first - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
first ilk adj.
  • It's my first day at work.
  • Bu benim işteki ilk günüm.
  • The first hostages of terrorism have been the Afghans and above all the Afghan women.
  • Terörizmin ilk rehineleri Afganlar ve özellikle de Afgan kadınları olmuştur.
  • This is one element on which I based my first remarks.
  • İlk sözlerimi dayandırdığım unsurlardan biri de budur.
Show More (1202)
first önce adv.
  • Let her talk and tell her story first.
  • Bırak önce konuşsun ve hikayesini anlatsın.
  • First of all, either suspicions of fraud about the products' origins are justified or they are not.
  • Her şeyden önce, ürünlerin kökenlerine ilişkin sahtekarlık şüpheleri ya haklıdır ya da değildir.
  • A White Paper on European governance really should have been submitted to Parliament first.
  • Avrupa yönetimine ilişkin Beyaz Kitap gerçekten de önce Parlamento'ya sunulmalıydı.
Show More (342)
first birinci adj.
  • Over the years, Trump has claimed that he was "first in his class" at Wharton in 1968.
  • Trump yıllar boyunca 1968 yılında Wharton'da “sınıf birincisi” olduğunu iddia etmiştir.
  • It is the responsibility of the first vice-chairman to represent a committee chairman, not of a member of his group.
  • Birinci başkan yardımcısının sorumluluğu, kendi grubunun bir üyesini değil, bir komite başkanını temsil etmektir.
  • As far as the first type is concerned, I welcome the proposed new title.
  • Birinci tip söz konusu olduğunda, önerilen yeni başlığı memnuniyetle karşılıyorum.
Show More (161)
first ilk olarak adv.
  • The movie was first released in 2000.
  • Film ilk olarak 2000 yılında gösterime girdi.
  • First, the Transit Agreement was part of a Union promise to Austria.
  • İlk olarak Transit Sözleşmesi, Birliğin Avusturya'ya verdiği sözün bir parçasıydı.
  • First, outside involvement in the conflict in Afghanistan can only prolong the fighting.
  • İlk olarak Afganistan'daki çatışmaya dışarıdan müdahil olmak sadece savaşı uzatabilir.
Show More (107)
first öncelikle adv.
  • First, I need you to be honest with me.
  • Öncelikle, bana karşı dürüst olmanızı istiyorum.
  • I must first mention the recurring question of comitology.
  • Öncelikle yinelenen komitoloji sorusundan bahsetmeliyim.
  • First, a critical and public debate on this matter is required.
  • Öncelikle, bu konuda eleştirel ve kamuya açık bir tartışma yürütülmesi gerekmektedir.
Show More (94)
first ilk kez adv.
  • At the same time, account must be taken of the Council's first reading of the 2003 budget.
  • Aynı zamanda, Konsey'in 2003 bütçesini ilk kez okuması da dikkate alınmalıdır.
  • New jobs will be created when new technology is first introduced.
  • Yeni teknoloji ilk kez kullanılmaya başlandığında yeni işler yaratılacaktır.
  • As you know, the Finnish presidency made a first attempt in 1999, which failed.
  • Bildiğiniz gibi Finlandiya Cumhurbaşkanlığı 1999 yılında ilk kez bir girişimde bulunmuş ve başarısız olmuştu.
Show More (24)
first ilkin adv.
  • First, let me introduce myself.
  • İlkin kendimi tanıtayım.
  • As we planned, we'll go in first.
  • Planladığımız gibi, biz gireceğiz ilkin.
  • You see, I saw that picture in the newspaper first this morning.
  • Anlarsınız, o resmi ilkin bu sabah gazetede gördüm.
Show More (9)
first ilk önce adv.
  • The least productive regions will be abandoned first.
  • En az verimli bölgeler ilk önce terk edilecektir.
  • When you have economic crisis or a war women suffer first.
  • Ekonomik kriz ya da savaş olduğunda ilk önce kadınlar zarar görür.
  • The president goes through every doorway first.
  • Her kapıdan ilk önce lider girer.
Show More (9)
first ön adj.
  • We must prevent improper utilisation of re-use and therefore we must put the environmental result first here too.
  • Yeniden kullanımın uygunsuz kullanımını önlemeliyiz ve bu nedenle burada da çevresel sonucu ön planda tutmalıyız.
  • Indeed, I want to congratulate and thank the airport staff for putting safety first.
  • Aslında güvenliği ön planda tuttukları için havalimanı personelini kutlamak ve teşekkür etmek istiyorum.
  • The Commission puts the multilateral approach first, which is also supported by the committee.
  • Komisyon çok taraflı yaklaşımı ön planda tutmaktadır ve bu yaklaşım komite tarafından da desteklenmektedir.
Show More (4)
first başta adv.
  • When they were first married, they lived in Chicago.
  • Başta evlendiklerinde Chicago'da yaşıyorlardı.
  • We should not be involved with arms in the first place, to be honest.
  • Dürüst olmak gerekirse en başta silahlarla uğraşmamalıyız.
  • We should not be involved with arms in the first place, to be honest.
  • Dürüst olmak gerekirse, en başta silahlarla uğraşmamalıyız.
Show More (1)
first birincilik n.
  • He made his family proud with a first in math.
  • Matematikte aldığı birincilikle ailesini gururlandırdı.
  • Therefore, each university won the first, second and third prize.
  • Dolayısıyla her üniversite birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülü kazandı.
  • Therefore, each university won the first, second and third prize.
  • Böylece her üniversite birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülünü kazandı.
Show More (1)
first evvela adv.
  • Looks like someone got here first.
  • Görünüşe göre birileri bizden evvel gelmiş gibi.
  • I suggest that you read this document first.
  • Evvela bu belgeyi okumanızı öneririm.
  • We've got to find them first.
  • Evvela onları bulmalıyız.
Show More (0)
first öncelikli olarak adv.
  • The business plan project should first include general information.
  • İş planı projesi içerisinde öncelikli olarak genel bilgiler bulunmalıdır.
  • We're divorced and there's some scheduling stuff we should work out first.
  • Biz boşandık ve öncelikli olarak çözmemiz gereken bazı planlama işlerimiz var.
  • For this they first discover the location of flowers.
  • Bunun için öncelikli olarak çiçeklerin yerlerini keşfederler.
Show More (0)
first başta gelen adj.
  • The alignment of the Turkish statistical base with that of Eurostat is a very first priority.
  • Türk istatistiksel temelinin Eurostat’ın temeliyle uyumlulaştırılması, başta gelen bir önceliktir.
  • There are many reasons and first comes lack of understanding.
  • Birçok nedeni vardır; anlayışsızlık en başta gelmektedir.
Show More (-1)
first ilk n.
  • That fight was a first for Tiana and May.
  • Bu kavga Tiana ve May için bir ilkti.
Show More (-2)
first birinci vites n.
  • Mrs. Adams put the car into first to park.
  • Bay Adams arabayı park etmek için birinci vitese taktı.
Show More (-2)
first öncelikli adj.
  • Kara knows her first responsibility is to her school.
  • Kara öncelikli sorumluluğunun okulu olduğunu biliyor.
Show More (-2)
first en büyük adj.
  • I believe that the first problem I mentioned, namely the use of Article 202 as the legal basis, is the biggest.
  • Bahsettiğim ilk sorunun, yani 202. Maddenin yasal dayanak olarak kullanılmasının en büyük sorun olduğuna inanıyorum.
Show More (-2)
first başlangıç n.
  • Utilizing the stairs every day could be an awesome first move.
  • Her gün merdivenleri kullanmak çok iyi bir başlangıç olacaktır.
Show More (-2)