|
- The main theme of the movie was poverty.
- Filmin ana teması yoksulluktu.
- Then there is another major political theme which is connected with the subject of this evening's debate.
- Bu akşamki tartışmanın konusuyla bağlantılı olan bir başka önemli siyasi tema daha var.
- Poverty eradication was the over-arching theme to which we linked all the concrete issues.
- Yoksulluğun ortadan kaldırılması, tüm somut konuları bağladığımız genel bir temaydı.
- Another theme of the report which is worthy of mention is transparency.
- Raporun değinmeye değer bir diğer teması da şeffaflıktır.
- You have chosen More Europe as the theme for your presidency.
- Başkanlığınız için tema olarak Daha Fazla Avrupa'yı seçtiniz.
- Is this a theme for the European Union? It certainly is!
- Bu Avrupa Birliği için bir tema mı? Kesinlikle öyle!
- The second theme concerns the complex relationship between terrorism and human rights after the attacks of 11 September.
- İkinci tema 11 Eylül saldırılarının ardından terörizm ve insan hakları arasındaki karmaşık ilişkiyle ilgilidir.
- This is not an appropriate theme with which to score political points.
- Bu, siyasi puan toplamak için uygun bir tema değildir.
- The dominant theme of 2001 for the ACP countries was the entry into force of the Cotonou agreement.
- ACP ülkeleri için 2001 yılının baskın teması Cotonou anlaşmasının yürürlüğe girmesiydi.
- Mr Titley's report provides a balanced response to this recurring theme.
- Bay Titley'in raporu, tekrarlanan bu temaya dengeli bir yanıt vermektedir.
- This is a central theme, because it raises fundamental political questions.
- Bu merkezi bir temadır, çünkü temel siyasi soruları gündeme getirmektedir.
- A theme that my group has consistently pushed for, for many years now.
- Grubumun uzun yıllardır ısrarla üzerinde durduğu bir tema.
- Environmental standards will be a recurring theme.
- Çevre standartları yinelenen bir tema olacaktır.
- This will also be an important theme at the World Food Summit in Rome.
- Bu konu Roma'daki Dünya Gıda Zirvesi'nde de önemli bir tema olacaktır.
- I am delighted that since then, others have taken up a similar theme.
- O zamandan bu yana başkalarının da benzer bir temayı ele almasından memnuniyet duyuyorum.
- Is this a theme for the European Union?
- Bu Avrupa Birliği için bir tema mı?
- Sustainability is a recurrent theme in the Commission's work.
- Sürdürülebilirlik, Komisyon'un çalışmalarında tekrarlanan bir temadır.
- This is a recurring theme in many speeches.
- Bu birçok konuşmada tekrarlanan bir temadır.
- Gender budgeting must become even more of a theme than is currently the case.
- Toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme, şu anda olduğundan daha da önemli bir tema haline gelmelidir.
- My third theme is to create a flexible framework for the future operations of Parliament and other institutions.
- Üçüncü temam ise Parlamento ve diğer kurumların gelecekteki faaliyetleri için esnek bir çerçeve oluşturmaktır.
- The Commission's priority theme for 2001 was equal pay.
- Komisyon'un 2001 yılı için öncelikli teması eşit ücret idi.
- The second theme concerns the complex relationship between terrorism and human rights after the attacks of 11 September.
- İkinci tema, 11 Eylül saldırılarının ardından terörizm ve insan hakları arasındaki karmaşık ilişkiyle ilgilidir.
- That naturally made it hard to implement the theme year programme.
- Bu durum doğal olarak tema yılı programının uygulanmasını zorlaştırdı.
- That is why we talk about reproductive health and sexual rights, and it is quite a big theme.
- Bu nedenle üreme sağlığı ve cinsel haklardan bahsediyoruz ve bu oldukça büyük bir tema.
- Quality, which is the recurring theme in the guidelines for the year 2000, must also apply to work done by women.
- 2000 yılı kılavuz ilkelerinde yinelenen tema olan kalite, kadınlar tarafından yapılan işler için de geçerli olmalıdır.
- Poverty eradication was the over-arching theme to which we linked all the concrete issues.
- Yoksulluğun ortadan kaldırılması, tüm somut konuları bağladığımız kapsayıcı bir temaydı.
- The theme of poverty alleviation must be right.
- Yoksulluğun azaltılması teması doğru olmalıdır.
- Decide on a design, theme, season, or holiday.
- Bir tasarım, tema, sezon veya tatile karar verin.
- Adventure has been a common theme since the earliest days of written fiction.
- Macera, yazılı kurgunun ilk günlerinden beri yaygın bir tema olmuştur.
- Adventure has been a common theme since the earliest days of written fiction.
- Macera, yazılı kurgunun ilk günlerinden beri yaygın kullanılan bir tema olmuştur.
- Decide on a design, theme, season, or holiday.
- Bir tasarıma, temaya, sezona veya tatile karar verin.
- Decide on a design, theme, season, or holiday.
- Bir tasarım, tema, sezon ya da tatilde karar kılın.
- Adventure has been a common theme since the earliest days of written fiction.
- Macera, edebiyatın ilk günlerinden beridir yaygın bir tema olmuştur.
- What is the theme of his latest novel?
- Onun en son romanının teması nedir?
- Alienation is a common theme of twentieth-century literature.
- Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.
- It isn't my preferred theme.
- Bu benim tercih ettiğim bir tema değil.
Show More (33)
|
|
- This is a central theme, because it raises fundamental political questions.
- Bu konu, temel siyasi soruları gündeme getirdiği için merkezi bir konudur.
- To conclude this theme, I should like to open a short parenthesis.
- Bu konuyu sonuçlandırmak için kısa bir parantez açmak istiyorum.
- The Commission's priority theme for 2001 was equal pay.
- Komisyon'un 2001 yılı için öncelikli konusu eşit ücrettir.
- This will, in any case, be the theme of the analysis of what we can do.
- Her halükarda bu, ne yapabileceğimize ilişkin analizin konusu olacaktır.
- The theme of this discussion, in my view, is different.
- Bana göre bu tartışmanın konusu farklı.
- However, they have absolutely no relevance to the theme of "negotiations on the adoption of the acquis communautaire".
- Ancak, bunların "topluluk müktesebatının kabulüne ilişkin müzakereler" konusuyla hiçbir ilgisi yoktur.
- To conclude this theme, I should like to open a short parenthesis.
- Bu konuyu tamamlamak üzere kısa bir parantez açmak istiyorum.
- Seems to be a recurring theme with you, kid.
- Senin için tekrar eden bir konu gibi görünüyor evlat.
- What is the theme of his latest novel?
- Son romanının konusu nedir?
- I liked the theme of the movie, but the acting was mediocre.
- Filmin konusunu beğendim ama oyunculuk vasattı.
- I liked the theme of the movie, but the acting was mediocre.
- Filmin konusunu beğendim ama oyunculuklar vasattı.
- What's the theme of his latest novel?
- Son romanının konusu ne?
- It isn't my preferred theme.
- Bu benim tercih ettiğim konu değil.
Show More (10)
|
