|
- So you are saying you would keep the Irish people in the dark and bully them into voting 'yes'.
- Yani İrlanda halkını karanlıkta tutacağınızı ve 'evet' oyu vermeleri için zorlayacağınızı söylüyorsunuz.
- These clauses are nothing other than a resounding shot in the dark.
- Bu maddeler karanlıkta yankılanan bir atıştan başka bir şey değildir.
- These clauses are nothing other than a resounding shot in the dark.
- Bu hükümler karanlıkta yankılanan bir atıştan başka bir şey değildir.
- Tom sat cross-legged in the dark.
- Tom karanlıkta bağdaş kurup oturdu.
- I don't want to go upstairs alone in the dark.
- Karanlıkta tek başıma yukarı çıkmak istemiyorum.
- All colours will agree in the dark.
- Karanlıkta tüm renkler aynı olacaktır.
- Tom was whistling in the dark to belie how terrified he was to be alone in the house which was rumoured to be haunted.
- Tom, tekinsiz olduğu söylenen evde, karanlıkta yalnız başınayken, korkusunu bastırmak için ıslık çalıyordu.
- Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genellikle karanlıkta uçar.
- They felt their way in the dark.
- Karanlıkta yollarını bulmuşlar.
- Why are you sitting alone in the dark?
- Neden karanlıkta tek başına oturuyorsun?
- Do cats see in the dark?
- Kediler karanlıkta görür mü?
- We hit the right road in the dark.
- Karanlıkta doğru yola girdik.
- Can cats really see in the dark?
- Kediler gerçekten karanlıkta görebilir mi?
- She disappeared in the dark.
- Karanlıkta kayboldu.
- It glows in the dark.
- Karanlıkta parlıyor.
- Tom stood in the dark.
- Tom karanlıkta durdu.
- The owl can see in the dark.
- Baykuş karanlıkta görebilir.
- I heard my name called twice in the dark.
- Karanlıkta iki kez adımın söylendiğini duydum.
- Somebody called my name in the dark.
- Karanlıkta biri adımı seslendi.
- Tom was sitting in the dark, smoking.
- Tom sigara içerek karanlıkta oturuyordu.
- I'm not used to doing that in the dark.
- Karanlıkta bunu yapmaya alışık değilim.
- All cats are grey in the dark.
- Bütün kediler karanlıkta gridir.
- They were alone in the dark.
- Onlar karanlıkta yalnızdı.
- Driving in the dark feels like flying!
- Karanlıkta araba kullanmak uçmak gibi!
- Tom was sitting in the dark thinking about what had happened.
- Tom karanlıkta oturmuş olanları düşünüyordu.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri göstermeyin.
- Tom was alone in the dark.
- Tom karanlıkta yalnızdı.
- He lit a candle in the dark.
- O, karanlıkta bir mum yaktı.
- Tom ate dinner in the dark.
- Tom karanlıkta akşam yemeği yedi.
- Owls can see in the dark.
- Baykuşlar karanlıkta görebilirler.
- I saw a shape in the dark.
- Karanlıkta bir şekil gördüm.
- We must feel our way carefully in the dark.
- Karanlıkta el yordamıyla ilerlemeliyiz.
- He was feeling for the light switch in the dark.
- Karanlıkta elektrik düğmesini arıyordu.
- Tom was sitting in the dark.
- Tom karanlıkta oturuyordu.
- I groped around in the dark for keys.
- Anahtarları karanlıkta el yordamıyla aradı.
- Friends are the stars shining; they appear in the dark.
- Arkadaşlar parlayan yıldızlar gibidir, karanlıkta ortaya çıkarlar.
- A cat can see in the dark.
- Bir kedi karanlıkta görebilir.
- The flash wasn't working, so he couldn't take a picture in the dark.
- Flaş çalışmıyordu, bu yüzden karanlıkta fotoğraf çekemedi.
- Tom turned off his desk lamp and sat in the dark thinking about what he should do.
- Tom masa lambasını kapattı ve karanlıkta oturup ne yapması gerektiğini düşündü.
- I groped around in the dark for my flashlight.
- Karanlıkta el yordamıyla fenerimi aradım.
- It glows in the dark.
- O karanlıkta parlıyor.
- Cats can see in the dark.
- Kediler, karanlıkta görebilir.
- I was scared to be alone in the dark.
- Karanlıkta yalnız kalmaktan korkuyordum.
- They were alone in the dark.
- Karanlıkta yalnızdılar.
- Small children are afraid of being left alone in the dark.
- Küçük çocuklar karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyorlar.
