look - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
look görünmek v.
  • The EU in fact looks weaker and more divided than ever.
  • AB aslında her zamankinden daha zayıf ve bölünmüş görünmektedir.
  • How will the policy eventually look?
  • Politika nihayetinde nasıl görünecek?
  • The proposal may look complicated but it is dead simple.
  • Teklif karmaşık görünebilir ancak son derece basittir.
Show More (1333)
look bakmak v.
  • This bond needs to be emphasised as we look towards the future.
  • Geleceğe bakarken bu bağın vurgulanması gerekmektedir.
  • If you are a sceptic, you look to 1610, when only the tempest is left.
  • Eğer şüpheciyseniz, geriye sadece fırtınanın kaldığı 1610 yılına bakarsınız.
  • We shall look and see why the European Commission is late.
  • Avrupa Komisyonunun neden geciktiğine bakacağız ve göreceğiz.
Show More (557)
look bakış n.
  • This will take a long-term look at both questions.
  • Bu, her iki soruya da uzun vadeli bir bakış atacaktır.
  • They say that one look is worth more than thousand words.
  • Bir bakışın binlerce kelimeden daha fazla değerli olduğunu söylüyorlar.
  • I love the way you look at me.
  • Bana bakışını seviyorum.
Show More (23)
look yüz ifadesi n.
  • I saw the look on your face when Tom asked you to wait for Mary.
  • Tom Mary'yi beklemeni istediğinde yüzündeki ifadeyi gördüm.
  • I'll never forget the look on Tom's face.
  • Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
  • She couldn't wait to see the look on his face.
  • Onun yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyordu.
Show More (12)
look durmak v.
  • Julia looked like she'd come out of a French movie.
  • Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi duruyordu.
  • They looked like they were sad.
  • Üzgün gibi duruyorlardı.
  • Tom looks awfully busy today.
  • Tom'un bugün işi başından aşkın gibi duruyor.
Show More (9)
look gözükmek v.
  • Well, that island looks nice, not too far.
  • Şey, şu ada hoş gözüküyor, o kadar uzak değil.
  • Those paintings look a lot better if you go by fast.
  • O tablolar, önlerinden hızlıca geçerseniz daha güzel gözükür.
  • He looks a bit tired.
  • Biraz yorgun gözüküyor.
Show More (8)
look görünüş n.
  • From the look of the sky, it may rain in the afternoon.
  • Gökyüzünün görünüşüne bakılırsa, öğleden sonra yağmur yağabilir.
  • He changed his look a lot.
  • Görünüşünü çok değiştirdi.
  • I don't like the look of him.
  • Görünüşünden hoşlanmadım.
Show More (5)
look ifade n.
  • I saw a look of fear on Tom's face.
  • Tom'un yüzünde bir korku ifadesi gördüm.
  • Mary had a strange look on her face.
  • Mary'nin yüzünde garip bir ifade vardı.
  • She has an absent look on her face.
  • Yüzünde dalgın bir ifade vardı.
Show More (4)
look aramak v.
  • Where do you suggest we start looking?
  • Aramaya nereden başlamamızı öneriyorsun?
  • Where do we start looking?
  • Aramaya nereden başlayacağız?
  • We've been looking in the wrong places.
  • Biz hep yanlış yerlerde arıyoruz.
Show More (3)
look göstermek v.
  • He looks his age.
  • O, yaşını gösteriyor.
  • Tom is thirty years old, but he looks much older.
  • Tom otuzunda, ama çok daha yaşlı gösteriyor.
  • He doesn't look his age.
  • Yaşını göstermiyor.
Show More (2)
look düşünmek v.
  • We have got to look in the future at a ban on silicone implants.
  • Gelecekte silikon implantların yasaklanmasını düşünmeliyiz.
  • We must also look at using market-based mechanisms, such as tradeable emission permits.
  • Ayrıca ticareti yapılabilir emisyon izinleri gibi piyasa temelli mekanizmaları kullanmayı da düşünmeliyiz.
  • Note that I am not looking to abolish the budget ceilings.
  • Bütçe tavanlarını kaldırmayı düşünmediğimi belirtmek isterim.
Show More (1)
look görüntü n.
  • This device has the look and feel of a wristwatch.
  • Bu cihaz bir kol saatinin görüntüsünü ve hissini vermektedir.
  • Did you get a better look?
  • Daha iyi bir görüntü aldın mı?
  • Judging from the look of the sky, it is going to snow.
  • Gökyüzünün görüntüsüne bakılırsa kar yağacak.
Show More (1)
look benzemek v.
  • Tom looks Chinese.
  • Tom, Çinliye benziyor.
  • Mary looks Scandinavian.
  • Mary, İskandinava benziyor.
Show More (-1)
look görmek v.
  • We look on Israel as a European nation to all intents and purposes.
  • Biz İsrail'i her anlamda bir Avrupa ülkesi olarak görüyoruz.
Show More (-2)
look güvenmek v.
  • We must not fail those who look to us to succeed.
  • Başarılı olmak için bize güvenenleri hayal kırıklığına uğratmamalıyız.
Show More (-2)
look beklemek v.
  • This Parliament is looking to the Council to take the issue of competitiveness seriously.
  • Bu Parlamento, Konseyin rekabet edebilirlik konusunu ciddiye almasını beklemektedir.
Show More (-2)
look göz n.
  • I always have a look at the newspaper before breakfast.
  • Kahvaltıdan önce mutlaka gazeteye göz atarım.
Show More (-2)