|
- The horses ran towards the forest.
- Atlar ormana doğru koştu.
- The thinning-out we need is not being attended to; the forests are not being tended to the requisite degree.
- İhtiyacımız olan seyreltme yapılmıyor; ormanlara gereken özen gösterilmiyor.
- No wise man would deny that the value of forests is priceless.
- Hiçbir akıllı adam ormanların değerinin paha biçilemez olduğunu inkar edemez.
- Are we really focusing on our forests?
- Gerçekten ormanlarımıza mı odaklanıyoruz?
- It is extremely disturbing that 1% of Mediterranean forest is lost every year as a result of fires.
- Her yıl Akdeniz ormanlarının %1'inin yangınlar nedeniyle kaybedilmesi son derece rahatsız edici.
- The Polish primeval forest could be a good flagship project.
- Polonya ilkel ormanı iyi bir öncü proje olabilir.
- The Mediterranean forests are part of the common heritage of all Europeans.
- Akdeniz ormanları tüm Avrupalıların ortak mirasının bir parçasıdır.
- In that instance, we did not introduce something different for cars driving through the sensitive Austrian forests.
- Bu durumda, hassas Avusturya ormanlarından geçen arabalar için farklı bir şey getirmedik.
- Sadly, no consensus was reached in Rio regarding forests.
- Ne yazık ki Rio'da ormanlar konusunda bir uzlaşmaya varılamadı.
- Amendment No 4, which emphasises the multifunctional role of forests, is also welcome in my view.
- Ormanların çok işlevli rolünü vurgulayan 4 No'lu değişiklik de bence memnuniyet vericidir.
- Mr Folias, you are absolutely right that we cannot trust the gods to take responsibility for the forests.
- Sayın Folias, ormanların sorumluluğunu üstlenme konusunda tanrılara güvenemeyeceğimiz konusunda kesinlikle haklısınız.
- I shall give my own personal view of the report on forests.
- Ormanlarla ilgili rapora ilişkin kendi kişisel görüşlerimi aktaracağım.
- The wind triumphed over electricity pylons, roofs, traffic signs and, ultimately over the forest.
- Rüzgar elektrik direklerine, çatılara, trafik işaretlerine ve nihayetinde ormana galip geldi.
- I was in the region of Lorraine at the time of this terrible storm which destroyed around 20% of deciduous forest.
- Yaprak döken ormanların yaklaşık %20'sini yok eden bu korkunç fırtına sırasında Lorraine bölgesindeydim.
- It does not give us the right to harvest forests in Finland or Sweden.
- Bu bize Finlandiya veya İsveç'teki ormanları hasat etme hakkı vermiyor.
- Sadly, a retrograde step has been taken in the form of the new Forest Focus programme.
- Ne yazık ki yeni Orman Odak programı ile geriye doğru bir adım atılmıştır.
- European forests cannot be compared with each other.
- Avrupa ormanları birbirleriyle kıyaslanamaz.
- Unlike air and water, forests are not a cross-border issue.
- Hava ve suyun aksine ormanlar sınır ötesi bir konu değildir.
- This applies from the Mediterranean to Scandinavia, since the problems of our forests know no frontiers.
- Ormanlarımızın sorunları sınır tanımadığı için bu Akdeniz'den İskandinavya'ya kadar geçerlidir.
- This implies respect for the indigenous peoples who depend on forest ecosystems.
- Bu, orman ekosistemlerine bağımlı olan yerli halklara saygı anlamına gelmektedir.
- These storms were an unprecedented ecological disaster for our forests.
- Bu fırtınalar ormanlarımız için eşi benzeri görülmemiş bir ekolojik felaketti.
- We nevertheless have to bear in mind how diverse the European forests are.
- Yine de Avrupa ormanlarının ne kadar çeşitli olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
- The regulation aims to set up monitoring and reporting systems to help protect forests.
- Yönetmelik, ormanların korunmasına yardımcı olacak izleme ve raporlama sistemlerinin kurulmasını amaçlamaktadır.
- We have done the same with respect to forest and plant material.
- Aynı şeyi orman ve bitki materyali ile ilgili olarak da yaptık.
- In that instance, we did not introduce something different for cars driving through the sensitive Austrian forests.
