Tureng - note - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	note	not	n.
	Please make a note of the mid-term dates. Lütfen vize tarihlerini not ediniz. She made a mental note to buy milk. Süt almayı aklının bir köşesine not aldı. Some of the most important information was contained in the guidance notes. En önemli bilgilerden bazıları kılavuz notlarda yer almaktadır. I sent you a note and I received confirmation from Parliament's services that this will be corrected. Size bir not gönderdim ve Parlamento hizmetlerinden bunun düzeltileceğine dair teyit aldım. This afternoon the Commission spokesman said that the Commission now had no plans to publish that note. Bu öğleden sonra Komisyon sözcüsü, Komisyon'un şu anda bu notu yayınlamayı planlamadığını söyledi. Nevertheless, I wish to strike a note of realism. Bununla birlikte, gerçekçi bir not düşmek istiyorum. Having said this, I should like to add a positive note, with regard to East Timor. Bunu söyledikten sonra, Doğu Timor ile ilgili olarak olumlu bir not eklemek isterim. I have taken careful note of your comments. Yorumlarınızı dikkatle not aldım. On a more positive note, let us look at energy. Daha olumlu bir not olarak, enerjiye bakalım. That is the only jarring note I have to sound in this speech. Bu konuşmada seslendirmem gereken tek sarsıcı not bu. Parliament was represented, I was present, and I think you struck exactly the right note for Parliament. Parlamento temsil edildi, ben de oradaydım ve bence Parlamento için tam olarak doğru notu yakaladınız. As I have said, in Barcelona I presented an initial brief report indicating these kinds of issues almost in note form. Söylediğim gibi, Barselona'da bu tür konuları neredeyse not halinde belirten kısa bir rapor sundum. It strikes a realistic note in recognising the different supervisory approaches adopted by Member States. Üye Devletler tarafından benimsenen farklı denetim yaklaşımlarını tanıyarak gerçekçi bir not düşer. We have taken very good note and this should not happen again. Çok iyi not aldık ve bu bir daha olmamalı. This afternoon the Commission spokesman said that the Commission now had no plans to publish that note. Bu öğleden sonra Komisyon sözcüsü, Komisyonun şu anda bu notu yayınlamayı planlamadığını söyledi. I found your clinic follow-up note along with these. Bunlarla birlikte klinik takip notunuzu da buldum. He slipped me a note. Bana bir not verdi. Note well. İyi not al. The note was from her. Not ondan gelmişti. I wrote Tom a note. Tom'a bir not yazdım. Sami's note contained 66 typed words. Sami'nin notunda 66 kelime yazıyordu. What did the note say? Notta ne yazıyordu? I'm going to write her a note. Ona bir not yazacağım. Tom knew it was Mary who had written the note. Tom notu yazanın Mary olduğunu biliyordu. Tom found the note that Mary had left for him. Tom, Mary'nin kendisi için bıraktığı notu buldu. Jamal left me a note. Jamal bana bir not bıraktı. The note was from them. Not onlardandı. I'm going to write Tom a note. Tom'a bir not yazacağım. I should've left Tom a note. Tom'a bir not bırakmalıydım. Sami killed himself and he left no note. Sami kendini öldürdü ve hiç not bırakmadı. I could write Tom a note if it would help. Yardımı olacaksa Tom'a bir not yazabilirim. Tom sent a note to Mary. Tom Mary'ye bir not gönderdi. Tom slipped a note into Mary's locker. Tom, Mary'nin dolabına bir not bırakmış. Please give this note to Tom. Şu notu Tom'a iletin lütfen. I found a note on the table, but I don't know who it's from. Masanın üstünde bir not buldum ama kimden olduğunu bilmiyorum. Send Tom a note. Tom'a bir not gönder. Tom dashed off a note to Mary. Tom, Mary'ye bir not bıraktı. Tom gave Mary the note. Tom notu Mary'ye verdi. Tom slipped Mary a note. Tom Mary'nin eline bir not tutuşturdu. I received your note. Notunu aldım. He handed a note to me. Bana bir not verdi. Tom left me a note. Tom bana bir not bırakmış. I should've left him a note. Ona bir not bırakmalıydım. When did you get this note? Bu notu ne zaman aldın? Tom found Mary's note taped to his door. Tom Mary'nin kapısına bantlanmış notunu buldu. Tom tore the note in half. Tom notu ikiye böldü. I wrote the note. Notu ben yazdım. Tom gave Mary the note I'd given him to give her. Tom, Mary'ye ona vermesi için verdiğim notu verdi. I sent them a note. Onlara bir not gönderdim. I could write him a note if it would help. Yardımı olacaksa ona bir not yazabilirim. Mary received a note from a secret admirer. Mary gizli bir hayranından bir not aldı. I was handed a note when I entered the gate. Kapıdan girdiğimde elime bir not tutuşturdular. Sami saw Layla's note. Sami, Leyla'nın notunu gördü. Please don't show Tom this note. Lütfen bu notu Tom'a gösterme. Tom wrote the note in French. Tom notu Fransızca yazdı. I wonder who wrote this note. Bu notu kimin yazdığını merak ediyorum. I left Tom a note. Tom'a bir not bıraktım. When you see Mary give her this note. Mary'yi gördüğünde ona bu notu ver. Tom slipped me a note. Tom bana bir not verdi. I got a very nice thank you note from Tom. Tom'dan çok kibar bir teşekkür notu aldım. I could write them a note if it would help. Yardımı olacaksa onlara bir not yazabilirim. Tom read the note from Mary and then handed it to John. Tom, Mary'den gelen notu okudu ve sonra John'a verdi. Tom handed a note to me. Tom bana bir not verdi. He sent me a brief note. O, bana kısa bir not gönderdi. Since the note was written in French, it was easy for me to read. Not Fransızca yazıldığı için okuması benim için kolay oldu. You should write Tom a note. Tom'a bir not yazmalısın. Why didn't you leave me a note? Neden bana bir not bırakmadın? Let's write Tom a note. Tom'a bir not yazalım. Tom knew it was Mary who had written the note. Tom, notu yazanın Mary olduğunu biliyordu. Tom handed Mary a note. Tom Mary'ye bir not uzattı. Tom read Mary's note. Tom Mary'nin notunu okudu. Note well. Güzelce not al. Sami wrote the note in Arabic. Sami notu Arapça yazdı. Tom read the note. Tom notu okudu. I could write her a note if it would help. Yardımı olacaksa ona bir not yazabilirim. Did you deliver the note to Tom? Notu Tom'a verdin mi? I should've left you a note. Sana bir not bırakmalıydım. Tom handed the note to Mary. Tom notu Mary'ye verdi. Tom got a note from Mary asking him to meet her outside. Tom, Mary'den onunla dışarıda buluşmasını isteyen bir not aldı. What's the note say? Notta ne yazıyor? Who wrote this note? Bu notu kim yazdı? Tom wrote a note to Mary. Tom Mary'ye bir not yazdı. I think you should write Tom a thank you note. Bence Tom'a bir teşekkür notu yazmalısın. Tom read the note again. Tom notu tekrar okudu. Tom gave Mary the note. Tom Mary'ye notu verdi. Please don't show Tom this note. Bu notu lütfen Tom'a göstermeyin. Tom sent me a note. Tom bana bir not gönderdi. Send Tom a note. Tom'a bir not gönderin. I read the note. Notu okudum. I have to make a note of that. Bunu not almalıyım. Write them a note. Onlara bir not yaz. I'll write you a note. Sana bir not yazacağım. Fadil received a ransom note. Fadıl bir fidye notu aldı. Thanks for the note, Tom. Not için teşekkürler, Tom. Tom sent me a brief note. Tom bana kısa bir not gönderdi. You might want to make a note of that. Bunu