Tureng - powerful - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	powerful	güçlü	adj.
	The companies we are dealing with here are quite powerful. Burada karşı karşıya olduğumuz şirketler oldukça güçlü. The European Union is in a very powerful position to do this. Avrupa Birliği bunu yapabilecek çok güçlü bir konumdadır. Are we Europeans so powerful, then? O zaman biz Avrupalılar çok mu güçlüyüz? It is one of the most powerful weapons Parliament has and must therefore be deployed with care. Parlamentonun sahip olduğu en güçlü silahlardan biridir ve bu nedenle dikkatle kullanılmalıdır. This is clearly a powerful exception to the rule on non-discrimination. Bu açıkça ayrımcılık yapmama kuralının güçlü bir istisnasıdır. That is why we constantly make powerful appeals to both parties. Bu nedenle her iki tarafa da sürekli olarak güçlü çağrılarda bulunuyoruz. That would be a powerful incentive on the road to the fair distribution of wealth. Bu, servetin adil dağılımına giden yolda güçlü bir teşvik olacaktır. The European Parliament and European citizens are waiting for a powerful signal. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa vatandaşları güçlü bir sinyal bekliyor. The Baltic States are small coastal States bordering on a powerful neighbour. Baltık Devletleri güçlü bir komşuya sınırı olan küçük kıyı devletleridir. The White Paper makes it possible to make a powerful response to questions of this kind. Beyaz Kitap bu tür sorulara güçlü bir yanıt verilmesini mümkün kılmaktadır. Our political action must be powerful and commensurate with ecological urgency. Siyasi eylemlerimiz güçlü ve ekolojik aciliyetle orantılı olmalıdır. There are so many powerful but hidden forces at work! İş başında çok güçlü ama gizli güçler var! What is needed here is a powerful response from the European Union. Burada ihtiyaç duyulan şey Avrupa Birliği'nin güçlü bir tepki vermesidir. The Stabilisation and Association Process is a powerful instrument and we must use it vigorously. İstikrar ve Ortaklık Süreci güçlü bir araçtır ve bunu güçlü bir şekilde kullanmalıyız. The European Union is in a very powerful position to do this. Avrupa Birliği bunu yapmak için çok güçlü bir konumdadır. The Member concerned has powerful powers of persuasion. İlgili Üye güçlü ikna kabiliyetine sahiptir. On the other hand, secrecy can also protect powerful profiteers from popular anger. Öte yandan gizlilik, güçlü vurguncuları halkın öfkesinden de koruyabilir. Combining economic aspects, environment and the social dimension is a powerful idea. Ekonomik yönleri, çevreyi ve sosyal boyutu birleştirmek güçlü bir fikirdir. The justice of the powerful and international lawlessness? Güçlülerin adaleti ve uluslararası hukuksuzluk? The most powerful intelligence services in the world have worked towards this as their sole aim. Dünyanın en güçlü istihbarat servisleri tek amaç olarak bu yönde çalışmaktadır. The acquisition of an international legal personality would be a powerful instrument for the Union. Uluslararası bir tüzel kişiliğin kazanılması Birlik için güçlü bir araç olacaktır. There are powerful Members of Senate and the Congress who advocate opt-in solutions. Senato ve Kongre'de opt-in çözümlerini savunan güçlü üyeler bulunmaktadır. The TRIPS Agreement was a clear example of the powerful vested interests of the developed world at this time. TRIPS Anlaşması, o dönemde gelişmiş dünyanın güçlü çıkarlarının açık bir örneğiydi. It includes powerful countries which have been colonial powers in the past. Bu ülkeler arasında geçmişte sömürgeci güçler olan güçlü ülkeler de yer almaktadır. Candidate countries were given powerful incentives to bring about the necessary changes. Aday ülkelere gerekli değişiklikleri yapmaları için güçlü teşvikler verildi. An agreement on the start of a new round will thus give the world economy a powerful and positive signal. Yeni bir turun başlatılması konusunda varılacak bir anlaşma dünya ekonomisine güçlü ve olumlu bir sinyal verecektir. One of my colleagues afterwards said that point was a powerful intervention. Daha sonra meslektaşlarımdan biri bu noktanın güçlü bir müdahale olduğunu söyledi. Indeed, is the European Community powerful enough to make an effective contribution here? Gerçekten de Avrupa Topluluğu bu konuda etkin bir katkıda bulunabilecek kadar güçlü mü? It gives a powerful signal indicating what Parliament does and does not want. Parlamentonun ne istediğini ve ne istemediğini gösteren güçlü bir sinyal verir. Yet I believe that no matter how big and powerful China may be she is still part of the world. Yine de Çin'in ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun hala dünyanın bir parçası olduğuna inanıyorum. That will be a powerful means of gauging the consequences, among other things, of this new regulation. Bu, diğer hususların yanı sıra, bu yeni düzenlemenin sonuçlarını ölçmek için güçlü bir araç olacaktır. The European Parliament and European citizens are waiting for a powerful signal. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa vatandaşları güçlü bir sinyal beklemektedir. What has happened in Iraq further supports the powerful arguments for an International Criminal Court. Irak'ta yaşananlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yönelik güçlü argümanları daha da desteklemektedir. The demonstrators used powerful public address systems, that is, loudspeakers. Göstericiler güçlü seslendirme sistemleri, yani hoparlörler kullandılar. We have clearly heard the powerful appeal you have made to us. Bize yaptığınız güçlü çağrıyı açıkça duyduk. The justice of the powerful and international lawlessness? Güçlülerin adaleti ve uluslararası hukuksuzluk mu? In order for the Regulation to be effective, however, it must provide a powerful incentive for people to volunteer. Ancak Tüzük'ün etkili olabilmesi için insanların gönüllü olmaları yönünde güçlü bir teşvik sağlaması gerekmektedir. We also lack a democratic and powerful government for Europe. Ayrıca Avrupa için demokratik ve güçlü bir hükümete de ihtiyacımız var. The first question is whether enlargement is conceivable without a powerful structure and cohesion policy. İlk soru, güçlü bir yapı ve uyum politikası olmadan genişlemenin düşünülebilir olup olmadığıdır. Our most powerful weapon is our imagination. En güçlü silahımız hayal gücümüzdür. The Community has a powerful legal instrument which needs to be implemented correctly. Topluluk, doğru bir şekilde uygulanması gereken güçlü bir yasal araca sahiptir. This commodity is available to anyone who is rich and powerful but not to anyone who is poor and powerless. Bu mal, zengin ve güçlü olan herkes için mevcuttur ancak yoksul ve güçsüz olan herkes için mevcut değildir. Too often we are left with the impression of a Commission that is a spectator rather than a powerful actor. Çoğu zaman güçlü bir aktörden ziyade seyirci konumunda olan bir Komisyon izlenimi ediniyoruz. The European Union is the most powerful economic area in the world. Avrupa Birliği dünyanın en güçlü ekonomik alanıdır. This would send a very powerful message to the people of Bulgaria. Bu Bulgaristan halkına çok güçlü bir mesaj gönderecektir. The world needs a powerful, political signal. Dünyanın güçlü, siyasi bir sinyale ihtiyacı var. In several countries, powerful social movements have already opposed similar attempts. Birçok ülkede güçlü toplumsal hareketler benzer girişimlere karşı çıkmıştır. The rich and powerful always come out ahead. Zengin ve güçlü olan her zaman önde olur. Touch is a powerful way of communicating with one another. Dokunma, birbirimizle iletişim kurmanın güçlü bir yoludur. It is powerful enough to cut through rocks. Kayaları ikiye bölecek kadar güçlü. But it was too powerful, no one I used it on survived. Fakat çok güçlüydü, üzerinde kullandığım hiç kimse hayatta kalmadı. This is a great, powerful and symbolic act. Bu güçlü, büyük ve sembolik bir eylemdir. Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone. Barış zamanında bile imparatorluğunu herkese karşı savunacak kadar güçlü değildi. It was more agile and powerful than its older brother. Ağabeyinden daha çevik ve güçlü biriydi. You're the only one powerful enough. Yeterince güçlü olan bir tek sensin. Some pesticides, and a quite powerful chemical defoliant. Bazı pestisitler ve oldukça güçlü bir kimyasal yaprak dökücü. A creature this powerful must come from a long uninterrupted bloodline. Bu kadar güçlü bir yaratık uzun ve kesintisiz bir soydan geliyor olmalı. The chemistry between you is powerful enough to block everything else out. Aranızdaki kimya diğer her şeyi engelleyecek kadar güçlü. This bullet isn't powerful enough to take down anything bigger than a squirrel. Bu kurşun sincaptan daha büyük bir şeyi devirecek kadar güçlü değil. We have no idea how powerful we actually are. Aslında ne kadar güçlü olduğumuza dair hiçbir fikrimiz yok. The explosion was so powerful that the hull almost broke in two. Patlama o kadar güçlüydü ki gövde neredeyse ikiye bölünüyordu. And not just that, but it was still so powerful. Ve sadece bu da değil, ama yine de çok güçlüydü. At that moment, you are connecting with a powerful truth. İşte o anda güçlü bir gerçeklik ile bağlantı kuruyorsunuz. His shoulders were still powerful, although very old. Çok yaşlı olmasına rağmen omuzları halen güçlüydü. But the trend for smaller, increasingly powerful computers could be coming to an end. Ama daha küçük, daha güçlü bilgisayarlar trendi sona eriyor olabilir. But it was too powerful, no one I used it on survived. Ama çok güçlüydü, kullandığım hiç kimse hayatta kalamadı. The spirit of their solidarity was so powerful that they succeeded. Aralarındaki dayanışma ruhu o kadar güçlüydü ki başardılar. A creature this powerful must come from a long uninterrupted bloodline. Bu kadar güçlü bir yaratık, uzun ve kesintisiz bir soydan gelmiş olmalı. You will be standing in a grand and powerful city. Büyük ve güçlü bir şehirde duracaksınız. It really is a powerful form of analysis in baseball. Beyzbol konusunda gerçekten güçlü bir analiz şeklidir. And the societies that possess these qualities are always powerful. Bu özelliklere sahip olan toplumlar ise her zaman için güçlüdür. So you have found a sports car with a fairly powerful engine. Demek oldukça güçlü bir motora sahip bir spor araba buldunuz. These people are too powerful for you. Bu insanlar sana göre fazla güçlü. A banker can be a powerful ally for your business. Bir bankacı işiniz için güçlü bir müttefik olabilir. It was too powerful for an unshielded human mind. Korunmasız bir insan zihni için oldukça güçlüydü. And the societies that possess these qualities are always powerful. Ve bu niteliklere sahip olan toplumlar her zaman güçlüdür. But it was too powerful, no one I used it on survived. Ama çok güçlüydü, onu kullandığım hiç kimse hayatta kalamadı. The World Browser is a