle de okuma, yazma ve saymayı öğrenmek zorunda olan en dezavantajlı kişileri düşünüyorum.
- I can't count how often I've had to straighten things out.
- İşleri ne kadar sıklıkla düzeltmek zorunda kaldığımı sayamam.
- The house was empty, if you don't count the cat.
- Kediyi saymazsak ev bomboştu.
- You can count me out.
- Beni saymayabilirsin.
- This meant Florida had to count the votes again.
- Bu, Florida'nın oyları tekrar sayması gerektiği anlamına geliyordu.
- You can count me out on that!
- Beni bu konuda sayabilirsin!
- She counts fast.
- O hızlı sayar.
- Count no man happy until he is dead.
- Ölünceye kadar kimseyi mutlu saymayın.
- Tom counted the change.
- Tom paranın üstünü saydı.
- You kept count, didn't you?
- Saydın, değil mi?
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
- Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- It is bad to count all the things that you gave.
- Verdiğin her şeyi saymak kötü.
- We lost count.
- Saymayı unuttuk.
- How many chickens did you count?
- Kaç tane piliç saydın?
- Tom counted the money twice.
- Tom parayı iki kere saydı.
- Tom counted the change.
- Tom para üstünü saydı.
- It is bad to count all the things that you gave.
- Verdiğin her şeyi saymak kötüdür.
- We counted the growth rings on the tree that we cut down and found out that it was thirty years old.
- Kestiğimiz ağaçtaki büyüme halkalarını saydık ve onun otuz yaşında olduğunu öğrendik.
- Where did you count them?
- Onları nerede saydınız?
- Count the apples in the basket.
- Sepetteki elmaları say.
- Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yılları saymak için sıra sayılarını kullanırken, diğerleri kardinal sayıları kullanıyor.
- My son still cannot count.
- Oğlum hâlâ saymayı bilmiyor.
- I can't count the number of times I've been here.
- Buraya kaç kez geldiğimi sayamıyorum.
- She has to count every penny.
- O her kuruşu saymak zorundadır.
- Do not count your chickens before they are hatched.
- Yumurtadan çıkmadan tavuklarınızı saymayın.
- Who will count the stars?
- Yıldızları kim sayacak?
- Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
- Don't count your chickens before they're hatched.
- Yumurtadan çıkmadan tavuklarını sayma.
- It depends on how you count them.
- Bu onları nasıl saydığına bağlı.
- She lost count.
- Saymayı unuttu.
- On the count of three!
- Üçe kadar sayıyorum!
- I can't count the stars in the sky.
- Gökyüzündeki yıldızları sayamıyorum.
- I counted my money.
- Ben paramı saydım.
- The squirrel closed its eyes and began to count hazelnuts.
- Sincap gözlerini kapattı ve fındıkları saymaya başladı.
- You can count me among your friends.
- Beni arkadaşların arasında sayabilirsin.
- Tom counted his money.
- Tom parasını saydı.
- Chinese people count from one to ten with one hand.
- Çinliler tek elle birden ona kadar sayarlar.
- Don't count me in for the party.
- Beni parti için sayma.
- I can't count the stars in the sky.
- Gökyüzündeki yıldızları sayamam.
- Count from one to a hundred.
- Birden yüze kadar say.
- Count from one to ten.
- Birden ona kadar say.
- Count me out.
- Beni sayma.
- Count from one to a hundred.
- 1'den 100'e kadar say.
- You can count yourself lucky!
- Kendinizi şanslı sayabilirsiniz!
- Don't forget to count me in.
- Beni saymayı unutma.
- Who's been keeping count?
- Kim sayıyor?
- He counts fast.
- O hızlı sayar.
- Tom counted the flowers in the garden.
- Tom bahçedeki çiçekleri saydı.
- Do you want me to count these?
- Bunları saymamı ister misin?
- Tom counted the money.
- Tom parayı saydı.
Show More (57)
|
| 2 |
count |
sayılmak |
v. |
|
- Does what the previous European Councils have done not count?
- Daha önceki Avrupa Konseylerinin yaptıkları sayılmıyor mu?
- This doesn't count.
- Bu sayılmaz.
- Anyone over eighteen years of age counts as an adult.
- On sekiz yaşından büyük herkes yetişkin sayılır.
- I don't know if this counts.
- Bunun sayılıp sayılmayacağını bilmiyorum.
- Your opinion doesn't count.
- Fikriniz sayılmaz.
- It just doesn't count.
- Sayılmaz.
- Do you also know how to count in Italian?
- İtalyancada da nasıl sayılacağını biliyor musun?
- Your opinion doesn't count.
- Senin fikrin sayılmaz.