- She groped for the light switch in the dark.
- Karanlıkta el yordamıyla ışık anahtarını aradı.
- Something was stirring in the dark.
- Karanlıkta bir şey kıpırdıyordu.
- He was alone in the dark.
- Karanlıkta yalnızdı.
- Tom and Mary attempted to hike in the dark, but died of hypothermia.
- Tom ve Mary karanlıkta yürümeyi denedi ancak hipotermiden öldüler.
- I'm not used to doing that in the dark.
- Onu karanlıkta yapmaya alışık değilim.
- We shouldn't be here in the dark.
- Karanlıkta burada olmamamız gerekir.
- I realized that cats can see in the dark.
- Kedilerin karanlıkta görebildiğini fark ettim.
- Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genellikle karanlıkta uçarlar.
- The boy is afraid to go to bed in the dark.
- Oğlan, karanlıkta yatmaktan korkar.
- Why do cats' eyes shine in the dark?
- Kedilerin gözleri neden karanlıkta parlar?
- A red light was glowing in the dark.
- Karanlıkta bir kırmızı ışık parlıyordu.
- She was alone in the dark.
- O, karanlıkta tek başınaydı.
- Why are you sitting here in the dark?
- Neden burada karanlıkta oturuyorsun?
- Owls can see in the dark.
- Baykuşlar karanlıkta görebilir.
- He was looking for something in the dark.
- Karanlıkta bir şey arıyordu.
- Cats have the ability to see in the dark.
- Kedilerin karanlıkta görme yetileri vardır.
- Tom was sitting in the dark, smoking a cigar.
- Tom karanlıkta oturmuş sigara içiyordu.
- It's kind of difficult to see in the dark, isn't it?
- Karanlıkta görmek biraz zor, değil mi?
- We hit the right road in the dark.
- Karanlıkta doğru yola çıktık.
- We kissed in the dark.
- Karanlıkta öpüştük.
- She was alone in the dark.
- Karanlıkta yalnızdı.
- We saw something white in the dark.
- Karanlıkta beyaz bir şey gördük.
- The owl can see in the dark.
- Baykuş karanlıkta görebiliyor.
- She groped for the light switch in the dark.
- Karanlıkta el yordamıyla ışık düğmesini aradı.
- A dog can see in the dark.
- Bir köpek karanlıkta görebilir.
- Children don't like to go out in the dark.
- Çocuklar karanlıkta dışarı çıkmayı sevmezler.
- Tom sat cross-legged in the dark.
- Tom karanlıkta bacak bacak üstüne atarak oturdu.
- Sami saw something moving in the dark.
- Sami karanlıkta hareket eden bir şey gördü.
- She disappeared in the dark.
- O, karanlıkta kayboldu.
- Tom was sitting in the dark thinking about what had happened.
- Tom ne olduğu hakkında düşünerek karanlıkta oturuyordu.
- I hate to be in the dark when all the rest of the world is in light.
- Dünyanın geri kalanı aydınlık içindeyken karanlıkta olmaktan nefret ediyorum.
- We can't keep them in the dark forever.
- Onları sonsuza dek karanlıkta saklayamayız.
- A tiny object moved in the dark.
- Küçük bir nesne karanlıkta hareket etti.
- He was alone in the dark.
- O, karanlıkta yalnızdı.
- Tom and Mary attempted to hike in the dark, but died of hypothermia.
- Tom ve Mary karanlıkta yürüyüş yapmaya çalıştılar ama hipotermiden öldüler.
- They felt their way in the dark.
- Onlar karanlıkta el yordamıyla ilerliyorlar.
- Tom stood in the dark.
- Tom karanlıkta duruyordu.
- Small children are afraid of being left alone in the dark.
- Küçük çocuklar karanlıkta yalnız kalmaktan korkarlar.
- We must feel our way carefully in the dark.
- Karanlıkta çok ihtiyatlı davranmalıyız.
- Cats can see in the dark.
- Kediler, karanlıkta görebilirler.
- Dogs can see in the dark.
- Köpekler karanlıkta görebilirler.
- What're you doing sitting here alone in the dark?
- Burada karanlıkta tek başına oturmuş ne yapıyorsun?
- He was feeling for the light switch in the dark.
- Karanlıkta el yordamıyla ışık anahtarını arıyordu.
- Sami was somewhere in the dark.
- Sami karanlıkta bir yerdeydi.
- Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.
- Tom karanlıkta tek başına oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- I don't want to go upstairs alone in the dark.
- Karanlıkta yalnız başına yukarı çıkmak istemiyorum.