tiny, fast, yet free, secure, and powerful web browser. World Browser küçük, hızlı, ücretsiz, güvenli ve güçlü bir web tarayıcısıdır. The sting is quite powerful and can be dangerous to humans. İğnesi bir hayli güçlüdür ve insanlar için tehlikeli olabilir. His shoulders were still powerful, although very old. Omuzları çok yaşlı olmasına rağmen hâlâ güçlüydü. Haskell is powerful enough to make impure code look imperative. Haskell, saf olmayan kodun mecburi görünmesini sağlayacak kadar güçlüdür. It really is a powerful form of analysis in baseball. Gerçekten beyzbol için güçlü bir çözümleme tekniği. In this world, powerful priestesses presided over strange and dangerous rituals. Bu dünyada güçlü rahibeler garip ve tehlikeli ritüellere başkanlık ediyorlardı. As we already know horse is a powerful animal. Atın güçlü bir hayvan olduğunu zaten biliyoruz. Kindness wizards, while very rare, are extremely powerful. Nezaket sihirbazları çok nadir olmakla birlikte son derece güçlüdür. YouTube has become an extremely powerful tool. YouTube son derece güçlü bir araç haline geldi. However, he also is powerful enough to annihilate the universe. Ancak aynı zamanda evreni yok edecek kadar da güçlüdür. There I realized how powerful you are. Orada ne kadar güçlü olduğunu anladım. They're told that he's made their country the most powerful and economically developed on the planet. Onlara, ülkelerini dünyadaki en güçlü ve ekonomik açıdan en gelişmiş ülke haline getirdiği söylendi. It was more agile and powerful than its older brother. Ağabeyinden daha çevik ve güçlüydü. His presence was very powerful and we will all miss him. Varlığı çok güçlüydü ve hepimiz onu özleyeceğiz. Because I do believe artists are that powerful. Çünkü sanatçılar o kadar güçlüler bence. The most powerful army in the area was Israel's. Bölgedeki en güçlü ordu İsrail'in ordusuydu. She had a magic ribbon, very powerful. Sihirli bir kurdelesi vardı, çok güçlüydü. Discovering that you are infinite and powerful, here, is a choice of radical freedom. Burada sonsuz ve güçlü olduğunuzu keşfetmek, radikal bir özgürlük seçimidir. All these symptoms are rather usual for powerful diet plan pills. Tüm bu belirtiler güçlü diyet hapları için oldukça olağandır. The most powerful army in the area was Israel's. Bölgedeki en güçlü ordu İsrail'e aitti. Clu was too powerful and left him for dead. Clu çok güçlüydü ve onu ölüme terk etti. The spirit of their solidarity was so powerful that they succeeded. Dayanışma ruhları öylesine güçlüydü ki başarılı oldular. The ship's powerful propulsion was intended to produce very high speeds. Geminin güçlü tiş gücü çok yüksek hızlar üretmek için tasarlanmıştı. You will be standing in a grand and powerful city. Devasa ve güçlü bir şehirde duracaksınız. It was more agile and powerful than its older brother. Ağabeyine göre daha becerikli ve güçlüydü. Haskell is powerful enough to make impure code look imperative. Haskell saf olmayan kodu gerekli gösterecek kadar güçlüdür. And the societies that possess these qualities are always powerful. Ve bu niteliklere sahip toplumlar her zaman güçlüdür. If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection. Güçlü kara elfler bocalarsa aşağıdaki dünya ayaklanmaya açık demektir. You are still a powerful sign and reminder to us. Sen hâlâ bizim için güçlü bir işaret ve anımsatıcısın. This gives you some powerful control. Bu size güçlü bir kontrol olanağı sağlar. No weapons will be powerful enough to stop him. Hiçbir silah onu durduracak kadar güçlü olamaz. T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet. T'Pol'un analizi onun bütün bir gezegeni yok edecek kadar güçlü olmadığını gösteriyor. The words that we use in our daily lives are powerful too. Günlük hayatımızda kullandığımız kelimeler de güçlüdür. The powerful and ultra fast laser speed can instantly resolve melanin. Güçlü ve ultra hızlı lazer, melanini anında çözebilir. The explosion was so powerful that the hull almost broke in two. Patlama öylesine güçlüydü ki, tekne neredeyse ikiye ayrılıyordu. The spirit of their solidarity was so powerful that they succeeded. Dayanışma ruhları o kadar güçlüydü ki başarılı oldular. Investments resulting in huge losses for some very powerful people. Bazı çok güçlü insanlar için büyük kayıplarla sonuçlanan yatırımlar. However, he also is powerful enough to annihilate the universe. Bununla birlikte, evreni yok edebilecek kadar da güçlü. Kindness wizards, while very rare, are extremely powerful. İyilik büyücüleri çok nadir görülseler de son derece güçlüdürler. It's easier and more controlled, but less powerful. Daha kolay ve daha kontrollü, ancak daha az güçlüdür. They are the powerful producers of information and meaning. Onlar bilgi ve anlamın güçlü üreticileridir. They are a really powerful team, especially at home. Özellikle kendi evlerinde gerçekten güçlü bir ekiptirler. You are still a powerful sign and reminder to us. Hala bizim için güçlü bir işaret ve hatırlatıcısınız. Because I do believe artists are that powerful. Çünkü sanatçıların o derece güçlü olduğuna inanıyorum. BIOQUEST FORMULA contains protease and amylase, two powerful enzymes that break down protein and carbohydrate stains. BIOQUEST FORMULA, protein ve karbonhidrat lekelerini parçalayan iki güçlü enzim olan proteaz ve amilaz içerir. His shoulders were still powerful, although very old. Çok yaşlı olmasına rağmen omuzları hâlâ güçlüydü. It's a powerful Android web