- Bu örnekte, hassas Avusturya ormanlarından geçen otomobiller için farklı bir şey getirmedik.
- Sadly, a retrograde step has been taken in the form of the new Forest Focus programme.
- Ne yazık ki, yeni Orman Odak programı ile geriye doğru bir adım atılmıştır.
- Sweden and Finland at present account for 40% of EU forest production.
- İsveç ve Finlandiya şu anda AB orman üretiminin %40'ını gerçekleştirmektedir.
- How can we hold individuals personally liable for a mushroom picked in a forest or for a fish caught from a river?
- Ormandan toplanan bir mantar ya da nehirden tutulan bir balık için bireyleri nasıl kişisel olarak sorumlu tutabiliriz?
- Our forests do not present the same biodiversity as the forests in southern Europe.
- Ormanlarımız Güney Avrupa'daki ormanlarla aynı biyolojik çeşitliliğe sahip değildir.
- We are very hesitant about giving Community policy a larger role when it comes to forests.
- Ormanlar söz konusu olduğunda Topluluk politikasına daha büyük bir rol verilmesi konusunda çok tereddütlüyüz.
- The use of forests in the Member States would be controlled by the EU by means of action plans.
- Üye Devletler'deki ormanların kullanımı, eylem planları vasıtasıyla AB tarafından kontrol edilecektir.
- The forests proved to be the major stumbling block this time round.
- Ormanlar bu sefer en büyük engel olarak ortaya çıktı.
- The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
- Ikaria adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturur.
- The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
- İkaria adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturmaktadır.
- Mountain forests are crucial to the ecological health of the planet.
- Dağ ormanları yeryüzünün ekolojik sağlığı için çok önemlidir.
- Mountain forests are crucial to the ecological health of the planet.
- Dağ ormanları gezegenin ekolojik sağlığı açısından çok önemlidir.
- Remember, bury your army outfits before leaving the forest.
- Ormandan ayrılmadan önce asker kıyafetlerinizi gömmeyi unutmayın.
- Remember, bury your army outfits before leaving the forest.
- Unutma, asker üniformalarını ormandan çıkmadan önce gömeceksin.
- Remember, bury your army outfits before leaving the forest.
- Unutmayın, ormandan ayrılmadan önce askeri kıyafetlerinizi gömün.
- The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
- İkarya adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturmaktadır.
- There were pigs in the forest.
- Ormanda domuzlar vardı.
- They tried to collect wood from the forest.
- Ormandan odun toplamaya çalıştılar.
- Half of the forest will be cut down to build hotels to accommodate the tourists who come to visit the forest.
- Ormanı ziyarete gelen turistleri ağırlayacak oteller inşa etmek için ormanın yarısı kesilecek.
- Elves live in the forest.
- Elfler ormanda yaşar.
- There's a lot of big game in that forest.
- O ormanda bir sürü büyük av hayvanı var.
- The sun set behind the forest.
- Güneş ormanın arkasından battı.
- A spark would be enough to burn a forest.
- Bir kıvılcım bir ormanı yakmaya yeter.
- He walked through the forest.
- Ormanın içinden yürüdü.
- Mary picked some strawberries in the forest to make strawberry jam.
- Mary çilek reçeli yapmak için ormanda biraz çilek topladı.
- The forest was very tranquil.
- Orman çok sakindi.
- Two small rabbits, a white rabbit and a black rabbit, lived in a large forest.
- İki küçük tavşan, beyaz tavşan ve siyah tavşan, büyük bir ormanda yaşadılar.
- Tom is in the forest.
- Tom ormandadır.
- It will have rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- I built a house within a stone's throw of the forest.
- Ormandan bir taş atımı mesafede bir ev inşa ettim.
- When we discussed where to go on a picnic, some wanted to go to the forest, others wanted to go to the sea.
- Nereye pikniğe gideceğimizi görüştüğümüzde, bazıları ormana gitmek istedi, diğerleri denize gitmek istedi.
- There are no badgers in this forest.
- Bu ormanda hiç porsuk yok.
- Two rabbits, a white rabbit and a black rabbit, lived in a large forest.
- İki tavşan, bir beyaz tavşan ve bir siyah tavşan, büyük bir ormanda yaşıyordu.