- In love, small gestures count more than big words.
- Sevgide, küçük jestler büyük sözcüklerden daha fazla sayılır.
- Does that count?
- Bu sayılır mı?
- It just doesn't count.
- Bu sayılmaz.
Show More (8)
|
| 3 |
count |
önemli olmak |
v. |
|
- It's not winning but the effort that counts.
- Önemli olan kazanmak değil, çaba göstermektir.
- It is the achievements today that count and this is on which we should base our judgment.
- Önemli olan bugün elde edilen başarılardır ve kararımızı buna dayandırmalıyız.
- I should again like to emphasise that, for the people of Europe, it is the results that count.
- Avrupa halkları için önemli olanın sonuçlar olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.
- Then it is quality and price that count, and nothing else matters.
- O zaman önemli olan kalite ve fiyattır, başka hiçbir şeyin önemi yoktur.
- It is the achievements today that count and this is on which we should base our judgment.
- Önemli olan bugün elde edilen başarılardır ve yargımızı buna dayandırmalıyız.
- The only things that count, in the long run, are the market and free competition.
- Uzun vadede önemli olan tek şey piyasa ve serbest rekabettir.
Show More (3)
|
| 4 |
count |
sayı |
n. |
|
- You can see the particle count on the screen.
- Parçacık sayısını ekranda görmeniz mümkün.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bu durum, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki büyük perakende satış mağazası dışında kime fayda sağlıyor?
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bunun kime faydası var, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda büyük perakende satış mağazası dışında?
- Teach me how to count in Berber.
- Bana Berbericede nasıl sayı sayılacağını öğret.
Show More (1)
|
| 5 |
count |
sayım |
n. |
|
- This person must not be merely a witness to the vote count at election time.
- Bu kişi sadece seçim zamanında oy sayımına tanıklık eden bir kişi olmamalıdır.
- When you end that count, 80 people in the world will have died of starvation.
- Bu sayım bittiğinde dünyada 80 kişi açlıktan ölmüş olacak.
- They then suggested a nominal vote so a count could be taken.
- Daha sonra sayım yapılabilmesi için nominal bir oylama önerdiler.
- The error rate in the Florida count is clearly still too high.
- Florida sayımındaki hata oranının hala çok yüksek olduğu açıktır.
Show More (1)
|
| 6 |
count |
sayı saymak |
v. |
|
- The little boy was able to count to 15.
- Küçük çocuk 15'e kadar saymayı becerebiliyordu.
- Tom can't count.
- Tom sayı sayamıyor.
- He can't count.
- O sayı sayamaz.
Show More (0)
|
| 7 |
count |
güvenmek |
v. |
|
- Can I count on you both for help?
- Yardım için ikinize de güvenebilir miyim?
- Can I count on you to do that?
- Onu yapmak için sana güvenebilir miyim.
- Can I count on you to do that?
- Bunu yapmak için sana güvenebilir miyim?
Show More (0)
|
| 8 |
count |
hesaplamak |
v. |
|
- Will they legislate without counting the cost?
- Maliyeti hesaplamadan yasa çıkaracaklar mı?
- Abacuses are counting devices.
- Abaküsler hesaplama aracıdır.
Show More (-1)
|
| 9 |
count |
kont |
n. |
|
- In my own fevered imagination, I have always equated stakeholders with Count Dracula.
- Kendi hayal dünyamda paydaşları her zaman Kont Drakula ile bir tutmuşumdur.
- In my own fevered imagination, I have always equated stakeholders with Count Dracula.
- Kendi ateşli hayal gücümde, paydaşları her zaman Kont Drakula ile bir tutmuşumdur.
Show More (-1)
|
| 10 |
count |
(bir şey olarak) saymak |
v. |
|
- Internships are counted as work experience.
- Stajlar da iş deneyiminden sayılıyor.
Show More (-2)
|
| 11 |
count |
dahil etmek |
v. |
|
- You're going to the beach? Count me in!
- Plaja mı gidiyorsunuz? Beni de dahil etsenize!
Show More (-2)
|
| 12 |
count |
suçlama (dava dilekçesi veya iddianamede sayılan) |
n. |
|
- He appeared in court on two counts of security violations.
- İki defa güvenlik ihlali suçlamasıyla mahkemeye sevk edilmiştir.
Show More (-2)
|
| 13 |
count |
önemi olmak |
v. |
|
- That's what counts.
- Önemi olan budur.
Show More (-2)
|
| 14 |
count |
hesap |
n. |
|
- It's not good to count all the things that you have already given.
- Vermiş olduğunuz her şeyin hesabını yapmak iyi değildir.
Show More (-2)
|
