first - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
first ilk adj.
  • The directive being proposed is the first pillar in ratifying the Aarhus Convention.
  • Teklif edilen direktif, Aarhus Sözleşmesi'nin onaylanmasının ilk ayağını oluşturmaktadır.
  • The criteria used to determine the lists are defined in the first phrase of the fifth recital of the regulation.
  • Listelerin belirlenmesinde kullanılan kriterler yönetmeliğin beşinci maddesinin ilk cümlesinde tanımlanmıştır.
  • The first call was a complete success.
  • İlk arama tam bir başarıydı.
Show More (1199)
first önce adv.
  • It appears difficult to enlarge first and only then to focus on depth.
  • Önce genişletmek ve ancak ondan sonra derinliğe odaklanmak zor görünüyor.
  • First of all, there is the directive's environmental result, which is, unfortunately, not always evident.
  • Her şeyden önce, direktifin çevresel sonuçları var ve ne yazık ki bu sonuçlar her zaman belirgin değil.
  • First of all I congratulate Giorgio Lisi for his excellent report.
  • Her şeyden önce Giorgio Lisi'yi mükemmel raporu için kutluyorum.
Show More (350)
first birinci adj.
  • It is in this context that I should like to make a brief comment on the first amendment.
  • Bu bağlamda birinci değişiklikle ilgili kısa bir yorum yapmak istiyorum.
  • The first is the urgent proposal we are debating at present.
  • Birincisi, şu anda tartışmakta olduğumuz acil tekliftir.
  • We are dealing with a first pillar directive - the liberalisation of telecommunications - are we not?
  • Telekomünikasyonun serbestleştirilmesi gibi birinci sütun bir direktifle karşı karşıyayız, değil mi?
Show More (162)
first ilk olarak adv.
  • First, the emasculation of DG Development will deform, not reform external assistance.
  • İlk olarak, Kalkınma Genel Müdürlüğü'nün iğdiş edilmesi dış yardımda reform değil deformasyon yaratacaktır.
  • First, the question of increasing the actual retirement age.
  • İlk olarak, fiili emeklilik yaşının yükseltilmesi meselesi.
  • First, the procedure proposed here is distinguished by pre-democratic conceptions.
  • İlk olarak burada önerilen prosedür demokrasi öncesi kavramlarla ayırt edilmektedir.
Show More (112)
first öncelikle adv.
  • Let me first put something straight.
  • Öncelikle bir hususu açıklığa kavuşturmama izin verin.
  • First, I want to say that this programme is very laudable and commendable.
  • Öncelikle, bu programın çok takdire şayan ve övgüye değer olduğunu belirtmek isterim.
  • I should first like to congratulate the rapporteur, Harlem Désir, on his very good, clear and extensive report.
  • Öncelikle raportör Harlem Désir'i çok iyi, açık ve kapsamlı raporu için tebrik etmek isterim.
Show More (91)
first ilk kez adv.
  • New jobs will be created when new technology is first introduced.
  • Yeni teknoloji ilk kez kullanılmaya başlandığında yeni işler yaratılacaktır.
  • As you know, the Finnish presidency made a first attempt in 1999, which failed.
  • Bildiğiniz gibi Finlandiya Cumhurbaşkanlığı 1999 yılında ilk kez bir girişimde bulunmuş ve başarısız olmuştu.
  • Through membership we first realised our true potential.
  • Üyelik sayesinde ilk kez gerçek potansiyelimizin farkına vardık.
Show More (25)
first ilkin adv.
  • In fact, capitalist production first appears at a certain stage of development of industry.
  • Aaslında, kapitalist üretim, ilkin, sanayinin belli bir gelişme aşamasında ortaya çıkar.
  • Plekhanov used the expression "dictatorship of the proletariat" first in a party programme document.
  • Plehanov "proletarya diktatörlüğü" kavramını ilkin bir parti program belgesinde kullanmıştır.
  • Hence, the victory of socialism is possible first in several or even in one capitalist country alone.
  • Bu nedenle sosyalizmin zaferi, ilkin az sayıda hatta bir tek kapitalist ülkede mümkündür.
Show More (9)
first ilk önce adv.
  • The least productive regions will be abandoned first.
  • En az verimli bölgeler ilk önce terk edilecektir.
  • The president goes through every doorway first.
  • Her kapıdan ilk önce lider girer.
  • First, there is a closed space.
  • İlk önce, kapalı bir ortam var.
Show More (6)
first ön adj.
  • You would have put health first.
  • Sen sağlığını ön planda tutardın.
  • They put their own petty squabbles first, and the rest is history.
  • Kendi küçük çekişmelerini ön planda tuttular ve gerisi tarih oldu.
  • Indeed, I want to congratulate and thank the airport staff for putting safety first.
  • Aslında güvenliği ön planda tuttukları için havalimanı personelini kutlamak ve teşekkür etmek istiyorum.
Show More (3)
first başta adv.
  • We should not be involved with arms in the first place, to be honest.
  • Dürüst olmak gerekirse en başta silahlarla uğraşmamalıyız.
  • We should not be involved with arms in the first place, to be honest.
  • Dürüst olmak gerekirse, en başta silahlarla uğraşmamalıyız.
  • At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
  • Başta işimi sevmiyordum ama artık zevk almaya başladım.
Show More (2)
first öncelikli olarak adv.
  • The business plan project should first include general information.
  • İş planı projesi içerisinde öncelikli olarak genel bilgiler bulunmalıdır.
  • We're divorced and there's some scheduling stuff we should work out first.
  • Biz boşandık ve öncelikli olarak çözmemiz gereken bazı planlama işlerimiz var.
  • For this they first discover the location of flowers.
  • Bunun için öncelikli olarak çiçeklerin yerlerini keşfederler.
Show More (0)
first birincilik n.
  • Therefore, each university won the first, second and third prize.
  • Dolayısıyla her üniversite birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülü kazandı.
  • Therefore, each university won the first, second and third prize.
  • Böylece her üniversite birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülünü kazandı.
  • Therefore, each university won the first, second and third prize.
  • Dolayısıyla, her üniversite birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülü aldı.
Show More (0)
first başta gelen adj.
  • The alignment of the Turkish statistical base with that of Eurostat is a very first priority.
  • Türk istatistiksel temelinin Eurostat’ın temeliyle uyumlulaştırılması, başta gelen bir önceliktir.
  • There are many reasons and first comes lack of understanding.
  • Birçok nedeni vardır; anlayışsızlık en başta gelmektedir.
Show More (-1)
first en büyük adj.
  • I believe that the first problem I mentioned, namely the use of Article 202 as the legal basis, is the biggest.
  • Bahsettiğim ilk sorunun, yani 202. Maddenin yasal dayanak olarak kullanılmasının en büyük sorun olduğuna inanıyorum.
Show More (-2)
first başlangıç n.
  • Utilizing the stairs every day could be an awesome first move.
  • Her gün merdivenleri kullanmak çok iyi bir başlangıç olacaktır.
Show More (-2)
first evvela adv.
  • Looks like someone got here first.
  • Görünüşe göre birileri bizden evvel gelmiş gibi.
Show More (-2)