- This looks like an enchanted forest.
- Burası büyülü bir ormana benziyor.
- Our forests must be protected.
- Ormanlarımız muhafaza edilmeli.
- We are not in the forest.
- Biz ormanda değiliz.
- I am in the forest.
- Ormandayım.
- The birds were singing in the forest.
- Kuşlar ormanda ötüyorlardı.
- Can't see the forest for the trees.
- Ağaçlar için ormanı göremiyoruz.
- It had been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyordu.
- Because there is a forest nearby, Mary has a bush fire plan.
- Yakınlarda bir orman olduğu için Mary'nin çalı yangını planı var.
- The forest is said to be haunted.
- Ormanın perili olduğu söyleniyor.
- There are many birds in this forest.
- Bu ormanda birçok kuş var.
- After the rain, many mushrooms grow in the forest.
- Yağmurdan sonra ormanda birçok mantar yetişir.
- Riding your bike on a path along a river surrounded by forests is really uplifting.
- Ormanlarla çevrili bir nehir boyunca uzanan bir patikada bisiklete binmek gerçekten moral verici.
- He walked silently through the forest.
- Ormanda sessizce yürüdü.
- Gnomes live in this forest.
- Cüceler bu ormanda yaşar.
- He can't see the forest for the trees.
- Ağaçlar için ormanı göremiyor.
- Many squirrels live in this forest.
- Bu ormanda birçok sincap yaşıyor.
- He lives in the forest alone.
- Ormanda tek başına yaşıyor.
- Two small rabbits, a white rabbit and a black rabbit, lived in a large forest.
- İki küçük tavşan, bir beyaz tavşan ve bir siyah tavşan, büyük bir ormanda yaşıyorlarmış.
- He walked through the forest.
- Ormanın içinden geçerek yürüdü.
- Mary teaches at the Dwarf school in the Elven forest.
- Mary, Elf ormanındaki Cüce okulunda öğretmenlik yapıyor.
- It was raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyordu.
- Let's explore the forest!
- Hadi ormanı keşfedelim!
- Take care of the forests for your grandchildren.
- Torunların için ormanlara iyi bak.
- The forest abounds in trees.
- Orman, ağaçlarla doludur.
- There are oak trees in this forest.
- Bu ormanda meşe ağaçları var.
- I walk in the forest every day.
- Her gün ormanda yürürüm.
- Foxes, squirrels, hedgehogs, and many other small animals live in this forest.
- Bu ormanda tilkiler, sincaplar, kirpiler ve diğer birçok küçük hayvan yaşar.
- I saw a rabbit in the forest.
- Ormanda bir tavşan gördüm.
- They want to cut down the forest to build a hotel and a shopping mall.
- Bir otel ve alışveriş merkezi inşa etmek için ormanı kesmek istiyorlar.
- There are maple trees in this forest.
- Bu ormanda akçaağaçlar var.
- Lingonberries are abundant in the forests of Sweden.
- Kırmızı böğürtlen İsveç ormanlarında boldur.
- It will have been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- The forest is really beautiful in autumn.
- Sonbaharda orman gerçekten çok güzel oluyor.
- This forest is very dense.
- Bu orman çok sık.
- This forest is full of diversity.
- Bu orman çeşitlilikle dolu.
- We went for a walk in the forest.
- Ormanda yürüyüşe çıktık.
- That forest is haunted.
- Bu orman perili.
- Mary danced in the forest in the moonlight.
- Mary ay ışığında ormanda dans etti.
- The forest contains many different plants.
- Ormanda birçok farklı bitki var.
- There are pine trees in this forest.
- Bu ormanda çam ağaçları var.
- We are in the forest.
- Ormandayız.
- The forest is very beautiful in the fall.
- Orman sonbaharda çok güzeldir.
- Wild rabbits can be seen in the forest.
- Ormanda yabani tavşanlar görülebilir.
- Fire devoured the forest.
- Yangın ormanı yok etti.
- He can't see the forest for the trees.
- O ağaçlar nedeniyle ormanı göremiyor.
- The silence in the forest is restful.
- Ormandaki sessizlik dinlendiricidir.
- Mary is alone in the forest.
- Mary ormanda yalnızdır.
- There are a lot of snakes in this forest.
