loud - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
loud yüksek sesle adv.
  • You should speak louder; the old lady doesn't hear very well.
  • Daha yüksek sesle konuşmalısın; yaşlı hanımefendi pek iyi duymuyor.
  • This is an essential principle of our co-existence which we must state loud and clear today.
  • Bu, bugün yüksek sesle ve açıkça ifade etmemiz gereken, birlikte varoluşumuzun temel bir ilkesidir.
  • This is something we must reject, loud and clear.
  • Bu, yüksek sesle ve net bir şekilde reddetmemiz gereken bir şeydir.
Show More (56)
loud yüksek (ses) adj.
  • The more she became angry, the louder she became.
  • Kızgınlaştıkça sesi daha da yüksek çıkıyordu.
  • In this chorus of sceptics, a number of voices are becoming ever louder.
  • Bu şüpheciler korosunda bazı sesler giderek daha yüksek çıkıyor.
  • In other cases, it will be loud, instant and clear.
  • Diğer durumlarda bu ses yüksek, ani ve net olacaktır.
Show More (49)
loud yüksek sesli adj.
  • Tom is loud, isn't he?
  • Tom yüksek sesli, değil mi?
  • Tom doesn't like loud music.
  • Tom yüksek sesli müziği sevmez.
  • The silence was broken by a loud cough.
  • Sessizlik yüksek sesli bir öksürükle bozuldu.
Show More (25)
loud gürültülü adj.
  • Loud music was coming from the car.
  • Arabadan gürültülü müzik geliyordu.
  • Quiet aircraft must therefore benefit and loud aircraft must incur substantial charges.
  • Bu nedenle sessiz uçaklar bundan faydalanmalı, gürültülü uçaklar ise ciddi ücretlere tabi olmalıdır.
  • Quiet aircraft must therefore benefit and loud aircraft must incur substantial charges.
  • Bu nedenle sessiz uçaklar bundan faydalanmalı, gürültülü uçaklar ise önemli ücretler ödemelidir.
Show More (20)
loud gürültüyle adv.
  • Anything loud, any fast movements will wake them, too.
  • Herhangi bir gürültü kaynağı, herhangi bir ani hareket de onları uyandıracaktır.
  • A large piece of ice slid from the roof and hit the ground with a loud thud.
  • Büyük bir buz parçası çatıdan kaydı ve büyük bir gürültüyle yere düştü.
  • Tom is getting loud.
  • Tom gürültü yapıyor.
Show More (2)
loud gösterişli adj.
  • You always wear a loud necktie.
  • Her zaman gösterişli bir kravat takıyorsun.
  • You are always wearing a loud necktie.
  • Hep gösterişli bir kravat takıyorsun.
  • He wore a very loud necktie.
  • Çok gösterişli bir kravat takıyordu.
Show More (0)
loud parlak adj.
  • You are always wearing a loud necktie.
  • Her zaman parlak renkli kravat takıyorsun.
  • You always wear a loud necktie.
  • Her zaman parlak bir kravat takıyorsun.
Show More (-1)
loud göze çarpan adj.
  • She had a loud dress on her at the party.
  • Partide üzerinde göze çarpan bir elbise vardı.
Show More (-2)
loud çok parlak adj.
  • He wore a very loud necktie.
  • Çok parlak bir kravat taktı.
Show More (-2)
loud sesli adj.
  • Does the music have to be so loud?
  • Müzik bu kadar sesli olmak zorunda mı?
Show More (-2)