not almak isteyebilirsin. Jamal left me a note. Jamal bana bir not bırakmış. The note was from her. Not ondandı. Sami killed himself and he left no note. Sami canına kıydı ve not bırakmadı. I could write Tom a note if you want me to. İstersen Tom'a bir not yazabilirim. I was going to leave you a note. Sana bir not bırakacaktım. Send them a thank-you note for their hospitality. Onlara konukseverlikleri için teşekkür notu gönder. Tom read Mary's note. Tom, Mary'nin notunu okudu. Send them a thank-you note for their hospitality. Misafirperverlikleri için onlara bir teşekkür notu gönderin. Please give this note to Tom. Lütfen bu notu Tom'a ver. Write her a note to thank her. Ona teşekkür etmek bir not yaz. Since the note was written in French, it was easy for me to read. Not Fransızca yazıldığı için onu okumam kolaydı. Tom found the note that Mary had left for him. Tom Mary'nin onun için bıraktığı notu buldu. There was a handwritten note on the door. Kapıda el yazısıyla yazılmış bir not vardı. It wasn't very smart of you to throw that note away. Bu notu atman çok akıllıca değildi. Didn't you get my note? Notumu almadın mı? Sami read this note. Sami bu notu okudu. In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. 1950'lerin sonunda annem bir şişe rom almak istemiş ve Ontario'daki içki dükkanındaki tezgahtar elinde kocasından bir not olup olmadığını sormuş. I got your note. Notunu aldım. Tom sent me a very nice thank you note. Tom bana çok hoş bir teşekkür notu gönderdi. Please don't let Tom read this note. Lütfen Tom'un bu notu okumasına izin verme. I think we should write Tom a note. Bence Tom'a bir not yazmalıyız. I found a note on my door from Tom. Kapımda Tom'dan bir not buldum. I think it must've been Tom who sent Mary that note. Bence o notu Mary'ye gönderen Tom olmalı. Don't you think you ought to write them a thank-you note? Onlara bir teşekkür notu yazman gerektiğini düşünmüyor musun? Why don't you answer my note? Neden notuma cevap vermiyorsun? It may have been Tom that wrote this note. Bu notu yazan Tom olabilir. Tom handed a note to Mary. Tom Mary'ye bir not uzattı. It wasn't very smart of you to throw that note away. O notu atman pek akıllıca değildi. Tom found Mary's note taped to his door. Tom, Mary'nin notunu kapısına bantlanmış halde buldu. Did you deliver the note? Notu teslim ettin mi? The note was from them. Not onlardan gelmişti. I ripped up the note and threw it away. Notu yırtıp attım. Tom tore the note in half. Tom, notu ikiye böldü. I received your note. Notunuzu aldım. Tom read the note from Mary and then handed it to John. Tom Mary'den gelen notu okudu ve sonra onu John'a verdi. Tom ripped up the note. Tom notu yırtıp attı. Tom put a note in Mary's lunchbox. Tom, Mary'nin beslenme çantasına bir not koydu. Read the note at the bottom of the page. Sayfanın altındaki notu oku. Tom handed the note to Mary. Tom notu Mary'ye uzattı. I got a very nice thank you note from Tom. Tom'dan çok güzel bir teşekkür notu aldım. There was a note on my desk in Tom's handwriting. Masamda Tom'un el yazısıyla yazılmış bir not vardı. Tom left me a note. Tom bana bir not bıraktı. Sami's note was addressed to Mom. Sami'nin notu annesine gönderilmişti. I sent Tom a note. Tom'a bir not gönderdim. I'm going to write them a note. Onlara bir not yazacağım. Tom sent me a very nice thank you note. Tom bana çok güzel bir teşekkür notu gönderdi. I found a note on the table, but I don't know who it's from. Masanın üzerinde bir not buldum ama kimden olduğunu bilmiyorum. Tom handed a note to Mary. Tom Mary'ye bir not verdi. Tom gave me a handwritten note from Mary. Tom bana Mary'den el yazısıyla yazılmış bir not verdi. The note was from Tom. Not Tom'dandı. A note was attached to the document with a paper clip. Belgeye bir ataş ile bir not iliştirilmişti. I sent her a note. Ona bir not gönderdim. Tom handed Mary a note. Tom Mary'ye bir not verdi. What's the note say? Notta ne var? Write him a note. Ona bir not yaz. I should've left them a note. Onlara bir not bırakmalıydım. Tom wrote the note in French. Tom notu Fransızca yazmış. He sent me a brief note. Bana kısa bir not gönderdi. I could write Tom a note if you want me to. Eğer yazmamı istersen Tom'a bir not yazabilirim. I should've left her a note. Ona bir not bırakmalıydım. Tom sent a note to Mary. Tom, Mary'ye bir not gönderdi. Was there a note? Bir not var mıydı? The note was from him. Not ondandı. I left you a note. Size bir not bıraktım. Tom put the note into his pocket. Tom notu cebine koydu. Did you get the note that I left you? Sana bıraktığım notu aldın mı? I sent him a note. Ona bir not gönderdim. Sami's note contained 66 typed words. Sami'nin notu 66 tane kelime içeriyordu. I wanted to write myself a little note. Kendime küçük bir not yazmak istedim. I think it must've been Tom who sent Mary that note. Bence Mary'ye o notu gönderen Tom olmalı. Tom ripped up the note. Tom notu yırttı. Tom handed a note to me. Tom bana bir not uzattı. I sent you a note. Sana bir not gönderdim. I ripped up the note and threw it away. Notu yırttım ve attım. I noticed a note on my desk, but I do not know who wrote it. Masamda bir not gördüm ama kimin yazdığını bilmiyorum. Read the note at the bottom of the page. Sayfanın altındaki notu okuyun. Write Tom a note. Tom'a bir not yaz. Since the note was written in French, I couldn't read it. Not Fransızca yazıldığı için okuyamadım. I'll write Tom a note. Tom'a bir not yazacağım. I think we should write Tom a note. Bence Tom'a bir not yazmamız gerek. What does this note mean? Bu not ne anlama geliyor? All Tom left was a note. Tom'un bıraktığı tek şey bir nottu. They handed Anderson a short note. Anderson'a kısa bir not verdiler. Did you deliver the note to Tom? Notu Tom'a sen mi verdin? He slipped me a note. O bana gizlice bir not verdi. Mary put a note in Tom's lunchbox to tell him how much she loves him. Mary, Tom'un beslenme çantasına onu ne kadar çok sevdiğini anlatan bir not koydu. Please pass the note around. Lütfen notu elden ele gezdirin. I made a note of the telephone number. Telefon numarasını not aldım. Tom left Mary a note. Tom Mary'ye bir not bıraktı. What did the note say? Not ne diyordu? Tom got a note from Mary asking him to meet her outside. Tom, Mary'den onu dışarıda karşılamasını isteyen bir not aldı. Tom sent me a thank you note. Tom bana bir teşekkür notu gönderdi. I found this note on my door. Bu notu kapımda buldum. Please give this note to Tom. Lütfen bu notu Tom'a verin. I noticed a note on my desk, but I do not know who wrote it. Masamda bir not fark ettim ama kimin yazdığını bilmiyorum. He handed a note to me. O bana bir not uzattı. Please don't show this note to Tom. Lütfen bu notu Tom'a gösterme. Write her a note to thank her. Ona teşekkür etmek için bir not yaz. Tom slipped Mary a note. Tom, Mary'ye bir not verdi. They handed Anderson a short note. Anderson'a kısa bir not uzattılar. The note was from him. Not ondan gelmişti. I'm going to write him a note. Ona bir not yazacağım. Tom handed a note to Mary. Tom, Mary'ye bir not verdi. She left me a note. Bana bir not bıraktı. I left you a note. Sana bir not bıraktım. Write her a note. Ona bir not yaz. Show More (199)
2	note	not etmek	v.
