|
- This revolutionary tent can be pitched in two seconds.
- Bu devrim niteliğindeki çadır iki saniye içinde kurulabilmektedir.
- Consider your dog as a human being when picking a tent.
- Çadır seçerken köpeğinizi bir insan gibi düşünün.
- They pitched their tent on the beach.
- Onlar çadırını sahilde kurdu.
- We put up a tent.
- Bir çadır kurduk.
- Where would you like to pitch the tent?
- Çadırı nereye kurmak istersin?
- We have to set up the tent in the shade of that tree.
- Çadırı şu ağacın gölgesine kurmalıyız.
- Tom is in his tent, isn't he?
- Tom çadırında, değil mi?
- I'm used to sleeping in a tent.
- Çadırda uyumaya alışkınım.
- Don't forget to close the fly of the tent after you enter.
- İçeri girdikten sonra çadırın fermuarını kapatmayı unutma.
- We pitched our tent in the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesine kurduk.
- She and I are in front of our tent.
- O ve ben çadırımızın önündeyiz.
- Tom is used to sleeping in a tent.
- Tom bir çadırda uyumaya alışkın.
- Is that tent yours?
- Bu çadır senin mi?
- Don't forget to close the fly of the tent after you enter.
- Girdikten sonra çadırın fermuarını kapatmayı unutma.
- Tom pitched his tent next to mine.
- Tom çadırını benimkinin yanına kurdu.
- Our tent was the only one in the camping area.
- Kamp alanındaki tek çadır bizimkiydi.
- The leader should know where to set up the tent.
- Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.
- Layla was in her tent.
- Leyla çadırındaydı.
- How will they get through the cold winter in that tent?
- Onlar soğuk kışı o çadırda nasıl geçirecek?
- Layla was in her tent.
- Layla çadırındaydı.
- Layla was waiting for Sami in her tent.
- Layla çadırında Sami'yi bekliyordu.
- We pitched the tent next to the river.
- Çadırı nehrin yanında kurduk.
- Where did Tom want to pitch the tent?
- Tom çadırı nereye kurmak istiyordu?
- Where do you think we should pitch our tent?
- Çadırımızı nereye kurmamız gerektiğini düşünüyorsun?
- We put up our tent in the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesinde kurduk.
- There's a spider inside the tent.
- Çadırın içinde bir örümcek var.
- Where do you think we should pitch our tent?
- Sence çadırımızı nereye kurmalıyız?
- Tom ruined our camping trip by forgetting to put the tent in the car.
- Tom çadırı arabaya koymayı unutarak kamp gezimizi mahvetti.
- I borrowed a friend's tent.
- Bir arkadaşımın çadırını ödünç aldım.
- What you see on the edge of the woods is not a tent, but rather a haystack.
- Ormanın kenarında gördüğünüz şey bir çadır değil, daha ziyade samanlık.
- We pitched our tent on the bank of the river.
- Çadırımızı nehrin kıyısına kurduk.
- We set up the tent next to the river.
- Çadırı nehrin yanına kurduk.
- Where should we pitch our tent?
- Çadırımızı nerede kurmamız gerekir?
- He is used to sleeping in a tent.
- O çadırda uyumaya alışkın.
- We slept in a tent.
- Bir çadırda uyuduk.
- There were a lot of empty beer bottles lying on the ground near the tent.
- Çadırın yanında yerde bir sürü boş bira şişesi vardı.
- They are used to sleeping in a tent.
- Onlar bir çadırda uyumaya alışkın.
- We are used to sleeping in a tent.
- Biz çadırda uyumaya alışkınız.
- Tom seemed hypnotized and followed the voice outside the tent.
- Tom hipnotize olmuş gibiydi ve çadırın dışındaki sesi takip etti.
- Tom isn't in his tent.
- Tom çadırında değil.
- Where should we pitch our tent?
- Çadırımızı nereye kurmalıyız?
- We pitched our tent in a field.
- Çadırımızı bir tarlaya kurduk.
- Let's put up our tent here.
- Çadırımızı buraya kuralım.
- She tried to get a tent at the shop, but she could not find the one she wanted.
- Dükkânda bir çadır almaya çalıştı, ancak istediği çadırı bulamadı.
- She set fire to a tent.
- O bir çadırı ateşe verdi.
- Tom asked me not to pitch my tent next to his.
- Tom benden çadırımı onunkinin yanına kurmamamı istedi.
- The bear began tearing at the tent.
- Ayı çadırı yırtmaya başladı.
- Tom has pitched his tent not too far from the river.
- Tom çadırını nehirden çok uzak olmayan bir yere kurdu.
- She set fire to a tent.
- Bir çadırı ateşe verdi.
- Layla was waiting for Sami in her tent.
- Leyla çadırında Sami'yi bekliyordu.
- Tom is in his tent.
- Tom onun çadırında.
- We slept in a tent.
- Biz bir çadırda uyuduk.
- He is used to sleeping in a tent.
- O bir çadırda uyumaya alışkındır.
- She tried to get a tent at the shop, but she could not find the one she wanted.
- Mağazadan bir çadır almaya çalıştı ama istediği çadırı bulamadı.
- Sami slept in his tent.
- Sami çadırında uyudu.
- Tom stayed in the tent by himself.
- Tom çadırda tek başına kaldı.
- Our tent was the only one in the camping area.
- Çadırımız kamp alanındaki tek çadırdı.
- Tom had some money stolen from his tent.
- Tom'un çadırından biraz para çalındı.
- How will they get through the cold winter in that tent?
- O çadırda soğuk kışı nasıl geçirecekler?
