|
- One of the features of the mid-term review is the heavier emphasis on quality rather than quantity.
- Orta vadeli gözden geçirmenin özelliklerinden biri de nicelikten ziyade niteliğe daha fazla vurgu yapılmasıdır.
- My third point is that it is not only about quantity but also about quality.
- Üçüncü husus ise, konunun sadece nicelik değil aynı zamanda nitelik ile de ilgili olduğudur.
- Finally, I will simply say that quantity must not drive out quality.
- Son olarak, sadece niceliğin niteliği ortadan kaldırmaması gerektiğini söyleyeceğim.
- We need to shift the focus away from the producer onto the consumer, from quantity to quality.
- Odağımızı üreticiden tüketiciye, nicelikten niteliğe kaydırmamız gerekiyor.
- That we do not concern ourselves merely with the quantity of jobs, but also with their quality.
- Sadece istihdamın niceliğiyle değil, niteliğiyle de ilgileniyoruz.
- Not quantity, but quality must from now on, be of primary concern.
- Bundan böyle nicelik değil, nitelik ön planda olmalıdır.
- Quality must therefore come before quantity!
- Bu nedenle nitelik nicelikten önce gelmelidir!
- Basically, hill and mountain farming is multi-functionalism without the quantities.
- Temel olarak dağ çiftçiliği, nicelikler olmadan çok işlevliliktir.
- We must continue to do so but we must improve both the quality and quantity of our efforts.
- Bunu yapmaya devam etmeliyiz ancak çabalarımızın hem niteliğini hem de niceliğini geliştirmeliyiz.
- That we do not concern ourselves merely with the quantity of jobs, but also with their quality.
- Kendimizi sadece işlerin niceliğiyle değil, aynı zamanda niteliğiyle de ilgilendiriyoruz.
- This is not enough, in terms of either quantity or quality.
- Bu ne nicelik ne de nitelik açısından yeterli değildir.
- Finally, not only is the quantity important, but the quality should also be superior.
- Son olarak, sadece nicelik önemli değil, aynı zamanda nitelik de üstün olmalıdır.
- It’s not the quantity but the quality of sites that counts.
- Önemli olan sitelerin niceliği değil niteliğidir.
- I want to stress that it is as important to improve the quality of expenditure as its quantity.
- Harcamaların niceliği kadar niteliğinin de iyileştirilmesinin önemli olduğunu vurgulamak isterim.
- First of all because, in terms of quantity, it is relatively small.
- Her şeyden önce, nicelik açısından nispeten küçük olduğu için.
- We now have to shift the emphasis from quantity to quality.
- Artık vurguyu nicelikten niteliğe kaydırmak zorundayız.
- In the same way in mathematics zero itself is not "nothing", but expresses a real quantity, and plays a determining role.
- Aynı şekilde matematikte de sıfırın kendisi "hiç" değildir, gerçek bir niceliği ifade ederek belirleyici bir rol oynar.
- In the same way in mathematics zero itself is not "nothing", but expresses a real quantity, and plays a determining role.
- Aynı şekilde matematikte sıfırın kendisi "hiçlik" değildir, gerçek bir niceliği ifade eder ve belirleyici bir rol oynar.
- Quality trumps quantity.
- Nitelik nicelikten üstündür.
- Quality, not quantity.
- Nitelik, nicelik değil.
- Quality, not quantity.
- Nicelik değil, nitelik.
- Both quantity and quality are important in most cases.
- Çoğu durumda hem nicelik hem de nitelik önemlidir.
- However, the quantity is not correct.
- Ancak, nicelik doğru değildir.
- In general, consumers prefer quantity to quality.
- Genel olarak, tüketiciler, niceliği niteliğe tercih etmektedir.
- I prefer quality to quantity.
- Niteliği, niceliğe tercih ederim.
- It is quality, not quantity that counts.
- Önemli olan nicelik değil, niteliktir.
Show More (23)
|
|
- He consumed a large quantity of alcohol that night.
- O gece çok miktarda alkol aldı.
- It is not a problem of quantity either.
- Bu bir miktar sorunu da değildir.
- That is the only way of reducing the quantity of waste.
- Atık miktarını azaltmanın tek yolu budur.
- The focus on quantity at rock-bottom prices merely results in ecological and economic problems.
- Düşük fiyatlarla miktara odaklanmak sadece ekolojik ve ekonomik sorunlara yol açar.
- Our objective should therefore be the smallest risk, which does not mean the smallest quantity.
- Bu nedenle hedefimiz en küçük miktar anlamına gelmeyen en küçük risk olmalıdır.
- We believe that it must consist of a harmonious and combined quantity of each of the three elements.
- Biz bunun her üç unsurun uyumlu ve birleşik bir miktarından oluşması gerektiğine inanıyoruz.
- First of all, because, in terms of quantity, it is relatively small.
- Her şeyden önce, miktar açısından nispeten küçük olduğu için.
- Consumers would find it incomprehensible that even an infinitesimal quantity of prohibited GMOs could be tolerated.
- Tüketiciler, yasaklanan GDO'ların çok küçük bir miktarının bile tolere edilmesini anlaşılmaz bulacaktır.
- Whoever proposes the lowest quantity is bound to win.
- Kim en düşük miktarı önerirse o kazanacaktır.
- Finally, a quantity of organic lupines was also exported to Denmark.
- Son olarak, bir miktar organik acı bakla da Danimarka'ya ihraç edilmiştir.
- This tracing exercise includes a quantity of organic wheat exported to France in January.
- Bu izleme çalışması Ocak ayında Fransa'ya ihraç edilen bir miktar organik buğdayı da kapsamaktadır.
- This tracing exercise includes a quantity of organic wheat exported to France in January.
- Bu izleme çalışması Ocak ayında Fransa'ya ihraç edilen bir miktar organik buğdayı da içermektedir.
- I would now like to say a few words on quantity management.
- Şimdi de miktar yönetimi hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.
- We also know that road transport, and thus the quantity of emissions, is on the increase.
- Kara yolu taşımacılığının ve dolayısıyla emisyon miktarının artmakta olduğunu da biliyoruz.
- All kinds of food and drink are delicious and good for you, but you have to know when, where, and in what quantity.
- Her türlü yiyecek ve içecek lezzetlidir ve sizin için iyidir, ancak ne zaman, nerede ve ne miktarda olduğunu bilmeniz gerekir.
- Quality, not quantity.
- Miktar değil, kalite.
- She bought flour and oil in quantity.
- Bol miktarda un ve yağ satın aldı.
- However, the quantity is not correct.
- Ne var ki, miktar doğru değil.
- I prefer quality to quantity.
- Kaliteyi miktara tercih ederim.
- There was no appreciable quantity of mercury found in the fish.
- Balıkta kayda değer miktarda cıva bulunmadı.
- However, the quantity was not correct.
- Ancak miktar doğru değildi.
- A large quantity of air-conditioners has been sold since the temperature is high.
- Sıcaklık yüksek olduğu için çok miktarda klima satıldı.
- It is quality, not quantity that counts.
- Önemli olan miktar değil kalitedir.
- A significant quantity of mercury was found in the mackerel.
- Uskumruda önemli miktarda cıva bulundu.
- In general, consumers prefer quantity to quality.
- Genel olarak, müşteriler, miktarı kaliteye tercih ederler.
Show More (22)
|