	I take note of what you have said. Söylediklerinizi not ediyorum. The Commission notes with satisfaction that Parliament has supported this decision. Komisyon, Parlamentonun bu kararı desteklediğini memnuniyetle not eder. We should take careful note of that. Bunu dikkatle not etmeliyiz. The view of the Commission has been made known and noted. Komisyon'un görüşü bilinmekte ve not edilmektedir. I have noted the views expressed today. Bugün ifade edilen görüşleri not ettim. We shall take note of what has been achieved. Neler başarıldığını not etmeliyiz. We have noted the fact. Bu gerçeği not ettik. Yes, your comments have been noted and will be dealt with appropriately. Evet, yorumlarınız not edilmiştir ve uygun şekilde ele alınacaktır. It is clearly a linguistic error and I would like it to be noted, as well as the other two, which are more important. Bu açıkça bir dil hatasıdır ve daha önemli olan diğer ikisinin yanı sıra bunun da not edilmesini istiyorum. We shall take very good note of this occurrence so that it does not happen again. Bir daha tekrarlanmaması için bu olayı çok iyi not edeceğiz. I have taken good note of the speeches, in particular those which relate to the conflict between India and Pakistan. Konuşmaları, özellikle de Hindistan ve Pakistan arasındaki çatışmayla ilgili olanları dikkatle not ettim. I note that the ten objectives which we adopted from the original statement have been whittled down to three. Orijinal bildiride benimsediğimiz on hedefin üçe indirildiğini not ediyorum. I take note of your formal protest, but the amendments remain inadmissible. Resmi itirazınızı not ediyorum ancak değişiklikler kabul edilemez. I am sure the Quaestors have noted the point you have made. Eminim Quaestor'lar belirttiğiniz hususu not etmişlerdir. We are taking note of your concern and the Bureau of Parliament will consider the matter. Endişenizi not ediyoruz ve Parlamento Başkanlık Divanı konuyu değerlendirecektir. We take note of how you voted, which will be corrected. Nasıl oy kullandığınızı not ediyoruz, ki bu düzeltilecektir. In this connection, I have of course noted Parliament's position as regards the judicial field. Bu bağlamda Parlamentonun yargı alanına ilişkin tutumunu elbette not ettim. The point is noted, but this is not the place to resolve the matter. Bu husus not edildi, ancak bu konuyu çözmenin yeri burası değil. I note the point you made last night and again just now. Dün gece ve şimdi tekrar dile getirdiğiniz hususu not ediyorum. The Commission takes note that Member States will provide yearly updates for some aggregated data sets. Komisyon, Üye Devletlerin bazı toplu veri setleri için yıllık güncellemeler sağlayacağını not eder. I want our Assembly to note that and take strong initiatives in this regard. Meclisimizin bunu not etmesini ve bu konuda güçlü girişimlerde bulunmasını istiyorum. The Council and Parliament were merely called upon to take note of the report. Konsey ve Parlamento'dan sadece raporu not etmeleri istenmiştir. I have taken note of the honourable Member's proposal and we shall see if this can be done. Sayın Üyenin önerisini not ettim ve bunun yapılıp yapılamayacağını göreceğiz. I have noted what you say. Söylediklerinizi not ettim. I note that there have been adjustments here too. Burada da ayarlamalar yapıldığını not ediyorum. The Commission notes the assurances that any remaining contamination is limited and can be contained. Komisyon, kalan kirliliğin sınırlı olduğu ve kontrol altına alınabileceği yönündeki güvenceleri not etmektedir. The Council and Parliament were merely called upon to take note of the report. Konsey ve Parlamento'ya sadece raporu not etmeleri çağrısında bulunuldu. We should take note of this, but the problem lies elsewhere. Bunu not etmeliyiz ama sorun başka bir yerde yatıyor. The General Affairs and External Relations Council noted these intentions on the part of the Presidency. Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi, Başkanlığın bu niyetlerini not etmiştir. It has been a pleasure to note and observe their commitment, which also shines through here in Parliament today. Bugün burada Parlamento'da da parıldayan bağlılıklarını not etmek ve gözlemlemek benim için bir zevkti. I have made a note of the honourable Member's stand and shall bear it in mind. Sayın Üyenin duruşunu not ettim ve bunu aklımda tutacağım. I note with considerable concern what Members say on this score. Üyelerin bu konuda söylediklerini büyük bir endişeyle not ediyorum. I noted that this aspect was given prominence in many of the contributions in the debate here today. Bugün buradaki tartışmaya yapılan katkıların birçoğunda bu hususun ön plana çıkarıldığını not ettim. The Commission notes that Parliament's resolution focuses on Kazakhstan only. Komisyon, Parlamento'nun kararının sadece Kazakistan'a odaklandığını not eder. We have followed Parliament's debate on this report very closely, and I note your recommendations. Parlamento'nun bu rapora ilişkin tartışmalarını yakından takip ettik ve ben tavsiyelerinizi not ediyorum. I note the point you made last night and again just now. Dün gece ve şimdi tekrar dile getirdiğiniz hususları not ediyorum. I note your point about the resolution of April. Nisan ayı kararına ilişkin görüşünüzü not ediyorum. We also note that there is a tougher stance on the part of the Russians with regard to Chechnya. Çeçenistan konusunda Rusların daha sert bir tutum sergilediğini de not ediyoruz. I note what the honourable Member has said in her supplementary question. Sayın Üyenin ek sorusunda söylediklerini not ediyorum. We should take note of this, but the problem lies elsewhere. Bunu not etmeliyiz, ancak sorun başka bir yerde yatıyor. We have taken good note of your intentions. Sizin niyetlerinizi iyi not ettik. We note the lack of concrete commitments. Somut taahhütlerin eksikliğini not ediyoruz. We gladly note your group's wishes. Grubunuzun isteklerini memnuniyetle not ediyoruz. The Commission notes with satisfaction that Parliament has supported this decision. Komisyon, Parlamentonun bu kararı desteklemesini memnuniyetle not eder. Naturally, it has also noted the considerable concerns expressed here today. Doğal olarak bugün burada dile getirilen kayda değer endişeleri de not etmiştir. I note from this morning's papers what was said only yesterday. Daha dün söylenenleri bu sabahki gazetelerden not ediyorum. The more detailed and technical questions that have been raised by many of you I have taken note of. Birçoğunuz tarafından dile getirilen daha detaylı ve teknik soruları not ettim. Nevertheless, your comments have been noted. Bununla birlikte, yorumlarınız not edilmiştir. I note that the Group of the European People's Party agrees with the position adopted. Avrupa Halk Partisi Grubunun da benimsenen tutuma katıldığını not ediyorum. The Commission notes the assurances that any remaining contamination is limited and can be contained. Komisyon, kalan kirliliğin sınırlı olduğu ve kontrol altına alınabileceği yönündeki güvenceleri not eder. We note with great satisfaction that the Rome Statute entered into force on 1 July this year. Roma Statüsü'nün bu yıl 1 Temmuz'da yürürlüğe girmiş olmasını büyük bir memnuniyetle not ediyoruz. And today is the first time this has happened, and we take very good note of the fact. Ve bugün bu ilk kez oluyor ve biz de bu gerçeği çok iyi not ediyoruz. I noted Minister Haarder's remarks when he said that he could not promise any changes here today. Bakan Haarder'in bugün burada herhangi bir