- Where would you like me to pitch the tent?
- Çadırı nereye kurmamı istersiniz?
- Tom is used to sleeping in a tent.
- Tom çadırda uyumaya alışkındır.
- Mary has been in her tent all afternoon.
- Mary bütün öğleden sonra kendi çadırındaydı.
- We have to pick a place to set up the tent.
- Çadırı kurmak için bir yer seçmeliyiz.
- We put up a tent.
- Biz bir çadır kurduk.
- Tom and Mary pitched their tent near the stream.
- Tom ve Mary çadırlarını dere kenarına kurdular.
- What you see on the edge of the woods is not a tent, but rather a haystack.
- Ormanın kenarında gördüğünüz şey çadır değil, daha ziyade bir saman yığınıdır.
- Don't bring food inside the tent.
- Çadırın içine yiyecek getirme.
- Mary has been in her tent all afternoon.
- Mary bütün öğleden sonra çadırındaydı.
- It took us half an hour to set up the tent.
- Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.
- Tom stayed in the tent by himself.
- Tom kendi başına çadırda kaldı.
- I borrowed a tent from one of my friends.
- Arkadaşlarımın birinden bir çadır ödünç aldım.
- Tom has pitched his tent not too far from the river.
- Tom çadırını nehirden çok uzakta olmayan bir yere kurdu.
- We slept in a very small tent.
- Çok küçük bir çadırda uyuduk.
- We pitched our tent in a field.
- Biz çadırımızı bir tarlada kurduk.
- Do you have a place for a tent?
- Çadır için bir yeriniz var mı?
- We put up our tent in the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesine kurduk.
- The tent collapsed.
- Çadır çöktü.
- I warned Tom not to pitch his tent so near the river.
- Tom'u çadırını nehrin bu kadar yakınına kurmaması için uyarmıştım.
- It was hot inside the tent.
- Çadırın içi sıcaktı.
- We pitched our tent in the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesinde kurduk.
- Tom is in his tent.
- Tom çadırında.
- They are used to sleeping in a tent.
- Onlar çadırda uyumaya alışkınlar.
- In the tent we talked and talked.
- Çadırda konuştuk da konuştuk.
- You are used to sleeping in a tent.
- Sen çadırda uyumaya alışkınsın.
- We set up our tent and built a campfire.
- Biz çadırımızı kurduk ve bir kamp ateşi yaktık.
- Is that tent yours?
- O çadır senin mi?
- This tent is perfect for two people.
- Bu çadır iki kişi için mükemmel.
- Tom has been in his tent all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra çadırındaydı.
- They pitched their tent on the beach.
- Çadırlarını sahile kurdular.
- Tom tossed his sleeping bag into the tent.
- Tom uyku tulumunu çadırın içine attı.
- I borrowed a friend's tent.
- Bir arkadaşın çadırını ödünç aldım.
- Don't bring food inside the tent.
- Çadırın içine yiyecek getirmeyin.
- We pitched our tent under the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesine kurduk.
- She is used to sleeping in a tent.
- Çadırda uyumaya alışkın.
- Where did Tom want to pitch the tent?
- Tom çadırı nereye kurmak istedi?
- She is used to sleeping in a tent.
- O bir çadırda uyumaya alışkındır.
- We set up the tent next to the river.
- Biz nehrin yanında çadır kurduk.
- Whose idea was it to pitch the tent here?
- Çadırı buraya kurmak kimin fikriydi?
- Tom and Mary pitched their tent near the stream.
- Tom ve Mary çadırlarını dere kenarında kurdu.
- I borrowed a tent from one of my friends.
- Arkadaşlarımdan birinden çadır ödünç aldım.
- I warned Tom not to pitch his tent so near the river.
- Tom'u çadırını nehre bu kadar yakın kurmaması için uyarmıştım.
- We both can sleep in the same tent.
- İkimiz de aynı çadırda uyuyabiliriz.
- Do you really want to pitch your tent this close to the river?
- Gerçekten çadırını nehre bu kadar yakın kurmak istiyor musun?
- The leader should know where to set up the tent.
- Lider, çadırı nereye kuracağını bilmelidir.
- Tom had some money stolen from his tent.
- Tom çadırından biraz para çaldırdı.
- Sami pitched his tent there.
- Sami çadırını oraya kurdu.
- Tom asked me not to pitch my tent next to his.
- Tom çadırımı onunkinin yanına kurmamamı istedi.
- Where do you think we should pitch our tent?
- Çadırımızı nereye kurmamız gerektiğini düşünüyorsunuz?
- In the tent we talked and talked.
- Çadırda konuştukça konuştuk.
- Do you have a place for a tent?
- Çadır için bir yerin var mı?
- This four person tent is perfect for two.
- Bu dört kişilik çadır iki kişi için mükemmel.
- We set up our tent and built a campfire.
- Çadırımızı kurduk ve kamp ateşi yaktık.
- I'm used to sleeping in a tent.
- Çadırda yatmaya alışkınım.
- Tom ruined our camping trip by forgetting to put the tent in the car.
- Tom arabaya çadır koymayı unutarak kamp gezimizi mahvetti.
- Tom seemed hypnotized and followed the voice outside the tent.
- Tom hipnotize edilmiş görünüyordu ve çadırın dışındaki sesi izledi.
- We pitched the tent next to the river.
- Çadırı nehrin yanına kurduk.
- We pitched our tent under the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesi altına kurduk.
- We are used to sleeping in a tent.
- Biz bir çadırda uyumaya alışkınız.
Show More (115)
|
