1 |
spare |
ayırmak (birisi için) |
v. |
|
- Let's go for a walk; I have some time to spare.
- Hadi yürüyüşe çıkalım, biraz ayıracak vaktim var.
- So we had half an hour to spare.
- Yani ayıracak yarım saatimiz vardı.
- Can you spare a few minutes?
- Birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?
- I asked for an appointment, but he wouldn't spare me the time.
- Ben bir randevu istedim ama o bana zaman ayırmadı.
- Could you spare a few hours?
- Birkaç saatini ayırabilir misin?
- Can you spare me a few minutes of your time?
- Bana zamanınızdan birkaç dakika ayırır mısınız?
- I am so busy that I have no time to spare.
- O kadar meşgulüm ki ayıracak zamanım yok.
- Can you spare a moment?
- Bir dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Can you spare me a few minutes of your valuable time?
- Bana değerli zamanınızdan birkaç dakika ayırabilir misiniz?
- Could you spare a moment?
- Bir dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Can you spare me a few minutes of your time?
- Bana birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?
- Can you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakika ayırabilir misin?
- Can you spare five minutes?
- Beş dakika ayırabilir misin?
- Could you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakikanı ayırabilir misin?
- Could you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakika ayırabilir misiniz?
- Could you spare a few hours?
- Birkaç saat ayırabilir misin?
- I asked for an appointment, but he wouldn't spare me the time.
- Randevu istedim ama bana vakit ayırmadı.
- Could you spare me a little time?
- Bana biraz zaman ayırabilir misiniz?
- Do you have much time to spare?
- Ayıracak çok zamanın var mı?
- I can spare you just 10 minutes.
- Size sadece 10 dakika ayırabilirim.
- Can you spare five minutes?
- Beş dakikanızı ayırabilir misiniz?
- I think I can spare a few minutes.
- Sanırım birkaç dakikamı ayırabilirim.
- Could you spare a moment?
- Biraz zaman ayırabilir misiniz?
- Do you have a few minutes to spare?
- Ayıracak birkaç dakikanız var mı?
- Can you spare a few minutes?
- Birkaç dakika ayırabilir misin?
- Can you spare me a couple of minutes?
- Bana birkaç dakikanı ayırabilir misin?
- I can spare you some money.
- Sana biraz para ayırabilirim.
- Can you spare me a couple of minutes?
- Bana birkaç dakika ayırabilir misin?
- Can you spare a moment?
- Bir dakika ayırabilir misin?
- Can you spare me a few minutes?
- Bana birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?
- I have a few minutes to spare.
- Ayıracak birkaç dakikam var.
- Since there wasn't much time to spare, she took a taxi.
- Ayıracak çok zamanı olmadığı için, taksiye bindi.
- Do you have a few minutes to spare?
- Ayıracak birkaç dakikan var mı?
- I can spare you just 10 minutes.
- Sana sadece 10 dakika ayırabilirim.
- Can you spare a buck?
- Bir dolar ayırabilir misin?
- We have time to spare.
- Ayıracak zamanımız var.
- Can you spare a minute?
- Bir dakika ayırabilir misin?
- Tom has money to spare.
- Tom'un ayıracak parası var.
- Please ask Tom if he can spare another few minutes.
- Lütfen Tom'a birkaç dakika daha ayırıp ayıramayacağını sorun.
- Can you spare me a few minutes of your valuable time?
- Değerli zamanınızdan bana birkaç dakika ayırabilir misiniz?
- Can you spare a minute?
- Bir dakikanızı ayırabilir misiniz?
- I think I can spare a few minutes.
- Sanırım birkaç dakika ayırabilirim.
- Tom has time to spare.
- Tom'un ayıracak zamanı var.
Show More (40)
|
2 |
spare |
yedek |
adj. |
|
- We had a flat, so we used the spare tire.
- Lastiğimiz patladı, biz de yedek lastiği kullandık.
- The aeroplane must carry some spare fuel.
- Uçakta biraz yedek yakıt olmalı.
- I have a spare racket.
- Bende yedek raket var.
- I have a spare key.
- Yedek bir anahtarım var.
- I needn't have bought that suit for the wedding, because Tom's got a spare one in my size.
- Düğün için o takımı getirmeme gerek yoktu. Çünkü Tom'un benim ölçümde bir yedeği var.
- We are taking two spare tires.
- İki yedek lastik alıyoruz.
- Tom opened the boot to take out the spare wheel.
- Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.
- I have a spare racket.
- Bir yedek raketim var.
- By the way, do you have any spare batteries?
- Bu arada hiç yedek pilin var mı?
- Tom keeps a spare key hidden in his garden.
- Tom bahçesinde yedek bir anahtar saklıyor.
- I needn't have bought that suit for the wedding, because Tom's got a spare one in my size.
- Düğün için o takımı almama gerek yoktu, çünkü Tom'da benim bedenimde yedek bir tane var.
- I don't have a spare shirt.
- Yedek bir gömleğim yok.
- We have two spare rooms upstairs, neither of which has been used for years.
- Üst katta iki yedek odamız var, bunlardan hiçbiri yıllardır kullanılmıyor.
- I don't have a spare shirt.
- Yedek gömleğim yok.
- Please give me a spare blanket.
- Lütfen bana yedek bir battaniye verin.
Show More (12)
|
3 |
spare |
boş |
adj. |
|
- I have time to spare.
- Boş zamanım var.
