1 |
scratch |
kaşımak |
v. |
|
- All summer, I was scratching from the mosquito bites on my body.
- Bütün yaz boyunca vücudumdaki sivrisinek ısırıkları yüzünden kaşınıp durdum.
- Tom scratched his hand.
- Tom elini kaşıdı.
- He scratched his arm with the nail.
- Tırnakla kolunu kaşıdı.
- The sociologist has a habit of scratching his back.
- Sosyologun sırtını kaşımak gibi bir alışkanlığı var.
- Can you scratch my back?
- Sırtımı kaşıyabilir misin?
- If you scratch my back, I'll scratch yours.
- Sen benim sırtımı kaşırsan, ben de seninkini kaşırım.
- You should try not to scratch your mosquito bites.
- Sivrisinek ısırıklarını kaşımamaya çalışmalısın.
- Don't scratch the sores.
- Yaraları kaşımayın.
- Tom just stood there, scratching his ear.
- Tom orada öylece durmuş, kulağını kaşıyordu.
- Tom just stood there, scratching his ear.
- Tom sadece orada durdu, kulağını kaşıyordu.
- She's scratching her hand.
- Elini kaşıyor.
- The sociologist has a habit of scratching his back.
- Sosyoloğun sırtını kaşıma alışkanlığı var.
- You should try not to scratch insect bites.
- Böcek ısırıklarınızı kaşımamaya çalışmalısınız.
- He has the habit of scratching his head.
- Başını kaşıma alışkanlığı var.
- I don't scratch their backs.
- Ben onların sırtını kaşımam.
- Tom reached down and scratched his ankle.
- Tom uzandı ve ayak bileğini kaşıdı.
- My cat likes it when I scratch her behind the ears.
- Kedim kulaklarının arkasını kaşımamdan hoşlanıyor.
- Nervous people will scratch their heads.
- Sinirli insanlar kafalarını kaşırlar.
- When he thinks, he scratches his head.
- Düşündüğü zaman kafasını kaşır.
- She scratched her head.
- O başını kaşıdı.
- Tom got Mary to scratch the part of his back he couldn't reach.
- Tom, sırtının ulaşamadığı kısmını Mary'ye kaşıttı.
- Tom scratched his nose.
- Tom burnunu kaşıdı.
- Nervous people will scratch their heads.
- Sinirli insanlar başlarını kaşırlar.
- Tom scratched his back with a backscratcher.
- Tom sırtını bir sırt kaşıyıcısıyla kaşıdı.
- Tom bent down to scratch the dog behind the ear.
- Tom köpeğini kulağının arkasından kaşımak için eğildi.
- Bears often scratch their backs on the bark of trees.
- Ayılar sık sık sırtlarını ağaçların kabuğunda kaşırlar.
- He has a habit of scratching his back and biting his nails.
- Onun sırtını kaşıma ve tırnaklarını yeme alışkanlığı vardı.
- Tom scratched the back of his neck.
- Tom ensesini kaşıdı.
- Tom scratched his back with a backscratcher.
- Tom sırt kaşıyıcısı ile sırtını kaşıdı.
- When you're preparing food for someone, please don't pick your nose, scratch your ass, or sneeze in your hands.
- Birine yemek hazırlarken lütfen burnunu karıştırma, kıçını kaşıma ya da eline hapşırma.
- Tom scratched his neck.
- Tom boynunu kaşıdı.
- You scratch my back and I'll scratch yours.
- Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini kaşıyayım.
- You should try not to scratch your insect bites.
- Böcek ısırıklarınızı kaşımamaya çalışmalısın.
- Tom is scratching Mary.
- Tom, Mary'yi kaşıyor.
- I want to scratch my nose.
- Burnumu kaşımak istiyorum.
- Have you ever scratched your back with a backscratcher made in Japan?
- Hiç Japon yapımı bir sırt kaşıyıcıyla sırtınızı kaşıdınız mı?
- He has a habit of scratching his back and biting his nails.
- Sırtını kaşıma ve tırnaklarını yeme alışkanlığı vardı.
- The doctor said you shouldn't scratch your wounds.
- Doktor yaralarını kaşımaman gerektiğini söyledi.
- Tom reached down and scratched his ankle.
- Tom uzandı ve bileğini kaşıdı.
- Tom scratched himself.
- Tom kendini kaşıdı.
- The doctor said you shouldn't scratch your wounds.
