The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.
|
Anglais |
Turc |
|
| 1 |
soothe |
yatıştırmak |
v. |
|
- And your pets will long please your eyes and soothe raging thoughts.
- Ve evcil hayvanlarınız uzun süre gözlerinizi memnun edecek ve öfkeli düşünceleri yatıştıracaktır.
- Drinking warm water can help soothe dry, irritated or swollen throats.
- Ilık su içmek kuru, tahriş olmuş veya şişmiş boğazları yatıştırmaya yardımcı olabilir.
- This medicine will soothe your headache.
- Bu ilaç baş ağrınızı yatıştıracaktır.
- He tried to soothe the angry man.
- Öfkeli adamı yatıştırmaya çalıştı.
- He tried to soothe the angry man.
- Kızgın adamı yatıştırmaya çalıştı.
- I tried to soothe the child.
- Ben çocuğu yatıştırmaya çalıştım.
- I tried to soothe the child.
- Çocuğu yatıştırmaya uğraştım.
- The nurse soothed the crying child.
- Hemşire ağlayan çocuğu yatıştırdı.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Müziğin vahşi hayvanı yatıştırdığı söylenir ama şahsen benim için ne beni rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- Classical music soothes me.
- Klasik müzik beni yatıştırıyor.
Show More (7)
|
| 2 |
soothe |
rahatlatmak |
v. |
|
- Aloe vera soothes the skin, cleanses pores, and controls excess oil production.
- Aloe vera cildi rahatlatır, gözenekleri temizler ve aşırı yağ üretimini kontrol eder.
- Classical music soothes me.
- Klasik müzik beni rahatlatıyor.
- His words soothed her.
- Sözleri onu rahatlattı.
Show More (0)
|
| 3 |
soothe |
rahatlatmak |
n. |
|
- Working out soothed me a lot.
- Egzersiz yapmak beni çok rahatlattı.
Show More (-2)
|
| 4 |
soothe |
dindirmek |
n. |
|
- I took a painkiller to soothe my headache.
- Baş ağrımı dindirmek için bir ağrı kesici aldım.
Show More (-2)
|
| 5 |
soothe |
hafifletmek |
v. |
|
- Do not apply cold to the stomach to soothe the pain.
- Ağrıyı hafifletmek için mideye soğuk uygulamayın.
Show More (-2)
|
| 6 |
soothe |
dindirmek |
v. |
|
- This medicine will soothe your headache.
- Bu ilaç baş ağrınızı dindirecektir.
Show More (-2)
|
| 7 |
soothe |
sakinleştirmek |
v. |
|
- The nurse soothed the crying child.
- Hemşire ağlayan çocuğu sakinleştirdi.
Show More (-2)
|