browser, and it's completely free to use. Güçlü bir Android web tarayıcısıdır ve kullanımı tamamen ücretsizdir. The rich and powerful always come out ahead. Zengin ve güçlü olanlar her zaman öne çıkar. The powerful and ultra fast laser speed can instantly resolve melanin. Güçlü ve ultra hızlı lazer hızı melanini anında çözebilir. The ship's powerful propulsion was intended to produce very high speeds. Geminin güçlü itiş gücünün çok yüksek hızlar üretmesi amaçlanmıştı. The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly. Çatışma başladı, görünüşte savunmasız görünen iskeletler beklenmedik bir şekilde çok güçlüydü. Kindness wizards, while very rare, are extremely powerful. İyilik büyücüleri, çok nadir olmalarına rağmen, son derece güçlülerdir. But the trend for smaller, increasingly powerful computers could be coming to an end. Ancak daha küçük ve giderek daha güçlü olan bilgisayarlara yönelik trend sona eriyor olabilir. She had a magic ribbon, very powerful. Sihirli bir kurdelesi vardı, o çok güçlüydü. The word of Samsung means 'three stars' in Korea which represents big, numerous and powerful. Samsung kelimesi Kore dilinde büyük, çok sayıda ve güçlü anlamına gelen 'üç yıldız' anlamına geliyor. My friends and I battled one another using monsters and powerful spells. Arkadaşlarım ve ben canavarlar ve güçlü büyüler kullanarak birbirimizle savaşırdık. We have no idea how powerful we actually are. Aslında ne kadar güçlü olduğumuz hakkında hiçbir fikrimiz yok. And not just that, but it was still so powerful. Ve sadece bu da değil, yine de çok güçlüydü. The words that we use in our daily lives are powerful too. Günlük hayatta kullandığımız kelimeler de güçlüdür. He was powerful, rarely lost a battle. Güçlü biriydi, nadiren savaşta yenilirdi. It really is a powerful form of analysis in baseball. Bu gerçekten de beyzbolda güçlü bir çözümleme biçimidir. The word of Samsung means 'three stars' in Korea which represents big, numerous and powerful. Samsung kelimesi Kore'de büyük, çok sayıda ve güçlü anlamına gelen 'üç yıldız' anlamındadır. They're told that he's made their country the most powerful and economically developed on the planet. Onlara adamın ülkelerini yeryüzündeki en güçlü ve ekonomik olarak en gelişmiş ülke haline getirdiği söyleniyor. Opera is a powerful web browser designed to work with fewer resources devices. Opera, daha az kaynak kullanan cihazlarla çalışmak üzere tasarlanmış güçlü bir web tarayıcısıdır. Haskell is powerful enough to make impure code look imperative. Haskell, saf olmayan kodu mecburi gibi gösterecek kadar güçlüdür. In this world, powerful priestesses presided over strange and dangerous rituals. Bu dünyada, güçlü rahibeler garip ve tehlikeli ayinler gerçekleştiriyorlardı. The chemistry between you is powerful enough to block everything else out. Aranızdaki kimya diğer her şeyi devre dışı bırakacak kadar güçlü. The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly. Savaş başladı, görünüşte savunmasız olan iskeletler beklenmedik bir şekilde çok güçlüydü. Despite the huge distances between galaxies their powerful gravity is always at work. Galaksiler arasındaki devasa mesafelere rağmen güçlü çekim güçleri her zaman iş başındadır. They possess powerful and devastating magic. Güçlü ve yıkıcı büyüleri var. So you have found a sports car with a fairly powerful engine. Yani oldukça güçlü bir motora sahip spor bir araba buldunuz. Despite the huge distances between galaxies their powerful gravity is always at work. Galaksiler arasındaki büyük mesafelere rağmen güçlü yerçekimleri her zaman etkilidir. They are a really powerful team, especially at home. Gerçekten güçlü bir takımlar, özellikle de kendi sahalarında. You're the only one powerful enough. Yeterince güçlü olan tek kişi sensin. Well, after tonight, the world's powerful will be just like us. Bu geceden sonra dünyanın güçlüleri de bizim gibi olacak. The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly. Savaş başladı, görünüşte savunmasız olan iskeletler sürpriz bir şekilde çok güçlüydü. This offers a new and unprecedented powerful source of energy. Bu, yeni ve benzeri görülmemiş güçlü bir enerji kaynağı sunuyor. It was too powerful for an unshielded human mind. Korunmasız bir insan zihnine göre fazla güçlüydü. The explosion was so powerful that the hull almost broke in two. Patlama o kadar güçlüydü ki gövde neredeyse ikiye ayrılıyordu. It was too powerful for an unshielded human mind. Korumasız bir insan zihni için çok güçlüydü. It is powerful enough to cut through rocks. Kayaları kesebilecek kadar güçlüdür. At that moment, you are connecting with a powerful truth. O anda güçlü bir gerçekle bağlantı kuruyorsunuz. The sting is quite powerful and can be dangerous to humans. İğnesi oldukça güçlüdür ve insanlar için tehlikeli olabilir. It's easier and more controlled, but less powerful. Daha kolay ve daha kontrollü, ancak daha az güçlü. Once, there was a powerful queen. Evvel zaman önce, güçlü bir kraliçe varmış. They possess powerful and devastating magic. Güçlü ve yıkıcı büyülere sahipler. She had a magic ribbon, very powerful. Çok güçlü, sihirli bir kurdelesi vardı. T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet. T'Pol'ün analizi, bütün bir gezegeni yok edecek kadar güçlü olmadığını gösteriyor. These are powerful creatures from ancient times. Bunlar eski zamanlardan kalma güçlü yaratıklardır. However, the powerful and sacred love within you is far