değişiklik sözü veremeyeceğini söylediği sözlerini not ettim. We shall take very good note of this occurrence so that it does not happen again. Bir daha yaşanmaması için bu olayı çok iyi not etmeliyiz. Mr Van Orden, we have taken note of your comments and we shall take whatever action is appropriate. Sayın Van Orden, yorumlarınızı not ettik ve uygun olan her türlü önlemi alacağız. I note your statement and believe that you are correct, both in terms of process and under our Rules of Procedure. İfadenizi not ediyorum ve hem süreç açısından hem de Usul Kuralları kapsamında haklı olduğunuza inanıyorum. We have noted the increase for Turkey, Romania and Bulgaria, which are quite diverse countries. Oldukça farklı ülkeler olan Türkiye, Romanya ve Bulgaristan'daki artışı not ettik. The presidency has noted that, thank you. Başkanlık bunu not etti, teşekkür ederim. As President of the sitting, I take note of your interpretation. Oturum Başkanı olarak yorumunuzu not ediyorum. Please will you note that I voted in favour? Lütfen lehte oy kullandığımı not eder misiniz? The European Union takes note of the assurance of the Turkish Government that Abdullah Ocalan will have a fair trial. Avrupa Birliği, Türk Hükümetinin Abdullah Öcalan'ın adil bir şekilde yargılanacağına dair verdiği güvenceyi not eder. We have noted your comment and will do the necessary. Yorumunuzu not ettik ve gereğini yapacağız. I think we should note this with a sense of gratitude. Sanırım bunu minnettarlık duygusuyla not etmeliyiz. We are taking note of your comment and it will be duly considered. Yorumunuzu not ediyoruz ve gerektiği şekilde dikkate alınacaktır. I am also pleased to note the support for developing research into rare illnesses. Nadir hastalıklara yönelik araştırmaların geliştirilmesine verilen desteği de memnuniyetle not ediyorum. We have noted your comments. Yorumlarınızı not ettik. You will have taken note of the fact that the supports there have been decoupled from production. Oradaki desteklerin üretimden ayrıştırıldığı gerçeğini not etmiş olacaksınız. We should, however, note the fact that this is a fundamental breakthrough. Bununla birlikte, bunun temel bir atılım olduğu gerçeğini de not etmeliyiz. We have taken note of this as well. Biz de bunu not ettik. We therefore note that a step has been taken in the right direction. Bu nedenle doğru yönde bir adım atıldığını not ediyoruz. The point is noted, but this is not the place to resolve the matter. Bu husus not edilmiştir ancak konunun çözüm yeri burası değildir. We will make a note of that. Bunu bir kenara not edeceğiz. I note your upset with regard to your assistant. Asistanınızla ilgili üzüntünüzü not ediyorum. Taken note of the rejection of the Commission recommendations without adopting any other act? Komisyon tavsiyelerinin başka herhangi bir adım atılmadan reddedilmesi not edildi mi? We shall take note of what has been achieved. Nelerin başarıldığını not edeceğiz. Your comments have been noted. Yorumlarınız not edilmiştir. We have taken note of ECOFINs interest in receiving a report on these issues. ECOFIN'in bu konulara ilişkin bir rapor alma konusundaki ilgisini not ettik. I congratulate her on this, however, although I feel bound to note the contradiction. Her ne kadar çelişkiyi not etmek zorunda hissetsem de, bu konuda kendisini kutluyorum. It is clearly a linguistic error and I would like it to be noted, as well as the other two, which are more important. Bu açıkça bir dil hatasıdır ve daha önemli olan diğer iki hususun yanı sıra bunun da not edilmesini istiyorum. We note with great satisfaction that the Rome Statute entered into force on 1 July this year. Roma Statüsü'nün bu yıl 1 Temmuz'da yürürlüğe girdiğini büyük bir memnuniyetle not ediyoruz. Nevertheless, your comments have been noted. Bununla birlikte, görüşleriniz not edilmiştir. The European Council adopted a declaration, in which note was taken of the national declaration by Ireland. Avrupa Konseyi, İrlanda tarafından yapılan ulusal deklarasyonun not edildiği bir deklarasyon kabul etti. I shall take careful note of the comments regarding the aid deliveries. Yardım teslimatlarına ilişkin yorumları dikkatle not edeceğim. Once again, the decisions have not been made and I have noted the comments. Bir kez daha kararlar verilmemiştir ve yorumları not ettim. I shall, however, take note of the fact that you would like the Council to bring up this matter. Bununla birlikte Konseyin bu konuyu gündeme getirmesini istediğinizi not edeceğim. It is equally important to note that "prevention is better than cure" . Önlemenin tedaviden daha iyi olduğunu not etmek de aynı derecede önemlidir. We have noted the point you have made. Belirttiğiniz hususu not ettik. Those who have acted in this way had better take good note of that. Bu şekilde hareket edenler bunu iyi not etseler iyi olur. We have also noted the idea to set up a European voluntary Humanitarian Aid Corps. Ayrıca bir Avrupa gönüllü İnsani Yardım Birliği kurulması fikrini de not ettik. You have made your clarification and we take note of it. Açıklamanızı yaptınız ve biz de bunu not ettik. We take note, in this regard, of the commitment of the Group of the Party of European Socialists. Bu bağlamda, Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubunun kararlılığını not ediyoruz. I have taken note of your request for harmonisation of the different compensation schemes applied in Member States. Üye Devletlerde uygulanan farklı tazminat programlarının uyumlaştırılmasına yönelik talebinizi not ettim. I note that the Group of the European People's Party agrees with the position adopted. Avrupa Halk Partisi Grubunun benimsenen pozisyona katıldığını not ediyorum. We take note of your statement, which is not a question. Soru olmayan ifadenizi not ediyoruz. I note the point you made last night and again just now. Dün gece ve şimdi tekrar belirttiğiniz hususu not ediyorum. Mr Alavanos, I take very good note. Bay Alavanos, bunları dikkatle not etmekteyim. The Council also took note of the declaration by the Commission and the President of the ECOFIN Council. Konsey ayrıca Komisyon ve ECOFIN Konseyi Başkanı tarafından yapılan açıklamayı da not etmiştir. Your comments have, of course, been noted and will be examined by the relevant parliamentary committees. Yorumlarınız elbette not edilmiştir ve ilgili parlamento komisyonları tarafından incelenecektir. We are happy to take note of what you have said, and we shall see that the necessary correction is made. Söylediklerinizi memnuniyetle not ediyoruz ve gerekli düzeltmenin yapılmasını sağlayacağız. I note with satisfaction that they have all been adopted. Hepsinin kabul edildiğini memnuniyetle not ediyorum. I have taken note of everything you have said. Söylediğiniz her şeyi not ettim. I have noted Parliament's continuing interest in participating in the FSPG. Parlamento'nun FSPG'ye katılım konusunda devam eden ilgisini not ettim. In the meantime I have taken note of what the honourable Member has said. Bu arada Sayın Üyenin söylediklerini de not ettim. We note that there is an oral amendment to Amendment No 6. Değişiklik No 6'da sözlü bir değişiklik yapıldığını not ediyoruz. I have noted the wish for the Union to have a higher profile on this sort of issue. Birliğin bu tür konularda daha yüksek bir profile sahip olma arzusunu not ettim. We are pleased to note that this has meanwhile been rectified. Bu arada bu durumun düzeltilmiş olduğunu memnuniyetle not ediyoruz. The Commission notes with satisfaction that Parliament has