- Doktor sana yaralarını kaşımaman gerektiğini söyledi.
- She's scratching her hand.
- O, elini kaşıyor.
- He scratched his head.
- O, başını kaşıdı.
- Tom scratched the back of his neck nervously.
- Tom gergin bir şekilde ensesini kaşıdı.
- He has the habit of scratching his head.
- Kafasını kaşımak gibi bir alışkanlığı var.
- Why is my dog always scratching himself?
- Köpeğim neden sürekli kendini kaşıyor?
- She scratched her head.
- Kız başını kaşıdı.
- When he thinks, he scratches his head.
- O, düşündüğünde başını kaşır.
- Bears often scratch their backs on tree trunks.
- Ayılar genellikle sırtlarını ağaç gövdelerinde kaşırlar.
- Tom scratched his head.
- Tom başını kaşıdı.
- My cat purrs when I scratch behind his ears.
- Kedim kulaklarının arkasını kaşıdığımda mırlıyor.
- You should try not to scratch your mosquito bites.
- Sivrisinek ısırıklarını kaşımaya çalışmamalısın.
- Mary scratched herself.
- Mary kendini kaşıdı.
- The boy scratched his ear.
- Çocuk kulağını kaşıdı.
- I asked him if he would scratch my back.
- Ona sırtımı kaşıyıp kaşımayacağını sordum.
- He scratched his head out of habit.
- Alışkanlık nedeniyle başını kaşıdı.
- He scratched his head out of habit.
- Alışkanlıktan kafasını kaşıdı.
- He scratched his head.
- O kafasını kaşıdı.
Show More (55)
|
2 |
scratch |
tırmalamak |
v. |
|
- I was playing with the cat when she accidentally scratched me.
- Kediyle oynarken yanlışlıkla beni tırmaladı.
- Tom knew why the cat scratched Mary.
- Tom kedinin Mary'yi neden tırmaladığını biliyordu.
- Tom knew why the cat scratched Mary.
- Tom kedinin neden Mary'yi tırmaladığını biliyordu.
- The cat will scratch you if you provoke it.
- Eğer onu kışkırtırsan kedi seni tırmalar.
- A cat scratched me.
- Bir kedi beni tırmaladı.
- I was scratched by a cat.
- Ben bir kedi tarafından tırmalandım.
- Your cat scratched me.
- Kedin beni tırmaladı.
- The cat started to scratch the carpet.
- Kedi halıyı tırmalamaya başladı.
- If you anger the cat, it will certainly scratch you.
- Eğer kediyi kızdırırsanız, kesinlikle sizi tırmalar.
- I was scratched by a cat.
- Beni kedi tırmaladı.
- The cat scratched my hand.
- Kedi elimi tırmaladı.
- My cat scratched me.
- Kedim beni tırmaladı.
- Has your cat ever scratched anyone?
- Kediniz hiç birini tırmaladı mı?
- Has your cat ever scratched anyone?
- Kediniz birilerini hiç tırmaladı mı?
- If you anger the cat, it will certainly scratch you.
- Kediyi kızdırırsan o seni kesinlikle tırmalar.
- Tom could hear the cat scratching the door.
- Tom kedinin kapıyı tırmaladığını duyabiliyordu.
- I can hear a cat scratching at the window.
- Bir kedinin pencereyi tırmaladığını duyabiliyorum.
- I was scratched by a cat.
- Bir kedi tarafından tırmalandım.
- Has your cat ever scratched anyone?
- Kedinin birini tırmaladığı oldu mu hiç?
Show More (16)
|
3 |
scratch |
çizik |
n. |
|
- I had long scratches on my arm from walking in the woods.
- Ormanda yürüdüğüm için kolumda uzun çizikler vardı.
- I knew who scratched my car but had no proof.
- Arabamı kimin çizdiğini biliyordum ama elimde delil yoktu.
- And Alex's kid sister walked away without a scratch.
- Ve Alex'in küçük kız kardeşi bir çizik dahi almadan kurtuldu.
- And Alex's kid sister walked away without a scratch.
- Ve Alex'in kız kardeşi tek bir çizik bile almadan oradan uzaklaştı.
- What's that scratch?
- O çizik nedir?
- It's just a scratch.
- O sadece bir çizik.
- Tom had scratches on his face.
- Tom'un yüzünde çizikler vardı.
- It's just a scratch, OK?
- Sadece bir çizik, tamam mı?