more expansive and abundant than this. Ancak içinizdeki güçlü ve kutsal sevgi bundan çok daha geniş ve bereketlidir. He was powerful, rarely lost a battle. Güçlüydü, nadiren savaş kaybediyordu. These people are too powerful for you. Bu insanlar senin için çok güçlü. The powerful and ultra fast laser speed can instantly resolve melanin. Güçlü ve ultra hızlı lazer hızı melanini bir anda çözebilir. My friends and I battled one another using monsters and powerful spells. Arkadaşlarım ve ben canavarlar ve güçlü büyüler kullanarak birbirimizle savaştık. The words that we use in our daily lives are powerful too. Günlük yaşamımızda kullandığımız kelimeler de güçlüdür. This car is really powerful. Bu araba gerçekten çok güçlüdür. Sami was a powerful businessman. Sami güçlü bir iş adamıydı. Japan has economically become a powerful nation. Japonya ekonomi olarak güçlü bir ulus oldu. Mary is a powerful warrior. Mary güçlü bir savaşçı. The white spots on Saturn are believed to be powerful storms. Satürn üzerindeki beyaz lekelerin, güçlü fırtınalar olduklarına inanılır. We got a powerful tool. Güçlü bir aletimiz var. He's rich and powerful. Zengin ve güçlü. The powerful always get what they want. Güçlü her zaman istediklerini elde eder. You are working for a very powerful man. Çok güçlü bir adam için çalışıyorsun. It was such a powerful explosion that the roof was blown off. O kadar güçlü bir patlamaydı ki çatı havaya uçtu. Mathematics is the most beautiful and most powerful creation of the human spirit. Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratımıdır. My car isn't powerful enough. Arabam yeterince güçlü değil. The powerful must be held accountable for their actions. Güçlü, eylemleri için sorumlu tutulmalıdır. Tom is a very powerful swimmer, isn't he? Tom çok güçlü bir yüzücü, değil mi? You are not powerful. Güçlü değilsin. In critical moments even the very powerful have need of the weakest. Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır. Love is a powerful drug. Aşk güçlü bir uyuşturucudur. Tom's family is powerful. Tom'un ailesi güçlü. Morgan le Fay was a powerful sorceress and the half-sister of King Arthur. Morgan le Fay güçlü bir büyücüydü ve Kral Arthur'un üvey kardeşiydi. A powerful spirit resides in the forest. Ormanda güçlü bir ruh yaşamaktadır. Tom has powerful arms. Tom'un güçlü kolları var. The two most powerful warriors are patience and time. En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır. Tom is wealthy and powerful. Tom zengin ve güçlüdür. You're a powerful woman! Sen güçlü bir kadınsın! We got a powerful tool. Bizim güçlü bir aracımız var. A society cannot be truly democratic unless the powerful are held accountable for their actions. Bir toplum, güçlüler eylemleri için sorumlu tutulmadıkça gerçekten demokratik olamaz. He may be powerful, but he is not invincible. O güçlü olabilir ama yenilmez değildir. This is a powerful laser. Bu güçlü bir lazer. He's rich and powerful. O, zengin ve güçlü. The powerful always get what they want. Güçlüler her zaman istediklerini alırlar. The police officer shone his powerful flashlight at the car. Polis memuru güçlü el fenerini arabaya tuttu. She is powerful. Güçlüdür. Matt is a powerful acquisition for our team. Matt ekibimiz için güçlü bir kazanımdır. He has powerful arms. Onun güçlü kolları var. Matt is a powerful acquisition for our team. Matt takımımız için güçlü bir transfer. The powerless must be protected against the powerful. Güçsüzler güçlülere karşı korunmalıdır. Princess Mary was captured by the powerful dragon named Tom. Prenses Mary, Tom adındaki güçlü ejderha tarafından yakalandı. He has powerful arms. Güçlü kolları var. The powerless must be protected against the powerful. Güçsüzler, güçlülere karşı korunmalıdır. Dragons are powerful creatures. Ejderhalar güçlü yaratıklardır. America has the world’s largest economy, and its army is the most powerful. Amerika dünyanın en büyük ekonomisine ve en güçlü ordusuna sahiptir. He is powerful. O, güçlüdür. Mary is a powerful warrior. Mary güçlü bir savaşçıdır. Germany then had a powerful army. O zaman Almanya'nın güçlü bir ordusu vardı. Tom is powerful. Tom güçlü. She's a powerful demon. O güçlü bir iblis. That's quite powerful. Oldukça güçlü. It was a powerful moment. Güçlü bir andı. Sami was a powerful businessman. Sami güçlü bir işadamıydı. At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful. O zamanlar Ethelbert Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve çok güçlüydü. Japan has become a powerful nation. Japonya güçlü bir ulus oldu. Tom has many powerful friends. Tom'un birçok güçlü arkadaşı var. Tom has a very powerful voice. Tom çok güçlü bir sese sahip. He is powerful. O güçlüdür. They have a powerful military arsenal. Onların güçlü bir askeri cephanelikleri var. Love is a powerful drug. Aşk güçlü bir ilaçtır. Last week a very powerful earthquake occurred in South America. Geçen hafta Güney Amerika'da çok güçlü bir deprem meydana geldi. Tom has many powerful friends in Washington. Tom'un Washington'da çok güçlü dostları var. He's wealthy and powerful. O zengin ve güçlü. Tom's eyes are powerful. Tom'un gözleri güçlüdür. She's a powerful demon. O güçlü bir şeytan. The supervisor bought a really powerful machine. Amir gerçekten güçlü bir makine aldı. The aardvark has powerful limbs and sharp claws so it can burrow into earth at high speed. Yer domuzunun güçlü bacakları ve keskin pençeleri var