distance - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
distance mesafe n.
  • The distance from my house to the office is about 15 km.
  • Evimle ofisim arasındaki mesafe yaklaşık 15 km.
  • Everyone noticed a certain distance between mother and daughter.
  • Herkes anne ve kızı arasında belli bir mesafe olduğunu fark etmişti.
  • People from South-East Asia can quickly export SARS over great distances because of international air travel.
  • Güneydoğu Asya'dan insanlar, uluslararası hava yolculuğu nedeniyle SARS'ı çok uzak mesafelere hızla ihraç edebilirler.
Show More (120)
distance uzaklık n.
  • Distance, internal dispersion and climate have been significant obstacles to their development.
  • Uzaklık, iç dağılım ve iklim, gelişimlerinin önündeki önemli engeller olmuştur.
  • Secondly, their relative isolation because of their great distance from Europe.
  • İkincisi, Avrupa'ya olan büyük uzaklıkları nedeniyle göreceli izolasyonları.
  • The distance is hard to estimate.
  • Uzaklığı tahmin etmek zor.
Show More (10)
distance uzaklaştırmak v.
  • Fadil distanced himself from Layla.
  • Fadıl kendini Leyla'dan uzaklaştırdı.
  • He distanced himself from politics.
  • Kendisini siyasetten uzaklaştırdı.
  • He distanced himself from politics.
  • Kendini siyasetten uzaklaştırdı.
Show More (0)
distance yol n.
  • How much distance have we covered so far?
  • Şu ana kadar ne kadar yol kat ettik?
  • He must be a good walker to have walked such a long distance.
  • O kadar yolu yürüdüğüne göre iyi bir yürüyüşçü olmalı.
Show More (-1)
distance kat edilen mesafe n.
  • A lightyear is the distance that light travels in one year.
  • Bir ışık yılı, ışığın bir yılda kat ettiği mesafedir.
  • A lightyear is the distance that light travels in one year.
  • Işık yılı, ışığın bir yılda kat ettiği mesafedir.
Show More (-1)
distance mesafe koymak v.
  • The party has distanced itself from radical conservatives.
  • Parti radikal muhafazakârlarla arasına mesafe koymuştur.
Show More (-2)
distance uzak n.
  • They heard seagulls crying in the distance.
  • Uzaktan martıların çığlıklarını duyuyorlardı.
Show More (-2)
distance menzil n.
  • We are within striking distance of the enemy.
  • Düşmanın atış menzilindeyiz.
Show More (-2)