- What's that scratch?
- Bu çizik de ne?
- It's just a scratch.
- Sadece bir çizik.
- Tom noticed scratches on Mary's hands.
- Tom Mary'nin elindeki çizikleri fark etti.
- Tom noticed scratches on Mary's hands.
- Tom, Mary'nin ellerindeki çizikleri fark etti.
- Tom didn't have a scratch on him.
- Tom'un üzerinde bir çizik bile yoktu.
- Tom didn't have a scratch on him.
- Tom'un üzerinde bir çizik yoktu.
- It's just a scratch.
- Yalnızca bir çizik.
- Kouji was lucky; his traffic accident left only a minor scratch on the side of his car.
- Kouji şanslıydı; geçirdiği trafik kazası arabasının yan tarafında sadece küçük bir çizik bıraktı.
- Tom had scratches on his arms.
- Tom'un kollarında çizikler vardı.
Show More (14)
|
4 |
scratch |
çizmek |
v. |
|
- As he cut the steak, I could hear the knife scratching my new plate.
- O bifteği keserken, bıçağın yeni tabağımı çizdiğini duyabiliyordum.
- I didn't have an eraser, so I had to scratch a misspelled word.
- Silgim yoktu, bu yüzden yanlış yazılmış bir kelimenin üstünü çizmek zorunda kaldım.
- However, I must stress that acting only at that level would only be scratching the surface.
- Bununla birlikte, sadece bu düzeyde hareket etmenin sadece yüzeyi çizmek olacağını vurgulamalıyım.
- Tom scratched my new guitar.
- Tom yeni gitarımı çizdi.
- You've just scratched the surface.
- Sen sadece yüzeyi çizdin.
- Someone scratched my car.
- Biri arabamı çizdi.
- Tom scratched Mary's name on the table.
- Tom masanın üzerine Mary'nin ismini çizdi.
- Someone scratched my car.
- Birisi arabamı çizdi.
- Bears often scratch their backs on the bark of trees.
- Ayılar genellikle sırtlarını ağaç kabuklarına çizerler.
- Cotton mittens will prevent the baby from scratching her own face.
- Pamuklu eldivenler bebeğin kendi yüzünü çizmesini önleyecektir.
Show More (7)
|
5 |
scratch |
kazımak |
v. |
|
- He scratched away the excess plaster with a spatula.
- Alçının fazlasını bir spatula ile kazıdı.
- The two children scratched their names on the tree.
- İki çocuk isimlerini ağaca kazıdılar.
- Scratch a Russian and find a Tartar.
- Hangi Rus'u kazısan altından Tatar çıkar.
- Tom scratched Mary's name on the table.
- Tom, Mary'nin adını masaya kazıdı.
- Scratch a Russian and find a Tartar.
- Rus'u kazısan altından Tatar çıkar.
Show More (2)
|
6 |
scratch |
çıkarmak |
v. |
|
- I scratched him; he was too old to race for this league.
- Ben onu çıkardım; bu ligde yarışmak için çok yaşlıydı.
- Scratch a Russian and find a Tartar.
- Her Rus'un kökeninde Tatarlık çıkar.
Show More (-1)
|
7 |
scratch |
silmek |
v. |
|
- Scratch that idea.
- Bu fikri sil.
- Scratch me off the list!
- Beni listeden sil!
Show More (-1)
|
8 |
scratch |
kaşıma |
n. |
|
- The cat was showing his belly, so I gave it a good scratch.
- Kedi karnını gösteriyordu, ben de onu bir güzel kaşıdım.
Show More (-2)
|
9 |
scratch |
(fikri) rafa kaldırmak |
v. |
|
- Now we scratched the idea of going snowboarding.
- Snowboard yapma fikrini rafa kaldırmış bulunuyoruz.
Show More (-2)
|
10 |
scratch |
eşelemek |
v. |
|
- The dog scratched around the yard, looking for a bone.
- Köpek kemik aramak için bahçeyi eşeledi.
Show More (-2)
|
11 |
scratch |
tırmalama |
n. |
|
- Sometimes I hear the scratch of a raccoon on the window.
- Bazen camda bir rakunun tırmalama sesini duyuyorum.
Show More (-2)
|
12 |
scratch |
sıfır |
n. |
|
- It will therefore have to be up to scratch.
- Bu nedenle sıfıra kadar olması gerekecektir.
Show More (-2)
|