böylece yüksek hızda toprağa tünel kazabilir. I know some powerful people in the government. Hükümette bazı güçlü insanlar tanıyorum. Sami shared his powerful story. Sami güçlü hikayesini paylaştı. The aardvark has powerful limbs and sharp claws so it can burrow into earth at high speed. Karıncayiyen güçlü uzuvlara ve keskin pençelere sahiptir, bu yüzden toprağa yüksek hızda girebilir. He's a powerful sorcerer. O güçlü bir sihirbaz. They have a powerful military arsenal. Güçlü bir askeri cephanelikleri var. A laugh can be a very powerful thing. Bir kahkaha çok güçlü bir şey olabilir. In critical moments even the very powerful have need of the weakest. Kritik anlarda çok güçlü olanlar bile en zayıf olanlara ihtiyaç duyar. Camel archers are very powerful. Deve okçuları çok güçlüdür. A society cannot be truly democratic unless the powerful are held accountable for their actions. Güçlüler eylemlerinden sorumlu tutulmadıkça bir toplum gerçek anlamda demokratik olamaz. Princess Mary was captured by the powerful dragon named Tom. Prenses Mary, Tom adındaki güçlü ejderha tarafından esir alındı. This computer is powerful, efficient, and easy to use. Bu bilgisayar güçlü, verimli ve kullanımı kolaydır. Tom is rich and powerful. Tom zengin ve güçlü. Tom is immensely powerful. Tom son derece güçlü. You're a powerful woman! Güçlü bir kadınsın! We're powerful. Biz güçlüyüz. This car is really powerful. Bu araba gerçekten çok güçlü. My computer is powerful. Bilgisayarım güçlüdür. Japan's army was very powerful. Japonya'nın ordusu çok güçlüydü. Once upon a time a great and powerful king married a lovely princess. Bir zamanlar büyük ve güçlü bir kral, güzel bir prensesle evlenmiş. The powerful must be held accountable for their actions. Güçlüler eylemlerinden sorumlu tutulmalıdır. He's a powerful demon. O güçlü bir iblis. The supervisor bought a really powerful machine. Yönetici gerçekten güçlü bir makine satın aldı. Tom has a powerful grip. Tom'un güçlü bir tutuşu var. The powerful rip current carried Tom far away from the shore. Güçlü rip akıntısı Tom'u kıyıdan çok uzağa taşıdı. Sami's testimony was powerful. Sami'nin ifadesi güçlüydü. You're powerful. Sen güçlüsün. A nation need not necessarily be powerful to be great. Bir ulusun büyük olması için mutlaka güçlü olması gerekmez. America is the richest and most powerful country. Amerika en zengin ve en güçlü ülkedir. You are not powerful. Sen güçlü değilsin. I'm powerful. Ben güçlüyüm. Tom's family is powerful. Tom'un ailesi güçlüdür. Japan has become a powerful nation. Japonya güçlü bir ulus haline gelmiştir. The white spots on Saturn are believed to be powerful storms. Satürn'ün üzerindeki beyaz lekelerin güçlü fırtınalar olduğuna inanılıyor. Germany then had a powerful army. Almanya o zamanlar güçlü bir orduya sahipti. The powerful rip current carried Tom far away from the shore. Güçlü bir rip akıntısı Tom'u kıyıdan uzaklaştırdı. Morgan le Fay was a powerful sorceress and the half-sister of King Arthur. Morgan le Fay güçlü bir büyücüydü ve Kral Arthur'un üvey kız kardeşiydi. Mathematics is the most beautiful and most powerful creation of the human spirit. Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratısıdır. Fadil used a powerful sedative to drug Layla. Fadıl, Leyla'yı uyuşturmak için güçlü bir sakinleştirici kullandı. America has the world’s largest economy, and its army is the most powerful. Amerika dünyanın en büyük ekonomisine ve en güçlü ordusuna sahip. He gave a powerful testimony. Güçlü bir ifade verdi. Indeed this car is small, but it is powerful. Aslında bu araba küçük ama güçlü. The two most powerful warriors are patience and time. En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır. Tom is powerful, isn't he? Tom güçlü, değil mi? Tom is very powerful, isn't he? Tom çok güçlü, değil mi? He's wealthy and powerful. O varlıklı ve güçlüdür. My computer is powerful. Bilgisayarım çok güçlü. Tom has a very powerful voice. Tom'un çok güçlü bir sesi var. That flower has a powerful smell. Bu çiçeğin güçlü bir kokusu var. This lamp sends out a powerful beam. Bu lamba güçlü bir ışın gönderir. That's quite powerful. O oldukça güçlü. He had a wonderfully powerful memory. Olağanüstü güçlü bir hafızası vardı. Japan has economically become a powerful nation. Japonya ekonomik olarak güçlü bir ulus haline gelmiştir. This is a powerful laser. Bu, güçlü bir lazerdir. This lamp sends out a powerful beam. Bu lamba güçlü bir ışın gönderiyor. This is powerful stuff. Bu güçlü bir şey. Tom is a powerful man. Tom güçlü bir adam. She is powerful. O güçlüdür. Taiwan was hit by a powerful earthquake. Tayvan güçlü bir depremle sarsıldı. This computer is powerful, efficient, and easy to use. Bu bilgisayar güçlü, verimli ve kullanımı kolay. At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful. O zaman, Ethelbert, Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve güçlüydü. Imperialism is an ideology and practice of powerful groups trying to secure or expand their privileges by dominating other groups. Emperyalizm, güçlü grupların diğer gruplara hükmederek ayrıcalıklarını güvence altına almaya veya genişletmeye çalıştıkları bir ideoloji ve uygulamadır. He may be powerful, but he is not invincible. Güçlü olabilir ama yenilmez değildir. I have some powerful friends who can help you. Size yardım edebilecek güçlü dostlarım var. She's a powerful witch. O güçlü bir cadı. Show More (296)
2	powerful	etkili	adj.