- Bu ormanda bir sürü yılan var.
- I saw an elk in the forest.
- Ormanda bir geyik gördüm.
- Spending time in forest is good for you.
- Ormanda zaman geçirmek sizin için iyidir.
- Our forests must be protected.
- Ormanlarımız korunmalıdır.
- I saw an elk in the forest.
- Ben ormanda bir geyik gördüm.
- Earth has mountains, forests, fields, animals and people.
- Dünya'da dağlar, ormanlar, tarlalar, hayvanlar ve insanlar vardır.
- Forests cover around 9.4% of the earth's surface.
- Ormanlar dünya yüzünün %9.4'ünü kaplar.
- This looks like an enchanted forest.
- Bu büyülü bir ormana benziyor.
- It rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağdı.
- We got lost in the forest.
- Ormanda kaybolduk.
- This is the first time I've ever parked my car in the forest.
- Arabamı ilk kez ormana park ediyorum.
- The forest burned for days.
- Orman günlerce yandı.
- Logging has devastated the country's forests.
- Ağaç kesilmesi ülkenin ormanlarını tahrip etti.
- Logging has devastated the country's forests.
- Ağaç kesme ülkenin ormanlarını perişan etti.
- Tom disappeared into the forest.
- Tom ormanda kayboldu.
- He lives in the forest alone.
- O, ormanda tek başına yaşar.
- A small forest brook flowed between the moss-covered trees.
- Yosun kaplı ağaçların arasından küçük bir orman deresi akıyordu.
- There are a lot of snakes in this forest.
- Bu ormanda bir sürü yılan vardır.
- When they look at the forest, they don't see the trees.
- Ormana baktıklarında, ağaçları görmüyorlar.
- Water, forests, and minerals are important natural resources.
- Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
- If the weather clears up, we'll go for a walk in the forest.
- Hava açarsa, ormanda yürüyüşe çıkarız.
- We got lost in the forest.
- Biz ormanda kaybolduk.
- Lingonberries are abundant in the forests of Sweden.
- İsveç ormanlarında yaban mersini bol miktarda bulunur.
- Tom looked around the forest.
- Tom ormana bakındı.
- You can see many animals in this forest.
- Bu ormanda çok sayıda hayvan görebilirsin.
- The dog pursued a rabbit into the forest.
- Köpek, bir tavşanı ormana kadar kovaladı.
- In the forest, monkeys were climbing down from the canopies.
- Ormanda, maymunlar gölgeliklerden aşağı iniyorlardı.
- Planting forests is good for the environment.
- Orman dikmek çevre için iyidir.
- We walked through the forest.
- Biz ormanda yürüdük.
- Tom listened to the sounds of the forest.
- Tom orman seslerini dinledi.
- He's in the forest.
- Ormanın içinde.
- Bears live in forests and do not like people.
- Ayılar ormanlarda yaşar ve insanlardan hoşlanmazlar.
- According to legend, ghosts would appear in that forest, so people would not set foot there.
- Efsaneye göre o ormanda hayaletler ortaya çıkarmış, bu yüzden insanlar oraya adım atmazmış.
- When we discussed where to go on a picnic, some wanted to go to the forest, others wanted to go to the sea.
- Pikniğe nereye gideceğimizi tartıştığımızda, bazıları ormana gitmek istedi, diğerleri denize gitmek istedi.
- They got lost in the forest.
- Onlar ormanda kayboldular.
- A mountain fire broke out and burnt the forest.
- Bir dağ yangını çıktı ve ormanı yaktı.
- The forest was silent then.
- Orman o zaman sessizdi.
- The trees don't let him see the forest.
- Ağaçlar onun ormanı görmesine izin vermiyor.
- Tom walked silently through the forest.
- Tom ormanda sessizce yürüyordu.
- There are no birds in this forest.
- Bu ormanda hiç kuş yok.
- Many animals and trees of the Amazonian forest have Tupi names.
- Amazon ormanlarındaki birçok hayvan ve ağacın Tupi dilinde isimleri vardır.
- You shouldn't have gone into the forest alone.
- Ormana tek başına gitmemeliydin.
- Many squirrels live in this forest.
- Bu ormanda pek çok sincap yaşıyor.
