1 |
pale |
solgun |
adj. |
|
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, transparan ve solgun yeşil kanatlara ve narin bir vücuda sahiptir.
- Tom always looks a bit pale.
- Tom her zaman biraz solgun görünür.
- Mary's face was very pale.
- Mary'nin yüzü çok solgundu.
- He's pale because he's sick.
- Hasta olduğu için solgun.
- He's pale because he's sick.
- O hasta olduğu için solgun.
- Jane looks very pale.
- Jane çok solgun görünüyor.
- Suddenly she stood up, very pale, and with a strange light in her eyes.
- Birdenbire ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde tuhaf bir ışık vardı.
- Tom looked a little pale.
- Tom biraz solgun görünüyordu.
- Do you think I look pale?
- Sence solgun mu görünüyorum?
- The pale face troubled me a little.
- Solgun yüz beni biraz rahatsız etti.
- You do look a little pale.
- Biraz solgun görünüyorsun.
- You're a little pale.
- Biraz solgunsun.
- She was very pale.
- O çok solgundu.
- She was very pale.
- Çok solgundu.
- Tom is a bit pale.
- Tom biraz solgun.
- He's a little pale.
- Biraz solgun.
- You look very pale.
- Çok solgun görünüyorsun.
- He looks kind of pale.
- O biraz solgun görünüyor.
- She has a pale complexion.
- Solgun bir teni var.
- His lips were pale.
- Onun dudakları solgundu.
- Tom looked very pale.
- Tom çok solgun görünüyordu.
- At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
- Gündüzleri berrak güneşi, geceleri ise solgun ayı ve güzel yıldızları görürüz.
- Tom was very pale.
- Tom çok solgundu.
- He looks kind of pale.
- Biraz solgun görünüyor.
- The girl looked so pale.
- Kız çok solgun görünüyordu.
- Tom always looks a bit pale.
- Tom her zaman biraz solgun görünüyor.
- You're looking a little pale.
- Biraz solgun görünüyorsun.
- Tom's face is very pale.
- Tom'un yüzü çok solgun.
- He's a little pale.
- O biraz solgun.
- Suddenly she stood up, very pale, and with a strange light in her eyes.
- Birden ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde garip bir ışık vardı.
- Tom was pale.
- Tom solgundu.
- Why do you look so pale?
- Neden bu kadar solgun görünüyorsun?
- Tom looks a little pale.
- Tom biraz solgun görünüyor.
- You look so pale today.
- Bugün çok solgun görünüyorsun.
- Why are you so pale today?
- Bugün neden bu kadar solgunsun?
- You look a little pale.
- Biraz solgun görünüyorsun.
- Do I look pale to you?
- Sana solgun mu görünüyorum?
- You're a little pale.
- Sen biraz solgunsun.
- He had pale lips.
- Onun solgun dudakları vardı.
- You look so pale.
- Çok solgun görünüyorsun.
- The last to leave was a tall man, with a pale face and smooth, black hair.
- En son çıkan uzun boylu, solgun yüzlü ve pürüzsüz, siyah saçlı bir adamdı.
- Tom looks very pale.
- Tom çok solgun görünüyor.
- Your face is pale.
- Yüzünüz solgun.
- Tom looked pale and fatigued.
- Tom solgun ve yorgun görünüyordu.
- You are pale.
- Sen solgunsun.
- Tom said I looked very pale.
- Tom çok solgun göründüğümü söyledi.
- Why are you so pale?
- Neden bu kadar solgunsun?
- Tom was extremely pale.
- Tom son derece solgundu.
- Tom said I looked a bit pale.
- Tom biraz solgun göründüğümü söyledi.
- His lips were pale.
- Dudakları solgundu.
- Your face is pale.
- Yüzün solgun.
- You look kind of pale.
- Biraz solgun görünüyorsun.
- Tom's face was pale.
- Tom'un yüzü solgundu.
- Tom looks kind of pale.
- Tom biraz solgun görünüyor.
- Tom is a little pale.
- Tom biraz solgun.
- You're pale as a ghost.
- Hayalet gibi solgunsun.
- Tom is pale, isn't he?
- Tom solgun, değil mi?
- Tom is very pale.
- Tom çok solgun.
Show More (57)
|
2 |
pale |
soluk |
adj. |
|
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir vücutları vardır.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir gövdesi vardır.
- The kitchen was lined with pale yellow tiles.
- Mutfak soluk sarı fayanslarla kaplıydı.
- Tom said I looked a bit pale.
- Tom benim biraz soluk göründüğümü söyledi.
- The pale face troubled me a little.
- Soluk yüz beni biraz rahatsız etti.
- The kitchen was lined with pale yellow tiles.
- Mutfak soluk sarı çinilerle kaplıydı.
- Tom has a pale complexion.
- Tom'un soluk bir teni var.
- He had pale lips.
- Soluk dudakları vardı.
- The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
- Turkuaz rengi berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
- She has a pale complexion.
- O bir soluk cildi vardır.
- She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
- The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
- Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
Show More (9)
|
3 |
pale |
sararmış |
adj. |
|
- You're pale as a ghost.
- Hayalet gibi sararmışsın.
Show More (-2)
|
4 |
pale |
solgunlaşmak |
v. |
|
- Tom is paling.
- Tom solgunlaşıyor.
Show More (-2)
|
5 |
pale |
beti benzi atmış |
adj. |
|
- She was pale with fear.
- Korkudan beti benzi atmıştı.
Show More (-2)
|