supported this decision. Komisyon, Parlamento'nun bu kararı desteklemesini memnuniyetle not eder. I also noted that one of the proposals is that we reform the Agriculture Committee and go for codecision. Ayrıca önerilerden birinin Tarım Komitesinde reform yapılması ve ortak karara gidilmesi olduğunu da not ettim. It is important to note that. Şunu not etmek önemlidir. We also note the considerable efforts to trace products and remove them from the market. Ayrıca ürünlerin izinin sürülmesi ve piyasadan kaldırılması için gösterilen kayda değer çabaları da not ediyoruz. We take note of your proposal to make the city of Strasbourg responsible for asparagus. Strasbourg şehrinin kuşkonmazdan sorumlu olması yönündeki teklifinizi not ediyoruz. Secondly, I note your statement that this procedure will start on time on 3 December. İkinci olara, bu prosedürün 3 Aralık tarihinde zamanında başlayacağına dair beyanınızı not ediyorum. We particularly note the call on the Commission to draw up a proposal for a framework directive on this subject. Komisyon'a bu konuda bir çerçeve yönerge teklifi hazırlaması için yapılan çağrıyı özellikle not ediyoruz. I have noted many important and insightful observations that I will take with me when I go away from here today. Bugün buradan ayrılırken yanımda götüreceğim pek çok önemli ve aydınlatıcı gözlemi not ettim. We also note the considerable efforts to trace products and remove them from the market. Ayrıca ürünlerin izinin sürülmesi ve piyasadan kaldırılmasına yönelik kayda değer çabaları da not ediyoruz. Details will have to be noted about the feedingstuffs used and the state of health of the animals. Kullanılan besleme maddeleri ve hayvanların sağlık durumları hakkında ayrıntıların not edilmesi gerekecektir. It is therefore with satisfaction that I have noted that the first results are rolling in. Bu nedenle ilk sonuçların gelmeye başladığını memnuniyetle not ettim. Your comment has been noted and I thank you for it. Yorumunuz not edilmiştir ve bunun için size teşekkür ederim. The plenary has taken note of that. Genel Kurul bunu not etmiştir. We took note last September of the United States' new security strategy. Geçtiğimiz Eylül ayında Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni güvenlik stratejisini not ettik. It is the Bureau's decision and I can of course do no more than note this development. Bu Büro'nun kararıdır ve elbette bu gelişmeyi not etmekten başka bir şey yapamam. It has been a pleasure to note and observe their commitment, which also shines through here in Parliament today. Bugün burada Parlamento'da da parlayan kararlılıklarını not etmek ve gözlemlemekten memnuniyet duyuyorum. I have taken good note of what you have said, Mr. Harbour. Söylediklerinizi çok iyi not ettim, Bay Harbour. I have noted Parliament's continuing interest in participating in the FSPG. Parlamento'nun FSPG'ye katılmaya devam eden ilgisini not ettim. As President for the sitting, I take note of your interpretation. Oturum Başkanı olarak yorumunuzu not ediyorum. As for the rest, I should just like to take note of your comment. Geri kalanına gelince, sadece yorumunuzu not etmek isterim. In particular, the Commission notes with pleasure that an agreement has finally been reached. Özellikle Komisyon, nihayet bir anlaşmaya varılmış olmasını memnuniyetle not etmektedir. I hope the Commission notes that. Umarım Komisyon bunu not eder. Yet, I note that France patently does not respect its commitments. Yine de Fransa'nın taahhütlerine açıkça riayet etmediğini not ediyorum. The Commission takes note that Member States will provide yearly updates for some aggregated data sets. Komisyon, Üye Devletlerin bazı toplu veri setleri için yıllık güncellemeler sağlayacağını not etmektedir. I noted the rapporteur's reference to the Cotonou Agreement. Raportörün Cotonou Anlaşması'na yaptığı atfı not ettim. We have had to note a cut in its budget for the coming year. Önümüzdeki yıl için bütçede bir kesinti yapıldığını not etmek zorunda kaldık. Indeed, I note that many points are still unresolved and we have only a few days left. Aslında birçok noktanın hala çözülmemiş olduğunu ve sadece birkaç günümüzün kaldığını not ediyorum. We also note the kind suggestion that Parliament feeds into the European system the views of its own electors. Ayrıca Parlamentonun kendi seçmenlerinin görüşlerini Avrupa sistemine aktardığı yönündeki nazik öneriyi de not ediyoruz. Many countries listen and take note of signals from Brussels. Birçok ülke Brüksel’den gelen sinyalleri dinliyor ve not ediyor. I also note that despite a totally unrealistic number of new legislative proposals, some omissions can be observed. Ayrıca, gerçekçi olmayan sayıda yeni yasa teklifine rağmen, bazı eksikliklerin gözlemlenebileceğini de not ediyorum. Mr Alavanos, I have, of course, noted your comment and we shall investigate exactly what is going on. Sayın Alavanos, yorumunuzu elbette not ettim ve neler olup bittiğini tam olarak araştıracağız. The Commission notes that Parliament's resolution focuses on Kazakhstan only. Komisyon, Parlamentonun kararının sadece Kazakistan'a odaklandığını not eder. We have taken note of all the suggestions made in the report and will consider them carefully. Raporda yer alan tüm önerileri not ettik ve bunları dikkatle değerlendireceğiz. The group leaders will have noted your comments. Grup liderleri yorumlarınızı not etmişlerdir. The Commission notes and endorses the UN Secretary-General's statement that the peace plan will stay on the table. Komisyon, BM Genel Sekreteri'nin barış planının masada kalacağı yönündeki açıklamasını not eder ve onaylar. I note with satisfaction that the Commission is going to continue to provide ECPAT with resources. Komisyonun ECPAT'a kaynak sağlamaya devam edeceğini memnuniyetle not ediyorum. We note that many other Parliament amendments would maintain this flexibility. Diğer birçok Parlamento değişikliğinin bu esnekliği koruyacağını not ediyoruz. You will have taken note of the fact that the supports there have been decoupled from production. Oradaki desteklerin üretimden ayrıştırıldığı gerçeğini not etmişsinizdir. We have taken note that the first opportunity for an overall review will be in mid-2005. Genel bir gözden geçirme için ilk fırsatın 2005 yılının ortalarında olacağını not ettik. The European Council has taken note of the results of the various operations described in the report. Avrupa Konseyi, raporda açıklanan çeşitli operasyonların sonuçlarını not etmiştir. I take note of your formal protest but the amendments remain inadmissible. Resmi itirazınızı not ediyorum ancak değişiklikler kabul edilemez. As rapporteur, I can only note this with regret. Raportör olarak bunu sadece üzüntüyle not edebilirim. We note that you want to pension the Council off, which is fairly normal in view of your political career. Konseyi emekliye ayırmak istediğinizi not ediyoruz ki bu siyasi kariyeriniz açısından oldukça normaldir. Note the number of designs you want and bring this list to your BERNINA dealer with a USB flash drive. İstediğiniz tasarımların sayısını not edin ve bu listeyi bir USB flash sürücü ile BERNINA bayinize getirin. I neglected to note it in my calendar. Onu takvimime not etmeyi ihmal ettim. Your objection is noted. İtirazınız not edildi. Did you take note of the telephone number? Telefon numarasını not ettin mi? I neglected to note it in my calendar. Takvimime not etmeyi ihmal etmişim. I have to make a note of that. Onu not etmek zorundayım. Show More (152)
3	note	belirtmek	v.