- The Amazonian forest is the largest tropical forest on Earth.
- Amazon ormanı dünyanın en büyük tropikal ormanıdır.
- The Amazonian forest is the largest tropical forest on Earth.
- Amazon ormanı dünyadaki en büyük tropikal ormandır.
- Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later.
- Bazen bir ağaç ormanına baktığımda transa geçerim ve dakikalar geçene kadar farkına bile varmam.
- Come with us to the Bohemian forests!
- Bizimle Bohemya ormanlarına gel!
- I hate the forest.
- Ormandan nefret ederim.
- I was bitten by a lot of insects in the forest.
- Ormanda birçok böcek tarafından ısırıldım.
- There's a trail in the forest.
- Ormanda bir patika var.
- The birds were singing in the forest.
- Kuşlar ötüyorlardı ormanda.
- A mountain fire broke out and burnt the forest.
- Bir dağ yangını başladı ve ormanı yaktı.
- There are many wild animals in this forest.
- Bu ormanda çok vahşi hayvanlar var.
- Watch the forest!
- Ormana dikkat et!
- Mary picked some strawberries in the forest to make strawberry jam.
- Mary çilek reçeli yapmak için ormandan biraz çilek topladı.
- Spending time in forest is good for you.
- Ormanda vakit geçirmek size iyi gelir.
- The boy lost his way in the forest.
- Çocuk ormanda yolunu kaybetti.
- It will be raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- Fire devoured the forest.
- Yangın ormanı yakıp yok etti.
- This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sessiz ve huzurlu.
- Mary is alone in the forest.
- Mary ormanda yalnız.
- Tom went into the forest.
- Tom ormana gitti.
- It had rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağdı.
- We hacked a path through the forest.
- Ormanda bir yol açtık.
- The old woman was collecting firewood in the forest.
- Yaşlı kadın ormanda odun topluyordu.
- It has been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyordu.
- You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- Beni ilkel ormanda yalnız bırakıp kampa geri döndün.
- The forest was very still.
- Orman çok durgundu.
- Two rabbits, a white rabbit and a black rabbit, lived in a large forest.
- İki tavşan, bir beyaz tavşan ve bir siyah tavşan, büyük bir ormanda yaşadılar.
- He walked silently through the forest.
- Ormanda sessizce yürüyordu.
- In my past life, I was a forest.
- Geçmiş hayatımda bir ormandım.
- You shouldn't have gone into the forest alone.
- Ormana yalnız gitmemeliydin.
- The forest abounds in trees.
- Ormanda bolca ağaç var.
- The horse is in the forest.
- At ormandadır.
- The forest was in flames for three days.
- Orman üç gün boyunca alevler içindeydi.
- Don't play in the forest after dark.
- Hava karardıktan sonra ormanda oynama.
- The forest was in flames for three days.
- Orman, üç gündür alevler içindeydi.
- The boy got lost in the forest.
- Çocuk ormanda kayboldu.
- We are not in the forest.
- Ormanda değiliz.
- He used to live deep in the forest.
- Eskiden ormanın derinliklerinde yaşardı.
- They roamed about the forest.
- Onlar ormanın çevresinde dolaştı.
- It's hidden somewhere in the forest.
- O ormanda bir yerde saklı.
- Bears live in forests and do not like people.
- Ayılar ormanlarda yaşar ve insanları sevmezler.
- There are giant snakes in this forest.
- Bu ormanda dev yılanlar vardır.
- Wild animals live in forests.
- Vahşi hayvanlar ormanlarda yaşar.
- It was dark in the forest.
- Ormanda hava karanlıktı.
- You can see many animals in this forest.
- Bu ormanda birçok hayvan görebilirsiniz.
- Can't see the forest for the trees.
- Ağacı seyreden ormanı göremez.
- In Central America, forests are replaced by cattle ranches.
- Orta Amerika'da, ormanların yerini sığır çiftlikleri alıyor.
- Tom got lost in the forest.
- Tom ormanda kayboldu.
- Japan is a group of islands with many mountains and almost no forests.
- Japonya, birçok dağı olan ve neredeyse hiç ormanı olmayan bir adalar grubudur.
- Wild rabbits can be seen in the forest.
- Yabani tavşanlar ormanda görülebilirler.