- The spare room is ready for guests.
- Boş oda misafirler için hazır.
- We gathered all the books together and put them in the spare room.
- Bütün kitapları bir araya topladık ve boş odaya koyduk.
- You can sleep in the spare bedroom.
- Boş yatak odasında uyuyabilirsin.
- I know it doesn't look like it, but I've actually gotten rid of a lot of stuff out of the spare room.
- Öyle görünmediğini biliyorum ama aslında boş odadaki birçok eşyadan kurtuldum.
- We have a spare room.
- Boş bir odamız var.
- Fadil spent every spare moment searching the web for a gift to buy Layla.
- Fadıl her boş anını Leyla'ya alabileceği bir hediye bulmak için internette araştırma yaparak geçirdi.
- We have two spare rooms upstairs, neither of which has been used for years.
- Üst katta iki boş odamız var, ikisi de yıllardır kullanılmıyor.
- We have time to spare.
- Boş zamanımız var.
- I have a spare room.
- Boş bir odam var.
- The spare room is ready for guests.
- Boş oda, misafirler için hazırdır.
Show More (8)
|
4 |
spare |
kaçınmak |
v. |
|
- The candidate states have spared no effort to meet the requirements.
- Aday ülkeler gereklilikleri yerine getirmek için hiçbir çabadan kaçınmadılar.
- Mr Mauro has spared no effort and has done an excellent job.
- Bay Mauro hiçbir çabadan kaçınmamış ve mükemmel bir iş çıkarmıştır.
- We must not spare efforts to help the central government extend its authority to the entire country.
- Merkezi hükümetin yetkilerini tüm ülkeye yaymasına yardımcı olmak için çaba sarf etmekten kaçınmamalıyız.
- We shall spare no effort or encouragement in this direction.
- Bu yönde hiçbir çaba ve teşvikten kaçınmayacağız.
- I shall spare you further analysis, since it seems that the main points have already been expressed.
- Ana noktalar zaten ifade edilmiş gibi göründüğü için daha fazla analiz yapmaktan kaçınacağım.
- No expense was spared.
- Hiçbir masraftan kaçınılmadı.
- He spared no pains to help me.
- Bana yardım etmek için hiçbir zahmetten kaçınmadı.
- No expense has been spared.
- Hiçbir masraftan kaçınılmadı.
Show More (5)
|
5 |
spare |
kurtarmak |
v. |
|
- But at least I will spare the President this speech in Latin!
- Ama en azından Başkan'ı bu Latince konuşmadan kurtaracağım!
- This really was the best solution, and will spare us a great deal of inconvenience and conflict.
- Bu gerçekten de en iyi çözümdü ve bizi büyük bir sıkıntı ve çatışmadan kurtaracak.
- Otherwise we might as well spare ourselves the effort.
- Aksi takdirde kendimizi bu zahmetten kurtarabiliriz.
- You're wasting your time with all this needless repetition so spare us the long-winded explanation.
- Tüm bu gereksiz tekrarlarla zamanınızı boşa harcıyorsunuz, bu yüzden bizi uzun soluklu açıklamalardan kurtarın.
Show More (1)
|
6 |
spare |
esirgemek |
v. |
|
- They certainly did not spare their own citizens.
- Kendi vatandaşlarını kesinlikle esirgemediler.
- I would not want to change or spare anything in achieving this.
- Bunu başarırken hiçbir şeyi değiştirmek ya da esirgemek istemem.
- We must not spare efforts to help the central government extend its authority to the entire country.
- Merkezi hükümetin yetkilerini tüm ülkeye yaymasına yardımcı olmak için çabalarımızı esirgememeliyiz.
Show More (0)
|
7 |
spare |
vermek |
v. |
|
- Can you spare some change?
- Biraz bozukluk verebilir misin?
- Can you spare a buck?
- Bir dolar verebilir misin?
- Could you spare a dollar?
- Bir dolar verebilir misiniz?
Show More (0)
|
8 |
spare |
harcamamak |
v. |
|
- We don't have any money to spare.
- Harcayacak paramız yok.
- We don't have a moment to spare.
- Boşa harcayacak bir anımız bile yok.
Show More (-1)
|
9 |
spare |
bağışlamak |
v. |
|
- Your lives will be spared if you surrender.
- Teslim olursanız canlarınız bağışlanacak.
- Your lives will be spared if you surrender.
- Teslim olursanız hayatlarınız bağışlanacak.
Show More (-1)
|
10 |
spare |
kurtulmak |
v. |
|
- During the earthquake, only one building was spared.
- Deprem sırasında sadece bir bina hasar almadan kurtuldu.
Show More (-2)
|
11 |
spare |
sade |
adj. |
|
- You can notice her work is spare, minimalist even.
- Çalışmalarının sade, hatta minimalist olduğunu fark edebilirsiniz.
Show More (-2)
|
12 |
spare |
ince uzun |
adj. |
|
- Who is that spare fellow that just walked in?
- Az önce içeri giren şu ince uzun adam da kim?
Show More (-2)
|
13 |
spare |
yedek |
n. |
|
- I got the batteries I need; the rest are spares.
- İhtiyacım olan pilleri aldım; geri kalanlar yedek.
Show More (-2)
|
14 |
spare |
yedek parça |
n. |
|
- Even if spares were available the government could not afford to repair them.
- Yedek parça bulunsa bile hükümetin bunları onarmaya gücü yetmedi.
Show More (-2)
|