	He noted that drinks were not included in the fixed price. İçeceklerin sabit fiyata dahil olmadığını belirtti. We note a particular gap among Asian States. Asya Ülkeleri arasında özel bir fark olduğunu belirtmek isteriz. It is also important to note that there has been no local transmission within the European Union. Avrupa Birliği içinde yerel bir bulaşma olmadığını da belirtmek önemlidir. I would like to start by noting that the Commission can accept many of the proposed amendments. Komisyon'un önerilen değişikliklerin çoğunu kabul edebileceğini belirterek başlamak istiyorum. It is important to note that 90 per cent of all executions occur in only four countries. Tüm infazların yüzde 90'ının sadece dört ülkede gerçekleştiğini belirtmek önemlidir. Mrs Kauppi is right to note that any taxation competition is healthy as it is. Sayın Kauppi her türlü vergilendirme rekabetinin sağlıklı olduğunu belirtmekte haklıdır. It is also important to note that it is not only the European Parliament that prevents road victims. Yol kurbanlarını engelleyenin sadece Avrupa Parlamentosu olmadığını da belirtmek gerekir. But I should also like to note that the role of the FSPG is to advise the Council and the Commission. Ancak FSPG'nin görevinin Konsey ve Komisyona tavsiyelerde bulunmak olduğunu da belirtmek isterim. I am glad to note that the rapporteur fully agrees with this view. Raportörün bu görüşe tamamen katıldığını belirtmekten memnuniyet duyuyorum. I should also like to note that the deletion of Article 12 does not seem to me to be a good idea. Ayrıca, 12. Maddenin silinmesinin bana iyi bir fikir gibi görünmediğini de belirtmek isterim. Note that I am not looking to abolish the budget ceilings. Bütçe tavanlarını kaldırmayı düşünmediğimi belirtmek isterim. I am pleased to note that, in some ways, this is already happening more or less spontaneously. Bazı açılardan bunun zaten az ya da çok kendiliğinden gerçekleştiğini belirtmekten memnuniyet duyuyorum. I would like to note in this connection that increasing expenditure is no solution. Bu bağlamda, harcamaları artırmanın bir çözüm olmadığını belirtmek isterim. Let me note that it does not make much difference whether we talk about partnerships or deals. Ortaklıklardan ya da anlaşmalardan söz etmemizin pek bir fark yaratmadığını belirtmek isterim. I should like to note, however, that the circumstances require that it be introduced with care. Bununla birlikte, koşulların bunun dikkatle uygulanmasını gerektirdiğini belirtmek isterim. Having said that, I am pleased to note that we are finally making progress in Internet broadcasting. Bununla birlikte, internet yayıncılığı konusunda nihayet ilerleme kaydettiğimizi belirtmekten memnuniyet duyuyorum. Lastly, allow me to note that in Laeken the seats of many agencies of the European Union were not decided on. Son olarak, Laeken'de Avrupa Birliği'nin birçok kurumunun koltuklarının belirlenmediğini belirtmeme izin verin. In this connection, we note that the Commission is making a considerable effort. Bu bağlamda, Komisyon'un kayda değer bir çaba sarf ettiğini belirtmek isteriz. As rapporteur where Estonia is concerned, it feels good to be able to note that, finally, we shall now soon be there. Raportör olarak Estonya söz konusu olduğunda, nihayet yakında orada olacağımızı belirtmek iyi hissettiriyor. I should also like to note that the European Commission's handling of contracts causes many problems. Avrupa Komisyonu'nun sözleşmeleri ele alış biçiminin pek çok soruna yol açtığını da belirtmek isterim. I note that the proposed amendments to the Commission's proposal relate to three main issues. Komisyonun teklifinde önerilen değişikliklerin üç ana konuyla ilgili olduğunu belirtmek isterim. I would note, for my part, a number of areas on which our activity must be focused. Kendi adıma, faaliyetlerimizin odaklanması gereken bir dizi alan olduğunu belirtmek isterim. I think it is worth noting that the Spanish fleet has a historic tradition of distant water fishing. İspanyol filosunun uzak su balıkçılığı konusunda tarihi bir geleneğe sahip olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. As the honourable Member and I have both noted, other churches have been involved. Sayın Üyenin ve benim de belirttiğimiz gibi, diğer kiliseler de bu sürece dahil olmuştur. Thirdly, we note that we lack the capacity to act jointly in a military sense. Üçüncü olarak, askeri anlamda ortak hareket etme kapasitesinden yoksun olduğumuzu belirtmek isteriz. I also noted that one of the proposals is that we reform the Agriculture Committee and go for codecision. Önerilerden birinin Tarım Komisyonu'nda reform yapılması ve kodifikasyona gidilmesi olduğunu da belirtmiştim. I am pleased to note that most of those amendments substantially improve the directive. Bu değişikliklerin çoğunun yönergeyi önemli ölçüde iyileştirdiğini belirtmekten memnuniyet duyuyorum. But it should be noted that at this very moment there is a group of members of the Court working on this issue. Ancak şu anda Mahkeme üyelerinden oluşan bir grubun bu konu üzerinde çalıştığını da belirtmek gerekir. I am pleased to note that the report is supportive of the Commission in a number of areas. Raporun bir dizi alanda Komisyon'u destekleyici nitelikte olduğunu belirtmekten memnuniyet duyuyorum. Finally, I note that the Europe issue has increased the volume of work and deserves greater attention. Son olarak Avrupa konusunun iş hacmini artırdığını ve daha fazla ilgiyi hak ettiğini belirtmek isterim. Alongside this progress, however, it must be noted that things have not been going too well just lately. Ancak bu ilerlemenin yanı sıra, son zamanlarda işlerin pek de iyi gitmediğini belirtmek gerekir. These days, the European Environmental Agency notes that thirty percent of Europeans suffer from noise pollution. Bugünlerde Avrupa Çevre Ajansı, Avrupalıların yüzde otuzunun gürültü kirliliğinden muzdarip olduğunu belirtiyor. It must be noted that private operators have also discovered Greece. Özel operatörlerin de Yunanistan'ı keşfettiğini belirtmek gerekir. We are also pleased to note that we are making progress in the area of dialogue between cultures. Kültürler arası diyalog alanında ilerleme kaydettiğimizi belirtmekten de memnuniyet duyuyoruz. I think this is true, but it should be noted that the Commission feels equally pleased with the outcome. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum, ancak Komisyon'un da sonuçtan aynı derecede memnuniyet duyduğunu belirtmek gerekir. First of all, it is worth noting the growing number of countries choosing to ratify the court. Her şeyden önce, mahkemeyi onaylamayı tercih eden ülkelerin sayısının arttığını belirtmek gerekir. Mrs Kauppi is right to note that any taxation competition is healthy as it is. Bayan Kauppi her türlü vergilendirme rekabetinin sağlıklı olduğunu belirtmekte haklıdır. I am pleased to note that there is strong support for the proposal, with only a small number of amendments. Sadece az sayıda değişiklikle teklife güçlü bir destek verildiğini belirtmekten memnuniyet duyuyorum. However, we note that the Civil Service Commission is not yet fully functioning. Ancak, Kamu Hizmeti Komisyonu'nun henüz tam olarak faaliyete geçmediğini belirtmek isteriz. It is worth noting that European investment in Burma is significant, particularly in the oil and gas industries. Birmanya'daki Avrupa yatırımlarının, özellikle petrol ve gaz endüstrilerinde önemli olduğunu belirtmek gerekir. This is noted also in the voting list. Bu husus oylama listesinde de belirtilmiştir. We have noted that there is a 1.4 billion margin in the budget. Bütçede 1.4 milyarlık bir marj olduğunu belirtmiştik. They noted a reluctance to consider new peace initiatives. Yeni barış girişimlerini değerlendirme konusunda isteksiz olduklarını belirttiler. He notes that we have reached a critical moment in time. Zaman içinde kritik bir ana ulaştığımızı belirtiyor. It is worth noting that the UK mail regulator, Postcomm, has arrived at the same conclusion. Birleşik Krallık posta düzenleyicisi Postcomm'un da aynı sonuca vardığını belirtmek gerekir. I have noted some concerns here. Burada bazı endişelerimi belirtmiştim. Police noted that there was nothing suspicious at the scene. Polis olay yerinde şüpheli bir şey olmadığını belirtti. He noted that the problem must be handled carefully. O, sorunun dikkatlice ele alınması gerektiğini belirtti. There is one point which is not noted on the contract. Sözleşmede belirtilmeyen bir nokta var. The report notes the highest hunger rates are in Africa. Rapor, en yüksek açlık oranlarının Afrika'da olduğunu belirtiyor. He noted that the problem must be handled carefully. Sorunun dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiğini belirtti. The report notes the highest hunger rates are in Africa. Rapor en yüksek açlık oranlarının Afrika’da olduğunu belirtiyor. Tom noted in his report that the stock market was a factor in the company's failure. Tom raporunda borsanın şirketin başarısızlığında bir faktör olduğunu belirtti. Tom noted in his report that the stock market was a factor in the company's failure. Tom, borsanın şirketin başarısızlığında bir faktör olduğunu raporunda belirtti. Show More (51)
4	note	banknot	n.
	He handed me a 20-pound note and some change. Bana 20 poundluk bir banknot ve biraz da bozukluk verdi. M1 means notes and coin in circulation plus bank sight deposits. M1, dolaşımdaki banknotlar ve metal paralar artı vadesiz banka mevduatı anlamına gelir. You yourselves are familiar with the hundred franc note in Belgium, which is worth about 2 euro. Belçika'da yaklaşık 2 euro değerinde olan yüz franklık banknotu biliyorsunuzdur. In particular in the report I support the comments on the need for frontloading the general public with notes and coins. Raporda özellikle halka banknot ve madeni paralarla ön yükleme yapılması gerektiğine ilişkin yorumları destekliyorum. Secondly, consumers must be frontloaded, in terms of both notes and coins. İkinci olarak, hem banknotlar hem de madeni paralar açısından tüketicilere ön yükleme yapılmalıdır. In Greece, there is the thousand drachma note, which is only worth 0.5 cents. Yunanistan'da sadece 0,5 sent değerinde olan bin drahmilik banknot vardır. With just six months to go before the introduction of the euro notes and coins, we must focus clearly on this event. Euro banknot ve madeni paraların piyasaya sürülmesine sadece altı ay kala, bu olaya net bir şekilde odaklanmalıyız. M1 generally means notes and coin in circulation plus bank sight deposits. M1 genel olarak dolaşımdaki banknotlar ve metal paralar artı vadesiz banka mevduatı anlamına gelir. The introduction of euro notes and coins has made the internal market a domestic one. Avro banknot ve madeni paraların piyasaya sürülmesi iç pazarı yerel bir pazar haline getirmiştir. President Prodi told us this morning that the introduction of euro notes and coins was a huge success. Başkan Prodi bu sabah bize avro banknot ve madeni paraların piyasaya sürülmesinin büyük bir başarı olduğunu söyledi. In the southern countries in particular, notes are far more popular than coins. Özellikle güney ülkelerinde banknotlar madeni paralardan çok daha popülerdir. Firstly, I would point out to him that the Commission is not responsible for the introduction of notes and coins. Öncelikle Komisyonun banknot ve madeni paraların piyasaya sürülmesinden sorumlu olmadığını belirtmek isterim. Tom opened his safe, took out a wad of notes and handed them to Mary. Tom kasasını açtı, bir tomar banknot çıkardı ve Mary'ye uzattı. He took out a 1,000-yen note from his wallet. Cüzdanından 1,000 yenlik bir banknot çıkardı. The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare. Tom ücretini ödemek için 50 dolarlık bir banknot çıkardığında otobüs şoförü pek etkilenmedi. Show More (12)
5	note	nota	n.