- The old woman was collecting firewood in the forest.
- Yaşlı kadın ormanda yakacak odun topluyordu.
- If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children!
- Ormana giderseniz, çocukları yiyen devlere dikkat edin!
- The forest is really beautiful in autumn.
- Sonbaharda orman gerçekten güzeldir.
- They lived in a village close to a forest.
- Onlar ormana yakın bir köyde yaşıyorlardı.
- We hacked a path through the forest.
- Ormanın içinden bir patika açtık.
- You can't see the forest behind the trees.
- Ağaçların arkasındaki ormanı göremiyorsun.
- They got lost in the forest.
- Ormanda kayboldular.
- Mary is picking berries in the forest.
- Mary ormanda çilek topluyor.
- The forest is full of trees.
- Orman ağaçlarla dolu.
- I was bitten by a lot of insects in the forest.
- Ormanda bir sürü böcek tarafından ısırıldım.
- The forest was thick and impenetrable.
- Orman sık ve geçit vermezmiş.
- Two little squirrels, a white one and a black one, lived in a large forest.
- İki küçük sincap, biri beyaz biri siyah, büyük bir ormanda yaşıyorlardı.
- They got lost in the forest.
- Onlar ormanda kayboldu.
- The forest is very thick.
- Orman çok sık.
- The birds were singing in the forest.
- Kuşlar ormanda şarkı söylüyorlardı.
- It is believed that ghosts exist in this forest.
- Bu ormanda hayalet varmış.
- The forest is home to many different kinds of plants and animals.
- Orman birçok farklı türde bitki ve hayvana ev sahipliği yapar.
- The forest is burning.
- Orman yanıyor.
- It's hidden somewhere in the forest.
- Ormanda bir yerde gizli.
- Tom walked silently through the forest.
- Tom ormanın içinde sessizce yürüdü.
- There are many trees in this forest.
- Bu ormanda birçok ağaç var.
- During Soviet times, Baptists resorted to being baptized at night in the forest to avoid being arrested.
- Sovyet döneminde Baptistler tutuklanmamak için geceleri ormanda vaftiz olmaya başvururlardı.
- We are in the forest.
- Biz ormandayız.
- Two little squirrels, a white squirrel and a black squirrel, lived in a large forest.
- İki küçük sincap, bir beyaz sincap ve bir siyah sincap, büyük bir ormanda yaşıyorlarmış.
- What's Germany's largest forest?
- Almanya'nın en büyük ormanı hangisidir?
- Did the old man get lost in the forest?
- Yaşlı adam ormanda kayboldu mu?
- Tom looked around the forest.
- Tom ormanın etrafına baktı.
- A powerful spirit resides in the forest.
- Ormanda güçlü bir ruh yaşamaktadır.
- That forest is haunted.
- O orman tekin değil.
- The natives heard a gunshot and thought that the invaders were in the forest.
- Yerliler bir silah sesi duydular ve işgalcilerin ormanda olduklarını düşündüler.
- She got lost in the forest.
- Ormanda kayboldu.
- There is gold in green forests.
- Yeşil ormanlarda altın vardır.
- The forest is teeming with life.
- Orman hayatla dolup taşıyor.
- The forest is very beautiful in the fall.
- Sonbaharda orman çok güzeldir.
- It has been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyor.
- In Central America, forests are replaced by cattle ranches.
- Orta Amerika'da ormanların yerini sığır çiftlikleri almaktadır.
- Foxes, squirrels, hedgehogs, and many other small animals live in this forest.
- Tilkiler, sincaplar, kirpiler ve daha birçok küçük hayvan bu ormanda yaşamaktadır.
- The sun set behind the forest.
- Güneş ormanın arkasında battı.
- Don't play in the forest after dark.
- Hava karardıktan sonra ormanda oynamayın.
- Logging has devastated the country's forests.
- Ağaç kesimi ülkenin ormanlarını harap etti.
- You can't see the forest behind the trees.
- Sen ağaçların arkasındaki ormanı göremiyorsun.
- They lived in a village close to a forest.
- Ormana yakın bir köyde yaşıyorlarmış.
- You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
- Tom and Mary went into the forest to collect mushrooms.
- Tom ve Maria, mantar toplamak için ormana gittiler.