- Tom was whistling in the dark to belie how terrified he was to be alone in the house which was rumoured to be haunted.
- Tom, perili olduğu söylenen evde yalnız kalmaktan ne kadar korktuğunu belli etmemek için karanlıkta ıslık çalıyordu.
- He groped for the doorknob in the dark.
- Karanlıkta el yordamıyla kapı kolunu aradı.
- Dogs see in the dark.
- Köpekler karanlıkta görürler.
- What are you doing sitting here in the dark all by yourself?
- Burada karanlıkta tek başına oturmuş ne yapıyorsun?
- I don't want to sit alone in the dark.
- Karanlıkta tek başıma oturmak istemiyorum.
- She was alone in the dark.
- O, karanlıkta yalnızdı.
- Friends are the stars shining; they appear in the dark.
- Arkadaşlar parlayan yıldızlardır; karanlıkta ortaya çıkarlar.
- A tiny object moved in the dark.
- Karanlıkta küçük bir nesne hareket etti.
- I groped around in the dark for keys.
- Karanlıkta el yordamıyla anahtarları aradım.
- I was afraid of getting lost in the dark.
- Karanlıkta kaybolmaktan korkuyordum.
- He groped for the doorknob in the dark.
- Karanlıkta kapı kolunu el yordamıyla aradı.
- Dogs can see in the dark.
- Köpekler karanlıkta görebilir.
- Why are you sitting in the dark?
- Neden karanlıkta oturuyorsun?
- A red light was glowing in the dark.
- Karanlıkta kırmızı bir ışık parlıyordu.
- Why are you sitting alone in the dark?
- Neden karanlıkta yalnız oturuyorsun?
- I am looking for the chair in the dark.
- Karanlıkta sandalyeyi arıyorum.
- Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.
- Tom Mary'yi beklerken karanlıkta yalnız oturuyordu.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri tutma.
- He lit a candle in the dark.
- Karanlıkta bir mum yaktı.
- I don't mind your groping in the dark for a solution, but I wish you'd come to a decision.
- Çözüm için karanlıkta el yordamıyla ilerlemenize bir şey demiyorum ama keşke bir karara varabilseydiniz.
- I hate to be in the dark when all the rest of the world is in light.
- Dünyanın geri kalanı ışıktayken karanlıkta olmaktan nefret ediyorum.
- Tom looks like he got dressed in the dark this morning.
- Tom bu sabah karanlıkta giyinmiş gibi görünüyor.
- Sami is keeping everyone in the dark.
- Sami herkesi karanlıkta bırakıyor.
- I heard my name called twice in the dark.
- Karanlıkta adımın iki kez söylendiğini duydum.
- Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
- Cats have the ability to see in the dark.
- Kedilerin karanlıkta görme yeteneği vardır.
- I saw something moving in the dark.
- Karanlıkta hareket eden bir şey gördüm.
- The boy is afraid to go to bed in the dark.
- Çocuk karanlıkta yatmaktan korkuyor.
- All colours will agree in the dark.
- Karanlıkta bütün renkler birdir.
- Tom was sitting in the dark, smoking a cigarette.
- Tom karanlıkta oturmuş sigara içiyordu.
- We can't keep them in the dark forever.
- Onları sonsuza kadar karanlıkta tutamayız.
- Why do cats' eyes shine in the dark?
- Neden kedilerin gözleri karanlıkta parlar?
- Tom ate dinner in the dark.
- Tom yemeği karanlıkta yedi.
- Dogs see in the dark.
- Köpekler karanlıkta görür.
- It isn't fair to keep Tom in the dark.
- Tom'u karanlıkta tutmak adil değil.
- It's kind of difficult to see in the dark, isn't it?
- Karanlıkta görmek biraz zordur, değil mi?
- Tom made his servants eat in the dark.
- Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
- The child was afraid of being left alone in the dark.
- Çocuk karanlıkta yalnız kalmaktan korkuyordu.
- He made his servants eat in the dark.
- Hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
Show More (127)
|
|
- In practice, the vast majority of MEPs, and even entire parliamentary groups, will be kept in the dark.
- Uygulamada, milletvekillerinin büyük çoğunluğu ve hatta tüm parlamento grupları karanlıkta kalacaktır.
- The light went out and we were left in the dark.
- Işık söndü ve biz karanlıkta kaldık.
- We shouldn't be here in the dark.
- Burada karanlıkta kalmamalıyız.
- I don't want to be left here in the dark.
- Burada karanlıkta kalmak istemiyorum.
- Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
- Kısa devre yüzünden bir anda karanlıkta kaldık.
Show More (2)
|