|
- It is not simply better timing.
- Bu daha iyi bir zamanlamadan ibaret değildir.
- We must therefore consider the matter of the timing and date of the final deadline.
- Bu nedenle son tarihin zamanlaması ve tarihi konusunu dikkate almalıyız.
- Others have explained that the timing of this report is opportune.
- Diğerleri bu raporun zamanlamasının uygun olduğunu açıklamışlardır.
- I would therefore ask you to adhere as closely as possible to the scheduled timing.
- Bu nedenle sizden planlanan zamanlamaya mümkün olduğunca sadık kalmanızı rica ediyorum.
- It is not simply better timing.
- Bu sadece daha iyi bir zamanlama değildir.
- Timing is critical in this.
- Bu konuda zamanlama çok önemli.
- Timing and the possibility of making it a practical procedure are also factors.
- Zamanlama ve pratik bir prosedür haline getirme olasılığı da birer faktördür.
- Finally, I should like to comment on the timing.
- Son olarak zamanlama konusunda yorum yapmak istiyorum.
- There was a direct question about the timing of the Commission proposal.
- Komisyon teklifinin zamanlamasına ilişkin doğrudan bir soru yöneltildi.
- Successes for the future depend on flexibility of timing.
- Geleceğe yönelik başarılar zamanlama esnekliğine bağlıdır.
- One is the detail of what is proposed and the other is the timing.
- Birincisi önerilen şeyin ayrıntıları, diğeri ise zamanlamasıdır.
- As to your question concerning the timing, our analysis of what is a very extensive file is well advanced.
- Zamanlamayla ilgili sorunuza gelince, çok kapsamlı bir dosya olan analizimiz oldukça ilerlemiş durumda.
- We must therefore consider the matter of the timing and date of the final deadline.
- Bu nedenle nihai son tarihin zamanlaması ve tarihi konusunu değerlendirmeliyiz.
- It is right for us to encourage competition but the timing, elements and basics have to be right.
- Rekabeti teşvik etmek bizim için doğrudur ancak zamanlama, unsurlar ve temeller doğru olmalıdır.
- The timing of the summit has now been called into doubt.
- Zirvenin zamanlaması konusunda artık şüphe duyulmaktadır.
- Timing has always been vital in this area, and it still is.
- Zamanlama bu alanda her zaman hayati öneme sahip olmuştur ve hala da öyledir.
- Timing and the possibility of making it a practical procedure are also factors.
- Zamanlama ve bunu pratik bir prosedür haline getirme olasılığı da faktörlerdir.
- Are we discussing a proposal that is completely out of date or is the timing wrong?
- Tamamen güncelliğini yitirmiş bir öneriyi mi tartışıyoruz yoksa zamanlama mı yanlış?
- He asked about the Commission's plans as regards the timing of the revision of the European works council directive.
- Avrupa çalışma konseyi direktifinin revizyonunun zamanlamasıyla ilgili olarak Komisyon'un planlarını sordu.
- For that reason it was meaningful, even in its timing.
- Bu nedenle zamanlaması bile anlamlıydı.
- Many of the additional problems that enlargement is, unfortunately, facing today stem from this error of timing.
- Genişlemenin bugün karşı karşıya olduğu ilave sorunların birçoğu maalesef bu zamanlama hatasından kaynaklanmaktadır.
- Also, don't forget about those additional effect and timing options.
- Ayrıca ek efekt ve zamanlama seçeneklerini de unutmayın.
- Also, don't forget about those additional effect and timing options.
- Ayrıca, ek efekt ve zamanlama seçeneklerini de unutmayın.
- Also, don't forget about those additional effect and timing options.
- Ayrıca, ilave efekt ve zamanlama seçeneklerini de unutmayın.
- Timing is fundamental!
- Zamanlama esastır!
- Nice timing.
- Güzel zamanlama.
- The timing is unfortunate.
- Zamanlama talihsiz.
- It was poor timing.
- Zamanlama kötüydü.
- The timing is right.
- Zamanlama doğru.
- The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
- Your timing is perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
- Timing would be critical.
- Zamanlama kritik olacaktır.
- Your timing really sucks.
- Zamanlaman gerçekten berbat.
- The timing is critical.
- Zamanlama çok önemlidir.
- Your timing is perfect.
- Zamanlaman mükemmel.
- Timing is important.
- Zamanlama önemli.
- Timing would be critical.
- Zamanlama kritik olurdu.
- Your timing's perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
- Timing is important.
- Zamanlama önemlidir.
- The timing was impeccable.
- Zamanlama kusursuzdu.
- The timing was perfect.
- Zamanlama mükemmeldi.
- Great timing!
- Harika zamanlama!
- Timing is always important.
- Zamanlama her zaman önemlidir.
- I find the timing odd.
- Zamanlamayı tuhaf buluyorum.
- The timing is unfortunate.
- Zamanlama talihsizdir.
- In life as with omelets, the timing is important.
- Omlette olduğu gibi hayatta da zamanlama önemlidir.
- The timing couldn't be better.
- Zamanlama daha iyi olamazdı.
- Timing is very important.
- Zamanlama çok önemli.
- Timing is fundamental!
- Zamanlama çok önemlidir!
- Tom's timing couldn't have been better.
- Tom'un zamanlaması daha iyi olamazdı.
- Your timing was excellent.
- Zamanlaman mükemmeldi.
- It was perfect timing.
- Harika zamanlamaydı.
- The timing couldn't be worse.
- Zamanlama daha kötü olamazdı.
- Nice timing.
- İyi zamanlama.
- Do you think the timing is good?
- Sence zamanlama iyi mi?
- I find the timing odd.
- Zamanlamayı garip buluyorum.
- Your timing couldn't be better.
- Zamanlaman daha iyi olamazdı.
- The timing is perfect.
- Zamanlama mükemmel.
- Tom's timing couldn't be better.
- Tom'un zamanlaması daha iyi olamazdı.
- Your timing's perfect.
- Zamanlaman mükemmel.
- Do you think the timing is good?
- Zamanlamanın iyi olduğunu düşünüyor musun?
- You're timing couldn't have been worse.
- Zamanlaman daha kötü olamazdı.
Show More (59)
|