- Gnomes live in this forest.
- Cüceler bu ormanda yaşıyor.
- The natives heard a gunshot and thought that the invaders were in the forest.
- Yerliler bir silah sesi duydular ve işgalcilerin ormanda olduğunu düşündüler.
- It will rain in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- It became quiet again in the forest.
- Orman tekrar sessizleşti.
- The river winds through the forest.
- Nehir ormanın içinden kıvrılarak gitmektedir.
- On behalf of your grandchildren, save the forests!
- Torunlarınız adına, ormanları kurtarın!
- There are giant snakes in this forest.
- Bu ormanda dev yılanlar var.
- They roamed about the forest.
- Ormanda dolaştılar.
- A terrible demon lives in the forest.
- Ormanda korkunç bir iblis yaşıyor.
- I'm going to gather mushrooms in the forest this afternoon.
- Bu öğleden sonra ormanda mantar toplayacağım.
- The hunter went deep into the forest, never to return.
- Avcı, dönmemek üzere ormanın derinliklerine gitti.
- The horse is in the forest.
- At ormanda.
- The little boy was lost in the forest.
- Küçük çocuk ormanda kayboldu.
- I think I saw an elf in the forest.
- Ben ormanda bir elf gördüğümü düşünüyorum.
- I'm going to gather mushrooms in the forest this afternoon.
- Ben bu öğleden sonra ormanda mantar toplayacağım.
- I lost my way in the forest.
- Ormanda yolumu kaybettim.
- If it is fine tomorrow, we'll go to the forest.
- Yarın hava güzel olursa ormana gideceğiz.
- It had rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağmıştı.
- It is believed that ghosts exist in this forest.
- Bu ormanda hayaletlerin var olduğuna inanılıyor.
- There are trees in this forest.
- Bu ormanda ağaçlar var.
- Elves live in the forest.
- Elfler ormanda yaşarlar.
- A spark would be enough to burn a forest.
- Bir ormanı yakmak için bir kıvılcım yeterli olur.
- I built a house within a stone's throw of the forest.
- Ormana bir taş atımı mesafede bir ev inşa ettim.
- In the forest, monkeys were climbing down from the canopies.
- Ormanda maymunlar saçaklardan aşağıya iniyorlardı.
- This tree is the tallest and oldest in this forest.
- Bu ağaç, bu ormandaki en uzun ve en yaşlı ağaçtır.
- It has rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağdı.
- The boy got lost in the forest.
- Oğlan ormanda kayboldu.
- Do not tarry in the forest; there is danger there.
- Ormanda oyalanmayın; orada tehlike var.
- It will have rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağmış olacak.
- She got lost in the forest.
- O, ormanda kayboldu.
- He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız yaşıyordu.
- The river winds through the forest.
- Nehir ormanın içinden kıvrılarak geçiyor.
- A small forest brook flowed between the moss-covered trees.
- Küçük bir orman deresi yosun kaplı ağaçların arasında akıyordu.
- Watch the forest!
- Ormanı izle!
- Mary teaches at the Dwarf school in the Elven forest.
- Mary, Elven ormanındaki Cüce okulunda ders verir.
- There's a lot of big game in that forest.
- O ormanda birçok büyük av hayvanı var.
- There are many snakes in this forest.
- Bu ormanda çok yılan var.
- When they look at the forest, they don't see the trees.
- Ormana baktıklarında ağaçları göremiyorlar.
- A terrible demon lives in the forest.
- Ormanda korkunç bir cin yaşar.
- It will have been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyor olacak.
- I've got lost in the forest.
- Ben ormanda kayboldum.
- Near the forest stands an isolated house.
- Orman yakınında izole edilmiş bir ev duruyor.
- Two little squirrels, a white squirrel and a black squirrel, lived in a large forest.
- İki küçük sincap, bir beyaz sincap ve bir siyah sincap büyük bir ormanda yaşardı.
- They abandoned their children in the forest.
- Çocuklarını ormanda terk ettiler.
- Forests cover around 9.4% of the earth's surface.
- Ormanlar dünya yüzeyinin yaklaşık %9,4'ünü kaplar.
- The forest is said to be haunted.
- Ormanın perili olduğu söylenir.
- The silence in the forest is restful.