	She can't sing the low notes. Düşük notalarda şarkı söyleyemiyor. The Commission does not intend to send a note to the leader of the Turkish Cypriots, Rauf Denktash. Komisyon, Kıbrıslı Türklerin lideri Rauf Denktaş'a bir nota gönderme niyetinde değildir. There was a scornful note in his voice. Sesinde küçümseyici bir nota vardı. Then I try to play the first notes. Sonra ilk notaları çalmaya çalışırım. You need to play the notes in the correct order. Notaları doğru sırayla çalman gerekir. In my language, the notes of the scale are do, re, mi, fa, sol, la, si, do. Benim dilimde gamın notaları do, re, mi, fa, sol, la, si, do'dur. Tom glanced at the note. Tom nota baktı. Tom glanced at the note that Mary had handed to him. Tom, Mary'nin ona verdiği nota baktı. You need to play the notes in the correct order. Notaları doğru sırada çalmanız gerekiyor. Tom glanced at the note that Mary had handed to him. Tom, Mary'nin ona uzattığı nota baktı. Music is the silence between the notes. Müzik notalar arasındaki sessizliktir. The cricket is a good singer who can sing long notes. Cırcır böceği uzun notalar söyleyebilen iyi bir şarkıcıdır. In my language, the notes of the scale are do, re, mi, fa, sol, la, si, do. Benim dilimde nota dizilimi do, re, mi, fa, sol, la, si, do şeklindedir. He is said to be able to speak without using notes. Nota kullanmadan konuşabildiği söyleniyor. Show More (11)
6	note	dikkat	n.
	Further, it takes serious note of our responsibilities towards the developing world. Ayrıca, gelişmekte olan dünyaya karşı sorumluluklarımıza da ciddi bir şekilde dikkat çekmektedir. We note a particular gap among Asian States. Asya Devletleri arasında özel bir boşluğa dikkat çekiyoruz. The report also notes the high unemployment rate in farming regions. Raporda ayrıca tarım bölgelerindeki yüksek işsizlik oranına da dikkat çekiliyor. On that note, I would like to thank you for your attention. Bu vesileyle dikkatiniz için teşekkür etmek isterim. It is also true that we note certain deficiencies which have come to light in the report. Raporda ortaya çıkan bazı eksikliklere dikkat çektiğimiz de doğrudur. Note that I am not looking to abolish the budget ceilings. Bütçe tavanlarının kaldırılmasını istemediğime dikkatinizi çekerim. I also note the lack of a distinction between human rights and government policy objectives. Ayrıca insan hakları ile hükümetin politika hedefleri arasında bir ayrım yapılmadığına da dikkat çekerim. She was noted for her good looks at school. Okulda iyi görünüşüyle dikkat çekiyordu. Note how I do it. Nasıl yaptığıma dikkat et. She was noted for her good looks at school. Okulda güzelliğiyle dikkat çekerdi. Please take note of that. Lütfen ona dikkat et. Show More (8)
7	note	kaydetmek	v.
	On 20 July the Council noted that there was no majority for amending it in the way proposed by Spain. 20 Temmuz'da Konsey, İspanya'nın önerdiği şekilde değiştirilmesi için çoğunluk olmadığını kaydetmiştir. Today - after 17 months of negotiations - we note great progress. Bugün, 17 ay süren müzakerelerden sonra, büyük ilerleme kaydedildiğini görüyoruz. The Commission notes that Turkey has made great progress towards fulfilling the Copenhagen criteria. Komisyon, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirme yolunda büyük ilerleme kaydettiğini belirtmektedir. In fact, little progress could be noted with regard to peaceful settlement of the disputes in the Aegean. Aslında, Ege'deki anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümüne ilişkin olarak çok az ilerleme kaydedilmiştir. What we noted for the 2001 budget year is no different from the trends observed in previous years. 2001 bütçe yılı için kaydettiklerimiz, önceki yıllarda gözlemlenen eğilimlerden farklı değildir. The Council is pleased to note that the Commission has implemented in full the new impact assessment procedure. Konsey, Komisyonun yeni etki değerlendirme prosedürünü tam olarak uygulamaya koyduğunu memnuniyetle kaydetmiştir. Finally, recent evidence was noted regarding possible adverse environmental effects. Son olarak, olası olumsuz çevresel etkilere ilişkin son kanıtlar kaydedilmiştir. The Council is pleased to note that the Commission has implemented in full the new impact assessment procedure. Konsey, Komisyon'un yeni etki değerlendirme prosedürünü tam olarak uygulamaya koyduğunu memnuniyetle kaydetmiştir. Presidency of Defense Industry President İsmail Demir also noted that the agreement in question is pleasing. Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir de söz konusu anlaşmanın memnuniyet verici olduğunu kaydetti. Police noted that there was nothing suspicious at the scene. Polis olay yerinde şüpheli bir durum olmadığını kaydetti. Show More (7)
8	note	fark etmek	v.
	I subsequently noted that the President-in-Office of the Council did in fact refer to this question. Daha sonra Konsey Dönem Başkanının aslında bu soruya atıfta bulunduğunu fark ettim. We have noted that you have a good grasp of the issue and are interested in really achieving something here. Konuyu iyi kavradığınızı ve burada gerçekten bir şeyler başarmakla ilgilendiğinizi fark ettik. You will note that we are starting late today, but not as late as on other occasions. Bugün geç başladığımızı fark etmişsinizdir, ancak diğer günlerdeki kadar geç değil. You will note that we are starting late today, but not as late as on other occasions. Bugün diğer günler kadar olmasa da geç başladığımızı fark etmişsinizdir. You will note that I have described a landscape of positive and negative positions. Olumlu ve olumsuz tutumlardan oluşan bir manzara tarif ettiğimi fark etmişsinizdir. I noted that her answer was incorrect. Cevabının yanlış olduğunu fark ettim. We noted that things were going well. İşlerin iyi gittiğini fark ettik. She looked at her watch and noted that it was past five. Saatine baktı ve saatin beşi geçtiğini fark etti. I noted that her answer was incorrect. Onun cevabının yanlış olduğunu fark ettim. Show More (6)
9	note	dikkat etmek	v.
	Please note that there are a limited number of seats in the hall. Salonda sınırlı sayıda koltuk bulunduğuna dikkat edin. This seems to me to be another important point for the Commission to note. Bana öyle geliyor ki Komisyon'un dikkat etmesi gereken bir diğer önemli nokta da budur. Note that I say where it is sensible to do so. Bunu yapmanın mantıklı olduğu yerlerde söylediğime dikkat edin. I would ask you to note that the correct version is the English version. Doğru versiyonun İngilizce versiyon olduğuna dikkat etmenizi rica ediyorum. This seems to me to be another important point for the Commission to note. Bana öyle geliyor ki Komisyonun dikkat etmesi gereken bir diğer önemli nokta da budur. I say 'of being able to', please note. "Yapabilme" diyorum, lütfen dikkat edin. I took no note of the time. Saate hiç dikkat etmedim. Please note the change in the meeting agenda. Lütfen toplantı gündemindeki değişikliğe dikkat edin. Show More (5)
10	note	rapor	n.
	The school doctor gave him a sick note and sent him home. Okulun doktoru ona hasta raporu vererek eve gönderdi. Show More (-2)
11	note	pusula	n.
	I asked Kathy to pass a note to Kelly. Kathy'den Kelly'ye bir pusula iletmesini istedim. Show More (-2)
12	note	eda	n.
	There was a note of suspicion in her voice. Sesinde bir şüphe edası vardı. Show More (-2)
13	note	işaret etmek	v.
	The second reason is perhaps more important, however, and strikes a very positive note. Ancak ikinci neden belki de daha önemlidir ve çok olumlu bir noktaya işaret etmektedir. Show More (-2)
14	note	ses	n.
	There was a scornful note in his voice. Sesinde küçümseyen bir ifade vardı. Show More (-2)