	Look, in my opinion this is pretty powerful stuff. Bakın, bana göre bu epey etkili bir şey. Human wars created a hunger for more powerful weapons. İnsan savaşları daha etkili silahlara olan iştahı kabartmıştır. This takes practice and patience, but it is very powerful. Bu, pratik ve sabır gerektirir ama çok etkilidir. They are a really powerful team, especially at home. Özellikle kendi evinde çok etkili bir takım. Security cameras can be a powerful force against burglars. Güvenlik kameraları hırsızlara karşı etkili bir güç olabilir. YouTube has become an extremely powerful tool. YouTube son derece etkili bir araç halini aldı. Again, we see another powerful consequence of free choice. Yine, özgür seçimin bir başka etkili sonucunu görüyoruz. Again, we see another powerful consequence of free choice. Yine özgür seçimin başka bir etkili sonucunu görmekteyiz. His presence was very powerful and we will all miss him. Varlığı çok etkiliydi ve hepimiz onu özleyeceğiz. Human wars created a hunger for more powerful weapons. İnsan savaşları daha etkili silahlara olan iştahı artırdı. And influencer marketing is a powerful way to achieve this goal. Etkileyici pazarlama ise bu hedefe ulaşmanın etkili bir yolu. This mantra is very powerful and brings result in few days. Bu mantra çok etkili ve birkaç gün içinde sonuç verir. Look, in my opinion this is pretty powerful stuff. Bakın, bence bu oldukça etkili bir şey. When used properly, it is actually a very powerful motivating force. Aslında iyi kullanıldığı zaman çok etkili bir motivasyon aracıdır. The use of positive frames is extremely powerful in calibrating value. Pozitif çerçevelerin kullanımı, değerin kalibre edilmesinde son derece etkilidir. The problem is there are some very powerful distractions here. Sorun şu, burada dikkat dağıtan çok etkili şeyler var. This takes practice and patience, but it is very powerful. Bu, pratik ve sabır gerektiriyor fakat çok etkili. And influencer marketing is a powerful way to achieve this goal. Ve etkileyici pazarlama bunu başarabilmek için etkili bir yol. All these symptoms are rather usual for powerful diet plan pills. Bu semptomların her biri etkili perhiz hapları için oldukça olağandır. This mantra is very powerful and brings result in few days. Oldukça etkili olan bu büyü, sadece birkaç günde sonuç vermektedir. Look, in my opinion this is pretty powerful stuff. Bak, bence bunlar çok etkili. The problem is there are some very powerful distractions here. Sorun şu ki burada çok etkili dikkat dağıtıcı unsurlar var. Exercising is a powerful method to break this loop. Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmanın etkili bir yoludur. Listening to music can be a powerful way of relieving stress. Müzik dinlemek, stresle baş etmenin etkili bir yolu olabilir. Again, we see another powerful consequence of free choice. Tekrar, özgür seçimin diğer bir etkili sonucunu görüyoruz. Exercising is a powerful method to break this loop. Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmak için etkili bir yöntemdir. Listening to music can be a powerful way of relieving stress. Müzik dinlemek stresten kurtulmanın etkili bir yolu olabilir. When used properly, it is actually a very powerful motivating force. Doğru kullanıldığında, aslında çok etkili bir motive edici güçtür. The problem is there are some very powerful distractions here. Sorun şu ki burada çok etkili dikkat dağıtıcı şeyler var. Security cameras can be a powerful force against burglars. Güvenlik kameraları hırsızlara karşı etkili bir kuvvet olabilir. Social media is an incredibly powerful tool when used correctly. Sosyal medya doğru kullanıldığında inanılmaz etkili bir araçtır. Social media is an incredibly powerful tool when used correctly. Sosyal medya, doğru kullanıldığı zaman inanılmaz etkili bir araçtır. It's a more powerful way of being in the long run. Bu da uzun vadede daha etkili bir var olma şeklidir. This mantra is very powerful and brings result in few days. Bu mantra çok etkilidir ve birkaç gün içinde sonuç verir. Listening to music can be a powerful way of relieving stress. Müzik dinlemek stresi azaltmanın etkili bir yolu olabilir. And influencer marketing is a powerful way to achieve this goal. Etkileyici pazarlama da bu hedefe ulaşmanın etkili bir yoludur. What is the most powerful sentence in the world? Dünyadaki en etkili cümle nedir? What is the most powerful prayer in the world? Dünyadaki en etkili dua nedir? Show More (35)
3	powerful	kudretli	adj.
	If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection. Eğer kudretli kara elfler tereddüt edecek olursa, aşağıdaki dünya ayaklanmaya hazır demektir. Like two powerful rulers changing places in a continual cycle. Sürekli bir döngü içinde yer değiştiren iki kudretli hükümdar gibi. The relics are protected by powerful forces. Kutsal emanetler kudretli güçler tarafından korunuyor. Like two powerful rulers changing places in a continual cycle. Daimi bir döngüde yer değiştiren iki kudretli yönetici gibi. This is a pure process which involves channeling mysterious and powerful forces that put me in personal danger. Bu, beni kişisel olarak tehlikeye sokan gizemli ve kudretli güçlerin yönlendirilmesini içeren saf bir süreçtir. If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection. Eğer kudretli kara elfler bocalarsa, aşağıdaki dünya ayaklanmaya açık durumda olur. I want to be a powerful sorcerer. Ben kudretli bir büyücü olmak istiyorum. These are powerful creatures from ancient times. Bunlar, eski zamanlardan kudretli varlıklardır. In this world, powerful priestesses presided over strange and dangerous rituals. Bu dünyada, kudretli rahibeler tuhaf ve tehlikeli ayinler yapıyorlardı. Discovering that you are infinite and powerful, here, is a choice of radical freedom. Burada sonsuz ve kudretli olduğunuzu keşfetmek radikal bir özgürlük seçimidir. And yet my mask is powerful, consisting of two parts. Ve yine de benim kudretli maskem iki parçadan oluşuyor. They are the powerful producers of information and meaning. Onlar bilginin ve anlamın kudretli yapımcıları. Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities. Geniş, kudretli evrenimiz kuşkusuz sınırsız olanaklar sunmakta. These people are too powerful for you. Bu insanlar sizin için çok kudretli. The relics are protected by powerful forces. Kalıntılar kudretli güçlerce korunuyor. Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities. Uçsuz bucaksız kudretli evrenimiz kesinlikle sınırsız olasılıklar sunuyor. This offers a new and unprecedented powerful source of energy. Bu yeni ve eşi benzeri görülmemiş kudretli bir enerji kaynağı sunuyor. Our vast powerful universe certainly offers limitless possibilities. Geniş ve kudretli evrenimiz kesinlikle sınırsız imkanlar sunuyor. The relics are protected by powerful forces. Kalıntılar kudretli güçler tarafından korunuyor. There I realized how powerful you are. O zaman ne kadar kudretli olduğunuzu anladım. Hopefully our powerful allies won't forget this sacrifice. Umarım kudretli müttefiklerimiz bu fedakârlığı unutmazlar. Hopefully our powerful allies won't forget this sacrifice. Umarım kudretli müttefiklerimiz bu fedakarlığı unutmaz. However, the powerful and sacred love within you is far more expansive and abundant than this. Ancak, içinizdeki kudretli ve kutsal sevgi bütün bunlardan çok daha kapsayıcı ve verimlidir. The most important part was its powerful strength. En önemli kısmı onun kudretli gücüydü. And yet my mask is powerful, consisting of two parts. Ve yine de kudretli maskem iki bölümden oluşuyor. However, the powerful and sacred love within you is far more expansive and abundant than this. Ancak, içinizdeki kudretli ve kutsal sevgi bundan çok daha geniş ve boldur. Like two powerful rulers changing places in a continual cycle. Sürekli bir döngü içinde yer değiştiren iki kudretli kral gibi. These are powerful creatures from ancient times. Bunlar eski zamanlardan kalma kudretli yaratıklar. There I realized how powerful you are. Ne kadar kudretli olduğunu orada anladım. Once, there was a powerful queen. Bir zamanlar kudretli bir kraliçe vardı. Once, there was a powerful queen. Bir vakitler kudretli bir kraliçe vardı. This is a pure process which involves channeling mysterious and powerful forces that put me in personal danger. Bu, beni kişisel olarak tehlikeye sokan gizemli ve kudretli güçleri kanalize etmeyi içeren saf bir süreçtir. I want to be a powerful sorcerer. Kudretli bir büyücü olmak istiyorum. The most important part was its powerful strength. En önemli kısmı da kudretli gücüydü. We have no idea how powerful we actually are. Bizim gerçekte ne kadar kudretli olduğumuz hakkında fikrimiz yok. This is a pure process which involves channeling mysterious and powerful forces that put me in personal danger. Bu, beni tehlikeye atan gizemli ve kudretli güçlerin yönlendirilmesini içeren saf bir süreçtir. Hopefully our powerful allies won't forget this sacrifice. Umarız ki kudretli müttefiklerimiz bu fedakârlığımızı unutmayacaktır. Show More (34)
4	powerful	kuvvetli	adj.
	So you have found a sports car with a fairly powerful engine. Çok kuvvetli motoru olan bir spor araba buldunuz yani. Hrabal's pen is powerful and a little dark. Hrabal'ın kalemi kuvvetli ve biraz da karanlık. It makes you realize how powerful and important social connection is. Sosyal bağlantının ne kadar kuvvetli ve önemli olduğunu anlamanızı sağlar. Despite the huge distances between galaxies their powerful gravity is always at work. Galaksilerin arasındaki inanılmaz mesafeye rağmen kuvvetli yerçekimleri her zaman etki eder. Hrabal's pen is powerful and a little dark. Hrabal'ın kalemi kuvvetli ve biraz karanlık. You are still a powerful sign and reminder to us. Sen bizim için hala kuvvetli bir işaret ve hatırlatıcısın. And not just that, but it was still so powerful. Sadece bu da değil, aynı zamanda hala öyle kuvvetliydi ki. Strange, powerful forces possess them through that opening. Tuhaf, kuvvetli güçler onları bu açıklıktan ele geçiriyor. It makes you realize how powerful and important social connection is. Sosyal bağ kurmanın ne kadar kuvvetli ve önemli olduğunu fark etmenizi sağlıyor. The sting is quite powerful and can be dangerous to humans. İğne oldukça kuvvetlidir ve insanlar için tehlikeli olabilir. Hrabal's pen is powerful and a little dark. Hrabal'ın kalemi kuvvetli ve biraz da kasvetli. Some pesticides, and a quite powerful chemical defoliant. Biraz böcek ilacı ve oldukça kuvvetli kimyasal yaprak dökücü. Some pesticides, and a quite powerful chemical defoliant. Bazı böcek ilaçları ve oldukça kuvvetli bir kimyasal yaprak dökücü. Strange, powerful forces possess them through that opening. Garip, kuvvetli güçler bu açıklık aracılığıyla onları ele geçirir. As we already know horse is a powerful animal. Bildiğimiz gibi at kuvvetli bir hayvandır. She's more powerful than you. O senden daha kuvvetli. Show More (13)
5	powerful	tesirli	adj.
	Social media is an incredibly powerful tool when used correctly. Sosyal medya doğru kullanıldığında inanılmaz derecede tesirli bir araçtır. Exercising is a powerful method to break this loop. Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmak adına tesirli bir yöntemdir. This takes practice and patience, but it is very powerful. Bu, pratik ve sabır gerektirir, ancak çok tesirlidir. When used properly, it is actually a very powerful motivating force. Doğru kullanıldığında aslında çok tesirli bir motive edici güçtür. Show More (1)
6	powerful	nüfuzlu	adj.
	Investments resulting in huge losses for some very powerful people. Yatırımlar bazı nüfuzlu üst düzey insanlar için büyük kayıplarla sonuçlandı. Show More (-2)
7	powerful	keskin	adj.
	That flower has a powerful smell. O çiçeğin keskin bir kokusu var. Show More (-2)