- Ormandaki sessizlik huzur verici.
- Mary was rescued by forest elves after she had become stranded in the forest.
- Mary ormanda mahsur kaldıktan sonra orman elfleri tarafından kurtarıldı.
- The forest contains many different plants.
- Ormanda çok farklı bitkiler var.
- If the weather clears up, we'll go for a walk in the forest.
- Eğer hava açarsa, ormanda yürüyüşe gideceğiz.
- We didn't see many deer in the forest.
- Ormanda pek geyik görmedik.
- I think I saw an elf in the forest.
- Sanırım ormanda bir elf gördüm.
- There are many birds in this forest.
- Bu ormanda bir sürü kuş var.
- Logging has devastated the country's forests.
- Ağaç kesimi ülkenin ormanlarını mahvetti.
- It was dark in the forest.
- Ormanın içi karanlıktı.
- The dog pursued a rabbit into the forest.
- Köpek, tavşanı ormana kadar takip etti.
- The hunter went deep into the forest, never to return.
- Avcı, bir daha dönmemek üzere ormanın derinliklerine gitti.
- I saw a hare in the forest.
- Ben ormanda bir tavşan gördüm.
- You can see some wild rabbits in the forest.
- Ormanda bazı yabani tavşanlar görebilirsiniz.
- Two little squirrels, a white one and a black one, lived in a large forest.
- Biri beyaz ve biri siyah renkli iki küçük sincap, büyük bir ormanda yaşadı.
- Mary is gathering flowers in the forest.
- Mary ormanda çiçek topluyor.
- If it is fine tomorrow, we'll go to the forest.
- Yarın hava güzel olursa, ormana gideceğiz.
- I got lost in the forest.
- Ormanda kayboldum.
- The other animals of the forest came to watch the wedding dance, and they, too, danced all night in the moonlight.
- Ormanın diğer hayvanları düğün dansını izlemeye geldi ve onlar da bütün gece ay ışığı altında dans ettiler.
- Near the forest stands an isolated house.
- Ormanın yakınında ıssız bir ev var.
- There's a trail in the forest.
- Ormanın içinde bir patika var.
- Tom is in the forest.
- Tom ormanda.
- Tom said he found something in the forest.
- Tom ormanda bir şey bulduğunu söyledi.
- I hate the forest.
- Ormandan nefret ediyorum.
- Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later.
- Bazen, bir ormana baktığımda, kendimden geçerim ve hatta bunu dakikalarca fark etmem.
- I saw a hare in the forest.
- Ormanda bir tavşan gördüm.
- Our forests must be protected.
- Ormanlarımız korunmalı.
- I've got lost in the forest.
- Ormanda kayboldum.
- There are many wild animals in this forest.
- Bu ormanda birçok vahşi hayvan var.
- The other animals of the forest came to watch the wedding dance, and they, too, danced all night in the moonlight.
- Ormandaki diğer hayvanlar da düğün dansını izlemeye geldiler ve onlar da bütün gece ay ışığında dans ettiler.
- They abandoned their children in the forest.
- Onlar çocuklarını ormanda terk etti.
- He's in the forest.
- O, ormandadır.
- Animals inhabit the forest.
- Hayvanlar ormanda yaşar.
- It became quiet again in the forest.
- Ormanda ortalık tekrar sessiz oldu.
- The Black Forest cake is a natural aphrodisiac.
- Kara Orman keki doğal bir afrodizyaktır.
- The birds were singing in the forest.
- Kuşlar ormanda şarkı söylüyordu.
- We walked through the forest.
- Ormanda yürüdük.
- Tom and Mary went into the forest to collect mushrooms.
- Tom ve Mary mantar toplamak için ormana gittiler.
- The man was hiding in a dense forest.
- Adam sık bir ormanda saklanıyordu.
- They want to cut down the forest to build a hotel and a shopping mall.
- Onlar bir otel ve bir alışveriş merkezi inşa etmek için ormanı kesmek istiyor.
- Tom listened to the sounds of the forest.
- Tom ormanın sesini dinledi.
- Tom found an injured bird in the forest and nursed it back to health.
- Tom ormanda yaralı bir kuş buldu ve onu sağlığına kavuşturdu.
Show More (325)
|
